Afganistan’daki Savaş Bir Sahtekârlıktı

Afganistan’daki çatışma, askeri-endüstriyel kompleks için sayısız hayata mal olan bir lütuftu… Bu vurgunculuk ortamını tesis edenler için 20 yıl süren bu arbedenin tamamı bir zaferdi. Ne de olsa, herhangi bir Vegas kazazedesinin de söyleyebileceği gibi, kasa her zaman kazanır.

Afganistan’daki Savaş Bir Sahtekârlıktı

“Savaş bir curcunadır. Hep de öyle olmuştu. Muhtemelen en eski, en kolay kazanç sağlanan, kesinlikle en tehlikeli.… Kazançların dolar, kayıpların hayatlarla hesaplandığı tek yol.”

 

Tümgeneral Smedley Butler tarafından 1935’de, terörizmle küresel mücadele başlamadan yaklaşık yüz yıl, bir “askerî-endüstriyel kompleks” fikri Dwight Eisenhower’ın tahayyülünde bir pırıltı olmadansa onlarca yıl önce kaleme alınan bu sözler Afganistan’daki savaşın son 20 yılını özetleyebilir. Savaşa ilişkin temel sorulardan birine, “Savaştan kim fayda sağlıyor?” sorusuna, Butler’ın izinden giderek iyi bir cevap verilebilir.

 

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi savaşın nasıl “kaybedildiği”ne ve Birleşik Devletler’in nasıl “küçük düşürüldüğü”ne ilişkin karşılıklı itham krizini tetiklediği için şu andaki soruşturmalarımızın merkezinde bu soru yer almalı. Bu vurgunculuk ortamını tesis edenler için 20 yıl süren bu arbedenin tamamı bir zaferdi. Ne de olsa, herhangi bir Vegas kazazedesinin de söyleyebileceği gibi, kasa her zaman kazanır.

 

Washington’un banliyöleri Vegas sokaklarının bayağı uzağına düşse de, burada yer alan paralı askerlerin amblemleriyle bezeli binalar dolandırıcılar ve markalar arasındaki değişmeyen ilişkinin anıtlarıdır. Son günlerde birçoklarınca dikkat çekildiği gibi Afganistan’daki savaş, askerî-endüstriyel kompleks için, genellikle askerî operasyonun göstermelik hedefleri pahasına, piyasanın muazzam bir biçimde canlandığı bir dönem oldu. Harvard Üniversitesi Kamu Politikaları Profesörü Linda Bilmes’ın bu hafta Marketplace’e söylediği gibi, “tüm sistem, yüklenicilerin hükümete kazık atabilmesini sağlayacak bir biçimde kuruldu.” Foreign Policy’den C. Christine Fair ise Afganların çoğu zaman hakikaten dolandırıldığı, “Afganistan’da çalışan ABD firmaları ve bireylerin hayretlere düşüren suistimali”ni anlattı.

 

Tıpkı yeraltında gömülü duran fosil yakıtların, petrokimya şirketlerinin gezegeni kurtarmak uğruna ayırmayacağı kadar değerli gelecek kazancını temsil etmesi gibi, Afghanistan’daki savaş da Büyük Savaş’ın bilançosuna eklenecek gelecekteki kritik kazançları simgelemektedir. Pacific Standard’tan Catherine Lutz’un 2017’de bahsettiği gibi “Yıllardır Pentagon’un trilyon dolarlık savaş bütçesinden çok büyük çekler tahsil eden pek çok şirkete göre hâlâ olağan dışı miktarda dolar, kazanılmayı bekliyor.” Aynı yıl, tümü “Savaş aleyhtarı Donald’ın” gözetiminde, kısmen “ABD silah harcamalarında 9.6 milyar dolarlık artış”la şekillenen “küresel askerî harcamalarda yüzde 1,1 artış” söz konusuydu. Yeri gelmişken, bu cömertlik neredeyse hiçbir zaman, bu savaş alanında görev alan asıl askerlere fayda sağlamadı.

 

Washington’da şu an Afganistan’dan çekilme konusunda çok fazla öfke ve endişe var, her türden kanun yapıcı Taliban’la karşı karşıya bırakılanlara muameleyi kınıyor ama muhtemel mültecileri ülkenin dışına çıkarma konusunda da en ufak bir çaba harcanmıyor. Ancak görünen kızgınlığın önemli bir kısmı gerçekte kutsal nakit ineğini katledenlere öfkelenenlerden kaynaklanıyor. Şaşırtmamalı: Ana akım medya, savaş esnasında televizyon haber kanalları kulislerine sığınan ve burada savaş endüstrisinin “mesajının gücünü çoğaltanları” olarak, kâr getiren ikinci kariyerlerinin keyfini çıkaran eski generaller ve Pentagon müdavimleri ile dolup taşıyor.

 

 

Yani bu hafta medya Daimi Savaşları hevesle pat diye söyleme konusunda objektiflik ve tarafsızlık iddialarını terk etmiş gibi geldiyse, yanılmıyorsunuz. Quincy Institute’ün Başdanışmanı Eli Clifton’un da dikkat çektiği gibi, “Silah şirketlerinin de Washington Post ve Wall Street Journal’ın yayın kurullarının bugünlerde Biden’ın çekilmesine bir alternatif olarak önererek örnek gösterdikleri Afganistan Çalışma Grubu’nun 3’te 2’si ile [finansal] ilişkileri vardı.” İsterseniz bu haftanın Politico’sunda yayınlanan ve Lockheed Martin’in “sunduğu” “Biden’ın Afganistan’da iki trajik yanlış adımı”na dair makaleyi araştırın. Bu korkakça ve dikey olarak bütünleşmiş askeri bir muharebeydi.

 

Sonuçta, yirmi yıl süren bu musibet tam da General Butler’ın 1935’te tasvir ettiği şeydi: “Çok az kişinin çıkarına ve pek çok kişinin zararına yürütülen” bu savaşın neyin savaşı olduğunu sadece “içeride küçük bir grup” biliyordu. En azından skoru öğrenme konusunda Usama bin Ladin’e güvenebilirsiniz: Propaganda videolarından birinde, “özel şirketlerine bazı avantajlar dışında kayda değer herhangi bir şey” elde etmeden ABD’yi “ekonomik ve siyasal kayıplara … maruz” bırakan bir çatışmaya çekmenin ne kadar kolay olduğu üzerine düşünüyordu. Afganistan’da ajitatörlerin hepsinin hedefleri kusursuz bir sinerji oluşturdu.

 

Bu yazı The New Republic sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.