Trump’ın başkan seçilmesi ve görev süresince izlediği sağcı popülist siyaset Amerikalıların “istisnai demokrasi”lerine olan inançlarını ciddi şekilde sarsmış ve onları “burada da oluyor” dürtüsüyle daha kötüsüne hazırlanmaya itmiş durumda. Birçok Amerikalı, Trump’ın seçimi kaybedeceğini anladığı takdirde küresel kriz ortamında Çin veya İran ile savaş çıkartmak dahil olağanüstü şartları kendisinin yaratıp otoriter yönetimine zemin hazırlayacağına inanıyor.
Donald Trump sağcı popülist söylemiyle siyasete atıldığından beri birçok Amerikalı “Can it happen here?”, yani “Burada olabilir mi?” sorusunu soruyor. Asıl cevabını aradıkları ise, Sinclair Lewis’in 1935 yılında yayınlanan ve klasikler arasında yerini alan Burada Olamaz (It Can’t Happen Here* ) romanından devşirdikleri, “Amerika’da bir diktatörlük inşa edilebilir mi?” sorusu.
Lewis kitabında Hitler, Mussolini ve Stalin’in şahsiyetlerinde şekillenen, 1930’ların irili ufaklı birçok devletinde inşa edilen faşist diktatörlüklerin bir benzerinin Amerika’da da kurulabileceği senaryosuna odaklanıyordu. Büyük Buhran sonrası yükselen sağ ve sol popülist radikal hareketlerin gölgesinde hâlâ “Amerikan istisnacılığına” inananlara bir uyarı niteliğindeydi kitap. Gördüğü büyük ilgi sonrası tiyatro sahnesine de aktarılan roman, kısaca “Buzz” olarak çağrılan hayali karakter Berzelius Windrip isimli senatörün yükselişini, Franklin D. Roosevelt’i yenerek iktidara gelişini ve diktasını inşasını işliyor. Romanda Buzz göreve gelir gelmez muhaliflerini suçlu ilan ediyor, toplama kampları kuruyor ve sadece kendisine bağlı paramiliter silahlı gruplar oluşturarak faşist diktatörlüğünü inşa ediyor.
Yazar romanının senaryosunu Avrupa’daki örnekleri üzerinden inşa etmiş olsa da, asıl dikkat çekmek istediği merkeziyetçiliği savunan, Louisiana senatörü aşırı sağcı Huey Long ve radyodaki konuşmaları milyonlarca kişi tarafından dinlenen, Yahudi düşmanı, komünizm karşıtı, içe kapanmacı politikaları savunan Katolik rahip Charles Coughlin gibi popülist liderlerin veya bu fikirdeki birisinin iktidara gelme olasılıklarıydı.
Donald Trump iktidara geldikten sonra uygulamaya koyduğu içe kapanmacı, mülteci ve Müslüman karşıtı, sistemin temelini oluşturan kurumları yıpratıcı, medyayı düşmanlaştırıcı siyasetiyle birçok Amerikalı’ya “bizde de oluyor artık” dedirtiyor. Pandemi süresince izlediği siyaset ise bulduğu alan nispetince otoriterliğin sınırlarını zorlayacağını gösteriyor. Başkan Trump, Covid-19 kaynaklı sağlık krizinin gölgesinde gidilen seçimlerde en önemli kozu olan ekonomik yükselişi kaybetmenin verdiği darbe ile daha radikal bir kampanya yapmaya hazırlanıyor. Twitter üzerinden takipçilerini pandemi nedeniyle sosyal mesafe önlemlerini almaya devam eden ve ekonomik normalleşmeyi henüz başlatmayan Michigan, Minnesota ve Virginia eyaletlerini anayasal haklarını “gasp ettikleri” için bu eyaletleri “kurtarmaya” davet etmesiyle ortaya çıkan silahlı protestolar ve valilikleri basma görüntüleri ne kadar ileri gidebileceğini açıkça gösteriyor.
Taraftarlarını sokağa davet edip yönetim üzerinde baskı kurma çağrısı yaptığı bu eyaletler Demokrat partili valiler tarafından yönetilmelerinin yanı sıra başkanlık yarışının en çekişmeli geçmesi beklenen eyaletlerden bazıları. Protestoları organize edenler ise bireysel silahlanma yanlıları, aşırı sağcı ideologlar ve Çay Partisi Hareketi’nin aktivistleri. Her ne kadar milis üniformalı, otomatik silahlarıyla medyada geniş bir yer bulmuş olsalar da, Trump’ın “çok iyi insanlar ama kızgınlar” dediği bu grupların protestolarının genelde birkaç yüz kişiyi geçmeyen çok küçük bir azınlığa tekabül etmeleri radikalleşme stratejisinin de sınırlarını gösteriyor. Üstelik anketlerde Biden ciddi bir farkla öne geçmiş ve kendi taraftarları için dahi ekonomi en önemli sorun durumundayken Trump’ın bu stratejide ısrar etmesi pek olası görünmüyor.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.
ERDEM İLTER
Erdem İlter, UCLA Tarih Bölümünde Modern Osmanlı, Ortadoğu ve Kürt tarihi ile Türk-Amerikan ve ABD- Ortadoğu ilişkileri üzerine doktora çalışmalarını sürdürmektedir. Daha önce Journal of Ottoman and Turkish Studies'de yardımcı editor olarak çalışmıştır.
Erdem İlter, UCLA Tarih Bölümünde Modern Osmanlı, Ortadoğu ve Kürt tarihi ile Türk-Amerikan ve ABD- Ortadoğu ilişkileri üzerine doktora çalışmalarını sürdürmektedir. Daha önce Journal of Ottoman and Turkish Studies'de yardımcı editor olarak çalışmıştır.