Aday Kim Olmalı?

Cumhurbaşkanı adayı olacak ve kazanacak kişinin iki özelliğe sahip olması gerek. Birincisi, adayın toplumun her kesiminden oy alacak bir isim olması lazım. Yani sadece kendi parti tabanından değil hemen her kesimden az ya da çok oy alabilmeli. Bazı kesimlerin adayı kategorik olarak reddetmemesi ve dışlamaması lazım. İkinci olarak, cumhurbaşkanı adayı genelde Kürtlerden, özelde HDP’den oy alacak biri olmalı.

aday kim olmalı

Pandora’nın Kutusu: Cumhurbaşkanı Adaylığı

 

Aylardır Millet İttifakı’nın adayının kim olacağı etrafında fırtınalar kopartılıyor. Bunu AKP ve MHP’nin yaratması anlaşır bir şey, anlaşılır olmayan Millet İttifakı’nın içinden de bu topa girmeye hevesli olanların zaman zaman sahaya çıkması ve kafa karıştıran açıklamalarda bulunması. Bunun son örneklerinden biri İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’dan geldi. Efendim neymiş, İYİ Parti tabanı Mansur Yavaş’ı istiyormuş. Şu garabete bakın; Mansur Yavaş CHP belediye başkanı ama onun davulunu İYİ Parti çalıyor. Bu bile başlı başına bir sorun değil mi?

 

Tabii İstanbul İl Başkanı bunu hangi saikle söylemiş olursa olsun hemen altında bir bit yeniği arandı. Arandı, çünkü bu kritik süreçte bu açıklamanın Genel Başkan Meral Akşener’in bilgisi olmadan yapılamayacağı ileri sürüldü. Öyle olunca da Meral Akşener Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemiyor, onun için böyle açıklamalar yaptırıyor, şimdiden ön almaya çalışıyor gibi yorumlar yapıldı.

 

Kılıçdaroğlu tarafından kurulan ve onun özverisiyle bugüne kadar taşınan Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayını belirleyeceği defalarca söylendi. Bu yöntemin barındırdığı sorunları şimdilik bir tarafa bırakırsak, gelinen noktada Altılı Masa bir adaya karar verecek, daha fazla uzatmadan vermeli de. Çünkü aday açıklaması uzadıkça fitne-fesat artığı gibi Masa’nın istikrarı da tehlikeye giriyor. Tabii bu açıklama Cumhur İttifakı’nın istediği bir zamanda değil kendisi için en uygun zamanda olmalı. Her şey yolunda yürüseydi belki bu zaman seçim ilanı ile birlikte olabilirdi. Ama şimdi zaman geçtikçe her şeyin yolunda yürümemesi için türlü çeşitli tuzakların kurulduğu, oyunlar oynandığı ve oynanacağı anlaşılıyor. Bu da sadece Altılı Masa’ya değil ister istemez seçim sürecine zarar verecek gibi görünüyor.

 

Cumhur İttifakı neden bütün şürekâsı ile “haydi açıkla” diye tempo tutturuyor? Sanırım seçime daha 10 ay varken adayı yıpratmak, ona göre bir seçim stratejisi oluşturmak ve sonucu buna göre planlamak için bastırıyor. Bunu anladık da Millet İttifakı hangi akla hizmetle tam da onların istediği oyuna dahil oluyor. Yoksa bizim bilmediğimiz şeyler mi dönüyor? Adayımızı iktidarın hırpalamasına gerek yok, hırpalarsak biz hırpalarız mı demek istiyorlar yoksa?

 

Bir kere cumhurbaşkanı adayı CHP’den biri ya da onun işaret edeceği biri olmalı. Hem siyasi aritmetik hem de siyasi etik bunu gerektirir. Bu minvalde Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın ismi geçiyor. Bana göre kuvvetle muhtemel Kılıçdaroğlu aday olur. Burada bir sorun çıkarsa İmamoğlu’nun ismi öne çıkar. Mansur Yavaş’ın aday olması Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’na göre beklenenin aksine daha az bir olasılık.

 

Mansur Yavaş

 

Mansur Yavaş hem siyaseten hem de seçimi kazanma stratejisi bakımından ileri sürülenin aksine şansı en zayıf aday. Bir kere Meral Akşener sözde istiyor gibi görünse de özünde istemez. Çünkü Yavaş geçmişi MHP’li olan, şimdi de CHP’den çok İYİ Parti’ye yakın olan biri. Bunu da gizlemiyor zaten. Yaptığı röportajlarda bunu açık açık dile getiriyor. İşte bu nedenle Yavaş’ın siyaseten güçlenmesi İYİ Parti lideri için tehlikeli olabilir. Çünkü Yavaş’ın potansiyel olarak CHP’nin başına geçme şansı yok ama İYİ Parti’nin başına geçebilir. Bunu Akşener istemez.

 

İkinci olarak gündeme gelmek için konu arayan Ümit Özdağ’ın Mansur Yavaş çıkışı, lehine değil aleyhine işledi. Özdağ, MHP’den kovulmuş, İYİ Parti’de tutunamamış, kurduğu partiyi sağ popülist ve faşizan çıkışlarla gündemde tutmaya çalışıyor. MHP ve İYİ Parti’den pay koparmak ve radikalleri etrafına toplamak için olmadık şeylere başvuruyor. Bir ülküdaşının cumhurbaşkanı adayı olmasını ister elbette ama onun asıl derdi bundan ziyade kendisi. Zaten bir etkinliği ve oy tabanı yok; bu yolla oluşturmak istiyor ve Yavaş’ı kendi politikaları için araçsallaştırıyor. Bu da Yavaş’a yarar değil zarar veriyor aslında.

 

Son olarak Yavaş, Kürtlerden oy alamaz. Kürtler ise bu seçimin anahtarı konumunda. Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı üç aşağı beş yukarı aynı oy oranına sahipler. Bu durumda HDP ve Kürt seçmen seçim sonuçlarını etkileyecek ve hatta belirleyecektir. Yavaş’ın ise Kürt meselesinin çözümüne sıcak bakmadığı söylemlerinden anlaşılıyor. Pek konuşmuyor ama konuştuğu zaman da kendini ele veriyor, bu da Kürt seçmeni ondan uzaklaştırıyor.

 

Yavaş sürekli susuyor, belediye işleri ile ilgileniyor. Türkiye’nin meseleleri konusunda ne düşündüğünü deklare etmiyor. Yarın bir adaylık söz konusu olduğunda ülkenin zor ve netameli konuları konusunda konuşmak zorunda kalacak. Öyle anlaşılıyor ki konuştukça da popülaritesi azalacak. Bu da rakibin işine yarayacak. En son Van’daki toplantıda basit bir “inşallah” sözü yüzünden bile bu açığa çıktı.

 

Kaldı ki susarak kendine atfedilen gömlekleri çıkaramadığını gösteriyor. 2014’te Kübra Par ile röportajında, “Benim düşüncem var ama bu belediye başkanlığını ilgilendirmez” diyor. 2018’de Muharrem Sarıkaya’ya verdiği demeçte “Ben Bekaroğlu ve Şener gibi orda siyaset yapmaya gelmedim, ben CHP ile işbirliği yapmaya geldim” diyor. Yani Mansur Yavaş aslında CHP’li olmadığını söylüyor. Seçimi kazanmak için CHP ile sadece işbirliği yaptığını ileri sürüyor.

 

Peki bu denklemde Erdoğan kimin aday olmasını ister diye sararsanız, şöyle diyebilirim: Erdoğan, Mansur Yavaş’ın kazanmasını istiyor olabilir. AKP’liler “Reis Kılıçdaroğlu’nu yener, yenilirse de Mansur’a yenilmek ister” diyorlar. Erdoğan ise Mesut Yeğen’in Perspektif’te yazdığı gibi şöyle düşünüyor sanırım: “Kılıçdaroğlu’nu yenerim, İmamoğlu’nu engellerim, Yavaş ile ise uzlaşırım”. Ancak son zamanlarda Kılıçdaroğlu’nun kamuoyundan büyük destek görmesi ile yükselen trend, Erdoğan’ı Kılıçdaroğlu hakkında yeniden düşünmeye sevk etmiş görünüyor. Ona geçmeden seçimi kazınabilecek adayın nitelikleri konusunda bir değerlendirmeye ihtiyaç var.

 

Aday Nasıl Olmalı?

 

Bir kere cumhurbaşkanı adayı olacak ve kazanacak kişinin iki özelliğe sahip olması gerekir diye düşünüyorum. Birincisi, adayın toplumun her kesiminden oy alacak bir isim olması lazım. Yani sadece kendi parti tabanından değil hemen her kesimden (liberallerden, solculardan, muhafazakârlardan, milliyetçilerden) az ya da çok oy alabilmeli . Bazı kesimlerin adayı kategorik olarak reddetmemesi ve dışlamaması lazım.

 

İkinci olarak, cumhurbaşkanı adayı genelde Kürtlerden, özelde HDP’den oy alacak biri olmalı. Yukarıda seçmen tabanı açısından iki büyük ittifakın başa baş seyreden oy tablosuna işaret ettik. Seçim kazanmak aynı zamanda bir matematik işi. Bu matematiğe göre HDP’nin desteklemediği bir cumhurbaşkanı adayının seçimi kazanması mümkün görünmüyor. HDP ise milletvekili seçimlerine “Emek ve Özgürlük” ittifakı ile gireceğini açıkladı. Daha önceki deklarasyonuyla Millet İttifakı’nın elini epey rahatlatmıştı. Ancak destek verecekleri cumhurbaşkanı adayanın kendileri ile diyalog kurularak ve müzakere edilerek ilan edilmesini istiyor. Bunda da haklılar. Eğer bir adaya 7 milyon oy yönlendireceklerse bu adayın kim olduğu konusunda kendileri ile bir diyalog geliştirilmesi beklenir. Onlara hiç sorulmadan ve HDP dikkate alınmadan bu iş nasıl olacak? Böyle bir şey adil olmadığı gibi siyaseten de doğru değildir. Bu konuda İYİ Parti’nin ısrarı sadece Millet İttifakı’na zarar vermekle kalmıyor Türkiye’nin geleceğine de zarar veriyor.

 

Şöyle ki; yukarıda seçimin kazanılması için matematikten bahsettik. Ancak bundan daha önemli bir şey var, o da yeni Türkiye’nin inşası meselesidir. Eğer bir dönem kapatılıp yeni bir dönem açılacaksa, bu yeni dönemin bütün kesimleri ve katmanları kucaklaması gerekir. O halde bu iddia sahiplerinin bütün etnik grupları ve inanç gruplarını kucaklaması gerekmez mi? Şimdiden etrafı ile birlikte yaklaşık 10-15 milyonluk bir nüfusu dışlarsanız yeni Türkiye’yi nasıl inşa edeceksiniz? Vaat ettiğiniz demokrasi ne kadar inandırıcı olur?

 

Bazı İYİ Partililer diyor ki, “Biz seçmeni kastetmiyoruz partinin kurumsal kimliğini kastediyoruz”. Birincisi, bir partiyi seçmeninden ayırmak mümkün mü? Seçmen bilerek partisine oy veriyor ve üstelik HDP seçmeni en politize seçmenden biridir. İkincisi, HDP 6 milyon oy almış, parlamentoda temsil ediliyor, grubu var, meclis başkan vekili var, komisyonlarda üyeleri var. Milletin Meclis’inde birlikteyiz, gruplarımız yan yan oturuyor, ama dışarda değiliz ya da değil görüntüsü vereceğiz denilmek isteniyor. Bu nasıl iştir ki Meclis’te beraber olduğun bir parti ile dışarda bir arada olamam diyorsun. Oysa İYİ Parti artık bir MHP değil. Öyle olsaydı orda kalırdı. Ancak merkeze yürüyerek büyüyebilir. Üç-beş oy için MHP ve Zafer Partisi ile milliyetçilik yarıştırarak değil. O yol kapalı, kimseyi bir yere götüremez. O halde yeni dönemde daha kapsayıcı ve kucaklayıcı olmak gerekir. Bu aslında oy almanın da ötesinde birlik berberlik için bir anlama sahip. İYİ Parti yanlışından dönerek bu yola girmeli. O takdirde hem Millet İttifakı hem Türkiye kazanacaktır.

 

Gelelim diğer adaylara.

 

Aday Kılıçdaroğlu

 

Yukarıda Mansur Yavaş’ı tahlil ettik. Geriye CHP cephesinde adı geçen iki aday kalıyor. Bunlar Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu’dur. Adaylığa en yakın kişi olarak Kılıçdaroğlu öne çıkmış durumda. Aslına bakılırsa cumhurbaşkanı adaylığı için en uygun, en hak eden, en toparlayıcı ve geçiş sürecini hızlı ve uygun bir biçimde yürütecek kişinin Kılıçdaroğlu olduğu konusunda geniş bir mutabakat var. Bazı kesimler birtakım nedenlerle itirazı ön plana çıkarsa da mevcut durumda Kılıçdaroğlu hem partilerde hem de muhalif kamuoyunda giderek yükselen bir trendle onay görüyor.

 

Nitekim hatırlayalım: Saadet Partisi’nin lideri Temel Karamollaoğlu, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı güçlü bir ihtimal dedi. Benzer bir yaklaşım DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve DP Genel Başkanı Gültekin Uysal’dan da geldi. Davutoğlu’nun da bu mutabakata karşı çıkacağını sanmıyorum. Burada dikkatle izlenmesi gereken kişi Akşener ve İYİ Parti.

 

Kılıçdaroğlu uygun aday, çünkü hem ittifakın en büyük patisinin adayı hem de Altılı Masa’yı oluşturan ve bir arada tutan bir figür. Mütevazı kişiliği, hümanist yapısı, devleti tanıyan tecrübesi ile geçiş sürecinde sorun çıkarmayacak ve süreci uygun şekilde yürütecek bir siyasi figür. Kılıçdaroğlu aynı zamanda çok çalışkan bir insan. Gece gündüz demeden bitmez tükenmez bir enerji ile çalışıyor.

 

Bütün bunların yanı sıra iki şey daha yapmaya çalışıyor ki bunlar bu sürecin en kıymetli aktiviteleri: Bir kere partisini belli sınırların dışına çıkardı. Kapsama alanını genişletti. Başta muhafazakârlar ve Kürtler olmak üzere toplumun değişik kesimleri ile bağ kurmaya çalıştı. CHP’nin gitmediği yurdun en ücra köşelerine kadar gitti ve bütün bölgelere ulaşmaya çalıştı. Bu tavrını hâlâ sürdürüyor. Bütün bu işlerin ortasında bunları başarmak kolay iş değil. Üstelik partiyi yaz-kış demeden, mesai zamanı ya da tatil demeden çalıştırıyor, sürekli halkın içinde ve alanda. Yerine göre özeleştiri yapıyor, yerine göre helalleşme diyor ve yerine göre iktidarı yanlış yaptığı yerde en sert şekilde eleştiriyor. Sanırım bu şekilde giderse CHP çok şey kazanacaktır.

 

İkincisi, Kılıçdaroğlu üstü örtülmeye çalışılan, yok sayılan ülkenin kimi netameli sorunlarının üstüne kararlıca gidiyor. İktidar olduklarında bu sorunları çözeceğine dair kararlı bir tavır sergiliyor. Erdoğan “Kürt sorunu yok” diyor, o “Kürt sorunu var, ben çözeceğim” diyor. Erdoğan, kamu özel ortaklığı ile belli firmalara kaynak transfer ediyor; Kılıçdaroğlu beşli çetenin haksız kazançlarını kamu adına geri alacağını söylüyor. Erdoğan SADAT gibi paramiliter yapılara destek çıkıyor, Kılıçdaroğlu iktidar olduklarında bu yapıları kapatacağını söylüyor. AKP ve yönetimi başta Roboski olmak üzere birçok katliamın ve suçun üstünü örttü, Kılıçdaroğlu Roboski’ye gidip adalet sözü verdi. Bu liste uzatılabilir. Ama sayılanlar bile çok önemli taahhütler.

 

Ezcümle Kılıçdaroğlu mağdurlarla helalleşeceğini, suçlularla hukuk çerçevesinde hesaplaşacağını söylüyor. Çiğnenen hak hukukun yeniden ihya edileceğinin sözünü veriyor. Bozulmuş kurumların onarılacağının, ortadan kaldırılan kuralların hukukun üstünlüğü temelinde yeniden tesis edilerek işletileceğinin ve partizan bir anlayışla devlete yerleştirilen liyakatsiz kadroların değiştireceğinin, yerine işin ehli liyakatli kadrolar yerleştirileceğinin sözünü veriyor. Baskılara son verecek, yoksulluğu bitirecek, yasakları ortadan kaldıracak bir düzenin sözünü veriyor. Ve en önemlisi geçiş sürecinde diyaloğa açık uzlaşmacı kişiliği ile kolaylaştırıcı bir rol oynayacağını ileri sürüyor. Arkasında ana muhalefet partisinin yanı sıra halk desteği var. Aday olduğu takdirde Altılı Masa’nın yanı sıra HDP ve Kürt seçmenin de desteğini alacak bir profil. Bütün bunlar Kılıçdaroğlu’nu mevcutlar içinde en uygun aday olarak öne çıkarıyor.

 

Kılıçdaroğlu Olmazsa!

 

Varsayalım ki Masa’dan bazı itirazlar geldi ve aday gösterilmedi, o takdirde ibre İmamoğlu’na döner. Gerçi İmamoğlu son çıkışları ile Kılıçdaroğlu’nun adaylığını yürekten desteklediğinin ve aday olması durumunda Genel Başkan’ının seçilmesi için canla başla çalışacağının ve onu kendisinin kazandıracağının altını kalın çizgilerle defalarca çizdi. Bu sözlerin realitesi de yok değil. Bir kere İmamoğlu İstanbul gibi bir kentin belediye başkanı ve elinde olanaklar var. Üstelik İstanbul sadece İstanbul değil, Türkiye demek ve İmamoğlu Türkiye’de de sevilen bir siyasi figür. Bütün bunlar Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda ona kazandıracak kişinin İmamoğlu olduğunu gösteriyor. Seçilme yolunda en büyük katkıyı yapacak kişinin İmamoğlu olduğunu ayan beyan ortaya koyuyor.

 

Ancak Kılıçdaroğlu’nun aday olmaması durumda gene onun işaret edeceği bir CHP’li aday gösterilmeli bu da İmamoğlu’dur. İmamoğlu aday olması durumunda seçimi rahat kazanır. Bunun birinci nedeni İmamoğlu’nun siyasi başarısı, ikincisi de kapsayıcı kişiliğidir. Bir kere yüksek bir grafikle Beylikdüzü’nden İstanbul Büyükşehir’e geldi. Bu süreçte Erdoğan “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder, İstanbul’u alan Türkiye’yi kazanır” demişti. İmamoğlu İstanbul’u aldı. Üstelik birçok baskı ve hileye rağmen. Çünkü seçimde sadece eski Başbakan Binali Yıldırım’la değil Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yarıştı ve onları yendi. Hem de iki kez ve ikincisinde 815 bin oy farkla. Bunun sonucunda toplumda haklı olarak şöyle bir duygu oluştu. İmamoğlu iki kez Erdoğan’ı yendi, gene yener. Bu duygu başlı başına çok kıymetli bir seçim kazanma bileşeni. Bunu bir kenara not edelim.

 

İkincisi, İmamoğlu her kesime hitap edebilen kapsayıcı bir kişiliğe sahip. Doğudan batıya Karadeniz’den Akdeniz’e her bölgeden, her kesimden oy aldı, gene alabilir. En önemlisi de bu seçimin kaderini belirleyecek olan Kürtlerden firesiz destek alacak bir aday olur ve seçimi açık ara kazanır. Ancak unutmamak lazım ki İmamoğlu kendi başına aday olmaz. Adaylığı Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ve onun işaretine bağlı. Tabii o arda Altılı Masa’nın onayına. O da zaten her seferinde “Ben Genel Başkanımın emrindeyim Altılı Masa’nın da bir neferiyim” diyor. “Aday kim olursa olsun en fedakâr ve en çok çalışanı ben olacağım” diye ekliyor.

 

Sonuç

 

Sonuç olarak seçimin kazanılması ve bir dönemin kapatılması isteniyorsa üç şey yapılmalı:

 

1) Masa tuzaklara düşmemeli, kışkırtmalara gelememeli, baskılara asla boyun eğmemeli ve ne olursa olsun dağılmamalı, dolaysıyla seçim ikinci tura kalmamalı.

 

2) Bunun için HDP’nin desteği mutlaka kazanılmalı. Bu hem seçimi kazanmak hem de eşit temelde bir arada yaşamak için önemli ve gereklidir.

 

3) Bu süreçte en uygun aday Kılıçdaroğlu’dur; aday olur ve seçimi kazanır.

 

Devletin derininden ya da son anda bazı ideolojik saiklerin hortlatılmasıyla adaylığına Masa’dan bir itiraz gelirse o takdirde aday İmamoğlu olur ve seçimi kazanır. Böylece bir dönem kapanmış olur.

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.