Türkiye’de bir kamusal hukuk ve ahlak düzeninin oluşmamasında ilk suçlanan kesim devlet yöneticileri ve siyasetçiler olmaktadır. Bu tavır, bir yönüyle anlaşılabilir. Sonuçta böyle bir değişimin yaşanabilmesi için siyasetçilerin kararlı ve taviz vermeyen adımlar atmaları ve kendilerinin topluma örnek olmaları öncelikle beklenir. Diğer yandan mesele sadece siyasetçilerin aldıkları kararlar ve yaptıkları kanunlardan ibaret değildir. Daha ötesinde, toplumsal gerçekliğin kendine göre direnme mekanizmaları söz konusudur.