Biraz Benzer Biraz Farklı: Kürt Gençleri
Kürtlerin yekpare bir grup gibi değerlendirilmelerinin neleri ıskalayacağını da araştırma verileri ortaya koyuyor. Gençler hakkında yapılacak değerlendirmelerin ve üretilecek politikaların bu heterojen yapıyı göz önünde bulundurması gençlerle kurulacak iletişimin sıhhatini etkileyecek önemli faktörlerden biri olacak gibi görünüyor.
Türkiye’de 15-29 yaş arasında yaklaşık 20 milyon genç yaşıyor. Nüfusun dörtte birine yakın bu genç nüfusla Türkiye, dünyanın ve Avrupa’nın en genç ülkelerinden biri sayılıyor. Öte yandan Türkiye’de etnik ve dini aidiyetin sorulduğu 1927 nüfus sayımı ve ana dilin sorulduğu 1965 nüfus sayımı dışında Kürtlerin Türkiye’deki nüfusuna ilişkin resmi verilere ulaşmak pek kolay değil. Bu resmi verilerin her ikisine göre de Türkiye’de Kürtlerin oranı yüzde 7-9 civarında.
Dönemin koşulları sebebiyle nüfus sayımlarının kapsayıcılığının yetersiz oluşu ve resmî kurumların geleneksel Kürt politikası bu verilerin güvenirliğini şüpheye düşürürken bağımsız çeşitli projeksiyonlar bugün Türkiye’deki Kürt nüfusun 15 ila 18 milyon arasında olduğunu tahmin ediyor. (Bir örnek olarak, Servet Mutlu’nun 1990’da yayımlanan “Ethnic Kurds in Turkey: A Demographic Study” makalesinde yer alan modelin 2020 TÜİK doğum oranları projeksiyonu)
Dünyanın ve Avrupa’nın genç ülkesi Türkiye’de 15-29 arasındaki gençlerin nüfusa oranı yüzde 23. Türkiye’de Kürt nüfusun yoğun olduğu şehirlerde bu oran belirgin bir biçimde artış gösteriyor. Kürt nüfusun yoğun olduğu 18 şehirde 15-29 yaş aralığındaki genç nüfus oranı yüzde 28 iken Türkiye’nin geri kalan şehirlerinde ise bu oran yüzde 22,4. Kürtlerin yoğun göç ettiği iller olan İstanbul, İzmir, Ankara ve Akdeniz illerini de düşünürsek Türkiye’deki genç Kürt nüfusun daha yüksek olacağını tahmin edebiliriz.
Hem dünyanın devinimi hem Kürtlerin kendi coğrafyaları dışında yoğun bir biçimde yaşıyor olmaları hem yükselen genç Kürt nüfusu oranı hem de Kürtlerin tecrübe ve yaşam pratiklerinin özgün farkları Türkiye’de genel “gençler” kategorisi içinde Kürt gençlerini ayrıca bir merak konusu haline getiriyor. Bu meraktan beslenen ve yaklaşık bir yıldır devam eden bir araştırmanın raporu geçtiğimiz günlerde “Kürt Gençler’20: Benzerlikler, Farklar, Değişimler” ismiyle kamuoyu ile paylaşıldı.
İngiltere Büyükelçiliği ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteğiyle, Yaşama Dair Vakıf, Kürt Çalışmaları Merkezi ve Rawest Araştırma tarafından yürütülen projenin raporu bir yandan Kürt gençlerin siyasal ve sosyal tercihlerini resmedip endişelerini, beklentilerin, gelecek planlarını, dünyaya yönelik tercihlerini ana hatlarıyla sunarken öbür yandan Kürt gençlerin Türkiye’deki gençliğin geneli ile aralarındaki benzerliklerin ve farklılıkların altını çiziyor.
Araştırmaya göre Kürt gençlerin yaklaşık yüzde 34’ü çalışıyor. Ancak bu oranın yüzde 24’lük payı vasıfsız işçilerden oluşuyor. Yani Kürt gençlerin sadece %10’luk bir payı nitelikli bir işte çalışıyor. Geri kalanlar ya vasıfsız işçi ya da işsiz. Bu verileri Türkiye ortalaması ile karşılaştırdığımızda, Kürt gençlerin dezavantajlı durumu daha da netleşiyor.
Türkiye’de yaklaşık her iki gençten biri iş sahibi iken bu oran Kürt gençler arasında yaklaşık üçte bir oranında. İstihdamdaki cinsiyet dağılımı incelendiğinde ise, kadınların dezavantajlı konumunun Kürt gençler arasında daha da yerleşikleştiği görülüyor.
Kimlik
Araştırma, Kürt gençlerin Kürt kimliğini muhafaza ederek evrensel kimlikler ile bağ kurduğunu gösteriyor. Gençler ana kimliklerinden evrensel kimliklere doğru açılırken dini inanca da vurgu yapıyorlar. Gençlerin en çok vurguladığı kimlikler; Müslüman, Kürt ve özgürlükçü. Ancak siyasi eğilimlerin kimlik tanımlama ile ilişkisi kendini gösteriyor. AK Partili gençlerde Müslümanlık vurgusu belirgin biçimde güçlü ve Kürt kimliği vurgusu onun yarısından düşük iken HDP’li gençlerde tersi bir duruma rastlanıyor. AK Partili gençler Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı kimliği ile azımsanmayacak oranda barışık ancak bu oran HDP’lilerde oldukça düşük.
Araştırmanın önemli bulgularından biri, özellikle Türkiye’nin batı illerinde doğmuş veya orada uzun zamandır yaşayan gençlerin coğrafi ve kültürel olarak kendilerini Türkiyeli görüyor olmaları. Bu gençlerin önemli bir bölümü hayata Türkiye’de tutunmayı umuyor ve yaşadıklarına rağmen kültürel olarak “Türkiyeli” olmayı sürdürüyorlar. Bu durum doğrudan HDP’nin “Türkiyelileşme” politikasının bir sonucu olmamakla birlikte HDP’nin politikası ve söylemi gençlerin bu pozisyonları ile barışmalarına katkı sağlamış görünüyor.
Toplumsal cinsiyet, inanç özgürlüğü gibi konularda Kürt gençler Türkiye’nin geri kalanından daha açık görüşlü bir yerde duruyorlar. Üçte ikisi kadınlar istediği saatte dışarıya çıkabilir derken, Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi görüşü gençlerin yarısından fazlasının desteğini alıyor. Batıda yaşayan gençler kendi Kürt illerinde yaşayanlara göre daha açık bir pozisyon belirliyorlar. Yine kadınlar; kadınların çalışması, eğitim alması, istedikleri saatte dışarıya çıkması gibi doğrudan kendi hayatlarına ilişkin konularda erkeklerden yüksek oranda olumlu kanaat belirtiyorlar.
Toplumsal cinsiyet ve inanç özgürlüğü gibi konularda Türkiye geneline nazaran daha açık olsalar bile farklı kimliklere tolerans Kürt gençlerinde de zayıf. En mesafeli durmak istedikleri kimlikler; tarikat mensubu/sofu, eşcinsel, ateist, Suriyeli ve Arap olarak sıralanıyor.
Öte yandan yukarıda bahsedildiği üzere Türkiyeli bir kimlik ve kültüre rağmen Kürt gençlerin yarıya yakını “Türk bir sevgilim olmasın” diyor. Bu cevabın en önemli sebeplerinden biri gençlerin yaşadığı ayrımcılık. Türkiye’de yaşama ve batı illerinde gelecek kurma niyet ve planı olmasına karşın Türk bir sevgili olmasını istemeyenlerin oranındaki yükseklik, ayrımcılık ve onun etkisinin araya duvarlar ördüğünü de göstermesi bakımından dikkat çekici bir sonuç. Bu veri, Kürtlerin ve özelde Kürt gençlerinin batı illerinde içinde yaşayabildikleri Kürt habitatının olduğunu ve böyle bir habitata sahip olmanın uzaklaşmayı kolaylaştırdığına ilişkin bir okumayı mümkün kılabiliyor.
Kültürel Yapı
Kürt gençler internet kullanımı gibi alanlarda Türkiye’deki gençlerin geri kalanına benziyor, günlük olarak interneti yoğun bir biçimde kullanıyorlar. Sosyal medya mecralarının kullanım oranı bakımından Twitter Kürt gençlerde belirgin bir biçimde öne çıkıyor. Diğer gençlerde Twitter kullanma oranı yüzde 30 civarında iken Kürt gençlerde yüzde 44’ü buluyor. Kürt gençler, politik bir karakteri olan Twitter’ı ana akım medyaya alternatif bir bilgilenme aracı olarak görüyorlar. Kürtlerin politik ve toplumsal gündemlerinin bu mecrada birinci elden paylaşılıyor olması da gençleri Twitter’a çekiyor.
Kürt gençler müzik ve futbol konusunda da benzerliklerin yanında özgünlüklerini yansıtıyorlar. En çok Ahmet Kaya’yı dinliyorlar. Sezen Aksu en çok beğenilen kadın sanatçı. Gençler genel manzaradan farklı olarak Ciwan Haco, Şivan Perwer, Mem Ararat, Şakiro, Aynur gibi Kürt sanatçıları beğeniyorlar.
Komedi, aksiyon ve gündelik dizi izleme alışkanlıklarında benzeşseler de Kürt gençlerin televizyon izleme alışkanlıklarında da farklılık görülüyor. Gençler töre ve aşiret dizileri ile Kürt meselesinden beslenen vatanseverlik temalı dizilere mesafeli duruyorlar.
Öte yandan Kürt gençler futbol takımı tercihinde Türkiye’nin üç büyüklerini tutsalar da Amedspor bu gençler için dört büyüklerden biri. Kürt meselesinin gündemi daha yoğun doldurduğu şehirlerde ve İstanbul, İzmir gibi bölgeye uzak metropollerde Amedspor daha çok taraftar topluyor.
Kültürel farklılıkların dışında Kürt gençleri Türkiye’nin geri kalan gençlerinden ayıran en belirgin özelliklerden biri memnuniyet düzeylerinin belirgin bir biçimde düşük olması. Gençler kültürel olarak Türkiyeli bir profil çizseler bile Türkiye’de yaşamaktan memnun ve mutlu değiller. Kürt meselesi bağlamında son beş yıldır yaşanan siyasal ve sosyal çalkantı göz önünde bulundurulduğunda bu durum şaşırtıcı olmayabilir ancak yine de yaşadıkları ayrımcılığın belirgin etkisinin görüldüğü bu durum, üzerinde en fazla düşünülmesi gereken konulardan biri.
Ayrımcılık
Araştırma kapsamında görüşülen Kürt gençlerin yarıya yakını göç tecrübesi yaşadığını paylaşıyor. Türkiye’nin batı illerinde yaşayan katılımcı her 5 gençten 2’si batıda doğup büyümüş. Yine her 5 gençten 1’i de 10 yıldan fazladır bu şehirde yaşıyor. Gençlerin kahir ekseriyeti iş veya eğitim için göç ettiklerini paylaşıyorlar. Göçün bu kadar yoğun olması, ayrımcılığa maruz kalanların sayısını da arttırıyor. Her 10 gençten 7’si çeşitli düzeylerde ayrımcılığa maruz kaldığını paylaşıyor.
2013-15 yılları arasında devam eden çözüm sürecinin, Kürt gençlerin hayatına belirgin biçimde bir olumlu katkısı olduğu görülüyor. Bu dönemde Kürtlük kriminal bağlamda ele alınmaktan çıkmaya başlayan bir kimliğe dönüşürken gençlerde Kürtlük bilinci yükselmiş görünüyor. Ancak çözümden çatışmaya dönüşen süreç, gençlerin çevreleriyle ilişkilerinde sorunlar yaşamalarına sebep olmuş. Görünür olan yükselen Kürtlük bilinci geri döndürülemez olduğundan ilişkilerde çatışmalar sebep olmaya başlamış. Gençler bu dönemde ayrımcılığın yükseldiğini paylaşıyorlar ve ayrımcılığa maruz kalanların sosyalleşme ortamları olarak Kürt yoğunluklu çevrelere çekildiği anlaşılıyor.
Ana Dil
Kürt gençlerin yarısı ana dilini iyi bildiğini söylese de gündelik hayatta dili pek kullanmıyorlar. Katılımcıların en az beşte biri Kürtçe bilmiyor ve neredeyse hiç kullanmıyorlar. Daha önce bilenlerin çoğu Kürtçe kullanımının zamanla azalıp dilin unutulduğunu söylüyorlar. Dili orta ya da iyi derecede bildiğini söyleyenlerin de önemli bir kısmı çoğunlukla Türkçe konuşuyor. Bilenler, Kürtçeyi en çok anne ve babalarıyla konuşuyorlar. Ebeveynleriyle çoğunlukla ya da tamamen Kürtçe konuşanların oranı üçte bir civarında. Gençler; kardeş, arkadaş ve eş/sevgili ile iletişimde kahir ekseriyetle Türkçeyi kullanıyorlar.
Batıya göç eden gençler; yaşadıkları ayrımcılığın ve muhatap oldukları siyasal ortamın milliyetçi hüviyetinden etkilediklerinden hem ayrımcılığa karşı refleks hem de baskın milliyetçiliğe yenilmemek için bir paratoner olarak ana dil ihtiyacına sığınıyorlar. Ana dillerinin kaybolmasının ortaya çıkaracağı sonuçları Kürt olmayan bir şehirde daha kolay görüyorlar. Bütün bunlara memleketin özlemi de eklenince batıya göç edenler arasında ana dil, batıda doğmuş ve/veya büyümüş olanlara kıyasla sonradan göç eden ve karşılaşmayı sonradan tecrübe edenler için daha yoğun bir ihtiyaç ve sorun alanına dönüşüyor.
Bültenimize Üye Olabilirsiniz
Araştırma bulguları, gençler arasında Kürtçe kullanımının bir yandan azaldığını ancak öbür yandan Kürtlük bilincinin ve Kürtlerin kolektif haklarına ilişkin talebinin yükseldiğini gösteriyor. Bu durum asimilasyon politikalarının muradının aksi bir sonuca işaret etse de Prof. Dr. Mesut Yeğen durumun bu şekilde devam etmesi halinde ortaya çıkacak olan “Kürtçesiz Kürtlük” kimliğinin “kuvvetli bir itiraz kimliği olup olmayacağının” belirsizliğine işaret ederek “Kürtçe olmasa da Kürtlük devam eder” gibi bir rahatlığa da kapılmamak gerektiğini söylüyor. Gençlerin kaygıları da bu görüşle örtüşür görünüyor. Katılımcıların tamamına yakını Kürtçenin, okullarda yalnız başına ya da Türkçe ile birlikte eğitim dili olması gerektiğini düşünüyorlar.
Dini İnanç ve Dindarlık
Beş yıl öncesine göre dindarlık düzeylerinin zayıfladığını paylaşan Kürt gençler dindarlık ve dini ritüelleri yerine getirme hususunda genel Türkiye ortalaması ile benzerlik gösteriyor. Bununla beraber dindarlık ve parti ilişkilerinde bir korelasyon görülüyor. AK Parti’ye oy veren gençlerin üçte ikiye yakını ve HDP’ye oy veren gençlerin dörtte birden fazlası sık sık namaz kıldığını söylüyor.
Kürt illerinde yaşayanlar batıya göç etmiş olanlardan, evli olanlar bekarlardan, ailesiyle birlikte yaşayanlar arkadaşları ile veya yalnız yaşayanlardan, kalabalık ailelerde yaşayanlar diğerlerinden, köyde uzun süre yaşamış olanlar daha az yaşamış olanlardan, ekonomik durumu düşük ve geliri az olanlar geliri yüksek olanlardan daha dindar bir profil çiziyorlar. Gençlerin “dinî kanaat önderi” gördükleri kişiler arasında Said Nursî açık ara önde görünüyor.
Araştırmanın bu başlıktaki en çarpıcı bulgularından biri, herhangi bir dine inanmayanların oranının Kürt gençler arasında Türkiye ortalamasına göre hayli yüksek olması. Türkiye geneli gençlik araştırmalarında bu oran yüzde 10 ve altında tespit edilirken Kürt gençlerde kendini ateist, deist, agnostik vb. tanımlayanların oranı yüzde 17,5.
AK Parti’ye yakın Kürt gençlerde oldukça düşük seyrederken CHP ve HDP’ye yakın Kürt gençlerinin dörtte biri kendini ateist/deist/agnostik olarak tanımlıyor. Dinden uzaklaşmanın HDP’li gençlerde Türkiye ölçeğine nazaran fazlalığı, siyasal ideoloji ile dini inanç arasındaki ilişki bağlamında dikkat çekiyor.
Bu bulgu, HDP ile temsil edilen Kürt siyasetine yakın olan gençlerin “dinden uzaklaşmakta ve sekülerleşmekte olduğu” yönündeki genel kanaati kısmen doğruluyor. Kürt gençlerde sekülerleşme diğer gençlerden daha hızlı ilerleyen bir süreç olarak kendini gösterirken sekülerleşmenin nesiller arasında hızlanmış olmasının da siyasal tutumla ilişkili olduğu görülüyor.
Ancak bununla beraber HDP’ye oy veren gençler arasında bir dinî inanca sahip olanların oranı, olmayanların yaklaşık üç katı. Yine HDP’ye yakın gençler arasında düzenli namaz kılanların oranı hiç namaz kılmayanlardan fazla. Bu gençlerin yarıya yakını düzensiz de olsa arada namaz kıldıklarını paylaşıyorlar. Dolayısıyla HDP’li gençler içinde dinden uzak yaşayanların oranı Türkiye ortalamasına göre yüksek ve sekülerleşme daha hızlı olsa da bu gençlerin büyük çoğunluğunun inanç sahibi ve dindar olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Kürt gençlerde bireyselleşme ve sosyal ortamların etkisi dışında, siyasi tutumla ilişkili olan dinden uzaklaşma eğilimini pekiştiren iki farklı aktör daha var: Birincisi; Kürt gençler Türkiye ölçeğinde AK Parti’nin İslami bir temsil içinde olduğunu düşünüyor ve AK Parti karşıtlıkları onları dinden uzaklaştıran bir faktöre dönüşüyor. İkinci olarak; bölgesel düzlemde, IŞİD ve Suriye’deki diğer İslamî silahlı örgütlerin Kobanî’ye saldırdığı atmosferi anımsıyor ya da bugün Afrîn gibi yerlerde bu örgütlerin Kürtlere “kötü muameler ettiğinin” altını çiziyorlar. Bu örgütlerin İslamî temsil iddiaları gençlerin dinden uzaklaşmalarını hızlandıran bir etkiye sebep oluyor.
Siyaset
Kürt gençlerinin AK Parti ve CHP ile ilişkileri, tarihsel anlatı ve kalıplara değil kendi deneyimlerine dayanıyor. CHP’nin Kürtlerde yerleşik bir olumsuz imajı olduğu ve AK Parti’nin HDP’li Kürtlerin ikinci partisi olduğu kanaati yakın zamana kadar üzerinde ittifak edilen bir bilgi iken bugünkü gençler bu kanaati yanlışlıyorlar. HDP’li gençler için; AK Parti’nin MHP ile ittifakı ve Kürt meselesinde siyasi çözüm çabalarını gündeminden çıkararak sorunu askeri yöntemlerle çözme yöntemine dönmüş olması Kürt gençleri AK Parti’den uzaklaştırıyor.
Bununla birlikte HDP’nin 31 Mart seçimlerinde, Türkiye’nin batısında CHP’yi desteklemesi ve CHP adaylarının Kürtleri incitmemeye özen gösteren dili, muhalefetin kazanmasıyla da birleşince Türkiye’de bir değişime kapı aralamış görünüyor.
Bu değişimin önemli aktörü olmuş olan CHP’nin, Kürtlerdeki geleneksel olumsuz imajı gençler için yaşanmışlığa değil anlatıya dayandığından, tarihsel anlatıdaki CHP’yi değil bizzat tecrübe ettikleri CHP’yi masaya yatırıyor ve önemli bir itibar kredisi açıyorlar. CHP’nin yükselişi bu faktörlerden beslenerek onu Kürt gençlerinin ikinci partisi konumuna taşıyor.
Bu sürecin bir çıktısı olarak Ekrem İmamoğlu, Kürt gençleri nezdinde önemli bir popülarite kazanmış görünüyor. Ekrem İmamoğlu’nun Demirtaş’ı andıran bir yanı olduğunu da düşünen gençler CHP’nin Kürt meselesinin taşıyıcısı olma konusunda daha cesur davranması gerektiğini düşünüyorlar.
AK Partili gençler daha çok bir vefa ilişkisi içinde hareket etseler de 2018’de AK Parti’ye oy vermiş her beş gençten biri AK Parti’ye oy vermeyeceğini söylüyor. Nicel araştırmanın yapıldığı tarihlerde bu gençler daha çok boykot/kararsız pozisyonuna çekilirken, o dönemde henüz kurulmamış olan Deva ve Gelecek partilerinin bu gençlerin ilgisini kısmen de olsa çekmeyi başardığı görülüyor. Bu partilerden haberdar olan ve geçmişte AK Parti’ye yakın olmuş gençler, AK Parti’den rahatsızlıklarını çare olabilecek bir ihtimal olarak Deva ve Gelecek partilerini izliyorlar.
Muhtemel bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş Kürt gençler arasında açık ara önde görünürken onu Recep Tayyip Erdoğan ve Ekrem İmamoğlu izliyor. Ancak Demirtaş’ın olmadığı bir denklemde İmamoğlu Erdoğan’ın iki katından fazla oy toplayacağı gözüküyor. Bu durum muhalefetin tek adayla seçime girdiği bir denklemde adayın İmamoğlu gibi bir profil olması durumunda Kürt gençlerin oy vermekte zorlanmayacağını gösteriyor.
Kürt Meselesi, Çözüm Süreci, De-Radikalizasyon
Gençler, Kürt meselesinin çözüm sürecine girdiği dönemlerde ayrımcılığın azaldığını ve hayatın bu bağlamda daha kolaylaştığını aktarıyorlar. Çözüm sürecinin bozulmasında gençlerin sorumluluk yükledikleri aktörler parti yakınlığı ile ilişkili bir manzara arz etse ve bugünkü durum karamsar bir tablo çizse de gençler Kürt meselesinin çözümü noktasında talepkâr olduklarını gösteriyorlar. Şiddet döneminden fiziksel ya da psikolojik olarak daha fazla etkilendiklerini dile getirenler arasında da yeni bir çözüm sürecini en çok talep edenler arasında da HDP’li gençlerin oranı daha yüksek.
Turgut Uyar, Malatyalı Abdo İçin Bir Konuşma adlı şiirini “ben de bu dünyaya geldim geleli / ölmezsem, öldürmezsem / kim benim farkıma varır?” dizeleriyle bitiriyor. Bu dizeler şiddetin dikkat ve belki ilgi çekiciliği adına önemli bir ima içeriyor.
Şiddetin yüksek olduğu ve ilgi çektiği dönemde gençler için de şiddet içeren yöntemlere eğilim belirgin bir biçimde görülüyordu. Ancak hem şehirleri mevzilere çeviren şiddet dalgasının doğurduğu sonuçlar, hem Türkiye’de PKK ve Suriye’de İslamî silahlı örgütlerin askeri olarak geriletilmiş olmaları bugün gençleri bir muhasebeye sevk ediyor hem de şiddetin görünürlüğünün Türkiye sathında azalmış olması onu bir çekim merkezi olmaktan uzaklaştırıyor.
Öte yandan HDP özelinde Kürt siyasetinin sivil mecrada yükselişi ve Demirtaş gibi bir figürün popülaritesi mücadelenin sivil alanda da büyüyebileceğine dair bir mesaj taşıyor. Bütün bu faktörler bir araya geldiğinde bugün Kürt gençlerinin radikalleşme eğilimlerinin zayıfladığı ve sivil yöntemlere ilginin yükseldiği görülüyor. Bu durum HDP’ye yakın gençler kadar İslamî cenahtaki gençler için de geçerli görünüyor. Örneğin Hizbullah geleneğine yakın gençler de Hizbullah’tan çok bugün Hüda-Par’a yakınlıklarıyla tanımlanmayı tercih ediyorlar.
Hülasa
Dünyanın devinim hızının arttığı bir dönemde Kürtlerin eski kalıplarla değerlendirilmelerinin yanlışlığı bir yana, Kürt gençlerinin daha dinamik bir grup olması hasebiyle değişimden daha fazla etkilendiklerini söylemek mümkün.
Öte yandan Kürtlerin yekpare bir grup gibi değerlendirilmelerinin neleri ıskalayacağını da araştırma verileri ortaya koyuyor. Kürt gençler kadın ve erkek olmalarına, kendi şehirlerinde yahut batıda yaşıyor olmalarına, dindar ve seküler olmalarına, HDP, AK Parti ya da başka bir siyasete yakın olmalarına göre değişkenlikler arz ediyor.
Gençler hakkında yapılacak değerlendirmelerin ve üretilecek politikaların bu heterojen yapıyı göz önünde bulundurması gençlerle kurulacak iletişimin sıhhatini etkileyecek önemli faktörlerden biri olacak gibi görünüyor.