MUSTAFA GÜNDÜZ

1976’da Mersin’in Gülnar ilçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada, yükseköğrenimini Burdur Eğitim Fakültesi’nde tamamladı. 2001’de Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitimin Sosyal ve Tarihi Temelleri programında yüksek lisans yaptı. 2005’te aynı bölümde doktora derecesi aldı. Eğitim tarihi alanında 2013’te doçent, 2018’de profesör oldu. Temel araştırma alanı, Türk eğitim tarihinin Tanzimat sonrası gelişmeleridir. Telif, tercüme ve yayına hazırlama niteliğinde eğitim tarihi, eğitimin felsefî ve sosyal temelleri üzerine çok sayıda kitap ve makalesi vardır.

MUSTAFA GÜNDÜZ

1976’da Mersin’in Gülnar ilçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada, yükseköğrenimini Burdur Eğitim Fakültesi’nde tamamladı. 2001’de Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitimin Sosyal ve Tarihi Temelleri programında yüksek lisans yaptı. 2005’te aynı bölümde doktora derecesi aldı. Eğitim tarihi alanında 2013’te doçent, 2018’de profesör oldu. Temel araştırma alanı, Türk eğitim tarihinin Tanzimat sonrası gelişmeleridir. Telif, tercüme ve yayına hazırlama niteliğinde eğitim tarihi, eğitimin felsefî ve sosyal temelleri üzerine çok sayıda kitap ve makalesi vardır.

TÜM YAZILARI

Türkiye, modern eğitimin kurumsal yapısıyla Tanzimat sonrasında karşılaşmış olsa da, ilk defa Gökalp ile ideolojik, felsefî ve kavramsal tanımlar ve tasnifler yapılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla modern Türkiye’nin eğitim felsefesine -her ne kadar inişli çıkışlı bir seyri olsa da- Gökalp’in katkısının sanıldığından daha fazla olduğu söylenebilir.

Cumhuriyet’in ilanını müteakip, eğitim müfredatında millî, dinî ve asrî karakterler arasından hangisinin tercih edileceği konusu netlik kazanmış gibidir. Eğitimde, mahiyetinde dinîlik olmayan bir millîlik ve asrîlik/çağdaşlık eksenli laiklik benimsenmiştir. Maarif Vekili İsmail Safa’nın zamanında zihnen verilen bu karar, 3 Mart 1924’te kabul edilen kanunla tecessüm etmiştir.

Bilginin öğretilme/aktarılma metodu değiştirilirse, farklı bilgilerin ve doğruların da olabileceği varsayılabilir ve böylesi bir öğretim sisteminin sonunda, inancın ve ideolojinin dar kalıplarına sıkışmış insanlar yetişmez. Bu da toplumda daha çoğulcu, farklılıklara imkân tanıyan, yeniliklere daha müsamahalı bakan insanların çoğalmasına; böylece ilmin, hikmetin ve sanatın gelişmesine katkı sağlayacak keşiflerin, yeniliğin icadına kapı aralayabilir.

Modernleşmeyi bir zorunluluk olarak gören ve topluma yeni bir kimlik vermekle kendilerini mesul gören Cumhuriyet idaresinin, eğitime ciddi önem atfettiği, ancak ekonomik yoksunluk, personel yetersizliği, eğitimin tabiatından kaynaklanan uzun sürede netice alınabilme realitesi gibi sebeplerle, bu sahada beklenenlerin kısa sürede gerçekleşmediği açıktır.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.