ABD Çifte Soğuk Savaşı Kaldıramaz
İki cepheli yeni bir soğuk savaş, çok daha yüksek askeri harcamalar, küresel ekonomiye yüklenecek ağırlıkta büyük bir belirsizlik ve Biden yönetiminin ABD’yi yeniden yapılandırma temel hedefinden bir sapma anlamına gelecektir. Aynı anda hem Çin hem de Rusya ile ihtilafa düşmemek için yeni bir küresel düzen gerekiyor.
Bir zamanlar, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve Almanya’nın yeniden birleşmesinin akıbetinin ne olacağı gibi tarihi krizlerin bulunduğu dünyada, dünyanın tek süper gücü isteklerde bulunup ültimatomlar vermezdi. Onun yerine daha ziyade, bu iki krizde olduğu gibi, Dışişleri Bakanı James Baker ustalıkla ABD’nin temel baskı gücünü kullanırdı. ABD, tarafların çıkar algılarını, kırmızı çizgilerini ve asgari şartlarını anlamak ve anlaşmazlıkları giderecek kalıcı bir çözüm sağlamak için stratejik empatiye başvururdu.
İşte bu yolla, George H.W. Bush yönetiminin ustalıklı diplomasisi Soğuk Savaş’ı tek bir kez ateş açmadan, ABD ve Rusya’nın nükleer silah stoklarını azaltmalarını sağlayan iki taraflı bir anlaşmayla sonlandırabildi. Bu anlaşma zamanla her iki ülkenin nükleer stoklarının Soğuk Savaş’ta ulaştıkları zirvenin yaklaşık yüzde 85 kadar altına düşmesini sağladı. Avrupa’daki konvansiyonel silah sistemleri tümden kaybolurken, eski düşman Rusya bir ortak muamelesi görür oldu.
Bundan 30 yıl sonra, stratejik öngörüsüzlük, gelişigüzel güç kullanımı ve Rusya’nın kusurlu dönüşümüyle Bush’un “yeni dünya düzeni” yerle bir oluyor. Her yanda bolca parmak sallayan var, ancak suçlusu kim olursa olsun dünyanın sadece gelecek çatışmalara zemin hazırlayan geçmiş girişimlerin hatalarına düşmekten (1919’daki Versay Barış Antlaşması gibi) imtina edecek yeni bir küresel düzene ihtiyacı var.
ABD Başkanı Joe Biden’ın üzerine çok da düşünmeden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “iktidarda kalmasının mümkün olmayacağı” uyarısında bulunması da bu doğrultudaydı (ki daha önce de düşünmeden Putin’i “savaş suçlusu” olarak adlandırmıştı). Bu doğaçlama sözler her ne kadar doğru ve duygusal olarak tatmin edici olsa da (bu sözler Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından hızla geri alındı) Biden’ın Polonya’da yaptığı güçlü Reaganvari konuşmasını gölgede bıraktı ve Moskova’nın kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünmesi de endişe verici sonuçlara yol açabilir. ABD’nin savaşı bitirmek için Putin ile müzakerelerde bulunma ihtimali hiç mi yok?
ABD benzer şekilde, Rusya’nın güya Çin ile gizli bir anlaşma içinde olduğuna ilişkin bir seri istihbarat sızıntısının da gösterdiği gibi, Pekin’i Putin’i kınamayı reddettiği için herkesin gözü önünde rezil etme ve tümden Rusya’ya yanaşması halinde de kötü sonuçların söz konusu olacağı konusunda uyarma yolunu izliyor. Blinken, Çin’i “tarihin yanlış tarafında” olmakla suçluyor. ABD Pekin’in tercihlerini etkilemeyi umuyorsa, Çin’i Rusya’ya fiili olarak maddi destek sağlamadan önce mahkûm etmenin işbirliğini teşvik etmek yerine hiddetli bir ters etkiyi tetikleme olasılığının daha yüksek olduğunu göz önünde bulundurmalı.
İki Cepheli Soğuk Savaş
İki cepheli yeni bir soğuk savaş, çok daha yüksek askeri harcamalar, küresel ekonomiye yüklenecek ağırlıkta büyük bir belirsizlik ve Biden yönetiminin ABD’yi yeniden yapılandırma temel hedefinden bir sapma anlamına gelecektir. Ukrayna konusunda kalıcı ve daha sonra Moskova ve nihayetinde de Pekin ile konvansiyonel silahların azaltılması üzerinde müzakerelere varacak, kapsamı geniş tutulan ve uzun süreli müzakerelere geçmeyi sağlayacak olası bir anlaşmanın başarılı bir şekilde müzakere edilmesi oldukça cazip.
Şu anda Biden yönetimi yeni bir dönemi şekillendirmekten çok Soğuk Savaş’ın bir tekrarına ya da karşı tarafta hem Rusya’nın hem de Çin’in bulunduğu daha kötü bir soğuk savaşa hazırlanmaya odaklanmış görünüyor. Yani Henry Kissinger’in stratejik üçgeninin tersine.
Rusya’nın eylemleri göz önünde bulundurulduğunda, şu anda Moskova’nın üstüne gitmek ve baskı yapmak dışında pek seçenek yok gibi. Tepkili Biden yönetimi bir müttefik koalisyon toplayarak iyi bir iş çıkardı. Ancak topyekûn bir Rusya yenilgisi görmeyi kafasına takmış görünüyor. ABD’nin geçmişteki yaptırımları kaldırma performansı dikkate alınırsa böyle bir yenilgi, Batı ve Rusya arasındaki çatışmanın donmasından fazlasına yol açmayacaktır. Söz konusu durum kendi başına ilk Soğuk Savaş ölçeğinin yanına yaklaşmaz. Rusya küresel gayri safi hasılanın (GSH) yüzde 2’sinden daha azını oluşturan daralmış bir güç. (Batı’nın onu çok daha gerilerde bıraktığı 1990’dan önce dahi, Sovyet bloku küresel GSH’nın yüzde 9’unu elinde tutuyordu.) Rusya’nın bir zamanlar göklere çıkarılan ordusu, boyutlarının küçük bir parçasına karşılık gelen bir ülke karşısında büyük kayıplar veriyor. Buna bir de Çin’i dahil edersek tablo oldukça farklı bir hal alıyor.
Çin’in Yol Ayrımı
Çin, Rusya’ya baskı yapabilecek potansiyelde ve gidişatı farklı bir yöne çevirebilecek önemli bir faktör. Çin, Rusya ile stratejik ortaklığı, sözde egemenlik ve diğerlerinin iç meselelerine karışmama ilkeleri, 3 trilyon dolar kadarlık euro ve dolar aktifleri ve ABD ve Avrupa Birliği’ndeki ekonomik çıkarları ile, şimdiye kadar uzlaştırılamazı uzlaştırmayı deniyor. Çin, Rusya yanlısı bir tür tarafsızlık benimsedi ve bu sürdürülebilir değil. Çin Komünist Partisi seçkinleri muhtemelen sadece haftalar önce stratejik bir kıymeti olan Rusya’nın büyüyen bir yük olup olmadığını düşünüp taşınıyorlar. Çin bir yol ayrımına yaklaşıyor. Ya Rusya ile arasına mesafe koyacak ve ekonomik desteğini durduracak ya da Moskova’ya yakınlaşıp yaptırımlara meydan okuyacak. ABD’nin Çin’i ilkine teşvik etmesi gerekiyor, Pekin’in mağdur anlatısını güçlendirebilecek biçimde alenen tehdit etmesi değil.
Rusya ile ilgilenme konusuna gelince tablo daha karışık. Rusya’nın bir an evvel tüm birliklerini çekmesi gerektiğine şüphe yok. Fakat bu birçok soruyu cevapsız bırakır. Rusya ortadan kaybolmayacak. Hayatta kalırsa Putin ya da Putin sonrası bir yönetim Batı’yla uzlaşır mı yoksa, özellikle de Ukrayna’nın statüsü üzerine bir Rusya-Ukrayna-NATO anlaşması da olmuyorsa, Ukrayna ya da diğerleriyle başka bir savaşı kollar mı? Ukrayna’da ve Batı’da pek çokları, tarafsızlık vaadi söz konusu olsa dahi yine de ülkenin NATO’ya katıldığını görmek isteyecektir.
Kalıcı bir barış, ABD ve NATO ile Rusya ve Ukrayna arasında yeni güvenlik düzenlemeleri ve anlayışlar gerektirecektir. Kimsenin konuşmaya yanaşmadığı ancak ortada olan sorun budur. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski bir tür tarafsızlığı kabul edebileceğini ima etti. Böyle olursa, NATO Ukrayna ve Gürcistan’a ümit edilen giriş iznini veren 2008 Bükreş Deklarasyonu’nu yürürlükten kaldırır mı? ABD ve müttefiklerinin Putin’den bekledikleri taviz ne olacak?
ABD’li yetkililer, Moskova’nın işgalinden önceki başarısız diplomaside Putin’e bir çıkış önerdiklerini, Bükreş Deklarasyonu’nu masaya yatırıp yatırmadıkları belli olmasa da, Putin’in bunu reddettiğini söylediler. Versay tipi bir akıbetten kaçınmak istiyorsak Rusya’nın çıkarlarını bu kadar kolay önemsemezlik edemeyiz. ABD nükleer bir sınır birliği isteyecek mi? Daha kalıcı bir barış inşa etmek için biraz stratejik empatiye ihtiyacımız var. Rusya’nın stratejik derinlik, kendisi ve hasmane kuvvetleri (bu durumda NATO) arasında bir tampon takıntısı, oldukça eski ve yüzyıllarca geriye gidiyor. Putin’in paranoyasının yeni icatlarından biri değil. Başka bir Rus hükümdarın da benzer endişelere sahip olacağı neredeyse kesin. Tabii bu, söz konusu endişelerin doğrudan meşru ya da haklı olduğunun kabul edildiği anlamına gelmiyor (sonuçta Rusya’nın komşularıyla sicilinde tarafsızlıktan çok otokrasi var). Yine de bunların kesinlikle dikkate alınması gerekiyor.
Kalıcı Barış İçin Nasıl Bir Model?
ABD çifte bir soğuk savaşa girme hatasına düşmeden önce, Biden yönetiminin erken davranarak bu korkunç çatışmanın sağladığı fırsatları kavraması gerekiyor. Putin’in kendini içinde bulduğu bu batak kendi büyük yanlış hesaplarından kaynaklanıyor. Bu da, ABD’ye ve müttefiklerine, Rusya’nın Kiev’i yakıp kül ettiği ve NATO’nun Ukrayna’ya askeri teçhizat sağlamasını durdurmak üzere taktik nükleer silahları kullandığı bir yere varmadan önce kalıcı bir barış planlama kozu veriyor.
Herhangi bir sonucun Putin’e nasıl bir kazanım sağlayacağını anlamak zor, ama aynı zamanda Putin yenilgiyi de kabul edemeyecek. Riski tırmandıran da burası. ABD, Avrupa, Rusya ve Ukrayna’nın çıkarlarını da dikkate alarak vaziyeti kurtaracak olan, Putin’in çöküşü kadar tatmin edici bir çözümün keşfi.
Biden yönetimi için olumlu hamlelerden biri Rus-Ukrayna barış görüşmelerinin desteklenmesi olacaktır. Buna ek olarak, tarafsızlığın Kiev tarafından kabul edilmesi halinde, Washington, sessizce Moskova ve Kiev’le birlikte Ukrayna NATO’ya katılmasa da Ukrayna’nın güvenliğini sağlayacak uygulanabilir bir tarafsızlık biçimi üzerine çalışmalıdır. Bu adım Rusya ile Ukrayna arasındaki anlaşmazlıkların tümünü yatıştırmayacaktır. Ancak hem Kırım’ın statüsü hem de Donetsk ve Luhansk’taki iki küçük devletin geleceği meselelerinde çözüme götürebilecek önemli bir ilk adım olacaktır.
Halihazırdaki müdahale etmeme yaklaşımı bir yıkım ihtimalini artırmaktan fazlasını sağlamaz. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve Rus mevkidaşı arasında kısa bir süre önce gerçekleşen telefon görüşmesi umut verici. Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ve Alman Şansölye Olaf Scholz sadece Putin’le değil, Pekin’le de diyalog için kanalları açık tutmaya yardımcı çalışmalarda bulunuyorlar. Yine de sonuçta asıl önemli olan ABD.
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışının ardından Baker ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Brent Scowcroft, sadece Rusya’nın değil Britanya Başbakanı Margaret Thatcher’ın da Almanya’nın yeniden birleşmesine ilişkin endişelerinin üstesinden gelmek durumundaydı. Bush yönetiminin ABD, Avrupa ve Sovyetler’in çıkarlarını dengeleyen ustalıklı bir teminat bolluğu, Sovyet lider Mikhail Gorbaçov’un NATO içinde birleşik bir Almanya’yı onaylamasını sağlamıştı. Bu deneyimden, uygun bir çıkar dengesinin nasıl sağlanabileceği konusunda ders çıkarılabilir belki. Kapsayıcı 2+4 müzakere süreci (2003’te Kuzey Kore’nin nükleer programı üzerine altılı görüşmelerde tekrarlanmıştı) merkezine Rusya ve Ukraynalıları alırken, diğerlerinin de (olasılıkla Almanya ve BM Güvenlik Kurulu’nun diğer daimî üyeleri) karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözümü desteklemesi ve kolaylaştırmasıyla Rusya-Ukrayna müzakerelerine model olabilir.
Bu, tarihte bir dönüm noktası. Bu bakımdan da güçlü liderlik, vizyon ve yeni paradigmaları düşünüp taşınmayı gerektiriyor. Soğuk Savaş’ı hafifletme ve Rusya’ya güvence vererek Almanya’nın yeniden birleşmesi ile neticelenen becerikli Baker ve Scowcroft diplomasisi deneyimi, günümüz neslinin karşısına çıkabilecek hem önemli bir fırsatın hem de bir imtihanın üstesinden gelmesi için bir model olmalı.
Bu yazı Foreign Policy sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.