Bugün Al, 36 Ay Sonra Yarısını Bile Ödeme
Dünyanın en derin negatif faizini uygulayıp hâlâ yasal faizi yüzde 9’da, işçi alacaklarına uygulanacak faizi yüzde 20’nin altında tutanlar kasıtlı bir şekilde işverenlerin işçinin alın teri üzerinden ucuz finansmana erişimini sağlıyorlar.
Bu enflasyonist ortamda peşin para vermeden ve 36 ay sonra yarısını bile ödemeden sahip olacağınız şeyin ne olacağını merak ettiniz değil mi? Doğrusu bu ödeme koşullarıyla piyasaya sunulan bir ürünü kimse kaçırmak istemez.
Çok merak etmenize gerek kalmadan yazayım. Kampanyaya sokulan ürün “alın teri”.
Alın teri ödemesinin yıllara yayılarak işverenler için nasıl ucuz finansman haline dönüştüğünü gelin aşağıdaki kurgu hikâyede görelim.
Yer: X firması toplantı salonu
Katılımcılar:
X firmasının yeni sahibi Mehmet Bey
X firmasının Genel Müdürü Tufan Bey
Mehmet Bey’e şirket satın alma danışmanlığı yapan Filiz Hanım
Mehmet Bey: “Değerli arkadaşlar toplantımızı açıyorum. Bildiğiniz gibi ana tedarikçimiz olan X firması iflas noktasına gelmişti. Üç fabrikasından ikisini kapatmak zorunda kaldı. Bu iki tesis ve arazileri, alacakları karşılığında bankalara geçti. Yıllardır bize kaliteli ürün veren bu firmanın zora girmesi bizi çok üzdü. Son fabrikada üretimin bize özel devam etmesi adına şirketin kalan tüm borç ve yükümlülüklerini üstlenecek ancak başka bir bedel ödemeyecek şekilde kendilerine bir teklif sunduk. Teklifimizi kabul ettiler, hisse devri de dün gerçekleşti. Böylece şu an itibarıyla X firmasının resmi sahibi haline geldik.
X firmasının Genel Müdürü Tufan Bey ve satın alma danışmanımız Filiz Hanım da burada. Öncelikle Tufan Bey’den X firmasının kalan yükümlülükleriyle ilgili bilgi alalım.
Tufan Bey: Teşekkür ederim, öncelikle hayırlı olsun Mehmet Bey. Nakit borçlarımızı üç ana başlıkta özetleyebiliriz. İlki bankalara kalan 40 milyon TL kredi borcumuz. İkincisi devlete ödenmemiş vergi, SGK primleri ve KDV borçlarımız. Bunlar da 20 milyon TL’ye ulaştı. Üçüncüsü hammadde tedarikçilerimize olan 20 milyon TL borcumuz. Toplamda 80 milyon TL nakit borcumuz var. Yükümlülük kısmında ise kapattığımız iki fabrikada işçilere ödeyemediğimiz kıdem, ihbar tazminatları, izin ücretleri alacakları ve devam eden işe iade dava bedelleri var. Bunların da çoğu şu anda arabulucu aşamasında. 300 işçimize olan borç ve dava bedellerinin toplamı da 20 milyon TL. Dolayısıyla tüm borç ve yükümlülüklerimiz 100 milyon TL diyebiliriz.
Mehmet Bey: Şirketi ve üretimini tekrar faal hale getirmek için ne kadar nakde ihtiyacımız var Tufan Bey?
Tufan Bey: Devlete olan 20 milyon TL borcumuzu hemen ödememiz lazım. Zaten tüm hesaplarımıza aylar öncesinden “e-haciz” geldi. Tekrar faaliyete geçebilmemiz için bu borcu mutlaka ödememiz gerekiyor. Bankalara olan 40 milyon TL borcumuza gelince; şu anda bu kredilere ortalama yüzde 40 faiz ödüyoruz. Sürekli bizi sıkıştırıp yeni sahiplerin ödeme yapmasını beklediklerini söylüyorlar. Aksi takdirde teminatlarını nakde çevirmek için kalan tüm varlıklarımıza haciz göndereceklermiş. O nedenle bir an önce yarısını ödersek sanırım kalan yarısının vadesini uzatabiliriz. Tedarikçilerimiz de artık bize mal vermiyor. Ancak sizin şirketi satın almanız sayesinde 20 milyon TL borcun yarısını ödersek hepsiyle tekrar çalışmaya başlayabiliriz. Kısacası toplamda 50 milyon TL nakit enjeksiyonu ile faaliyetlerimize dönebiliriz.
Mehmet Bey: Anladım. Peki işçilik alacakları ne olacak? Onlarla da 20 milyon TL tutarından süregelen davalar olduğundan bahsetmiştiniz?
Tufan Bey: Hepsi yasal sürece girdiği için şu an bir ödeme yapmamıza gerek yok. Zaten biliyorsunuz işçilik alacaklarının birçoğuna yıllar süren dava süresi sonunda “en yüksek mevduat faizi” veya yasal faiz olan “yüzde 9” faiz yürütülüyor. En yüksek mevduat faizi de zaten yüzde 20’nin altında. Üretici enflasyonunun yüzde 143 olduğu ortamda yüzde 20 ile yıllar sonra ödeyeceğimiz dava bedelleri zaten iflastan son anda dönmüş olan firmamızın en ucuz finansmanı haline gelmiş durumda. Bankalardan ve tedarikçilerimizden bu kadar ucuz bir finansman bulmamız zaten imkânsız.
Filiz Hanım: Mehmet Bey söz alabilir miyim?
Mehmet Bey: Buyurun Filiz Hanım.
Filiz Hanım: İşçilik alacaklarına arabulucu aşamasında alacağın yarısını teklif edebilirsiniz. Zaten yıllarca sürecek davalarda paralarının pul olacağını bilen, üstüne avukat masrafı ödemek zorunda olan ve hemen nakde ihtiyacı olan çalışanların çoğu bu teklifi kabul edecektir. Kabul etmeyenlerle de dava sürecine devam edersiniz. Ortalama 3 yıl sonra en yüksek mevduat faizi veya yüzde 9 faiz ile ödeyeceğiniz para, enflasyon sonrası zaten reel olarak yarısından bile azına düşmüş olacaktır.
Hikâyenin bundan sonraki kısmını siz tamamlayabilirsiniz. Mehmet Bey’in bu işçi alacaklarını hemen ödemesi yönünde yasal veya finansal zorlayıcı bir neden bulunmamaktadır.
Bu nedenle Mehmet Bey’in vereceği kararda ya bu finansal bakış açısı ya da vicdanı belirleyici olacaktır.
Hikâyeyi okurken anladığınız gibi işini kaybetmiş ve kıdem, ihbar tazminatı veya işe iade bedeline en çok ihtiyacı olan işçiler, enflasyon ve yargı süreçleri karşısında tamamen sahipsiz durumdalar. Onların hakkını savunacak düzenlemeleri yapmakla yükümlü devlet ise, e-haciz gibi bir araçla kendi alacağını hemen tahsil edebilecek güce sahip. Diğer alacaklı olan bankalar teminatlarıyla, tedarikçiler de piyasa güçleriyle borçlularına baskı yapıp tahsilat yapabilme şansına sahipler.
Alın teri döküp şirketlerinden işçilik alacağı olanlar ise yıllarca sürecek mahkeme süreçlerinde haklarının önce enflasyon tarafından eritildiğini görecekler. Yargı süreçleri en az 3-4 yıl sürecek. Sonrasında tahsil edilen paradan önce avukatlarının ücretleri kesilecek. Devlet de birçok alacak türünde işçiden vergi kesintisi yapacak. Bugün 5-6 ay geçinmelerini sağlayabilecek alacakları, davanın kesinleşeceği sürenin sonunda muhtemelen birkaç haftalık erzak alışverişlerine bile yetmeyecek.
Merkez Bankası faizini düşürüp kurların ve enflasyonun raydan çıkmasına yol açan kararların altına imza atanlar için bulundukları tarafı belirten turnusol testi de bu olsa gerek. Yasal faizin yüzde 9, en yüksek mevduat faizinin yüzde 20, enflasyonun yüzde 80 olduğu bir ortamda iş davalarının süresi uzadıkça bundan işverenin kazançlı çıkacağı çok açık.
Dünyanın en derin negatif faizini uygulayıp hâlâ yasal faizi yüzde 9’da, işçi alacaklarına uygulanacak faizi yüzde 20’nin altında tutanlar kasıtlı bir şekilde işverenlerin işçinin alın teri üzerinden ucuz finansmana erişimini sağlıyorlar. Oysa bu konuda yasal bir düzenleme yaparak “Tüm işçilik alacaklarına enflasyon farkı uygulanır” veya “Enflasyon, yasal faiz veya mevduat faizinden en yükseği uygulanır” demek birkaç saatlik iş. Bu yapılmadığı için iş davaları şirketler açısından dava olmaktan çıkıp artık “ucuz finansman yöntemi” olarak görülmekte.
Hatta mahkeme aşamasına taşınan iş anlaşmazlıklarında enflasyon üzerinde anlamlı bir fark ödenmesi de gerekmekte. Böylece işverenlerin sadece gerçekten kazanmayı umdukları davaları yargıya taşımaları sağlanabilir. Kaybetmeleri çok muhtemel olan anlaşmazlıklarda ise borçlarını arabulucu aşamasında bir an önce ödemeyi tercih edecekleri bir düzenleme hem yargı yükünü hafifletir hem de çalışma barışına katkı sağlar.
Her tercih bir vazgeçiştir. Yüzde 80 enflasyon ortamında alacaklara uygulanan yasal faiz ile alın teri ve emeğin değeri eritiliyor, adaletten de vazgeçiliyor.
Her ortamda inancını siyasete alet edenlere hatırlatmış olalım. Çalışanın hakkının bırakın bu şekilde yıllara yayılmasını, hemen ödenmesini tavsiye eden hadis bile var: “İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz.”
İlgilisine Notlar:
Bu hikâyedeki 36 aylık süre ortalama olarak yazılmıştır. Konusunda uzman avukatlar Atasoy Zer ve Mehmet Ece’den aldığım bilgilere göre birçok işçilik davasının kesinleşmesi İstinaf ve Yargıtay aşamaları ile 6-7 yıla kadar uzayabilmektedir. İşe iade davaları nispeten daha hızlı sonuçlansa da mahkemelerin yükü arttıkça davaların bitiş süreleri gitgide uzamaktadır.
Avukat Atasoy Zer’den alıntı ile;
Eğer alacağınız, yazılı bir sözleşmeye bağlı değilse ya da yazılı bir sözleşmeyle belirlenmesi doğası gereği mümkün değilse, kural olarak kanuni faize tabidir ve bunun oranı bugün yüzde 9’dur. Öte yandan, temerrüt, yani direnme, hukuku ihlal etme durumunda geçerli; kanuni faizden yüksek olması gereken temerrüt faizi de 16 yıldır kanuni faizle eşitlenmiştir. Bu çerçevede kanuni faize (yıllık yüzde 9’a) tabi alacaklardan bazı örnekleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz (az evvel işaret ettiğimiz üzere, bunlara temerrüt faizi işletilse de durum değişmeyecektir):
- (Ticari iş değilse) sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacaklar. (Örneğin, hatayla yanlış bir hesaba para transfer ettiğinizde paranıza yasal faiz işler.)
- (Ticari iş değilse) haksız fiilden kaynaklanan alacaklar. (Çocuğunuza özel bir araç çarpar ve ölümüne sebep olursa alacağınız tazminata işletilecek faiz yasal faizdir.)
- (Ticari iş değilse) yazılı sözleşmeye bağlanmamış para alacakları da genel olarak kanuni faize tabidir.
İşçi Alacaklarında Faiz
Bu konu kısaca şöyle özetlenebilir:
- Kıdem tazminatı alacağı ile ihbar tazminatı hariç (ücret alacağı, ikramiye alacağı, sosyal yardım alacağı gibi) diğer işçi alacaklarına uygulanacak faiz, “mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı”dır. Yargıtay kararlarına göre, burada genelde kamu bankaları esas alınmaktadır.
- İhbar tazminatına kanuni faiz uygulanmaktadır.
- Yargıtay yıllık ücretli izin alacağına kanuni faiz uygulamaktadır.
Ortalama Yargılama Süreleri
2019 başından itibaren Türkiye’de “Yargıda Hedef Süre” uygulaması vardır ve Adalet Bakanlığı yılbaşlarında “sürelere çoğunlukla uyuldu” şeklinde açıklama yapmaktadır. Ancak Bakanlık, hangi tür dava için hangi sürenin belirlendiğini kamuoyuyla paylaşmamıştır. Bu bilgi, ancak dava açtığınızda taraf olarak size iletilmektedir.
Buna göre Bakanlık aşağıdaki örnek davanın (işe iade davasının) 375 gün içerisinde bitmesini taahhüt ediyor; ancak herkes biliyor ki, bitmeyecek. İstinafı, temyizi olacak. En az 2-2,5 yıl sürecek.
Bu sürede Müvekkil, işçilik alacaklarına da kavuşamayacak ve muhtemel alacağı yüzde 100’ü çoktan aşan ve düşmesi de pek mümkün gözükmeyen enflasyon karşısında pul olacak. Öte yandan, bugün adliye pratiğinde faizin, ne yazıktır ki, mahkemelerin hesaplamakta ve karar vermekte en çok zorlandığı, bu nedenle hatalı kararlar verdiği ve yargılamaların da uzamasına, yıllar almasına neden olan en netameli konulardan biri olduğuna da dikkat çekmek gerekir. Yani, bu süreçte hak kaybı oluşacak şekilde bir adli hata yaşanması oldukça muhtemeldir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, henüz Temmuz ayında verdiği bir kararla, “Elimde 108 bin dosya birikti, yarısı makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla ilgili, ben de artık altından kalkamıyorum” dedi ve topu 4 ay süre vererek TBMM’ye attı; elindeki dosyaları da bu süre boyunca incelemeyeceğini açıkladı. Kısaca, uzun/makul olmayan sürede yargılama konusunda Türkiye’nin durumu maalesef içler acısıdır.
Türkiye ve Almanya Karşılaştırması
Avrupa Birliği’nin 2011/7/EU sayılı direktifine göre, iş dünyasının geç ödemeden kaynaklı olumsuzlukları gidermek ve temerrütle mücadele için, kanuni faiz oranlarının Avrupa Merkez Bankası’nın referans faiz oranına en az yüzde 8 ilave edilmek suretiyle belirlenmesi öngörülmüştür. Bu çerçevede Almanya’da kanuni faiz standart yıllık yüzde 4 olarak belirlenmişken, bu direktif dikkate alınarak ve üzerine 5 puan ilave edilerek yıllık yüzde 9 olarak uygulanmaktadır.
Böylece Türkiye’de yüzde 80,2, Almanya’da yüzde 7,9 olan enflasyona rağmen kanuni faiz her iki ülkede de yüzde 9 olarak uygulanmaktadır.