Bu Salgın Radikal Müdahale Gerektiriyor!
Bu kriz sosyal güvenlik ağımızdaki geniş deliklerin bazılarını ortaya çıkardı. Bu delikleri hızlıca kapatmak hem ilkesel olarak doğru hem de halk sağlığı için gerekli. İnsanların kendilerinin veya ailelerinden birinin hastalık belirtisi göstermesi halinde evden çıkmamasını istiyorsak, buna uymalarını ekonomik olarak mümkün kılmalıyız.
- ED MILIBAND
- 18 Mart 2020

Korona (COVID-19) virüsü salgını sadece birkaç günde yaşam tarzımızın gerçekte ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Sağlığımız, sevdiklerimizin sağlığı ve normal hayat tarzımıza dair kesin kabullerimiz sallantıda. Endişe duygumuz gerçek ve anlaşılır.
Bu yeni şartlar altında hükümetin yapacağı; en önemli ve en zor şey işlerin nasıl yürütüleceğine ilişkin eski kesin hükümlere sarılmak yerine, kural kitabını yırtmak. Halk sağlığı tedbirleri bağlamında son birkaç günde görmeye başladığımız şey tam da bu. Şimdi bu ölçekteki adımların hükümetin ekonomik tedbirlerince karşılanmasına çaresizce muhtacız. Henüz bunu yakalayamadık, hem de hiç!
Hiçbir birey, işletme, işçi veya hayır kurumu ekonomik etkinin risk ve sonuçlarını tek başına üstlenmeye terk edilmemeli. Küresel bir salgın toplu eylem sorununun nihai noktasıdır: Bu işte hep birlikte varız ve durumun hükümet tarafından kolektif bir şekilde idare edilmesi gerekiyor.
Bar, küçük işletme, sinema ve tiyatrolarımıza boş kalmaları gerektiğini söyleyip, onları ve çalışanlarını sonuçlarla baş başa bırakamayız. Bırakırsak, ülkemizin her tarafında sefalet ve darlığa neden olacak ölçekte iflas etmiş işletmeler ve işini kaybetmiş işçilerimiz olur.
Diğer işletmeleri de başlarının çaresine bakmaya terk edemeyiz. Serbest çalışan 5 milyon insana işleri yoksa veya hastalanırlarsa bunun sonuçlarıyla tek başlarına uğraşmaları gerektiğini söyleyemeyiz. Ne de maaştan maaşa yaşayan milyonlarca işçiye 93,50 pound’luk haftalık yasal hastalık ödeneğinin hayatlarını sürdürmeleri için yeterli olduğunu söyleyebiliriz.
Bu kriz sosyal güvenlik ağımızdaki geniş deliklerin bazılarını ortaya çıkardı. Bu delikleri hızlıca kapatmak hem ilkesel olarak doğru hem de halk sağlığı için gerekli. İnsanların kendilerinin veya ailelerinden birinin hastalık belirtisi göstermesi halinde evden çıkmamasını istiyorsak, buna uymalarını ekonomik olarak mümkün kılmalıyız.
Birincisi, krizin ekonomik maliyetlerini karşılayacak ölçekte adımlar atmalıyız. Tahmin yürütmek zor olsa da talepteki muhtemel düşüş, önlem alınmazsa çok derin bir durgunluğa neden olacak. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yüz milyarlarca euro yardıma denk gelen destek paketini hayata geçirdi. Krizin ne kadar hızlı yayıldığına bakacak olursak, geçen Çarşamba ayrılan bütçe gerekenin ancak bir kısmını karşılayabilir.
İkincisi, hızlı hareket etmeliyiz. Önerilen her yeni adımın geçmesi gereken hayati sınav, ne kadar hızlı etki göstereceği. Yeni ödeme veya destek sistemleri tasarlamak düşündüğünüzden daha uzun zaman alır. İşçilerin ve işletmelerin ihtiyacı olan yardım günler almalı, aylar değil.
Üçüncüsü, risk altında bulunan tüm işçi ve işletmeleri kapsayacak ölçekte adımlara ihtiyacımız var. İrlanda yeni özel işsizlik sigortası ödemesiyle nelerin mümkün olduğunu gösterdi. Danimarka daha da ileri gitti ve hükümet başka türlü işten çıkarılacak olan özel sektör çalışanlarının maaşlarının yüzde 75’ini teminat altına aldı. Bu krizin geçici olacağını bekliyorsak işçileri firmalarına mümkün olduğunca bağlı tutmalıyız.
Ölçek, hız ve kapsam açısından kanuni hastalık ödeneğini sadece hastalanan işçiler için değil, iş yerleri kriz nedeniyle faaliyetlerini durdurmak ya da ciddi anlamda azaltmak zorunda kalan tüm işçiler için geçerli olacak iş görememe ödeneğine çevirmeliyiz. Bu ödenek ailelerin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için öncekinden çok daha yüksek olmalı: Ya sabit oranda bir ödeme ya da Danimarka’da olduğu gibi yüzde 75’e varan bir oranda yükseltilmelidir.
Ekonomiyi desteklemek için geçici evrensel temel gelir dahil farklı fikirler var ve hiçbirini görmezden gelmemeliyiz. Fakat Resoultion Foundation’ın önerdiği gibi, iş görememe ödeneği bu ödemeyi mümkün kılacak mekanizmanın zaten var olması, krizden etkilenen tüm çalışan işçileri kapsaması ve iş veren maliyetlerinin de önemli bir kısmını karşılaması nedenleriyle daha avantajlı. Bu adım aileleri ayakta tutup talebi artırarak işletmelere de yardımcı olacak.
Temelde hükümet krizden etkilenen ve çalışamayacak durumda olan tüm işletmeler için maaşların bir kısmının garantörü olarak hareket edecek. Bu adım radikal olacak ama gerekli.
Ancak bunun serbest çalışanları kapsamadığı aşikâr. İnsanlar sırf kendi işlerini yapıyor diye tek başlarına bırakılmamalı. Burada haftalık 73 pound’luk evrensel kredinin insanların yaşamlarını sürdürmesi ve talepte derinleşen düşüşün risklerinin giderilmesi için yetersiz olduğunu belirtmek gerekir. Kriz bu gerçeğe ışık tuttu. Evrensel kredi ilgili bireylere yardım edip ekonomiyi canlandırmak amacıyla ciddi anlamda arttırılmalı.
Son olarak işçilerinin maliyetlerinin ötesinde karşılaştıkları maliyetlerde işletme ve hayır kurumlarını desteklemeliyiz. En azından ayakta durmaları için cömert bir faizsiz kredi sistemine ihtiyacımız var ama bu da onları krizden çıktığımızda borç altında bırakabilir. Fransa’da işletmelerin kira ödemelerini ve doğalgaz ve elektrik faturalarını askıya almasına izin veriliyor.
Elbette bu adımların ciddi maliyetleri var. Ancak harekete geçmemiz kesinlikle elzem. Adım atmazsak sadece milyonlarca insan salgının sağlığa etkilerinin yanında yoksulluk ve darlıkla karşı karşıya kalmayacak, aynı zamanda kriz uzun vadeli, toparlanması yıllar alacak ekonomik sonuçlar da doğuracak. Bu acil adımların yanında daha fazla tedbir alınması da gerekecek.
Bu siyasi liderlerimiz için bir sınav anı. Hayal gücüne, şefkate ve eyleme ihtiyacımız var. Kaybedecek tek bir an bile yok.
Bu yazı 17 Mart 2020 tarihinde The Guardian sitesinde yayınlanmış olup, Mustafa Kaymaz tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orjinal linki için burayı tıklayınız.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

