Amerika Afganistan’da Neden Başarısız Oldu?
Afganistan’da hükûmetin yetkisinin ülke genelinde homojen olarak dağıldığı modern demokratik bir devlet inşa etmek yıllar, hatta onlarca yıla tekabül eden bir zaman dilimi anlamına gelir, ülkenin coğrafi ve etnik-dinsel mahiyetine de aykırıdır. Afganistan’ı daha en başından terörist ağlar için çekici bir üs kılan, tam da Afganistan’ın disiplinsizliği, erişilemezliği ve merkezi otoritenin bulunmayışıydı.
- HENRY KISSINGER
- 2 Eylül 2021

Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi, ülkenin her yanında mahsur kalan on binlerce Amerikalı, müttefik ve Afgan’ın ülkeden çıkarılması hususundaki acil endişeye işaret ediyor. Burada kalanların kurtarılmasının en önemli önceliğimiz olması gerekiyor. Daha asli bir konu ise Amerika’nın müttefiklerden ya da doğrudan yirmi yıl fedakârlıkta bulunan halktan pek uyarı gelmeden ya da bu konuyu onlarla istişare etmeden alınan bir kararla nasıl olup da kendini çekilirken bulduğudur. Ve neden Afganistan’daki temel sorun, Afganistan’ın tam kontrolü ya da tümden geri çekilme arasında bir tercih olarak algılanmakta ve de halka bu şekilde sunulmaktadır.
Temel bir mesele, bir nesilden daha uzun süredir Vietnam’dan Irak’a isyanları bastırmaya yönelik askerî operasyonlarımızın peşini bırakmadı. Amerika Birleşik Devletleri askerlerinin hayatlarını tehlikeye, prestijini ise riske attığında ve diğer ülkelere müdahalede bulunduğunda, bunu stratejik ve siyasi hedeflerinin bir kombinasyonu temelinde yapmak zorundadır: Uğruna savaştığımız koşulları netleştirmek için stratejik; hem söz konusu ülke içindeki hem de uluslararası alandaki sonuçlarının hakkını verecek yol gösterici çerçeveyi tanımlamak için de siyasal bir hedef kombinasyonu gerekli.
Amerika Birleşik Devletleri ulaşılabilir hedefler belirleme ve bu hedefleri sürdürülebilir bir biçimde Amerika’nın siyasal süreciyle ilişkilendirme yetersizliği nedeniyle isyanları bastırma harekâtında kendini küçük düşürdü. Askeri hedefleri oldukça kesin ve ulaşılamazdı, siyasi hedefleri ise oldukça muğlak ve tarifi zordu. Bunları birbiri ile ilişkilendirememe Amerika’yı varacağı son noktayı tanımlayamadan çatışmalara sürükledi ve ülke içinde de iç çekişmelerle dolu bir bataklıkta, ortak gayemizi yok etmemize neden oldu.
Taliban kontrolündeki Afganistan’dan Amerika’ya karşı başlatılan El-Kaide saldırılarına yanıt olarak, geniş halk desteğiyle Afganistan’a girmiştik. Başlangıçta askerî harekât oldukça etkili oldu. Taliban esas olarak Pakistan’daki barınaklarda hayatta kaldı ve bazı Pakistan yetkililerinin de desteği ile Afganistan’daki isyanı buradan sürdürdü.
Ancak Taliban ülkeden kaçarken, biz stratejik odağımızı kaybettik. Kendimizi, en nihayetinde teröristlerin üslerinin yeniden oluşturulmasının yalnızca Afganistan’ı demokratik kurumları ve anayasal olarak yönetilen bir hükûmeti olan modern bir devlete dönüştürerek önlenebileceğine ikna ettik. Böyle bir girişimin Amerika’nın siyasal süreçleriyle uzlaştırılabilir bir programı olamazdı. 2010’da birliklerin artırılmasına cevaben görüşümü belirttiğim bir yazıda, cihatçı olmayan Afganları dahi tüm bu çabaya düşman edecek kadar uzayan ve sıkıntı veren bir sürece karşı uyarmıştım.
Zira Afganistan hiçbir zaman modern bir devlet olmadı. Devlet olma, ortak bir sorumluluk duygusu ve otoritenin merkezileşmesini gerektirir. Afgan toprağı birçok unsur bakımından zengin ama bunlardan yoksundur. Afganistan’da hükûmetin yetkisinin ülke genelinde homojen olarak dağıldığı modern demokratik bir devlet inşa etmek yıllar, hatta onlarca yıla tekabül eden bir zaman dilimi anlamına gelir, ülkenin coğrafi ve etnik-dinsel mahiyetine de aykırıdır. Afganistan’ı daha en başından terörist ağlar için çekici bir üs kılan, tam da Afganistan’ın disiplinsizliği, erişilemezliği ve merkezi otoritenin bulunmayışıydı.
Bu yazı The Economist sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

HENRY KISSINGER
