Cehalet ve İktidar

İktidarın cehaleti, cehaletin iktidarına dönüştüğünde artık uzam baştan aşağı kötücül bir karmaşaya evrilir ve bu karmaşadan hayır çıkma ihtimali yoktur. Cehaletin genelgeçere dönüştüğü, cahilin en tepeye kurulduğu bir dünya ise kelimenin gerçek anlamıyla dehşet vericidir. En iyiler en aşağıda, en kötüler en yukarıda temsil bulur. Haklılar ezilir, haksızlar ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşır.   

Cehalet ve İktidar

Cehalet bilgisizlik değildir, hiyerarşiyi karıştırmaktır. Doğası gereği hiyerarşi mutlak güç gerektirdiğinden cehaletin en yoğun, en geniş, en cesim hali iktidarla buluşmuş olanıdır. İktidarın cehaleti, cehaletin iktidarı anlamına geldiğinden cahil bir iktidar muktedir oluşların en tehlikelisidir. Çünkü her iktidar daha baştan, en başından bir hiyerarşi kurmak için gelir. Evrenin hiyerarşini Tanrı kurar ve sistemin tıkır tıkır işleyişinin mutlak muharriki onun oluşturduğu hiyerarşidir. Hiyerarşi bu yönüyle düzenin vazgeçilmez garantörüdür. Ve hiyerarşi tam da değerlerin her birinin olması gerektiği yere, olması gerektiği biçimde, olması gerektiği bilgiyle birbirine eklemlenmesiyle oluşur. Bu aynı zamanda hiyerarşiyi hem hayatın hem de mükemmel bir düzenin vazgeçilmezi kılar.

 

Bilgisizlik bilgili oluşun karşıtıdır, cehaletin karşısında ise bilgelik durur. Bilgili oluşu bilgeliğe tahvil eden hiyerarşi bilgisidir. Cahil hiyerarşiyi bilmediği, hiyerarşi inşa edemediği, kategoriler arasında nispet kuramadığı için cahil kalır. Cehalet bilgisizlikle harmanlandığında zulüm kaçınılmaz hale gelir ama bilgi elbisesi giydiğinde ve hele bir de iktidar olduğunda yeryüzü mezbahaya döner. İktidarın cehaleti, cehaletin iktidarına büründürüldüğünde hiyerarşi kaybolur, kategoriler dengesi şaşar ve bu vakitten sonra yeryüzüne zulüm hâkim olur.

 

Bildiğini Sanmak Bilmemenin Doruk Noktasıdır

 

Cahil hiyerarşiyi kavrayarak bilgeye, bilge hiyerarşiyi çiğneyerek cahile dönüşebilir. Yasa yoksa hayat yoktur ve yasa hiyerarşi demektir, hiyerarşiyse bilgelikle ilgilidir. Burada bilgi olsa olsa cehaletten kurtulmanın yolunu verir ama ondan büsbütün kurtarmaz. Bilgelik sadece bilgili oluştan geçmez, bilgiyi kullanmaktan, onu hiyerarşinin malzemesi yapmaktan geçer. Cahillerin iktidarında yeryüzünün felaket arenasına dönüşmesi, onların kötü niyetliliklerinden ziyade bildiklerini sanmalarından kaynaklanır. Bildiğini sanmak bilmemenin doruk noktasıdır. Bilgelerin yeryüzü için bir ışık addedilmesi onların iyi niyetliliklerinin değil bilgiyi yerli yerine oturtmalarının, onu iyiliğin parçasına dönüştürmelerinin eseridir. İyi niyet ile iyi olmak, iyi olmak ile iyi yönetmek arasında sanıldığından çok daha keskin bir fark vardır. İyi niyetin içine sinsice gizlenmiş kötü niyet, kötü niyetin kendisinden çok daha tahrip edicidir ve cehaletin gizlendiği yer tam da burasıdır.

 

Cehalet belli oranda bir bilinç bulanıklığını, körlüğü, perspektif bozukluğunu imlediği için cahil hiçbir zaman istikamet sahibi olamaz. İçi rahat etmediği için hatta, bilgeden daha hızlı hareket eder, sesini yükselterek daha çok konuşur, daha fazla yer kaplar. Elbette ondaki zihin bulanıklığı ve ruhsal körlük bu hızlı harekete bağlı olarak sürekli bir çarpışmayı, çatışmayı ve ondan geriye kalan dağılmaları, ezilmeleri, kopmaları, yaralanmaları beraberinde getirir. Düşünün ki cahilin iç dünyası darmadağınık bir oda gibidir. Hiçbir şey yerli yerinde değildir. Cahilin gözü bağlı olduğu için rastladığı her şeye ve herkese zarar verir. Doğrusu, bütünüyle cahillerin egemen olduğu bir toplumsal kurguda cemiyete özgü hiçbir haslet kendine yol bulamaz. Değerler ayaklar altına alınır, değerliler horlanır, aşağılanır, kapı dışına itilir. Bütün oyunlar körebeye, yükseliş ve düşüşler tesadüfe, betimlemeler körün fili tarifine benzer ve böylesi bir kurguda en çok acıyı bilgeler çeker.

 

Hızlı hareket ettiği için cahil daha çok nesneye, daha çok insana, daha çok düşünceye çarpar. Dokunmaz ama çarpar. İçselleştirmez ama alır. Cahilin hiçbir kurgusunda seyyaliyet yoktur. Cahil eklektik inşacıdır. Bu sebepten onun yaptığı hiçbir şeyde mutlak bir organizasyona rastlanmaz. O aşağılarda bir yerlerde gezerken kaosun habercisi, yukarılara çıkarken yıkım makinesi, en tepedeyken kıyametin işaret fişeği ateşleyicisidir. Hayatı cahillerin domine ettiği bir dünya cehennemin kolajına dönüşür. Cahil anlamaya çalışmaz yargılar. Cahil konuşmaz bağırır. Cahil birleştirmez ayırır. Cahil onarma gayreti gütmez, yıkmak için fırsat kollar.

 

Hiyerarşi bilgelikle, cehalet kaosla arkadaştır. Bilge bir inancı, düşünceyi, anlayışı, ahlakı, kültürü, ritüeli olması gerektiği biçimiyle, olması gerektiği kadarıyla tahayyül eder, yaşar ve hangisiyle meşgulse ona hakkını verir. Sadece Tanrı’ya ve tam inanır veya inanmıyorsa riyakârlık yapıp inanıyor gibi görünmeye çalışmaz; düşüncesinin peşinden koşar, yeni ufuklar keşfeder ve her keşfe ona layık insanları davet eder. Muteber gördüğü ahlaki ilkelere önce kendisi inanır, sonra başkalarının inanmasını ister. Kendisi zenginken karşısındakilere açlığın erdemlerinden bahsetmez. Kurmakta olduğu kültürde en iyiler en yukarıda, vasatlar ortada, kötüler ise en aşağıda yer aldığı için herkes kendi dengiyle karşılaşır, kendi denginin suyundan içer, kaos çıkmaz. Hatlar arasındaki geçişler kırıp parçalayarak değil dokunup zenginleştirerek olur. Herkese hak ettiği biçimde, hak ettiği kadar değer verir. Ritüelleri de hiyerarşiye uygun olduğu için bilgelerin egemen veya çoğunlukta olduğu bir dünya düzeninin egemen olduğu, rutin dışının da rutinin üzerine çıkmayla mümküne dönüştüğü bir dünyadır. Orada rutinin dışına çıkmak asla bir felaketle karşılaşmak anlamına gelmez. Hiyerarşide zaten felaket de kendine ait yerde durduğu için hiçbir zaman hayatın bütününü yok edecek raddeye ulaşmaz.

 

Cahiller Egemen Olduğunda Bilgeler Mağaralarına Çekilir

 

İktidarın cehaleti, cehaletin iktidarına dönüştüğünde artık uzam baştan aşağı kötücül bir karmaşaya evrilir ve bu karmaşadan hayır çıkma ihtimali yoktur. Cehaletin genelgeçere dönüştüğü, cahilin en tepeye kurulduğu bir dünya ise kelimenin gerçek anlamıyla dehşet vericidir. Cahil net göremediği için hiyerarşiyi hiçbir zaman kuramaz. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan ayırma melekesi olmadığından iyi kötü kisvesiyle, doğru yanlış görünümüyle hak da batıl üslubuyla ortalıkta dolaşır; hak, hukuk, adalet, liyakat yerlerde sürünür. En iyiler en aşağıda, en kötüler en yukarıda temsil bulur. Haklılar ezilir, haksızlar ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşır. Emekçilerin kolları bağlanır, hırsızlar fink atar. Cahil, hiyerarşi bilmediği, gramere hâkim olmadığı için taşları bağlar, köpekleri havlatır. Böylesi bir hayat en çok bilgeleri üzer. Cahillerin egemen olduğu bir dünyada, bilgeler mağaralarına çekilir, o kaosu dışarıdan seyreder, kendileri gibi üç beş kişiyle oturur, hayatı yeniden kurgulamaya, cehalet ile nasıl baş edileceğine yönelik bir yol haritası çizer. Çizer, çizer de hayat çizilerek yol alınan bir satıh değil. Yazık ki çok yürüyenler keşfediyor, çok konuşanlar etkiliyor, çok bağıranlar hegemonya kuruyor. Her cümlenin başına “sevgili” yerine “ey” narası yerleştirmek dünyayı ısıtmak yerine yakıyor. Bilgelik susup cehalet haykırınca dünyanın kulağı sağır oluyor, müzikler susuyor, hayatın renkleri soluyor, insanlık elemle kendini yeni bir karanlığa hazırlıyor…

İLGİLİ YAZILAR

Emanet

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.