Biden’in İyimser Vaatleri Afganistan’da Çöktü
Haziran ayı sonlarında Taliban’ın ilk saldırıları başladığında, ABD istihbarat analistleri Taliban’ın altı ila on iki ay içinde yönetimi ele geçireceğinden endişe ediyorlardı. Bu tahmin de fazlaca iyimser olunduğunu kanıtlayabilir.
Afgan ordusunun hızlıca düşüşüne ilişkin tek sürpriz buna herhangi birinin şaşırmak durumunda olması. ABD ve NATO birlikleri tümüyle çekildiğinde bu düşüş kaçınılmazdı.
Yine de bu durum bir çok kişiyi tedirgin ediyor ve tedirgin olmakta haklılar. Afgan askerlerin, 20 yıl boyunca ABD askerleri ve taşeron tarafından silahlandırıldıktan ve eğitildikten sonra, Taliban milislerini kendi başlarına bertaraf edebilecek ya da en azından yavaşlatacak kadar savaşmayı öğrenmiş olacaklarını varsaymışlardı. Ancak Taliban’ın hücumu şiddetli ve tüm şehirler hızlıca el değiştirdi. Haziran ayı sonlarında Taliban’ın ilk saldırıları başladığında, ABD istihbarat analistleri Taliban’ın altı ila on iki ay içinde yönetimi ele geçireceğinden endişe ediyorlardı. Bu tahmin de fazlaca iyimser olunduğunu kanıtlayabilir.
Sorun, pek çoğu cesurca savaşan Afgan askerleri değil. Sorun, ABD’nin tümden çekilmesinin Afgan askerlerin uyumlu bir biçimde savaşmasını imkânsız hale getirmiş olması. Bu sadece zaten hayli zamandır doğrudan çatışmaya girmemiş olan Amerikan birliklerinin ortadan kaybolduğu anlamına gelmiyor (2020 Şubat ayının başlarından bu yana Afganistan’da hiç ABD askeri öldürülmedi). Bu, daha kritik bir biçimde, yakın hava desteğinin, lojistiğin, istihbarat ve gözetimin, silah ve araçların bakım ve onarımının, yaralıları hava araçlarıyla tahliye eden birimlerin ve ülkenin bir ucundan diğer ucuna helikopterle ulaşımın ortadan kalkması demek.
Taliban neredeyse hiç çaba göstermeden, bunların sağladığı doğal avantajı sonuna kadar kullandı; daha büyük şehirlerin yakınına doğru ilerlemek için önce uzak şehirleri ele geçirdi, sonra bunun başarısının üzerine eklemeler yaptı—ve daha fazla milis topladı. Bu bozgunları öğrenen ve kendi başlarına olduklarını bilen muvazzaf Afgan birlikleriyse giderek daha fazla demoralize oldular. Birçoğunun —rüzgarın nereden estiğini sezerek—kaçmış ya da saf değiştirmiş olması olasıdır. Taliban milislerinin Amerika’nın çekilmesinin ardından Afgan ordusunun araçları ve ABD’nin sağladığı silahları sergilediği görüldü. Aslında, savaş boyunca kimi zaman müttefiklerimiz tarafından nakit para ile alınan silahlarımızı ele geçiriyorlar.
Bu, başka bir unsura işaret ediyor: Taliban hedefine ulaşmak için savaşmak konusunda daha hırslı ve kararlı. Pek çok Afgan asker de dâhil olmak üzere Afganların çoğu Taliban’dan nefret ediyor ve korkuyor ama hükümetlerine karşı da pek sevgi ve bağlılık hissetmiyorlar. 2010’da Başkan Obama savaşa müdahaleyi üst seviyelere çıkardığında, önde gelen ABD askeri yetkilileri Afgan hükumeti yolsuzluklarından arınmadığı takdirde daha fazla asker göndermenin yok denecek kadar az etkisi olacağı uyarısında bulunmuştu. Bu arınma hiç bir zaman gerçekten gerçekleşmedi. Taliban da Afgan halkının liderlerine kızgınlığından faydalanarak bunu kullandı.
Biden, ABD askerlerini tamamen ve aniden çekerek hata mı yaptı? Nisan ayında çekilmeyi duyurduğunda, yeterince uzun süredir orada olduğumuz sonucuna varmıştı. Asıl görev olan Usame Bin Ladin’i öldürmek ve El Kaide’yi yenmek uzun zaman önce başarılmıştı. Ulus inşası gibi diğer hedefler ise boş hayallerdi; Afgan ordusu kendi başına savaşmaya hazır olmadıysa, ki asla olmayacaktı, sonsuza kadar orada kalmaktansa şimdi gidelimdi.
Biden bütün bu noktalarda haklıydı, ancak bir şeyi göz önünde bulundurmadı. Obama da Afganistan konusunda telaşlanmıştı. Birliklerin sayısının artırılması emrini verdikten ve bir kontrgerilla stratejisi benimsedikten on sekiz ay sonra bunların işe yaramadığını fark etti, kararlarından döndü ve hatta daha fazla birliği geri çekti. Ancak oldukça farklı birkaç nedenle birliklerin hepsini geri çekmedi, 5500 askeri Afganistan’da tuttu. Yeni Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ABD kuvvetlerine yasal koruma sağlayan ikili bir güvenlik anlaşmasını henüz imzalamıştı (Bu Gani’den önceki Cumhurbaşkanı Hamid Karzai’nin asla yapmadığı bir şeydi). Bu arada, terörist gruplar Pakistan sınırı boyunca büyümeyi sürdürüyordu; nükleer silahı olan Pakistan’ı yakından takip etmek için her hâlükârda pek çok neden vardı ve işte Gani de istediğimiz müddetçe bunu yapabilelim diye bize üç askeri üs teklif etti. Böylece Obama, sınırlayarak ülkedeki askeri varlığını korudu ve askerlerin çatışmalara katılımını önemli ölçüde azalttı.
Geçtiğimiz salı günü gerçekleştirilen bir basın toplantısında Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki bu kurguyu sürdürdü. “Bizim görüşümüz” dedi, “Afgan Ulusal Güvenlik ve Savunma Kuvvetleri’nin [metinde aynen bu şekilde geçmekte] savaşmak için gerekli teçhizata, sayılara ve eğitime sahip olduğudur ve bu da müzakere masasındaki konumlarını güçlendirecektir.”
Bültenimize Üye Olabilirsiniz
Burada aşırı derecede naif bir iyimserlik söz konusu. Herhangi bir askeri yetkilinin kendisine söyleyebileceği gibi, muharebe desteğinin yokluğu göz önüne alındığında, Afgan ordusunun teçhizatı, sayıları ve eğitimi, gücünün herhangi bir ölçüsünde, önemsizdir.
Her hâlükârda, bir müzakere masası yok; Taliban ile barış görüşmeleri ne kadar ciddi olursa olsun, müzakereler bir müddettir gerçekleşmemekte.
Biden’ın, Afganistan’ın kaderi artık hayati bir çıkar değil, bu yüzden de ayrılıyoruz demesi daha dürüstçe olurdu. Nisan ayında yaptığı gibi, bundan sonra da hükumeti güvenceye alacağımızı, kadın haklarını koruyacağımızı, Taliban’ı sorumlu tutacağımızı ve geri kalan her şeyi – geri çekilmeden sonra bunu yapamayacağımızı bilerek – söylemek çıkarlarımıza zarar veriyor. Ve Biden bunu bilmiyorsa, ona bunları yapabileceğimize dair güvence verenleri kovmalı.
Bu yazı Slate sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.