CHP Kürt Meselesinde Direksiyona Geçiyor
Kılıçdaroğlu’nun “muhatap HDP’dir” açıklaması da dahil CHP’nin yakın zamandaki bütün jestlerinin seçimlerde Kürtleri CHP ve müttefiklerinin yanına dizmeye çalışmaktan fazlasını üretecek bir potansiyeli var. CHP’nin jestleri CHP ile HDP arasında bir Kürt meselesi müzakeresinin, başka aktörlerin de katıldığı genel bir Kürt meselesi müzakeresinin ve Türkiye siyasetinde bir yeni dönem müzakeresinin önünü açabilir.
Partiden bir heyetin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ziyaret etmesinin hemen ardından genel başkan Kılıçdaroğlu’nun “muhatap HDP’dir” yolundaki açıklaması, beklendiği ve muhtemelen arzulandığı üzere bir “CHP ve Kürt meselesi” tartışmasına yol verdi; daha doğrusu bildik “CHP ve Kürt meselesi” tartışmasını canlandırdı. Siyasi aktörlerin kurumsal düzeyde henüz güçlü bir biçimde dahil olmadığı tartışmaya iktidar cenahı herhalde “teröristlerle işbirliği” motifinin çeşitlemeleriyle katılacaktır. CHP harici muhalefetin, bilhassa da İYİ Parti’nin ne yapacağı önemli olmakla beraber, bu aktörlerin bugünden, hele de kuvvetli bir pozisyon almaları sürpriz olur. Ama zaten CHP ve Kürt meselesi tartışmasında daha önemli olan ve daha çok merak edilen Kürtlerin ve başta HDP olmak üzere temsilcilerinin ne diyeceği.
Zamanla ‘izah edilerek’ dengelenmeye çalışılacağını sandığım “muhatap Öcalan’dır” tutumu bir tarafa bırakılacak olursa, merkezinde HDP’nin olduğu Kürt siyaseti CHP’nin Kürt meselesinde son zamanda attığı adımları ağırlıkla “seçimler ve ittifaklar” başlığı altında değerlendirebilir. Uzak ve yakın zamanlarda olup bitenlere bakıp, CHP’nin jestlerini “Kürt oylarına ve HDP’nin desteğine ihtiyaçları var, ondan” ve “CHP Kürt meselesinde ne yapabilir ki” türünden bir güvensizlik ve mesafeyle değerlendirmek çok da abes sayılmaz. Uzak tarihi, 2016 sonrasında aldığı tutum, jestlerinin süreksizliği ve cılızlığı, bunların hepsi birden CHP’nin Kürt meselesinde attığı adımları seçimlere dönük, arkası gelmeyecek adımlar olarak görmeye fazlasıyla imkan veriyor. Nitekim vaka da bu olabilir: CHP’nin Kürt meselesinde öyle aman aman yeni bir şey yapmaya niyeti olmadığı gibi, her ne yapılıyorsa seçimlerde Erdoğan’ı, Cumhur İttifakını iktidardan edecek çoğunluğu bulmak üzere yapılıyor olabilir.
Öte yandan, CHP’nin jestlerinin bunun ötesine gidebilecek bir potansiyeli de var. Kısmen CHP kurmaylığınca niyet edilmiş olarak ama daha çok da işin doğası gereği CHP’nin son jestleriyle açılan tartışma Kürt meselesini CHP ile HDP, CHP ile Kürtler arasında yapılacak bir müzakereyle sınırlı bir konu olmaktan çıkarıp, daha geniş, daha genel bir müzakerenin konusu kılabilir. Açılan tartışma CHP’yi Kürt meselesini HDP ile ve Kürtlerle olduğu kadar, ortaklarıyla ve bürokrasiyle ve hatta iktidarla müzakere etmeye götürecek biçimde seyredebilir. Bir adım daha ileri gideyim: Türkiye siyasetinin bugünkü parametrelerini ve Kürt meselesinin son birkaç senedeki serencamını düşününce, CHP’nin jestleriyle açılan tartışma Kürt meselesinin genel olarak müzakere edildiği bir süreç üzerinden müesses nizamın güncellenmesine bile kapı aralayabilir. Kürtleri, Kürt siyasetini memnun kılabileceği gibi hayal kırıklığına da sevk edebilecek bir güncellenmeden söz ediyorum.
İzah etmeye çalışayım.
CHP’nin Jestleri
CHP’nin son jestlerini yerli yerine oturtmaya çalışmakla başlayayım. Öncesi ayrı bir mevzu, ama 2018 sonrasında CHP’nin Kürt meselesine ilişkin söyleyip yaptıklarının birkaç genel özelliği var. İlki şu: Kürt meselesinin taşıyıcısı Kürtlerin nazarından bakıldığında söylenip yapılanlar ürkek ve zayıf, “tarihi, tabanı ve kadrolarıyla birlikte düşünüldüğünde CHP ne yapabilir” zaviyesinden bakıldığında ise söylenenler ve yapılanlar en azından geçmiştekilerin fersah fersah ‘ilerisinde’.
CHP jestlerinin ikinci temel özelliği sağlam etütlere dayalı olmayışları. Kürtçe eğitim, iktidarın yerel yönetimlerle paylaşılması, genel olarak Kürt meselesi, Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle münasebetler, bütün buralarda atılan adımlar, yapılan açıklamalar genellikle yüzeysel, iyi düşünülmemiş adım ve açıklamalar. Üçüncü temel özellikse pozitif: Söz konusu jestler ürkek ve zayıf da olsa bir süreklilik arz ediyor. CHP Kürt meselesindeki jestlerinde en azından 2018’den bugüne U dönüşü yapmış değil.
CHP’nin jestlerinin bu özellikleri şu türden ‘tutarsız’ bir manzaranın ortaya çıkmasına sebep oluyor: CHP uzun zamandır Kürtçe eğitimden söz ediyor ancak somut bir öneri ortaya koymuyor; Kürt şehirleriyle ve Kürt meselesiyle ilgilenmek üzere özel bir çalışma grubu oluşturuluyor ama Doğu Masası gibi sevimsiz bir adla; Kürdistan Bölgesel Yönetimi ziyaret ediliyor ancak iyi çalışılmış izlenimi vermeyen ve Kürtlere Sadabad Paktını anımsatması mukadder Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı gibi bir önerinin şemsiyesi altında; HDP seçmeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP adayına oy vermeye yatkın ama HDP yöneticileriyle fotoğraf verilmiyor vb.
Yenikapı Sonrasına Doğru
Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununun çözümünde meşru muhatap HDP’dir” açıklaması başta olmak üzere, son dönem CHP jestleri 2018 sonrasında oluşan bu tutarsız manzarayı değiştirmeyebilir. Dahası, her neviden Kürdün aklına gelebileceği üzere Kılıçdaroğlu’nun son açıklaması da dahil CHP’nin yakın zamandaki bütün jestleri başta HDP’liler olmak üzere Kürt seçmenleri CHP ve müttefiklerinin yörüngesinde tutmaya matuf olabilir. Ancak yukarıda da söylediğim üzere, Türkiye siyasetinin bugünkü parametreleri ve Kürt meselesinin son birkaç senedeki serencamıyla birlikte düşününce CHP’nin son jestlerinin seçimlerde Kürtleri, CHP ve müttefiklerinin yanına dizmeye çalışmaktan fazlasını üretecek bir potansiyeli var.
Potansiyel şu: CHP’nin jestleri CHP ile HDP arasında bir Kürt meselesi müzakeresinin, başka aktörlerin de katıldığı genel bir Kürt meselesi müzakeresinin ve Türkiye siyasetinde bir yeni dönem müzakeresinin, hepsinin birden önünü açabilir. Bu potansiyelin iki büyük kaynağı var: İlki Türkiye siyasetinin 2016’dan sonra içine düştüğü durum, ikincisi de 2023 seçimlerinde bu durumun sona erdirilmesi ya da revize edilmesi ihtimalinin belirmiş oluşu. 2016’dan sonra neyin içine düşüldüğü malum: CHP’nin de hazır bulunduğu Yenikapı mitinginin ardından Türkiye ve Suriye’deki kısımlarıyla Kürt meselesi bir beka meselesi olarak kodlandı ve buna atıfla milli ve yerli rejim adı altında anti-demokratik, anti-Batı vs. bir rejim oluşturuldu. Ne var ki, üzerinden daha birkaç sene geçmiş olmakla beraber milli ve yerli rejimden memnun olmayanlar memnun olanları geride bırakmış durumda ve HDP’ye verilen desteğin de gösterdiği üzere Kürt meselesi bastırılabilmiş, ‘beka meselesi’ halledilebilmiş değil. Bu durum 2023 seçimlerini 2016’da kurulan Yenikapı rejiminin akıbetine dair bir referanduma çevirmiş durumda.
CHP’nin merkezinde olduğu muhalefetin Kürtlerle ve HDP’yle kurduğu ilişkiyi ve CHP’nin Kürt meselesi jestlerini bu arka planla birlikte düşünmek gerekiyor. 2016’da kurulan Yenikapı rejiminin geride bırakılabilmesi ve yeni bir durumla ikame edilebilmesi için Kürtlerin desteğine, Kürtlerin desteğini alabilmek için de Cumhur İttifakını gönderiyor olmaktan fazlasına, Kürt meselesinin müzakere edilmesine ihtiyaç var. Bu durum, CHP’nin jestleri, Kürt meselesinin müzakere edilmesi ve Yenikapı rejiminin akıbetinin tayin edilmesi arasında potansiyel de olsa güçlü bir ilişki olabileceğini gösteriyor. Kılıçdaroğlu’ndan gelen “muhatap HDP’dir” açıklaması Kürt meselesi etrafında, direksiyonunda CHP’nin olduğu genel bir müzakerenin ve rejimin akıbeti hakkındaki bir tartışmanın başlangıç vuruşu olabilme ihtimaline sahip. Potansiyel vs. derken demek istediğim bu.
Öte yandan, CHP’nin jestlerinde ve Kılıçdaroğlu’nun açıklamasında gömülü potansiyel gerçekleşip Kürt meselesi ve rejimin akıbeti etrafında bir zaman sonra iktidarın da katılacağı bir büyük müzakere açılsa bile, söz konusu müzakerenin Kürtler açısından mutlu bir son üretmesi mukadder değil, hatta zor. Ana aktörlerine, bu aktörlerin yatkınlıklarına vs. bakınca bu muhtemel müzakerenin meta sorusu büyük ihtimalle şu olacaktır: “Mevcuttakinden daha fazla Kürdün onay vereceği yeni müesses nizamın koordinatları ne olabilir?”
Olur da açılırsa, yeni müesses nizam müzakeresinin Kürtler için olabildiğince mutlu bir son üretmesi için Kürt siyasetinin evvela müzakerenin içinde olması gerekiyor. Mümkünse en kuvvetli bir biçimde tabii ki. Bu da Kürt siyasetinin 2023 seçimlerinin meclis ayağında alınabilecek en iyi sonucu almasını gerektiriyor.