Afganistan’da Değişen Dengeler ve Türkiye’yi Bekleyen Riskler
Türkiye’nin ABD ile ilişkileri düzeltme ve NATO’da gerçek müttefik olduğunu kanıtlama histerisi ile Afganistan konusunda askeri görüşmeler sürerken orta ve uzun vadede TSK’nın Afganistan’da karşılaşacağı risk çıtası yükselmeye devam ediyor.
Kendisini kurucu nitelikte gören ulusal karakterli örgütler siyasi ya da askeri mücadelelerinin görece başarıya ulaştığı evrede kurucu hamleleri gerçekleştirebilmek için pragmatizmi öncelerler. İslami karakterine rağmen bu durum Afganistan’da askeri ilerlemesini sürdüren ve kendisini ülkeyi yeniden kuracak olan güç olarak gören Peştu ağırlıklı Taliban için de geçerli. Örgüt Rusya, Çin, Hindistan, İran, Almanya ve Avrupa Birliği (AB) ile doğrudan veya dolaylı görüşmeler gerçekleştiriyor ve bu görüşmelerde uzun yıllar savunduğu ideolojik argümanlar veya ilkelerden rücu ediyor.
Çin’e yatırımları koruma sözü veren Taliban bu sözü verdiği görüşmeden yaklaşık kırk gün sonra gerçekleştirdiği Çin ziyaretinde Uygurları anmadan Afganistan’ın Çin’in güvenliğini tehdit eden herhangi bir faaliyetin üssü olmayacağını garanti etti. Bu garanti tabi olarak karşılıklı idi. Taliban’ın beklentisi de Çin’in Afganistan’a müdahale etmemesiydi. Benzer şekilde Taliban, ABD’nin çekilmesi ile oluşacak güç boşluğunu doldurmaya aday diğer ülke Rusya ile de benzer görüşmeler gerçekleştirdi. Ancak bu görüşmeler Moskova’nın Afganistan’a dair tutumunun da özeti gibiydi.
Taliban ile görüşmeler güvenlik eksenli idi. Rusya Taliban ile temasını aynı zamanda yalnız kalan Kabil hükümeti üzerinde bir baskı aracına da dönüştürmeye gayret ediyordu. Putin’in Afganistan özel temsilcisi Zamir Kabulov Kabil hükümetini ikiyüzlülük ile suçluyor ve Afganistan’da bir geçiş hükümeti için baskı yapıyordu. Ancak aynı Moskova bundan çok uzak olmayan bir geçmişte, yaklaşık iki ay önce, Kabil ile silah satışı ve güvenlik iş birliğini tartışıyordu. Bu süreçte Moskova Yakın Çevre stratejisini Şangay İşbirliği Örgütü üzerinden işletiyor ve eski Sovyet ülkeleri olan Türkî devletlerdeki askeri varlığını Afganistan’daki durum üzerinden konsolide ediyordu. Tacikistan’daki askeri üssünü güçlendiren, Özbekistan ile askeri tatbikat başlatan Rusya, Çin’in yumuşak gücünü dengeleyici bir şekilde bölgede sert gücünü görünür kılmaya devam ediyor.
Taliban ise herhangi bir çatışma durumunda ABD gibi lojistik sorunu yaşamayacak ve bölgedeki diğer devletlerden de yüksek tepki almayacak bu iki güce karşı diplomatik davranmanın zorunluluğunun farkına varmış görünüyor. Taliban liderleri, Pekin’in Doğu Türkistan konusundaki endişelerini giderdikleri gibi Rusya’nın IŞİD ve El-Kaide gibi örgütler konusundaki endişelerini de yatıştırmaya özen gösteriyorlar. Örgütün sık Moskova ziyaretlerinden temmuz ayının başında yapılan ve üst düzey Taliban heyeti tarafından gerçekleştirilen ziyaret Taliban kazanımlarının Rusya’ya tehdit oluşturmadığını garanti etmeye yönelikti. Rusya bu konuda aldığı güvencenin ardından Taliban’ın kuzey Afganistan’daki kazanımlarının kendisini tehdit etmediğini çünkü Taliban’ın daha tehlikeli İslamcı aşırılık yanlılarına –Rusya’nın olduğu gibi- düşman olduğunu açıkladı. Ancak Moskova Taliban’ın ilerleyişi ile paralel şekilde bölgede IŞİD aktivitelerinin hızlandığı söylemini de tedbiren sıcak tutmaya devam etti.
Taliban’ın diplomatik görüşme trafiği Rusya ile meşgul iken Çin, kendisi açısından zorlu denilebilecek Avustralya, Yeni Zelanda ve Okyanusya gibi çetin bölgelerde diplomatlık yapan Yue Xiaoyong’u Afganistan özel temsilcisi olarak atadı. Bu sırada Çin’in söylemi de Taliban’ı düşmanlaştırmanın Pekin’in çıkarına olmayacağı şeklinde değişiyor ve Pekin’in söylemi Şangay İşbirliği Örgütü’nü merkeze alacak şekilde tüm Afgan tarafların uzlaşması yönünde güçleniyor. Çin beklendiği üzere kendi adına mantıklı olan Kuşak-Yol projesindeki bölgesel yatırımlarını güvene almak için Afganistan’daki çatışma ortamının bir an önce bitmesi tezini diplomatik olarak yaymayı tercih etti. Bu yaklaşım ABD Dışişleri Bakanı Blinken tarafından olumlu sonuçlar doğurabilecek bir ilgi olarak yorumlandı.
Rusya-Çin Çekişmesi Görünür Hale Gelecek
Tüm bu gelişmeler ABD’nin çekilmesi ile artık Afganistan konusunun Rusya ve Çin merkezli bir gündem başlığı olduğuna işaret ediyor. Ancak bu konuda Taliban’ın son aylardaki diplomatik satrancın başarısının, ilerleyen yıllarda birbiri ile çekişme yaşaması muhtemel bu iki güç arasında başka bir büyük güçten de destek almadan ne kadar sürdürülebileceği ciddi bir soru işareti. Zira Çin bölgesel ekonomik gücünü Kuşak-Yol projesi kapsamında aslınd Rusya’nın etki sahasında olan Türkî devletlere taşıyor ve pek çok açıdan Moskova’dan daha etkili olma yolunda ilerliyor. Bu durumun ABD’nin çekilmesi ile bölgedeki Rus-Çin ortaklığının altında yatan gizli rekabeti Rusya’nın aleyhine görünür hale getirmesi muhtemel.
Çin’in Rusya’nın öncülüğündeki Avrasya Ekonomik Birliği’nin bölgedeki yatırımlarına karşı ilgisizliğine karşın Pekin’in Kuşak-Yol projesi kapsamındaki Afganistan tren yolu projesi sayesinde Orta Asya devletlerine uzanacak ekonomik gücü Rusya’yı içten içe rahatsız ediyor. Orta Asya devletlerindeki Rus-Çin işbirliğinin Afganistan’daki herhangi bir stabilizasyon sonrasında Kabil’i de içine alarak görünür hale geleceğini öngörmek yanlış olmaz. Rusya’nın Orta ve Güney Asya’da Hindistan ile geliştirdiği ilişki bölgede Pekin’in etkisine karşı bir denge arayışının sonucu. Genel kanının aksine Çin ve Rusya arasındaki yakın bölgedeki işbirliği göründüğü kadar rekabetten yoksun değil. ABD’nin çekilmesi ile bu hamle Afganistan merkezli diplomatik toplantıların ana konusu durumunda.
Pekin’in Taliban heyeti ile toplanmadan yaklaşık bir ay önce Orta Asya devletlerinin dışişleri bakanları ile yaptığı toplantı Çin’in Afganistan’daki çatışma sonrası döneme dair stratejisini ortaya koyan bir dizi anlaşma ve müzakere ile gündeme geldi. Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan ile yapılan Xi’an toplantısında Çin, bu ülkelerle bir dizi yeni proje gündeme getirdi. Tarım, sağlık ve eğitim, ticaret, enerji ve ulaşımda iş birliği sözü verildi. Daha da önemlisi Pekin, Çin’i Özbekistan’a bağlayan bir demiryolunu onaylaması karşılığında Kırgızistan’ın borç yükünün hafifletmesine yardım sözü verdi. Çin’i Orta Doğu ve Güney Kafkasya’ya bağlamada önemli bir rol oynayacak olan bu proje Rusya açısından Pekin’in girmemesi gereken alanlara gireceği anlamına geliyor. Rusya Çin ile toplanan beş devlet için önemli bir ticaret ortağı ve hayati bir yatırım kaynağı olsa da Çin’in büyüyen etkisi göz ardı edilemeyecek durumda. Örneğin Rusya’nın askeri kalelerinden biri olarak gördüğü ve ucuz iş gücünü karşıladığı Özbekistan ile Çin arasındaki ekonomik ilişkiler son on yılda üçe katlandı. Rusya’nın Çin’in Kuşak-Yol’una rakip Avrasya Ekonomik Birliği üyesi olan Kırgızistan’ın Çin’e büyük miktarlarda kredi borcu var ve yakın dönemde Bişkek’in ikinci Pakistan olması işten bile değil. Tacikistan ise Çin’den en çok ürün ithal eden Orta Asya devleti. Çin bu bölgedeki varlığını Afganistan’daki çatışma sonrası dönem için güçlendirici hamleleri şimdiden atmaya başlamış görünüyor. Bu anlamda Pekin’in Afganistan politikasının onun Orta Asya’ya yönelik stratejisinin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.
Eski Rolü Rusya’yı Tatmin Edecek mi?
Kuşkusuz şekilde ABD’nin çekilmesi ile Orta Asya’daki Rusya ve Çin ilişkisi aktörlerin kendi aralarındaki rekabeti sıfır toplamlı bir çizgide tutma hassasiyetlerini geri plana atacak. İki müttefik arasında 2007 ile 2011 arasında Orta Asya devletleri ekseninde sessizce yaşanan gaz ve enerji yolları çekişmesinin ticari versiyonu orta ve uzun vadede Rusya’nın yeniden karşılaşacağı bir sorun olarak ufukta beliriyor.
Bu duruma karşılık Moskova, ABD’nin bölgedeki varlığına karşı iş birliği çerçevesinde Çin’in ekonomik rolünü tamamlamak adına üstlendiği askeri misyonun Orta Asya bölgesinde yeni dönemde çok da etkili olmayacağının farkında. Moskova, ABD’nin bölgeden çekilmesi tamamlanana kadar Çin ile sıfır toplamlı oyunun süreceğini ve Çin’in yatırımları ile doğu kanadındaki eski Sovyet ülkelerinin güçleneceğini düşünüyordu. Ne var ki Moskova’nın bu beklentisi gerçekleşmedi. Rusya bu nedenle, ABD’nin çekilme ihtimalinin dillendirilmeye başlamasından beri Çin ile ekonomik alanda da rekabet edebilmek için Orta Asya’daki ‘askeri güç’ rolünden sıyrılmaya çalışıyor.
Rusya; Orta Asya üzerine güvenlik, enerji ve ekonomik iş birliği şeklinde kurduğu üç ayaklı stratejik planının enerji ve ekonomik iş birliği ayaklarını Pekin’in Orta Asya devletleri ile kurduğu ilişkiler göz önüne alınınca Çin’e karşı kaybetmiş görünüyor. Çin; bazılarının Pekin’in böyle bir taktiği olmadığı analizlerine rağmen, Rusya’nın yakın çevresindeki devletleri borç tuzağı diplomasisi ile etkisi altına aldı.
Afganistan: Pekin İçin Sıçrama Tahtası Rusya İçin Savunulacak Çizgi
Taliban yetkilileri Çin ile görüşmelerinde ülkedeki Çin’in dostane yatırımlarını memnuniyetle karşılayacaklarını açıkladılar. Taliban’ın yönetimde söz sahibi olduktan sonra kurucu hamleleri gerçekleştirmek için Çin’in direkt yatırımları ile kredilerine güvendiğini tahmin etmek zor değil. Ancak bu durum şimdiden Çin’in Afganistan’da güç ve etki kazanmak için borç tuzağı diplomasisine giriştiği yönünde tartışmalara yol açtı.
Kuşak-Yol projesini Orta Asya ve oradan da Kafkasya hattına taşıyacak ticaret ve enerji nakil yolları için önem arz eden Afganistan, Pekin için bir sıçrama tahtası. Afganistan’da elde edeceği sükûnet ve güç ile Pekin yönetimi hem Pakistan’daki etkisini pekiştirme hem de İran’a transit ulaşma avantajını ele geçirecek. Diğer yandan ise Rusya için Afganistan, Orta Asya devletleri ile Çin arasındaki fiziki bağın son noktası ve ileri evrede Moskova’nın yakın çevresinin güvenliği açısından Çin’in hakimiyetine girmemesi gereken bir savunma hattı. Aksi halde Rusya, Pekin tarafından yakın çevresinin ele geçirilmesini engelleyebilecek pozisyonda görünmüyor.
Bültenimize Üye Olabilirsiniz
Afganistan’ın orta vadede sükûnete kavuşması ve çatışmaların sona ermesi mümkün görünmese de Çin de Rusya da yeni döneme hazırlanıyor. Ancak çatışmalar sona erene kadar askeri güçle kendisini ifade eden Rusya’nın Çin’e göre Kabil üzerinde daha etkili olacağını varsaymak oldukça makul. Taliban’ın uzlaşma yahut tek başına askeri güçle iktidarı ele alması durumunda bile Afganistan’daki savaş ağaları ile sürecek potansiyel çatışma senaryosunda Rusya’nın Çin’e göre daha etkili olacağını söyleyebiliriz.
Olası Misyonda Türkiye’nin Durumu
En son 23 Temmuz’da Taliban, Türkiye’nin Afganistan’daki askeri varlığını kabul etmeyeceğini tekrar etti. Rusya merkezli RIA Novosti’ye konuşan Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahit Türkiye’nin pozisyonunu daha önce de reddettiklerini ve NATO askerlerinin çekilmesinin ardından ülkede hiçbir yabancı gücün herhangi bir nedenle kalmasına tolerans göstermeyeceklerini söyledi.
Taliban’ın bu açıklamasından yaklaşık bir hafta sonra Millî Savunma Bakanlığı bir açıklama yaparak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afganistan’da yükleneceği misyonun muharip olmayacağını duyurdu. Açıklamanın “meşru müdafaa dışında herhangi bir operasyonel görevde bulunulmayacaktır” kısmı oldukça ciddi çekincelere işaret etmesine rağmen önemsenmedi. Zira Taliban daha bir hafta önce hiçbir yabancı gücü istemediğini duyurmuştu. Daha önce yapılan açıklamalarında örgüt TSK’ya işgalcilere müdahale edildiği gibi davranılacağını ifade ederek durumun muharip bir çehreye evirileceğinin en net kanıtını ortaya koymuştu.
Türkiye’nin ABD ile ilişkileri düzeltme ve NATO’da gerçek müttefik olduğunu kanıtlama histerisi ile Afganistan konusunda askeri görüşmeler sürerken orta ve uzun vadede TSK’nın Afganistan’da karşılaşacağı risk çıtası yükselmeye devam ediyor. Rusya ile Çin çekişmesi, sınırlı da olsa İran’ın Hazara milisler üzerindeki operasyonel etkisi, şimdilerde savaş ağalarına dönüşen iç savaş komutanları ve Arbakiler’in kontrol dışına çıkma eğilimi Türkiye’nin Taliban dışında Afganistan’da karşılaşacağı sorunların bir kısmı. Kabil’in en güçlü zamanında bile kontrol edemediği Kabil yanlısı milisler manipüle edilmeye, false flag* operasyonlar için kullanılmaya oldukça müsait gruplar.
Tüm bunlara rağmen Türkiye’de hükümet, Afganistan meselesinde kamuoyunu kendi kararının arkasında toplayabilmek edebilmek adına Güney Türkistan vurgusu yaparak Kabil misyonunun soydaş kitleler ile ilgili olduğu algısını oluşturmaya çalışıyor. Ancak Türkmen ya da Türk soylu nüfus Afganistan’ın kuzeybatı ve batı kesiminde toplam nüfusun sadece %3-4’üne tekabül ediyor ve mevcut durumda bu alanlar Taliban tarafından kontrol ediliyor. Diğer yandan Türkiye’nin uzun süredir milliyetçi perspektifteki Afganistan anlatılarında kendine yer bulan ancak hakkında çok sayıda katliam, tecavüz, kaçırma, el koyma gibi suç raporları bulunan Raşid Dostum’un %9-10 aralığındaki Özbek nüfus üzerinde etkisi oldukça düşük. Özbek nüfusun bulunduğu kuzey bölgelerin büyük kısmı da Taliban’ın kontrolünde. Dostum’un yanı sıra, Dostum’un yerini almaya aday, Ata Muhammed Nur ile Türkiye’nin yakın ilişkisi ve Dostum yerine Ata’yı desteklemesi Türkiye’nin Kabil görevini TSK adına oldukça zor bir duruma sokuyor. Yukarıdaki faktörler üst üste koyulduğunda MSB’nin açıklamasına rağmen Afganistan misyonunun eninde sonunda muharip bir faza geçeceği oldukça açık.
_
* Rakip istihbarat örgütü personelinin kendisini dost ülke veya örgüt kimliği altında yanlış tanıtarak sergilediği yaklaşım