BAHADIR KURBANOĞLU

İzmir Saint-Joseph Koleji (1984), Galatasaray Lisesi (1988), İstanbul Üniversitesi Sosyoloji (1995) mezunudur. 1991 yılından itibaren uzun yıllar Haksöz dergisi ve Haksözhaber sitelerinde yazarlık, Ekin Yayınlarında editörlük yaptı.“İskilipli Atıf Hoca, İstiklal Mahkemelerinin Tarihi Misyonu ve Şapka İnkılabı”; “Şeyh Said, Bir Dönemin Siyasi Anatomisi”;“Adalet, Hukuk, Merhamet” başlıklı üç kitabı yayımlandı. Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği’nde (Özgür-Der) insan hakları ve sivil toplumsal faaliyetlere ilişkin çalışmalarda bulundu.2016-2019 yılları arasında HilalTV’de hafta içi hergün yayınlanan “Sözü Esirgemeden” adlı siyasi analiz programının yapım ve yönetimini üstlendi.

BAHADIR KURBANOĞLU

İzmir Saint-Joseph Koleji (1984), Galatasaray Lisesi (1988), İstanbul Üniversitesi Sosyoloji (1995) mezunudur. 1991 yılından itibaren uzun yıllar Haksöz dergisi ve Haksözhaber sitelerinde yazarlık, Ekin Yayınlarında editörlük yaptı.“İskilipli Atıf Hoca, İstiklal Mahkemelerinin Tarihi Misyonu ve Şapka İnkılabı”; “Şeyh Said, Bir Dönemin Siyasi Anatomisi”;“Adalet, Hukuk, Merhamet” başlıklı üç kitabı yayımlandı. Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği’nde (Özgür-Der) insan hakları ve sivil toplumsal faaliyetlere ilişkin çalışmalarda bulundu.2016-2019 yılları arasında HilalTV’de hafta içi hergün yayınlanan “Sözü Esirgemeden” adlı siyasi analiz programının yapım ve yönetimini üstlendi.

TÜM YAZILARI

Birlikte kazan-kazan siyasetinin ülke kültürü ve şartları açısından imkânsız olduğunu ima eden tüm “realiteler” sahaya dökülmeye devam ediyor. “O ayrı, bu ayrı” anlayışındaki egoizm, cürümleri birikmiş belli sınıfların imkânlarını yitirme itirafının gölgesinde kendini açık ediyor.

Gelin, emanete kim hıyanet ediyorsa ortaya çıkaralım. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim çalıyorsa hukuk balyozunu eline indirelim. Garip gurebanın alın teriyle, hakkı hukukuyla kim oynuyorsa tepesine hep birlikte inelim, var mısınız?

Kapalı kapılar ardında dizlerimizi dövmektense, sağlam, sağlıklı, yepyeni bir düşünce sistematiğiyle harekete geçme zamanı. Prangaları sorgulayabilelim ki insanlığın ortak akılla ürettiklerini görebilelim.

Topluma, yozlaşmış bir iktidarın yozlaşma alanlarında bile alternatif olabilecekleri ümidini bahşedemeyenler, aynı iktidarın doğru yaptığı işler kadar bile umut aşılayamayanlar, dönüp kendi içlerindeki yozlaşmanın tarihe ve bugüne bakan yönlerine odaklanmalılar. O ıslah gerçekleşmeden, tersten kutuplaştırma cenderesini siyaset zannetmekten ne kendileri kurtulabilir ne de toplumu ve siyaseti kurtarabilirler.

Asırlar boyu kan, ter, gözyaşına mal olmuş insanlık birikimlerine tutunmayı sürdürürseniz, cüssenizi de fersah fersah aşan gerçek bir güce, kendi gerçek sermayenize yaslanmış olursunuz. Bu ahlaki meşruiyet de kim bilir, belki çevrede, komşularda ilham yaratır, örnek oluşturur, metazori siyasi, kültürel değişimler getirir ve geniş, vizyonel bir ortak habitat kurmak mümkün olur.

Suriye’de, Türkiye ve Suriye halkları için oluşan maddi-manevi yeni fırsatların kalıcılığı ve bereketi, ancak geniş bir vizyonel perspektifi kuşanmak ve icraata koymakla mümkündür. Ortadoğu coğrafyasının bizim/hepimizin dış politika arenamız değil, iç ilişkiler coğrafyamız olduğu unutulmamalıdır.

Erdoğan, muhalefeti “Siz daha çok harcadınız” batağının içine çekerek başarılı bir yol izliyor! Normal şartlarda krizler içinde debelenen bir topluma tasarrufun nasıl yapılması gerektiğine dair siyaset üretme fırsatı yakalamış muhalefet ise bunu başarmaktan aciz şekilde, içinde debelendiği aynı siyasi ve ekonomi-politik zihniyetten ötürü, siyasi kültürün metazori kurbanı oluyor. Böylelikle iktidar yandaş kayırmacılıkta, rant paylaşımında, ulufe dağıtımında yalnız olmadığı hissini topluma geçiriyor.

Evet, Gülen de her canlı gibi öldü. İnancımıza göre de müstahakkını öte dünyada bulacak. Ondan bu dünyada sorulamayan hesabı ahirette verecek. Lakin mesele bu düzeneklerin başında, ortasında, çevresindekiler değil. Asıl olan bu zihniyet dünyasının sosyo-politik kültürel çerçevede terkedilebilmesidir ki 15 Temmuz’dan bu yana bırakın bu hedefe yürümeyi, aksine yine kimliksel bazda bu zihniyeti pekiştiren bir habitat beslendi.

Nasıl ki Batılı güçler kendileri için düzgün işleyen sistemlerin temellerinin nasıl atılacağını keşfetmişler, sosyal olgularla ilgili ilerlemeler sağlamışlar, bunları on yıllara sâri kan ve gözyaşı içeren süreçler de dahil olmak üzere döne döne tartışarak sistemli hale getirmişlerse, bu tecrübenin kendini İslam cephesinde gören her birey ve topluluğun da sorumluluğu olduğu unutulmamalı.

Geniş bir habitatın ortak maslahatını içerecek ve reçetelerini insanlığın ortak birikiminden elde ederek adı sanı, ideolojik tanımı ne olursa olsun, adil rekabeti ve adil paylaşımı engelleme cehdi içindeki azınlık elitizmine karşı mücadele verebilecek bir itikat, akıl ve vicdana ihtiyaç var.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.