Asılsız Haberler ve Gerçekler Arasındaki Savaşta Bir Sonraki Mücadele Ne Olmalı?
Demokrasi, ayakta kalabilmek için asgari müşterek bir doğruya ihtiyaç duyar. ABD, 6 Ocak’ta Washington’da Kongre’nin işgaline sahne olan olayla, bize milyonlarca vatandaşın seçimi kimin kazandığına dair teyit edilmiş bir gerçeği inkara yönlendirilmesinin ne derece tehlikeli olabildiğini gösterdi.
Demokrasi, gelişmek için, vatandaşların ve vatandaşları temsil edenlerin müşterek gerçekler temelinde etkin tartışmalara iştirak edeceği belirli bir kamusal alana ihtiyaç duyar. Bu kamusal alan türünü restore etmek de liberal demokrasi için merkezi niteliği olan bir görevdir. Buna gerçeği toparlama diyelim.
Bu temel fikir 2500 yıl önceden, demokrasinin başladığı zamandan geliyor. Antik Atina’nın yurttaşları Pnyx olarak bilinen -“halk meydanı” kavramının kökeni- bir açık hava müzakere alanında toplanırdı. “Meclise kim seslenecek?” diye sorardı elçi. Herhangi bir yurttaş konuşmak için taş bir platformun üzerine çıkabilir, halka seslenebilirdi. Olgular ve argümanlar sunulup tartışıldıktan sonra bir politika belirlenir ve oylamaya sunulurdu. Antik Atinalıların, Salamis Deniz Savaşı’nda istilacı Perslerle savaşmaya karar vermeleri ve dünyanın ilk demokrasisini kurtarmaları bu müzakereci süreç aracılığıyla oldu.
Elbette antik Atinalılar kendi devrimci eşitlik ve kamu yararına ifade özgürlüğü ideallerine hiçbir zaman tam olarak erişemediler. ABD de “halk meydanı”da bunu yapamadı, Fox News ve Facebook buralara gelmeden önce de yapamamıştı. Zuckerberg’ten önce, son derece ilkeli gazetecilerin ağzından sadece hakikatin en saf halinin çıktığı, tüm vatandaşların rasyonel, bilinçli ve saygılı bir biçimde açık fikirli olduğu bir altın çağ olduğuna dair mitten uzak durmalıyız. Yine de, son yıllarda demokrasilerin büyük çoğunluğu Atina idealinden daha da uzaklaştı: ABD, Polonya gibi ülkeler hızlıca; Almanya, Britanya gibi ülkeler daha yavaş bir biçimde.
Bu soruna değinmek için eş zamanlı iki sürecin işlediği bir stratejiye ihtiyacımız var. İlk süreçte, her demokrasi kendi ulusal bilgi ortamının kendine özgü sorunlarının üstesinden gelmelidir. Örneğin Britanya’da BBC’yi koruma ve iyileştirme mücadelesi Britanya’nın Facebook ya da Twitter’a ilişkin olarak hayata geçireceği herhangi bir şeyden çok daha önemlidir.
BBC gibi bir kamu hizmeti yayıncısı bize sadece doğruluğu kanıtlanmış gerçekleri sağlamakla kalmaz, farklı argümanları seçip bir araya getirerek tek bir alanda, dijital bir Pnyx’te bize sunar. Nitelikli bir kamu hizmeti yayıncısına sahip bir demokrasi, yayıncının bütçesini iki katına çıkarmalı, iktidardan bağımsızlığını güçlendirmeli ve onu yarının vatandaşları için dijital bir halk meydanını güçlendirmekle görevlendirmelidir.
Kamu hizmeti yayıncılığının iktidardaki popülist bir parti tarafından tahrip edildiği Polonya’da ise artık TVN televizyon kanalı ve onet.pl internet platformu gibi bağımsız özel medyanın korunması oldukça önemlidir. Bu platformlar ve diğerleri Macaristan’da Viktor Orbán’ın stratejisinden kaynaklanan tedbirlerle ağır saldırı altındalar.
ABD’de, dünyanın en iyilerinden bazılarının da aralarında yer aldığı farklı ve özgür özel medya sıkıntısı yok. Burada sorun Amerikalıların önemli ölçüde– farklı televizyon kanalları, radyo istasyonları, YouTube kanalları, Facebook sayfaları ve Twitter akışları ile -yakın bir zaman önce silinen @realDonaldTrump gibi- onlara gerçekliğin birbiriyle bağdaşmayan versiyonlarını sunan, birbirinden ayrılmış iki medya dünyasına bölünmüş olmaları.
Bültenimize Üye Olabilirsiniz
Tıpkı antik Atina yurttaşlarının yarısı eski Pnyx’te toplanmış da, Perikles onlara hitap ediyorken diğer yarısı bir karşı Pnyx’te bir araya gelmiş ve tiranlığa öykünen Hippias (Donald Trump gibileri) tarafından büyülenmiş gibi. Amerikalıları tekrar nasıl bir araya toplayalım ki bir araya gelerek birbirlerini yeniden dinlesinler?
Şu anda hiçbir ülke dijital dünyanın Facebook, Google, Amazon, Twitter, Apple ve Netflix gibi özel süper güçleriyle boy ölçüşecek kadar büyük değil. İşte ikinci süreçte, ABD ve Avrupa Birliği’ndekilerden başlayarak demokrasilerin önemli bir çoğunluğunun koordineli eylemine ihtiyacımız var.
Çin’i dışarıda tutarak, ABD dünyanın en önde gelen dijital akım belirleyicisi, AB ise bunun başlıca norm belirleyicisi. Bu akım belirleyicisiyle norm belirleyicisini bir araya getirin, önde gelen diğer demokrasilerden bir grup ekleyin, işte, artık Dijital Cenap Mark Zuckerberg’in bile boyun eğmek zorunda kalacağı bir piyasa gücü ve düzenleyici güç kombinasyonunuz oldu.
Siyasetçilerin kendilerinden emin bir biçimde Facebook ya da Google hakkında ahkam kestiklerini duyduğumda H.L. Mencke’nin şu sözlerini hatırlarım: “Her karmaşık sorun için açık, basit ve yanlış olan bir cevap vardır.” Platformlardaki haber linkleri için ödeme yapmalarını sağlayın! (Avustralya çözümü.) Daily Mail’in eski editörü Paul Dacrey’i Britanya medya düzenleyicisi Ofcom’un başına getirin! Platformlara yayıncılar gibi davranın!
ABD’nin kar amacı güden devleri ne “basit ağlar”dan (dumb pipes) ibaret ne de yayıncıdan, bu ikisi arasında yeni bir oluşum onlar; başkalarının sağladığı içeriğin algoritmik seçicileri, dağıtımcıları ve düzenleyicileri ve aynı zamanda da verilerimizin kitle koleksiyoncuları ve ticari istismarcıları.
En iyi ihtimalle, gerçeği aramanın önemli araçları (en sert Google eleştirisi için Google’a bakıyoruz), en kötü ihtimalle de yalanların güçlendiricileri. Kar güdüsü onları, ilginin değerinin algoritmik maksimizasyonu yoluyla karanlık tarafa doğru itiyor. 2016 tarihli bir iç raporda, Facebook’un kendisi, Facebook’ta radikal bir gruba katılanların yüzde 64’ünün, sadece şirketin algoritması bunu onlara önermiş olduğu için öyle yaptığını saptadı. “Yani değiştik!” diye iddia ediyor Facebook, iyileşmiş bir alkolik gibi. Peki gerçekten içmeyi bıraktı mı?
Şu an ihtiyacımız olan, ABD ve AB tarafından yönlendirilen, birbiriyle uyumlu bazı politikaları halihazırda geniş bir iyi araştırma bütünü arz edenden ayırmaya yönelik bir süreç. Bu sürecin bir kısmı, platformların zararlı içeriği engelleme konusunda daha doğrudan sorumluluk almasını sağlamak üzere ABD İletişim Ahlakı Yasası’nda değişim yapılması gibi, yeni ABD Kongresi’ne bağlı olacaktır. Diğer kısmı ise, alenen tekel olanları ya da tekel olmaya yaklaşanları bozmak gibi, AB rekabet politikası ve gözden geçirilmiş ABD tekelcilik karşıtı mevzuatın stratejik bir kombinasyonunu gerektirecektir.
İçerik denetimi için, ilk kararlarını henüz veren Facebook’un yeni yönetim kurulunun öncülük ettiği hibrit düzenleme modelini temel almalı ve bu modeli geliştirmeliyiz. (Bir sonraki imtihan: Facebook ve dolaylı olarak Twitter, eski başkan Trump’ı yasaklamayı sürdürmeli mi?) Ciddi çözümler, teknolojik yenilik, iş uygulaması, bilgi teyidi ve dijital eğitimin yanı sıra demokratik olarak zorunlu kanun ve düzenlemeleri gerektirecektir.
İdeal olan bunun ABD Başkanı Joe Biden tarafından planlanmış olan “demokrasiler zirvesi”nden önce ortaya koyulan bir dizi öneriyle sonuçlanmasıdır. Elbette 80 farklı ülke birbiriyle aynı önemleri benimsemeyecektir. Ama temel ilkelerde ve ana yaklaşımlarda biraz tutarlılık olmak durumundadır. Aksi halde Çin’i çoktan kaybetmiş olan özgür internet çok daha parçalanmış bir ağ haline gelecektir. Dahası, 80 farklı düzenlemeye uyma masrafını tek karşılayabilecek özel süper güçler olacak ve böylece tekele kaçınılmaz yönelimi istemeden güçlendirilecektir. Bunlar ABD şirketleri olduğu için Washington’un özel bir sorumluluğu bulunmakta. İşte Biden’ın ABD’sinin yönetebildiği kadar dinleyebileceğini de göstermesi için benzersiz bir fırsat.
Bu yazı, 8 Şubat 2021 tarihinde The Guardian sitesinde yayımlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.