CHP’nin Yükselişi ve Sınırları
Yükselişle birlikte özgüveni artan CHP ve seçmeni, yükseldikçe özsel beklentilerini daha fazla öne çıkarıyor. En başta kapsayıcılık fikri ve adımları ile bastırılmış gerilimler yüzeye çıkıyor. “Helalleşme” söyleminin yerini hızla “hesap sorma” talepleri alabiliyor. Karşı mahallenin oradan ayrılmak isteyenlerine güvenli/garantili çıkış kapıları kapatılıyor. Tekkeyi bekleyenler, yeni gelenlere misafir gözüyle bakıyor; hadlerini bilmelerini istiyor, misafirlik uzadıkça ve misafire gösterilen özen arttıkça da onlarla gerilimi artıyor.
Son yıllarda saha verileri itibarıyla iki soru yaygın olarak tartışma konusu oldu. Birincisi, nasıl oluyor da bunca gelişmeye rağmen Cumhur İttifakı çöküş içinde değil. İkincisi, nasıl oluyor da onlar oy kaybettiği halde, muhalefet yükselmiyor. İlk soru, “gidiyorlar”, “bu iş bitti” çıkışları ile bastırılmaya çalışılsa da güncelliğini koruyor. Diğer konuda ise önemli bir değişim var.
2021 ortalarından itibaren, ama daha çok da 2022’nin ilk yarısında iktidar oylarındaki düşüşe, CHP ve İYİ Parti oylarındaki yükseliş de eşlik etmeye başladı.
CHP gözle görülür bir yükseliş içinde
Son dönemde araştırmalarımızda CHP, %30’un üzerini gördü. CHP, 2018’de %22,6 oy almıştı. Fakat hemen sonrasında bir anket gerçekleştirmiş olsak muhtemelen %25’e yakın bir CHP desteği ile karşılaşırdık. Zira veriler, CHP’lilerin bir kısmının kendini CHP’li olarak görse dahi, 2018 seçimlerinde ya İYİ Parti’yi ya da HDP’yi desteklediğini ya da sandığa gitmeyerek seçimleri protesto ettiğini gösteriyor.
CHP’nin oy oranı, 2018 yılı boyunca %24-25 aralığında seyretti. Yerel seçimlerin etkisiyle 2019’da oranlar zikzaklarla %25-26 arasında oldu. Maksimumlar 2020’de %26, 2021’de %27. 2022’de ise yükseliş trendi daha da ivmelenerek %28-%30 bandını gösterdi. Bu eğri olduğu gibi devam ederse, CHP %35’leri geçebilir.
Bugün CHP, değişimi ve yenilenme arzusunu temsil ediyor. Yeni, genç ve dinamik siyasetçileri siyasete kazandırması, geleneksel sınırlarını esnetmesi, kapsayıcılık hamleleri ve iktidarın yorgunluğu gibi etkenler CHP’ye uzak kesimlerde bile “bir de onları deneyelim” duygusunu güçlendirdi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhalefet moderasyonu, İmamoğlu ve Yavaş’ın popülerliği CHP’yi öne çıkaran ve CHP’ye güveni artırıcı diğer unsurlar. Yerel seçimlerdeki başarının ardından “bunlar yönetemez ve ayrımcılık yapar” şeklinde tetiklenen kaygıların zayıflamış olması da CHP’ye yönelik blokları azaltan etkenlerden.
Tüm bunlar bir çoğunluk enerjisi oluşturuyor (Bandwagon etkisi). Şöyle düşünün, bir kafeye gireceksiniz ve önünüzde birbirine denk sayılabilecek iki kafe var. Birinde az kişi var, diğeri kalabalık. Eğer kararsızsanız, ferah olduğu halde kalabalık olanı seçme eğilimine girebilirsiniz. Kararsız ya da tereddütlü seçmen de öyle yapıyor. Çoğunluğun enerjisini, kalabalığın hikmetini takip ediyor.
Son olarak CHP’nin muhalefet performansının da yükselişte pay sahibi olduğunu belirtelim. Geçmişte CHP, daha çok kendi iç çekişmelerine konsantre olan, gündemin dışında kalan, kötü muhalefet yapan bir parti olarak algılanırdı. Bugün bu değişiyor. “128 milyar nerede” kampanyası, kurum ziyaretleri, farklı partilerle birlikte hareket etme tavrı ve buna öncülük eden performansı vb. nedenlerle bugün CHP’nin muhalefet performansına yönelik takdir artıyor.
CHP farklı kesimlerden destek almaya başladı
CHP’ye en fazla geçiş AK Parti’den (3,2 puan). Tabloda görülen geçişlerle birlikte, son seçimde sandığa gitmeyip oy kullanacak olanlardaki (%36) ve yeni seçmenlerdeki (%42) CHP desteği de hesaba katılınca, CHP’nin oy oranı %30’u geçiyor.
Parti küskünleri ve ümitsizler hareketleniyor
CHP ilk etapta kendi tabanındaki uzaklaşan seçmenleri geri toparladı. 2018’de yaptığımız araştırmalarda İYİ Parti’nin aldığı oyların yaklaşık 3 puanının CHP’den geldiğini gözlemlemiştik. CHP’den HDP’ye gitmiş olan 1 puan var. 2018’de ya da birkaç seçimdir protesto eğilimi içinde olan CHP’li seçmen sayısı da az değil. CHP’li seçmenin 2019 yerel seçimlerine kadar birçok seçimde ümidi az ve kullandığı oya inancı zayıftı. “Versen ne olacak vermesen ne olacak” modunda, ümitsiz ve karamsar ruh hali ile rahat ve esnekti. Bunlar, parti performansından memnuniyetsizlik ile birleşince, 5-6 puanlık bir seçmen grubu CHP’ye oy vermedi. CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısıyla ve sonrasında iktidarın yenilebileceği ümitleri arttıkça bu kesime heyecan geldi.
AK Parti’nin zayıf halkaları CHP’ye yöneliyor
Şunu hatırlayalım: AK Parti 2002’deki %34,5 olan oylarını 2015’te %49,5’e kadar çıkarmıştı. 2018’de %42,6’ya kadar geriledi. Yakın zamanlarda ise 2002’deki oy oranının da altını görmeye başladı. İlk kopanlar beklendiği üzere son eklenenler oldu. Kopan seçmen önce yakın istasyonlarda mola veriyor, sonra kararsız bölgede uzun süreli bir kamp kuruyor. Kamp sırasında gittikçe muhalifliği artıyor ve gözü kulağı muhalif söylemlere daha açık hale geliyor. Zamanla da muhalif bir partiye yönünü çevirebiliyor. Yaygın kanının aksine AK Parti’den bir başka partiye giden oylarda en büyük dilim ise CHP’nin.
Gençler, yeni seçmenler, yenilik istiyor
CHP artık gençler arasında birinci parti. Değişim arzusu en yüksek olan kesim kuşkusuz gençler. İleri yaştaki seçmenler için kriz, belirsizlik, kaotik iklim, iktidardan kopuş getirmiyor. Aksine yükselen kaygıyla tutunumu artırabiliyor; tercihini yeniden ve değişimden değil, mevcut ve eski olandan yana yapmasına neden olabiliyor. Bu yüzden rahatsız da olsa, yönetimi yetersiz de bulsa, iktidara desteğini kerhen sürdürmeye devam ediyor. Gençlerde ise durum tersi. Sebebi hem yenileşmeye daha iştahlı olmaları hem de rahatsızlıkları ile daha hızlı hesaplaşmaya girmeleri.
Kürt seçmenlerin yeni rotası CHP
AK Parti’den kopan ya da AK Parti-HDP arasında bir tercihi olmayan Kürt seçmenlerin adresi büyük oranda CHP. İki farklı özellikteki seçmen grubundan CHP’ye yönelim var. İlki, Kürtlerin rahat edeceği ortamı en fazla sağlayacak ve iktidar olması daha muhtemel olan partiye gitme eğilimi kuvvetli olanlar. Bu grup daha çok, düşük gelirli ve eğitimli ve AK Parti’den kopan seçmenlerden oluşuyor. İkinci grup ise seküler ve HDP kimliği kuvvetli olmayan HDP’li ya da ortada olan seçmenler. Bu kesim de CHP’nin yükselişini, HDP’nin alacağı oydan daha önemli buluyor.
CHP’nin yükselişinin sınırları var, sınırlar daha ziyade kendi özünden kaynaklanıyor
Aslında koşullar ve eğilim analizleri CHP’nin potansiyelinin daha yüksek olduğuna işaret ediyor. Buna karşın sürekli bir iniş-çıkış salınımı var.
CHP’li taban maksimalist bir etik ile kapsayıcı bir pragmatizm arasında salınıyor
Bir yükseliş paradoksu CHP’yi durduruyor. CHP’li seçmenlerin hatırı sayılır bir bölümü (ki sesleri hacimlerine göre daha fazla duyuluyor), diğer seçmen grupları gibi optimal beklentilerle değil, etik çerçevelere referansla ve maksimalist bir çıtayla CHP’yi destekliyor ve takip ediyor. CHP ve siyasetçileri de bu çerçeveye girsin istiyor. Öte yandan kapsayıcı siyasete de kapalı değil: Seçimleri kazanma motivasyonu ile bunları pragmatik hamleler olarak kabullenebiliyor.
Yükselişle birlikte özgüveni artan parti ve seçmen, yükseldikçe özsel beklentilerini daha fazla öne çıkarıyor. En başta kapsayıcılık fikri ve adımları ile bastırılmış gerilimler yüzeye çıkıyor. “Helalleşme” söyleminin yerini hızla “hesap sorma” talepleri alabiliyor. Karşı mahallenin oradan ayrılmak isteyenlerine güvenli/garantili çıkış kapıları kapatılıyor. Tekkeyi bekleyenler, yeni gelenlere misafir gözüyle bakıyor; hadlerini bilmelerini istiyor, misafirlik uzadıkça ve misafire gösterilen özen arttıkça da onlarla gerilimi artıyor. Onların güvenilmez olduğunu ve ilk fırsatta gideceğini düşünüyor. Hal böyle iken geleni ya da gelmekte olanı geri gönderiyor. Düşüş hissedilince pragmatizm, yükseliş hissedilince maksimalist bir etik bakış öne çıkıyor. Sonuç olarak, kapsadıkça yükselme, yükseldikçe dışlama ve düşüş trendleri arasında salınıyor.
“Herkesin CHP’si” Mümkün mü?
CHP’ye yeni eklenen seçmen grupları ile en yüksek destek aldığı kesimler arasında önemli farklar var. Bu farklar bir tarafa yönelik siyasetin diğer tarafı olumsuz etkilemesine neden oluyor. Bu zorluk CHP’yi siyasetsizliğe itiyor.
CHP’de en fazla artış, daha önce oy almakta zorlandığı kesimlerde görülüyor. Fakat bu kategorilerin çoğunluğunda CHP oy oranları, ortalamanın oldukça altındaydı. Örneğin düşük eğitim düzeyindeki seçmenlerde CHP desteği 2018’de %17 idi, bugün %27. CHP, başörtülülerde %10’dan %17’ye, Kürt seçmenlerde %11’den %18’e, düşük gelir grubunda %14’ten %22’ye, işsizlerde %20’den %29’a yükseldi. Bu artışlar önemli olmakla birlikte, kazandığı kesimler hâlâ sınırlı bir hacmi oluşturuyor. Dolayısıyla yeni gelen seçmenlerle partinin ağırlık merkezi arasında belirgin bir açı var. Yeni gelenler içerde değil eşikte duruyor. Onlara gösterilen özel ilgi ve alaka ise ağırlık merkezindeki seçmenleri geriyor.
CHP, catch-all (herkesi kapsayıcı) parti olmak ile kitle partisi olmak arasında bir salınım halinde. Maurice Duverger’e referansla belirli gruplardan ya da tek bir toplumsal sınıftan oy almaya çalışarak kendi ideolojisini yaymaya çalışan parti davranışı kitle partisi olarak tanımlanıyor. CHP daha çok bu nitelikte bir parti. Özellikle AK Parti’nin iktidar dönemindeki kutuplaşma biçimi ve sistem değişikliği ile de %50 üzeri olmanın önem kazanması sonucu, kitle partisi özelliği yetersiz kaldı. Bunun yerini, parti ideolojisi bağlamında çıkar çatışmasını bir kenara bırakarak toplumdaki tüm toplumsal grupların desteğini almaya çalışan parti davranışı almaya başladı. Otto Kirchheimer’ın “catch-all party” (herkesi-kapsayan parti) olarak literatüre kazandırdığı bu parti tipi, günümüz Türkiye’sinin siyaseti ile örtüşüyor. Kurumsal twitter hesabı @herkesicinCHP olan CHP’nin de son yıllarda girdiği rota bu. Öte yandan bu herkesi kapsama iddiası, farklılıkları belirsizleştirirken, siyaset üretmeyi de zorlaştırıyor.
“Biz bir hiç miyiz?”
CHP yönetimin kapsayıcı hamleleri, örneğin helalleşme çağrısı, karşı mahallede karşılık buldu. Öte yandan kendi tabanı mavi boncuk sendromu olarak tarif edeceğim bir haleti ruhiye içinde: Partinin kapsayıcılık uğruna tüm kesimlere mavi boncuk dağıtırken kendilerini gözetmediği, hassasiyetlerini önemsemediği, çantada keklik olarak gördüğü düşüncesinde, rahatsız ve ajite. Herkesi hedefleyen sınırsız bir kapsayıcılık, ana kütle için tolerans düzeylerini zorluyor. Esnemiş de olsa, belli sınırlar, çizgiler, kısacası takip edilecek bir siyaset bekleniyor.
Gerilim tuzakları görülüyor ama çalışıyor
İktidarın seçim stratejilerinden biri, muhalefete gerilim alanlarında tuzaklar kurmak. Geçmişte sokak eylemleri ile sonuçlanabilecek türde adalet ihlalleri var, bunlar sineye çekiliyor. Yaşam tarzına yönelik uyaranlar kutuplaşmayı besliyor ve muhalif seçmenin karşı mahalleye toleransını azaltıyor, öfke biriktiriyor. ‘Seçimle gitmezler’ anksiyetesi artıyor, cezalandırma beklentileri dışa vuruyor.
Aslında tansiyonu yükselten bu tuzaklar büyük ölçüde görülüyor ve sabır ve sakinlik ile karşılandığında boşa çıkartılabiliyor. Ancak yine de iz bırakacak vakalar da olmuyor değil. Bu tür zamanlarda muhalif kamuoyu seçmen ile AK Parti’yi eşitleyerek, AK Parti yönetimine tepkisini AK Partili seçmene yöneltebiliyor. Bu konudaki yatıştırma uyarılarını da mavi boncuk sendromu ile karşılayarak haysiyet konusu haline getirebiliyor.
Negatif siyaset yerine pozitif siyaset beklentisi yükseliyor
CHP, AK Parti ve seçmenleri tarafından uzun yıllardır negatif siyaset yapmakla eleştiriliyor. Sadece yanlışları ortaya çıkarmak ve yapılana muhalefet etmek artık geniş kamuoyunu da tatmin etmiyor. Dahası, CHP seçmenlerinin önemli bir kısmı dahi bugün eleştiri ve tespitlerden çok, sorunların nasıl çözüleceğini duymak istiyor. Üstelik bunu sadece kendi için değil, sahada sözcülük yapmak için, karşısındakini ikna etmek için istiyor.
CHP’nin potansiyeli, yükselişinin süreceğini gösteriyor
Şayet CHP bahsettiğimiz engelleri aşma yolları bulursa, yükselişi bugünün epey ötesine geçebilir. CHP’ye yeni gelen seçmenlerin profillerine dayanarak yaptığımız modellemelerle CHP’nin bugün %30’a gelen oy oranını %40’lara çıkarma potansiyeli olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan %25’lere gerilemesi de imkânsız değil.
CHP’nin yükselişini devam ettirebilmesi üç ana etkene bağlı görünüyor:
- Yeni ve kapsayıcı CHP’yi tabanın da benimsemesi,
- İzleme ve eleştiri eksenli siyaseti devam ettirirken, çözüm eksenli siyasi iradeyi de göstermesi ve
- İktidarın hamlelerini öngörerek, hem pozitif hamlelere yanıt hem de gerilim tuzaklarını bertaraf edecek tedbirler üretebilmesi.
Bugün CHP’nin yaklaşık %24 oranında sadık bir seçmen kitlesi var (%9’un eleştirel, %15’in taraftar nitelikte olduğunu belirtelim). Bunların dışında pragmatik saiklerle davranan %3’lük bir kesim var. Kalan %3’lük kesim ise çoğunluk enerjisi ile CHP’yi destekleyen grubu oluşturuyor. Bu iki grubu (%6), ana kütlenin (%24) ne oranda benimseyeceği, CHP’nin %30’dan %40’lık potansiyeline ne oranda yaklaşacağını belirleyecek olan birinci etken. İkincisi ise CHP’nin pozitif siyaset becerisi. CHP, sorunları takip etme, gösterme ve anlatma konusunda seçmenden iyi not alıyor. Etkili de oluyor. Ancak seçmen bununla yetinmiyor. Israrla nasıl çözeceğini, ne yapacağını görmek, duymak istiyor. Bunlar da somut siyaset gerektiriyor. Herkesin partisi olma çabası net siyasi pozisyonlara engel oluyor. Bunun yerine belli yüzdelere hiç ulaşmayacağı kanaati ile, belki de o kesimlere seslenmeyi diğer muhalefet partilerine bırakarak, hâlâ kapsayıcı ama somut politikalarını ve çözüm önerilerini ortaya koymaya ihtiyacı var. Üçüncüsü de iktidarın belirlediği gündemleri takip eden değil, onları öngörerek kendi konularını gündemleştirebilen bir muhalefet performansını inşa etmesi gerekiyor.
Son olarak şunu ekleyeyim, CHP yönetiminin, kapsayıcılık ile ilgili hamlelerini ve söylemlerini, karşı mahallenin etkiye açık olan kesimleri tereddütle olsa da samimi buluyor ve takdir ediyor. Aksine kendi tabanı ise kapsayıcılık adımlarını samimi bulmuyor, tam bir rıza ile karşılamıyor ve ancak pragmatik ve oy için olduğunu düşünerek kabul ediyor. Bu da karşı seçmene yansıyor. Bu yüzden CHP yönetiminin önce tabanını kapsayıcılık politikasına ve bunun oy talebi ötesinde bir gereklilik olduğuna ikna etmesi gerekiyor.