M. BUHARİ ÇETİNKAYA

Dr. M. Buhari Çetinkaya, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı’nda öğretim üyesidir. İstanbul Üniversitesi’nde lisans, Galatasaray Üniversitesi’nde yüksek lisans ve yine İstanbul Üniversitesi’nde doktora eğitimini tamamlamıştır. Doktora eğitimi sürecinde Bordeaux Üniversitesi ve Paris Sorbonne Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulunmuştur. Ceza Hukuku alanında bir kitabın ve birçok kitap bölümü ve makalenin yazarı olan Çetinkaya, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

M. BUHARİ ÇETİNKAYA

Dr. M. Buhari Çetinkaya, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı’nda öğretim üyesidir. İstanbul Üniversitesi’nde lisans, Galatasaray Üniversitesi’nde yüksek lisans ve yine İstanbul Üniversitesi’nde doktora eğitimini tamamlamıştır. Doktora eğitimi sürecinde Bordeaux Üniversitesi ve Paris Sorbonne Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulunmuştur. Ceza Hukuku alanında bir kitabın ve birçok kitap bölümü ve makalenin yazarı olan Çetinkaya, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

TÜM YAZILARI

İdam cezası 2004 yılı itibarıyla ülkemiz bakımından hukuken tarihe karışsa da sonrasında çeşitli vesilelerle tekrar tekrar gündeme gelmiştir. Son olarak hepimizin içini parçalayan Narin Güran olayında idam cezasının geri gelmesi yüksek sesle dillendirilmiştir. Peki, idam cezası geri gelebilir mi? Geri gelirse de bu tür suçların işlenmesinin önüne geçer mi yahut işlendikten sonra uygulanırsa adalet sağlanır mı?

Aradan 30 yıl geçmiş olmasına rağmen uluslararası adli sistemin krizlerin çözümünde etkin bir enstrüman olamayışına maalesef yeniden şahit olmaktayız. Yine beklenti, Güney Afrika tarafından yapılan başvurunun nihai karara varmasının Bosna Hersek başvurusunun neticelenmesi gibi çok uzun yıllar alacağı yönündedir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) 20 Mayıs’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant ile birlikte Hamas’ın üst düzey yöneticileri hakkında yakalama emri talep ettiğini duyurdu. Uluslararası Adalet Divanı nezdinde görülmekte olan davada verilen pek çok geçici tedbir kararı yanında UCM nezdindeki bu son gelişme, İsrail’in uluslararası sistemdeki moral üstünlüğünü tamamen kaybettiğini gösteriyor.

Bu aşamada Divan yaşananların bir soykırım olup olmadığına karar vermemektedir. Bu karar, esasa ilişkin nihai karar verilinceye kadar onarılamaz zararların ortaya çıkmasını engellemeye yöneliktir. Bu sebeple Divan kararında ihsası rey anlamına gelebilecek açıklamalar yapmaktan kaçınmıştır. Doğrusu da budur. Dolayısıyla basında ve sosyal medyada var olan bilgi kirliliğinin aksine bu karardan İsrail’in soykırım yaptığı sonucuna ya da aksine varmak doğru değildir.

İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiklerinin soykırım olarak nitelendirilmemesi durumunda Uluslararası Adalet Divanı, bundan sonra yaşanacak hiçbir hadiseyi soykırım olarak nitelendiremeyecektir. Bu manada Divan’ın yargıçlarının sırtında tarihi bir sorumluluk da bulunmaktadır.

Gazze’de yaşanan hadiselere bakıldığında Roma Statüsü’nün soykırım suçunu düzenleyen 6’ncı maddesindeki fiillerin gerçekleştirildiği açık bir şekilde görülmektedir… Yine Gazze’de sivillere, her yaştan çocuklara, hastanelere yönelik saldırılar savaş suçudur. Tüm bunlar bir arada değerlendirildiğinde Gazze’de yaşananların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisine girdiğini söylemek mümkündür. Baştan şu hususu belirtelim ki Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ancak 18 yaşından […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.