Asya, Afrika ve Ortadoğu’dan Üç Ruh Hali

Afrika istikbalini uykuda, Asya uyumda arıyor. Uyuşukluğu bir yaşam tarzına dönüştürmüş olan Ortadoğu ise ya bitmeye yüz tutan petrol kuyularında veya asit kuyularında bulunan kemik parçalarında arıyor. Göğe bakmayı unutanlar, yerin altından çıkanların hışmına uğrar, er ya da geç…

Asya, Afrika ve Ortadoğu’dan Üç Ruh Hali

“Uymak” uyum sağlamak, peşinden gitmek; “uyumak” yaşamı bir süreliğine askıya almak; “uyuşmak” ise varoluşunu erimeye bırakmak demektir. Uymanın uyum sağlama boyutu yaşama belli düzeyde tutunmayı, peşinden gitme boyutu varlığını kendinden daha güçlü olana indirgemeyi, onunla bütünleştirerek özgünlüğünden vazgeçmeyi imler. Uyumanın gerçek anlamı yorgunluğunu gidermeyi, uyanmayı ummayı ve uyandıktan sonra yenilenmiş olarak kaldığı yerden devam etmeyi; mecazi anlamı kendinden başlayarak çevredeki her şeyle bağlarını koparmayı, duyarsızlaşmayı, iradeyi dondurmayı işaret eder. Bu iki geçişsiz fiilden farklı olarak uyuşmak ise çözülmeyi, dağılmayı, bütünlüğünü yitirmeyi ve bireyliğini büsbütün yitirmeyi içerir. Uymanın adaptasyon kısmı bir tarafa bırakılırsa bu üç eylem biçimi de tüketicidir. Yaratıcı muhayyilenin asla hoşnut kalmadığı bir durağanlık kipi olarak hayata eklemlenirler. Bu haliyle uymak, uyumak ve uyuşmak ölümün farklı türevi olarak karşımıza çıkar ve hem bireysel hem de toplumsal karşılıklarıyla negatif enerjinin merkezinde dururlar.

 

Uymak belli düzeyde bir ayartıyı gerektirir. Uyan, uydurulan tarafından ayartılır ve onun peşine takılır. Takıldığı andan itibaren de artık kendisi değildir. Kendisi olarak kalmanın fırsatlarını da şartlarını da yine kendi eliyle ortadan kaldırmıştır. Toplum nezdinde ve kolektif şuurda “birinin sözüne” uymak aynı zamanda ayartılmak, yoldan çıkarılmak, yanlış yola girmek anlamına gelir ki burada peşinden gitmenin negatif boyutuna atıfta bulunulur. Bireyler için olduğu kadar toplumlar için de her türden ayartılış dönüşmenin olumsuz halini, kendini kaybetmeyi, asliyetini yitirmeyi ve bozulmayı ifade eder.

 

Uyumak kelimenin gerçek anlamıyla bilinci askıya almak, etrafından habersiz kalmak, sevince de kedere de yabancılaşmak demektir ki fizyolojik yorgunluk dışında sığınılan bütün uykular uyma eyleminde olduğu gibi sevimsiz karşılanır. Uyku hali teyakkuza göre hafifsenir. Uykulu insan alıklık ve sersemlikle itham edilir. Mesele bireyden topluma kaydığında çok daha vahim bir hal alır ki uyuyan toplumlar uyuyan insanlara göre bir kerte daha tahfife uğrar. Burada da bir ayartılmadan, yoldan çıkarılmışlıktan bahsedilebilir. Biraz da bundan dolayıdır ki uykulu olmak kendi suçunu örtmenin bir paravanı olarak kullanılır. Teyakkuza göre uyku hali ayartılmaya daha uygun olduğundan uykulu eylemin faturasını insanlar “Hata yaptım, çünkü üzerimde uyku sersemliği vardı” diyerek başkalarına yükleme eğilimi gösterir.

 

Uyuşukluk bir felç halidir. Uyuşuk bireyin bilinci elinden alınmıştır, hipnotize edilmiştir, kontrolü başkasına/başkalarına hem de kendi eliyle devretmiş, bir anlamda oyuncağa dönüştürülmüştür. Toplum tarafından uyuşuk bireyin uykulu bireyden daha fazla aşağılanmasının sebebi, uykunun elde olunmadan geçilen bir süreç oluşu, uyuşukluğun ise nispeten belli düzeyde bir iradeyi gerektirmesidir. Bu, bir yönüyle belayı kucağında bulmak, kazadan kaçamamak ile bile bile belaya bulaşmak, göz göre göre kazaya uğramak demektir. Haliyle uyuşuk insan uyuşturulmayabilirdi de. Tercihini teyakkuzdan yana kullanabilir, kendisini uyuşturma ihtimali bulunan muhataplardan uzak kalabilirdi. Bedenin, zihnin ve ruhun uyuşukluğu, aklını kullanamamaya veya kötüye kullanmaya dairdir. Elindeki malzemeyi kullanamamaya, kötü kullanmaya, hatta onun tarafından kullanılmaya yönelik bir eyleyiş söz konusudur burada. Uykunun ve uyumun araçsallaştırılamamasına karşın uyuşukluğun uyuşturucu tarafından araçsallaştırılmış olması toplumun meseleye bakışındaki basiretiyle ilgilidir. Beynin uyuşmasının bedenin uyuşmasından çok daha hakir görülmesinde de yine tercihe dair bu yanlış teamül rol oynar.

 

Kapalı Zihinleri Yönetmek, Açık Zihinleri Yönetmekten Kolaydır

 

Küreselleşme ve tüketim toplumu bu üç kategorinin hepsinden de hoşlanır. Son aşamada güdülmeye yönelik iç dünyaların varlığı güdenlerin işini kolaylaştırmaktadır. Kapalı zihinleri yönetmek, açık zihinleri yönetmekten kolaydır. Uyandırılmadıkları sürece uyuyanları yönetmek de… Bir de ortada gezen amaçsız uyanıklar -kendini uyanık zannedenler- var ki onları gütmenin tek yolu da uyuşturmaktır. Acıyı ölümle özdeşleştirerek ölümün acısız olanını tercih etmeye zorlanan bu güruh her gün, her saat uyuşturulur. Bağışıklık sistemini ayakta tutan acının kötülenmesi üzerinden acının yok edilme araçları piyasaya sürülür ve bedenler ağrı kesiciler, zihinler ideolojiler, ruhlar da uyuşturucular ile dumura uğratılarak bu grup da kervana eklenir. Modern tıp üzerinden ağrı kesiciler, güncel siyaset üzerinden popüler söylemler, televizyon ve internet üzerinden simülatif imajlar atmosfere yayılarak genel bir uyuşukluk havası oluşturulur.

 

İçinde bulunduğumuz süreçte Doğu dünyası uyma; Afrika uyuma; Ortadoğu ise uyuşma üzerinden güdülmekte, bu üç eyleyişe uygun üretim ve tedarikin tamamı Batı dünyası tarafından yapılmaktadır. Doğu, anlaşılabilir biçimde kendine özgü bir adaptasyonla ayakta kalmaya çalışıyor, imitasyon bile olsa kendi nispetinde üretiyor; Afrika tarihin/tarihinin zorlamasıyla uyumaya devam ediyor ve amansız, insafsız bir açlıkla pençeleşiyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu ülkeleri ise anlaşılmayacak biçimde bir uyuşukluğun pençesinde kıvranıyor.

 

Uymak ve uyumaktan farklı olarak uyuşukluk biteviye tüketime ayarlıdır. Dağılmış, parçalanmış olsa da bilinç hâlâ algılayabildiği, ayakta kaldığı, devinmeyi sürdürdüğü için diğerlerine göre daha talepkârdır. Üretmeye güç yetmediği, talep açık zihin tarafından yapılmadığı, uyuşukluğun güdümünde olduğundan, düşünülenin aksine en zayıf ülkeler Ortadoğu’da konumlanmış olanlardır. Uyanlar vazgeçebilir, uyuyanlar uyanabilir ama uyuşturulmuş olanların iflah edilebilmesi mümkün değildir. Uyanlar at gözlüğü takmıştır ve düz de olsa bir yolu gider, bir mesafe kat eder; uyuyanlar en azından rüya görür; uyuşturulanlar ise kendileri başta olmak üzere herkese, her an zarar verebilir. Bu, kaosun merkezinin neden Ortadoğu olduğunu/Ortadoğu’ya taşındığını gösteren en belirgin emarelerden biridir kuşkusuz. Afrika istikbalini uykuda, Asya uyumda arıyor. Uyuşukluğu bir yaşam tarzına dönüştürmüş olan Ortadoğu ise ya bitmeye yüz tutan petrol kuyularında veya asit kuyularında bulunan kemik parçalarında arıyor. Göğe bakmayı unutanlar, yerin altından çıkanların hışmına uğrar, er ya da geç…

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.