CHP ve Demokrasiyi Kurtarmak
Cumhur ittifakını ve Erdoğan’ı yenmeyi değil, yeni bir Türkiye inşa etmeyi taahhüt eden bir koalisyon kurmak: Bugün Erdoğan’ı ve Cumhur ittifakını yenip demokrasiye dönmenin formülü bu gibi görünüyor.
Doğruya doğru: Bugünün CHP’si ne 2007’nin “Gül’ü cumhurbaşkanı yaptırmamaktan başka amacım, laiklikten de başka derdim yok” diyen CHP’sine benziyor ne de Erdoğan’ı Ekmeleddin İhsanoğlu’yla alt etmeye kalkan 2014’ün CHP’sine. Bugünün CHP’si 2007’nin katılığını da, 2014’ün hesap bilmezliğini de geride bırakmış görünüyor.
CHP’nin 2007’de ve/ya 2014’te çakılıp kalmadığının en somut işareti herhâlde 2019 yerel seçimlerinde aldığı sonuçlar olsa gerek; daha doğrusu bu sonuçları alabilmek için yapabildikleri. Alınan sonuçları sonrasında ne kadar iyi kullandığı ayrı bir mesele, lakin CHP neredeyse on yıllardır kazanamadığı İstanbul ve Ankara da dahil, Türkiye’nin büyük şehirlerinin aşağı yukarı tamamında belediye başkanlıklarını kazandıysa, 2007’de ya da 2014’de takılıp kalmakta ısrar etmediği için olsa gerek. 2019 seçimlerine Erdoğan’ın yapmak istediği gibi “size karşı biz” mantığıyla girmeyi kabul etmek yerine, bir yanına İYİ Parti’yi bir yanına HDP’yi aldığı bir ‘imkânsız koalisyonla’ girmek gibi bir esnekliği gösterdiği için olsa gerek ki, CHP sadece büyükşehirlerde seçimleri kazanmakla kalmadı, Erdoğan’ın yenilebileceğini de göstermiş oldu.
Demokrasiye Dönmek: Mümkün ama Mukadder Değil
CHP’nin CHP’yi geride bırakmasıyla gelen bu seçim başarısıyla beraber Türkiye siyaseti artık Erdoğan rejiminden, 2015’le birlikte içine düşürüldüğümüz cendereden kurtulabileceğinin işaretlerini veriyor. Güvenilir bütün kamuoyu yoklamaları Erdoğan’ın ve Cumhur ittifakının siyasi desteğinin yüzde ellinin altına inmiş olduğunu ve Türkiye’nin demokratik bir parlamenter rejimi mevcut rejime yeğlediğini gösteriyor.
Özetle, önümüzdeki ilk genel seçimde mevcut rejimden kurtulmak mümkün görünüyor ve bu durumun ortaya çıkmasında CHP’nin 2019 seçimlerinde gösterdiği esnekliğin, ortaya koyduğu kurmaylık becerisinin payı büyük. Gösterilen kurmaylık becerisinin derecesini, önemini anlamak için tek bir şeye, Kılıçdaroğlu’na “milli güvenlik meselesidir” yakıştırmasının yapılabilmesine bakmak bile yeterli.
Öte yandan şu da ortada: 2019 seçimleri ve ardından beliren işaretler mevcut rejimden kurtulmanın mümkün olmakla birlikte mukadder olmadığını gösteriyor. Malum, Cumhur ittifakının seçmen desteği hâlen yüzde 45 civarında ve muhalefet partilerinin Erdoğan’ı dengeleyebilecek bir başkan adayında ortaklaşabileceği kesin değil. Bu durum, değişen bütün şartlara rağmen Erdoğan’ın başkanlığının ve mevcut rejimin bir-iki manipülasyonla devam ettirilebileceğini gösteriyor. Başta İYİ Parti olmak üzere muhalefet partilerinin her biri şu ya da bu enstrüman vasıtasıyla manipüle edilebilir olduğundan, azalan desteğine rağmen Erdoğan’ın başkanlığı ve rejim bir-iki manipülasyonla sürdürülebilir görünüyor.
Bu çerçevede, 2019 seçimlerinde takip ettiği esneklik ve gösterdiği kurmaylık becerisi sayesinde bugünkü rejimden kurtulmanın mümkün olduğunu gösteren CHP açısından durum şu: Demokrasiye dönmek mümkün ve fakat mukadder değil. Dolayısıyla CHP’nin önündeki büyük soru da belli: Bu “mümkün ama mukadder değil” durumunda ne yapılacak? İlk genel seçimlerde Erdoğan’ı yenmek ve demokrasiye dönmek için bu mümkün ama mukadder değil durumunda ne yapmak gerekir?
Bir Araya Gelmek, Bir Yere Gitmek
CHP’nin önünde kabaca üç seçenek var görünüyor. İlk seçenek, bir açıdan bakıldığında en cazip görüneni: 2019 seçimlerinde alınan başarıyı getiren siyasetin kurmaylığını yapmış ve en büyük muhalefet partisi olmanın verdiği meşruiyete dayanarak merkezinde CHP’nin olduğu bir muhalefet cephesiyle Erdoğan’ı ve Cumhur ittifakını yenmeye çalışmak.
Cazip görünmekle beraber CHP’nin önündeki seçenekler arasında işe yarama ihtimali en zayıf olanın bu olduğuna şüphe yok. Gerek CHP’nin en başarılı olduğu anda en fazla yüzde 25 civarında oy alabilmiş olması, gerekse de Cumhur ittifakı karşısında bir araya getirilecek muhalefet aktörleri arasındaki benzemezlik CHP’nin önderlik ettiği bir muhalefet cephesiyle Erdoğan’ı yenme stratejisinin başarıya ulaşma ihtimalinin hemen hemen imkânsız olduğunu gösteriyor. Hem CHP henüz Ak Parti ve Erdoğan’ı dengeleyebilecek bir büyüklüğe erişmemiş, hem de Ak Parti ve MHP arasında Cumhur ittifakını ortaya çıkaran uyumun bir benzerini CHP ve diğer muhalefet partileri arasında tesis etmek imkânsız olduğundan, muhalefet partilerinin CHP’nin liderliğine razı olması epey zor.
Hülasa, Erdoğan’ı yenmenin mümkün olduğunu gösteren bir kurmaylık beceresini göstermiş olmasına rağmen CHP muhalefet partileri nazarında ‘önderliğine teslim olunacak’ parti olmanın hâlen çok uzağında olduğundan CHP’nin başını çektiği bir koalisyonla Erdoğan’ı yenmek, çekiciliğine rağmen, çalışabilir bir seçeneğe benzemiyor.
CHP’nin önündeki ikinci seçenekse şu: 2019 yerel seçimlerinde takip edilen “muhalefet partilerinden mümkün olan en geniş koalisyonu oluşturmak” siyasetinin bir türeviyle Erdoğan’ı yenmeye çalışmak. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerin pek çoğunda belediye başkanlığı seçimlerinin kazanılmasını sağlayan bu stratejiyi tekrar ederek başkanlık ve parlamento seçimlerinde Erdoğan’ı ve Cumhur ittifakını yenmeye çalışmak hiç de fena bir seçenek gibi durmuyor. Hele de Ak Parti’de kurmaylık yapmış isimlerin de aralarında olduğu figürler tarafından kurulan Gelecek Partisi ve Deva Partisi de bu türden bir koalisyona ikna edilebilirse. Cumhur ittifakının seçmen desteğindeki erimeyi artırabileceğinden bu iki partinin sahne alması, 2019 seçimlerinde çalışmış görünen, Erdoğan’ı aralarından birinin öne çıkmadığı bir büyük partiler koalisyonuyla yenmek seçeneğini çalışır kılabilir.
Öte yandan, ilkinden daha çalışabilir görünmekle beraber, bu ikinci seçenek de işlemeyebilir, işlese bile Erdoğan’ı yenmeye yetmeyebilir. İşlemeyebilir, çünkü bir köşesinde içeriden ya da dışarıdan destek verecek HDP’nin, diğer köşesinde İYİ Parti’nin, diğer köşelerinde de Davutoğlu ve Babacan gibi kuvvetli aktörlerin olacağı bir koalisyonu kurmak kadar yürütmek de pek kolay olacağa benzemiyor.
HDP alerjisi yüksek İYİ Parti’yle, yerel seçimlerde gösterdiği tavizkârlığı göstereceği şüpheli HDP’yi aynı koalisyonda bir araya getirmek zaten zor olacakken, kendisini merkez siyaseti yeniden kurmaya aday bir hareket olarak gören Deva Partisi’ni ve iddialı lideriyle Gelecek Partisi’ni bu kadar büyük bir koalisyonda bir araya getirmek iyice zor olacaktır.
Öte yandan, bütün bu zorluklar aşılsa ve bu türden bir benzemezler koalisyonu Erdoğan’ı yenmek türünden bir motifle bir araya getirilse bile işe yaramayabilir, çünkü Erdoğan’ı yenmeye yetmeyebilir. Şundan: Bu türden bir benzemezler koalisyonunu Erdoğan’ı yenmek türünden genel ve gevşek bir motif üzerinden bir araya getirmek tam da Erdoğan’ın arayıp da bulamadığı şey olabilir; çünkü Türkiye seçmeninin yüzde ellisi “Erdoğan yenilsin de ne olursa olsun” türünden bir duyguya kapılmış olmadığı gibi, Erdoğan’ı yenmeyi esas alan bir koalisyon Cumhur ittifakının ve Erdoğan’ın desteğini konsolide edebilir ve Ak Parti ve MHP’den Deva ve Gelecek Partilerine beklenen oy kayması gerçekleşmeyebilir.
Türkiye’nin mevcut şartlarında görülen şu: “Erdoğan gitsin” diyenlerin oranını yüzde ellinin üzerine çıkarmak ancak bir miktar seçmenin Erdoğan gidince işler daha iyi olacak fikrine ikna olmasıyla mümkün olacağa benziyor. Kötüleşen ekonomik şartlara, çöken adalet sistemine, fiyaskoyla sonuçlanan Suriye siyasetine rağmen seçmenlerin hâlen yüzde ellisine yakını Erdoğan’dan ve Cumhur ittifakından vazgeçmiyorsa, bu galiba muhalefetin Erdoğan’dan sonrasının bugünkünden daha iyi olacağına dair bir güveni verememesiyle ilgili. Hülasa, 2019 yerel seçimlerinde çalışan “benzemezler koalisyonuyla Cumhur ittifakını yenmek” stratejisinin önümüzdeki parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çalışmaması epey muhtemel görünüyor.
Yeni bir Türkiye Taahhüdü
Birinci ve ikinci seçeneğin sözünü ettiğim bütün bu açmazları, CHP’nin önündeki üçüncü seçeneğin ne olduğuna işaret ediyor: Erdoğan’ı Erdoğan sonrasına dair güvenilir, pozitif bir programı taahhüt eden bir koalisyonla yenmeye çalışmak. Bütün olan bitene rağmen desteği hâlen yüzde elliye yakın seyreden Cumhur ittifakının ve Erdoğan’ın bir iki manipülasyonla iktidarda kalmasının önüne gerçekten geçilmek isteniyorsa, CHP’nin seçmenlere Erdoğan’ı yenmekten fazlasını taahhüt eden bir büyük koalisyonu inşa etmesi gerekiyor.
Görünen o ki, Erdoğan ve Cumhur ittifakı ancak ekonomi, adalet, dış siyaset, eğitim ve Kürt sorunu gibi temel sorun alanlarında mevcuttan daha ferah bir durumu temin edecek bir tür ön sözleşme, kısa bir ortak program ve buna matuf bir anayasa reformu etrafında bir araya gelmiş bir koalisyonca yenilebilir. Cumhur ittifakını ve Erdoğan’ı yenmeyi değil, yeni bir Türkiye inşa etmeyi taahhüt eden bir koalisyon kurmak: Bugün Erdoğan’ı ve Cumhur ittifakını yenip demokrasiye dönmenin formülü bu gibi görünüyor. 2019 seçimlerinde olduğu gibi muhalefet partilerini yan yana getirmek, muhalefet partilerine verilen desteğin aritmetik toplamını elde etmeye çalışmak değil.
CHP’nin önündeki üçüncü seçenek bu. Peşine düşüldüğünde “Türkiye’yi çok partili demokrasiye taşıyan” CHP’nin özgeçmişine, “Türkiye’yi demokrasiye döndüren parti” olma ibaresini de ekleyebilecek bir seçenek.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.