Çin Dünyayı Nasıl Görüyor, Biz Çin’i Nasıl Görmeliyiz?
Çin Komünist Partisi ekonomisini veya hükümet biçimini serbestleştirmeyecek. Yaygın olarak kabul edilen uluslararası kurallara göre oynamayacak. Aksine, bu kuralların altını oymaya ve nihayetinde Çin’in çıkarlarına daha sempatik olanlarla değiştirmeye çalışacaktır. Çin, haksız ticaret uygulamaları da dahil olmak üzere ekonomik saldırganlık tutumunu, daimi bir endüstriyel casusluk operasyonu ile birleştirmeye devam edecektir.
I. Yasak Şehir
ABD Başkanlık Uçağı Air Force One’ın 8 Kasım 2017’de Pekin’e inmesi, Çin Komünist Parti Genel Sekreteri ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ev sahipliğinde resmî bir ziyaretin başladığına işaret ediyordu. Başkan Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak göreve başladığım ilk günden itibaren Çin’in önemli bir önceliği olmuştu. Çin öncelikli olarak, Başkan Barack Obama’nın halefi için tanımlamış olduğu “yeni yönetimin karşı karşıya kalacağı en büyük acil sorunun Kuzey Kore’nin nükleer ve füze programları hakkında ne yapılacağı” konusunda hesaba katılmıştı. Ancak Çin ve ABD arasındaki ilişkinin doğası ve geleceğine ilişkin olarak, Çin’in temelde farklı dünya algısını yansıtan başka pek çok sorun ortaya çıkmıştır.
1970’lerin sonlarındaki Deng Şiaoping’in sert zamanlarından bu yana, Çin ile ilişkimize dair Amerikan yaklaşımına yön vermiş varsayımlar şunlardı: Çin, uluslararası siyasal ve iktisadi düzene kabul edildikten sonra oyunu kurallara göre oynayacak, pazarlarını açacak ve ekonomisini özelleştirecekti. Ülke daha müreffeh hâle geldikçe, Çin hükümeti halkının haklarına saygı duyacak ve siyasi açıdan özgürleşecekti. Ancak bu varsayımların yanlış olduğu kanıtlandı.
Çin, liderleri demokratik yönetime ve serbest piyasa ekonomisine alternatif olarak kapalı ve otoriter bir modeli teşvik ettiği için bir tehdit hâline gelmiştir. Çin Komünist Partisi (ÇKP) içeride bireysel özgürlüğü bastıran ve otoriter kontrolünü genişleten bir sistemi güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda bu modeli ihraç ederek dünyayı daha az özgür ve daha az güvenli hâle getirecek yeni kurallar ve yeni bir uluslararası düzenin gelişimine öncülük etmektedir. Çin’in etkisini genişletme çabası Güney Çin Denizi’ndeki insan yapımı adaların askerileştirilmesinde ve Tayvan ve Doğu Çin Denizi yakınlarında askeri imkân ve kapasitenin konuşlandırmasında açıkça görülmektedir. Çin Komünist Partisi’nin askeri ve ekonomik stratejilerinin bütünleşik yapısı, onu ABD ile diğer özgür ve açık toplumlar için özellikle tehlikeli kılan şeydir.
Harvard tarihçisi ve Amerikan sinolojisinin manevi babası John King Fairbank 1948’de, Çinli liderlerin politikalarını ve eylemlerini anlamak için tarihsel bir bakış açısının “lüks değil, bir zorunluluk” olduğuna dikkat çekmişti. Şi ve danışmanları resmî ziyaretimiz sırasında planladıkları mesajı iletmek için ağırlıklı olarak tarihe isnad ettiler. Bazı tarihî konuları vurguladılar, diğerlerinden kaçındılar.
Başkan Donald Trump ve eşi, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve ABD Çin Büyükelçisi Terry Branstad’dan oluşan ABD Heyeti, beş yüz yıl Çin imparatorlarına ev sahipliği yapmış Yasak Şehir’i dolaşırken ilk tarih derslerini aldılar. Bu gezi sırasında bize Şi, eşi ve birkaç diğer üst düzey Çinli lider eşlik etti. Resmî ziyaret boyunca özel görüşmelerde, basın açıklamalarında, resmî televizyon yayınlarında ve bu tur sırasında iletilen mesaj, Şi’nin üç hafta önce 19. Ulusal Kongre’de yaptığı konuşma ile tutarlıydı: Çin Komünist Partisi inatla “Çin ulusunun büyük canlanması”nın peşinde idi. “Canlanma”, Şi’nin açıkladığı gibi, refah, kollektif çaba, sosyalizm ve ulusun görkemini – “Çin Rüyasını”- içine alıyordu. Yasak Şehir, Şi’nin “dünya sahnesinin merkezinde yer almaya yaklaşma ve insanlığa daha büyük bir katkı sağlama” kararlılığını sergilemesi için mükemmel bir zemindi.
Yasak Şehir, Çin’i 1368’den 1644’e kadar yöneten Ming Hanedanlığı döneminde , ki bu dönem Çin’in ekonomik güç, bölgesel kontrol ve kültürel kazanımlar bakımından altın çağ olarak kabul edilen bir dönemine tekabül eder. Bu hanedanlık döneminde Ming Donanması Amirali Zheng He, Kristof Kolomb denize açılmadan yarım yüzyıl önce Batı Pasifik ve Hint Okyanusu dolaylarında yedi sefer düzenlemiştir. Şu ana kadar inşa edilmiş en büyük ahşap gemilerden olan “hazine gemileri”, bilinen dünyanın her yerinden haraç ve hediyeler ile dönmüştür. Ancak bu yedi yolculuğun başarısına rağmen, İmparator dünyanın Çin’e sunabileceği pek bir şey olmadığı sonucuna vararak hazine gemilerinin batırılmasını ve Çin limanlarının kapatılmasını buyurmuştur. Bunu izleyen dönem, özellikle de 19. ve 20. yüzyıllar, Şi ve yönetimdeki diğerleri tarafından Avrupa uluslarının ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin ekonomik ve askeri üstünlük kazandığı bir sapma dönemi olarak görülmektedir.
Modern teknolojik yenilikleri 5.000 yıllık Çin tarihi bağlamına yerleştiren 2008 Pekin Olimpiyatları’nın kapanış gösterisi gibi, Yasak Şehir turu da Çin hanedanlıklarının dünyanın merkezinde uzun bir süredir bulunduğunun bir anımsatıcısı olma niyetindeydi. Binaların sanat ve mimari stili Konfüçyüsçü sosyal öğretiyi yansıtıyordu: Hiyerarşi ve uyum birbirine uyumlu ve birbirine bağımlı. İmparator, Yasak Şehir’in en büyük binası olan Yüce Uyum Salonu’na dikkat çekmiştir. Büyük taht, “gökyüzünün altındaki her şey” (tianxia) üzerinde hüküm süren devletin imparatorunun gücünü çağrıştırmak için, üzerine ejderhalar oyulmuş altı altın sütunla çevrilidir.
Ziyaretimiz sırasında, Yasak Şehir’den Çin’e ve dünyanın geri kalanına yayınlanan görüntüler bir yandan Çin Komünist Partisi’ne olan güveni yansıtma anlamına gelebilirken, diğer yandan bu durumdan şu şekilde derin bir güvensizlik de hissedebilirdi: Sözü edilmemiş bir tarih dersi. Yasak Şehir tasarımıyla dışsal güven ile içsel kaygı arasındaki zıtlığı yansıtıyor gibiydi. Şehrin merkezindeki üç büyük salon sadece etkilemek değil, aynı zamanda şehrin duvarlarının dışından ve içinden gelebilecek tehditlerden korunmak içindi. Han Hanedanı’nın M.S. 220’de sona ermesinden sonra Çin’in merkez bölgeleri sadece bazı zamanlar güçlü bir merkezi otorite tarafından yönetildi. Ve o zaman bile, Çin yabancı istila ve iç karışıklıklara maruz kaldı. Yasak Şehir’i inşa eden Yongle İmparatoru Zhu Di, başka bir Moğol istilası ihtimalinden daha çok iç tehlikelerden endişe duyuyordu. İmparator, muhalifleri tespit edip ortadan kaldırmak için kapsamlı bir istihbarat ağı kurmuştu. Alimler ve bürokratlardan gelebilecek muhalefeti önlemek için, sadece sadakatsizliğinden şüphelenilenlerin değil, onlarla beraber tüm ailelerinin infaz edilmelerini emretmişti. Çin Komünist Partisi yüzyıllar sonra benzer taktikleri kullanmakta. Şi gibi, Yasak Şehir’in kalbindeki gösterişli tahta kurulan imparatorlar da, yolsuzluk ve iç tehditlere karşı kırılgan olan, uzaktan ve otokratik bir yönetim biçimi uyguladılar.
Rehberimiz, Yasak Şehrin son hükümdar sakini olan İmparator Puyi’nin 1911’de, 5 yaşındayken, Çin Cumhuriyet Devrimi sırasında iktidardan düşürüldüğü yeri gösterdi. Puyi, gezimizden yedi ay önce iki liderin akşam yemeği için bir araya geldikleri Mar-a-Lago’da Şi’nin Trump’a “utanç yüzyılı” olarak tanımladığı bir dönemin ortasında, tahttan çekilmişti. Utanç yüzyılı, Çin’in içeride parçalandığı, savaşlarda bozguna uğradığı, dış güçlere önemli tavizler verdiği ve zalimane istilaya göğüs gerdiği talihsiz bir çağdı. Küçük düşürülme, Büyük Britanya’nın 1842’de Birinci Afyon Savaşı’nda Çin’i bozguna uğratmasıyla başlamış, 1945’te Müttefikler ve Çin’in Japon İmparatorluğunu yenmesi ve 1949’da Çin İç Savaşı’nda Komünistlerin zafer elde etmesi ile son bulmuştu.
Resmî ziyaretimizin son görüşmesi Büyük Halk Salonu’nda, statüsü yalnızca unvandan ibaret olan Çin Hükümeti Başbakanı ve Devlet Konseyi Premier’i Li Keqiang ile gerçekleşti. Amerikan heyetinde Çin’in ABD ile ilişkisine dair bakış açısı hakkında herhangi bir şüphesi olan biri olmuş olsaydı, Li’nin konuşması bu şüpheyi ortadan kaldırırdı. Konuşmasına endüstriyel ve teknolojik temelini hâlihazırda geliştirmiş olan Çin’in ABD’ye artık ihtiyaç duymadığı gözlemiyle başladı. ABD’nin haksız ticaret ve ekonomi uygulamalarına ilişkin endişelerini redderken, ABD’nin geleceğin küresel ekonomisindeki rolünün sadece Çin’e hammadde ve tarımsal ürünler sağlamak ve Çin’in dünyanın en ileri ve en yeni endüstriyel ve tüketici ürünlerinin üretimini teşvik edecek enerjiyi temin etmek olacağını belirtti.
Çin’den ayrılırken, ABD politikasında dramatik bir değişimin gecikmiş olduğuna geçmişte olduğumdan daha çok ikna olmuştum. Yasak Şehir’in Çin’in ulusal canlanmasına ve dünya sahnesine gururlu Orta Krallık olarak geri dönüşüne güven vermesi gerekiyordu. Benim içinse Yasak Şehir, Çin Komünist Partisi’nin Çin’in sınırları ve ötesindeki nüfuzunu artırma ve utanç yüzyılında kaybedilen onuru yeniden kazanmak için sürdürdüğü hırsları ve korkuları ortaya çıkarmıştı. Korkular ve hırslar birbirinden ayrılamazdır ve bunlar Çin Komünist Partisi’nin neden hem içte hem de dışarıda kontrol takıntısına sahip olduğunu açıklamaktadır.
Parti’nin liderleri yönetimlerini güçlendirmek ve uluslararası düzeni kendi lehlerine revize etmek için stratejik fırsatlarının oldukça sınırlı olduğuna inanıyorlar: Çin’in ekonomisi bozulmadan, nüfusu yaşlanmadan, diğer ülkeler partinin kendine zarar verme uğruna ulusal canlandırma amacını sürdürüyor olduğunun farkına varmadan ve koronavirüsü pandemisi gibi beklenmedik olaylar Parti’nin ABD’yi geride bırakma ve Çin rüyasını hayata geçirme yarışında yarattığı zayıflıkları açığa çıkarmadan önce. Parti’nin uluslararası hukuk ve ticarete ilişkin konularda oyunu kurallara göre oynamaya niyeti yoktur. Çin’in kapsamlı stratejisi, gerçek niyetlerini gizleyerek yurt içinde ve dışında yeni destekçiler bulmaya ve baskıya dayanmaktadır. Bu stratejiyi tesirli ve tehlikeli yapan Parti’nin hükümet, endüstri, akademi ve ordudaki üzerindeki gücünün bütünleşik yapısıdır.
Ve bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Çin Komünist Partisi’nin hedefleri Amerikan idealleri ve Amerikan çıkarları ile taban tabana zıttır.
II. Üç Uç
Çin, yeni yandaş bulma, baskı ve gizleme stratejisini sürdürdükçe otoriter müdahaleleri her yerde daha görünür olmuştur. Ülke içinde Parti’nin ifade özgürlüğü ve farklı düşünceye toleransı, en hafif deyimiyle, asgari düzeydedir. Budistlerin çoğunlukta olduğu Tibet’teki baskıcı ve manipülatif politikaları herkesin malumudur. Katolik Kilisesi ve özellikle de hızla yayılmakta olan Protestan dinleri, Şi ve Parti için oldukça endişe vericidir. Protestan kiliselerinin kontrolünün, çeşitliliği ve özerkliği nedeniyle zor olduğu görülmektedir. Örnek vermek gerekirse; Parti kilise binalarının tepesindeki haçları zorla kaldırmış ve hatta bazı kilise binalarını yıkmıştır. Geçtiğimiz yıl, Pekin’in Hong Kong üzerindeki kontrolünü sıklaştırma çabası 2020’de de devam eden uzun süreli protestoları tetiklemiştir. Çinli liderler her zaman yaptıkları gibi bu eylemler için yabancıları suçlamıştır. Çin’in kuzeybatısında yer alan ve çoğunluğunu Müslüman Uyguların oluşturduğu Sincan’da en az 1 milyon insan Parti tarafından toplama kamplarına konulmuştur. (Hükümet bu iddiayı reddetmektedir ancak geçtiğimiz yıl New York Times bu konuda, Şi’nin kapalı kapılar ardında yetkilileri “kesinlikle merhamet göstermeme”ye yönlendirdiği konuşmalar da dahil olmak üzere, birtakım suçlayıcı belgeleri ortaya çıkarmıştı.)
Parti liderleri, benzeri görülmemiş bir gözetim devletinin inşasını hızlandırmıştır. 1,4 milyar Çinli için televizyon ve başka mecralarda hükümet propagandası günlük yaşamın bir parçasıdır. Üniversiteler, bireysel haklar, ifade özgürlüğü, temsili hükümet ve hukukun üstünlüğü gibi “Batılı liberal” kavramlara ilişkin öğretilere son vermektedir. Üniversite ve lise öğrencileri, “Şi Cinping’in Yeni Bir Çağ İçin Çinli Özelliklere Sahip Sosyalizme İlişkin Fikirleri” dersini almak zorundadır. Başkanın 14 maddelik felsefesi Çin’de en popüler uygulamanın konusu ve bu uygulama kullanıcının telefon numarası ve kimliğindeki ismiyle oturum açmasını gerektiriyor. Oturum açtıktan sonra kullanıcılar makaleleri okuyarak, yorumda bulunarak ve çoktan seçmeli testleri yanıtlayarak çalışma puanı kazanabiliyor. Kişisel bir “sosyal kredi puanı” sistemi, insanların çevrimiçi ve diğer etkinliklerini izlemesine dayalı olarak Çin Hükümeti’nin önceliklerine uygunluklarını belirlemek için kullanılıyor. İnsanların puanları kredi alma, kamuda istihdam, barınma, ulaşım vb. avantajlardan yararlanmada değerlendirilmeleri için kullanılıyor.
Parti’nin Çin içinde kontrolü sağlama çabaları ülke sınırlarının ötesindeki benzer çabalarından çok daha iyi bilinmektedir. Burada yine, güvensizlik ve hırs karşılıklı olarak birbirini güçlendirmektedir. Çinli liderler, geçmişte Çin imparatorlarının vassal devletler üzerinde otorite kurmak için kullandıkları vergi sisteminin bugüne uygun bir versiyonunu uygulamaya koyma amacındadırlar. Bu sistemde, krallıklar biat karşılığında Çin imparatorluğu ile ticaret yapabilir ve barış içinde olabilirdi. Çinli liderler, bu emellerini savunma konusunda utangaç değil. 2010 yılında, Çin Dışişleri Bakanı Güneydoğu Asya Milletler Birliği’nin bir toplantısında meslektaşlarına duygusuzca şunları söyledi: “Çin büyük bir ülke ve siz küçük ülkelersiniz.” Çin; “Çin Yapımı 2025”, “Kuşak ve Yol Projesi” ve “Askeri-Sivil Bütünleşme” adlarını taşıyan ve birbiriyle örtüşen üç politika altında örgütlenen kitlesel bir çaba aracılığıyla yeni bir haraç sistemi kurma niyetindedir.
“Çin Yapımı 2025” Çin’in büyük ölçüde bağımsız bilimsel ve teknolojik bir güç hâline gelmesine yardımcı olmak için tasarlanmıştır. Parti bu hedefe ulaşmak için Çin içinde yüksek teknoloji tekelleri oluşturmakta, hırsızlık ve zorla teknoloji transferi yoluyla yabancı şirketlerin fikri mülkiyetlerini ellerinden almaktadır. Bazı hâllerde, yabancı şirketler ürünlerini Çin’de satmalarına izin verilmeden önce Çinli şirketlerle iş ortaklığına girmeye zorlanmaktadır. Bu Çinli şirketlerin çoğunlukla Parti’yle yakın bağları vardır ve fikri mülkiyet ve üretim tekniklerinin Çin hükümetine transferini rutinleştirmektedir.
“Kuşak ve Yol Projesi”, Hint-Pasifik bölgesi, Avrasya ve ötesinde 1 trilyon dolardan fazla yeni altyapı yatırımı çağrısında bulunmaktadır. Gerçek amacı ise Çin’i ticaret yollarının ve iletişim ağlarının merkezine yerleştirmektir. Proje, ilk başta bunu ekonomik büyüme fırsatı olarak gören ülkeler tarafından coşkuyla karşılanırken, bu ülkelerin çoğu kısa bir süre sonra Çin yatırımlarının bir dizi şartı olduğunun farkına vardı.
Kuşak ve Yol Projesi ortak bir ekonomik kayırmacılık modeli yaratmaktadır. Pekin önce yabancı ülkelere büyük ölçekli altyapı projeleri için Çin bankalarından kredi teklif etmektedir. Ülkeler borca girdikten sonra, Parti bu ülkelerin liderlerini Çin’in dış politika gündemine ve ABD ve ABD’nin anahtar ortaklarının etkilerini bertaraf etme hedefine uymaya zorlamaktadır. Çinli liderler genellikle bu anlaşmaları kazan-kazan olarak tasvir etseler de, çoğunda sadece bir gerçek kazanan vardır.
Ekonomileri kırılgan bir biçimde gelişmekte olan ülkeler için, Kuşak ve Yol acımasız bir borç tuzağıdır. Bazı ülkeler borçlarını ödeyemediğinde Çin, bu ülkelerin limanlarının, havaalanlarının, barajlarının, enerji santrallerinin ve iletişim ağlarının kontrolünü ele geçirmek için özkaynak borcunu işleme koyar. 2018 itibarıyla, Kuşak ve Yol finansmanı ile 23 ülkede borç sıkıntısı riski artmaktadır. Kuşak ve Yol finansmanı olan sekiz yoksul ülkenin – Pakistan, Cibuti, Maldivler, Laos, Moğolistan, Karadağ, Tacikistan ve Kırgızistan – hâlihazırda karşılayamayacağı borç seviyeleri vardır.
Çin’in taktikleri, hedef devletlerin göreceli gücüne veya zayıflığına göre değişmektedir. Siyasi kurumları zayıf birçok ülke büyük ölçekli yatırım projeleri yürütürken yolsuzluğa yenik düşerek, Çin’in bu taktiklerine karşı daha savunmasız hâle gelmektedir.
Sri Lanka’da geçmişte uzun bir süre cumhurbaşkanlığını yürüten şimdiki başbakan Mahinda Rajapaksa, ulusunun taşıyabileceğinin çok ötesinde borca girmiştir. Çin’den, hiç ihtiyaç duymadığı hâlde, bir liman inşaatını finanse etmesi için bir dizi yüksek faizli kredi almayı kabul etmiştir. Daha önce bu limanın askeri amaçlarla kullanılmayacağına dair teminat almış olmasına rağmen, Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin 2014 yılında Sri Lanka’yı ziyaret ettiği gün bu limana bir Çin denizaltısı demirlemiştir. Sri Lanka 2017’de limanın ticari başarısızlığının ardından, liman için Çin devletinin sahibi olduğu bir kuruluşla dış borç takası ile 99 yıllık bir kira kontratı imzalamak zorunda bırakılmıştır.
Çin Komünist Partisi’nin yeni öncü kolları, bankacılardan oluşan bir heyet ve çantaları nakit para ile dolu parti yetkilileridir. Yolsuzluk, Hint Okyanusu, Güney Çin Denizi ve başka yerlerdeki stratejik nakliye rotalarının çok ötesine uzanan sömürgecilik benzeri yeni bir kontrol biçimi sağlamaktadır.
Askeri-Sivil Bütünleşme politikası üçlü çatalın en totaliter ayağıdır. Parti, 2014 yılında ve akabinde tekrar 2017’de, tüm Çinli şirketlerin istihbarat toplamak için işbirliği yapması gerektiğini ilan etmiştir. Çin Milli İstihbarat Yasası’nın 7. maddesine göre “herhangi bir kuruluş veya vatandaş… kanuna uygun olarak devletin istihbarat çalışmasını destekler, yardım eder ve işbirliği yapar ve kamuoyunca bilinen milli istihbarat çalışmalarının sırlarını saklı tutar.” Çinli şirketler, Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun üniversiteleri ve araştırma kolları ile birlikte çalışmaktadırlar. Askeri-Sivil Bütünleşme, kamu ve özel girişimlerini, ileri teknolojilere sahip şirketleri elde etmeye veya bu şirketlerde güçlü bir azınlık hissesi edinmeye teşvik eder, böylece bu teknolojiler sadece ekonomik değil aynı zamanda askeri ve istihbarat avantajı için de kullanılabilir. Uzay, siber dünya, biyoloji, yapay zeka ve enerji gibi alanlarda çalınan teknolojileri orduya hızlı bir şekilde eklemler. Parti, Devlet Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülen casusluk ve siber hırsızlığa ek olarak, ABD ve diğer yabancı ülkelerdeki üniversitelerde ve araştırma laboratuvarlarında görevli bazı Çinli öğrenciler ve akademisyenlere teknoloji ihraç etme görevi vermektedir.
ABD savunma fonları bazen Çin’in teknoloji transferlerini desteklemektedir. Bunlara bir örnek; Çin medyasında “askeri-sivil girişim” olarak tanımlanan Kuang-Chi Grubu’dur. Kuang-Chi Grubu, büyük ölçüde ABD Hava Kuvvetleri tarafından Duke Üniversitesi’ndeki meta-malzemeler üzerine yapılan araştırmalar temelinde kurulmuştur.
Çin siber hırsızlığı, Ulusal Güvenlik Ajansı Eski Direktörü General Keith Alexander’ın “tarihteki en büyük servet transferi” olarak tanımladığı vakadan sorumludur. Çin Devlet Güvenlik Bakanlığı APT10 olarak bilinen bir bilgisayar korsanlığı ekibi ile, finans, telekomünikasyon, tüketici elektroniği ve tıp endüstrilerinde çalışma yürüten ABD şirketleri ile NASA ve Savunma Bakanlığı araştırma laboratuvarlarını hedef alarak fikri mülkiyet ile hassas verileri topladı. Bilgisayar korsanlarının 100 binden fazla ABD deniz personelinin Sosyal Güvenlik numaraları da dahil olmak üzere kişisel bilgilerini elde etmesi buna bir örnektir.
Çin ordusu, birçok alanda ileri askeri imkân ve kabiliyeti takip etmek ve ABD savunma şirketlerini piyasadan uzaklaştırmak için çalıntı teknolojileri kullanmaktadır. Çinli drone üreticisi Dà-Jiāng Innovations (DJI), benzersiz düşük fiyatları sayesinde 2017 yılında küresel pazarın yüzde 70’inden fazlasını kontrol etmiştir. Bu şirketin iha sistemleri, güvenlik gerekçeleriyle yasaklanıncaya kadar ABD Ordusu tarafından en sık kullanılan ticari dronlar olmuştur.
Çin casusluğu kısmen başarılıdır çünkü Parti, bireyleri, şirketleri ve siyasi liderleri, onların bilgileri dahilinde ya da onlar farkında olmadan, işbirliğine teşvik edebilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki şirketler ve diğer serbest piyasa ekonomileri çoğu zaman teknolojilerinin çalındığını, Çin pazarına erişimlerini kaybetmekten, müşterileriyle ilişkilerinin zarar göreceğinden veya federal soruşturmalara uğrayacaklarından korktukları için rapor etmemektedir.
Çin, şirketlerin Komünist Parti’nin dünya görüşüne bağlı kalmasını ve baskıcı ve saldırgan politikalarına yönelik eleştirilerden vazgeçmesini talep ettiğinde, kendilerine gönüllü olarak katılma yerini baskıya bırakmaktadır. Bir Marriott çalışanı, şirketin sosyal medya hesabını kullanarak 2018’de Tibet yanlısı bir tweeti “beğendiğinde”, otelin web sitesi ve uygulaması Çin’de bir hafta boyunca engellenmiş ve bu çalışan Çin Hükümeti’nin baskısıyla işinden çıkarılmıştı. Geçtiğimiz Ekim ayında, Houston Rockets basketbol takımının genel müdürü Daryl Morey, Hong Kong protestocularına destek için tweet atmış, bunun üzerine Çin Devlet Televizyonu Rockets’in maç yayınını iptal etmişti.
Çin Komünist Partisi de hedef ülkelerdeki siyasi süreçleri manipüle etmek için geniş bir yelpazede çaba sarf etmektedir. Çin’in Avustralya ve Yeni Zelanda’daki üniversitelerde nüfuz satın almak, politikacılara rüşvet vermek ve buralardaki Çin diasporasına Pekin’i savunma konusunda baskı yapmak gibi bazı sofistike çabaları açığa çıkarılmıştır.
III. Stratejik Empati
Hans Morgenthau’nun uzun zaman önce belirttiği gibi, Amerikalılar dünyayı sadece ABD ile ilişkili olarak görme eğilimi içindedir ve gelecekteki gidişatın ABD kararları ya da planlarına ya da diğerlerinin bizim düşünce biçimimizi kabullenmesine temelden bağlı olduğunu varsayarlar. Bu eğilim için kullanılan terim stratejik narsisizmdir ve yukarıda sözünü ettiğim uzun süreli varsayımların temelini oluşturur: Çin’in uluslararası düzene daha büyük bir entegrasyonunun ülkede nasıl özgürleştirici bir etki yapabileceği ve dünyaya karşı tutumunu değiştirebileceği üzerine.
Ancak ülkelerin nasıl hareket ettiği üzerine başka bir düşünce biçimi daha vardır: Stratejik empati. Tarihçi Zachary Shore’ye göre, stratejik empati dünyanın diğerlerine nasıl göründüğünü anlamaya çalışmayı ve bu algıların, duygu ve tutkuların yanı sıra, onların politika ve eylemlerini nasıl etkilediklerini içerir. Stratejik empatinin görünümü bizi tarih ve deneyimi göz önünde bulundurarak, Çin hakkında – olgular tarafından desteklenen – çok farklı bir dizi varsayıma götürür.
Çin Komünist Partisi ekonomisini veya hükümet biçimini serbestleştirmeyecek. Yaygın olarak kabul edilen uluslararası kurallara göre oynamayacak. Aksine, bu kuralların altını oymaya ve nihayetinde Çin’in çıkarlarına daha sempatik olanlarla değiştirmeye çalışacaktır. Çin, haksız ticaret uygulamaları da dahil olmak üzere ekonomik saldırganlık tutumunu, daimi bir endüstriyel casusluk operasyonu ile birleştirmeye devam edecektir. Çin, hami bir devlet açısından, stratejik coğrafi konumların kontrolünü araştırmaya ve dışlayıcı öncelikli alanlar oluşturmaya devam edecektir.
Çin’in saldırgan politikalarının tehdidini azaltma üzerine herhangi bir strateji, ABD ve diğer dış güçlerin Çin’in içerideki evriminde ne kadarlık bir kaldıraç rolü olduğuna dair gerçekçi bir değerlendirmeye dayanmalıdır. Dış güçlerin etkisinin yapısal sınırları vardır, çünkü Parti kontrolünü sürdürmek için önemli gördüğü uygulamaları terk etmeyecektir. Ancak bizim, askeri güç ve ticaret politikasından ayrı olarak oldukça önemli araçlarımız bulunmaktadır.
Evvela, Çinlilerin zayıflık olarak gördüğü “Batılı liberal” değerler aslında güçlü yanlardır. Serbest bilgi ve fikir alışverişi olağanüstü bir rekabet avantajı ve büyük bir yenilikçilik ve refah motorudur. (Tayvan’ın Çin Halk Cumhuriyeti için bir tehdit olarak görülmesinin bir nedeni, otokratik ve kapalı olmaktan ziyade özgür ve açık olan başarılı bir siyasi ve ekonomik sistemin küçük ölçekli ancak güçlü bir örneği olmasıdır.) Basın ve ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğünün güçlü bir şekilde uygulanması ile birleştiğinde, Çin’in farklı ülkelerdeki yırtıcı iş taktiklerini ortaya çıkarmakta ve Çin’in güvenilmez bir ortak olduğunu göstermektedir. Özgür ve açık toplumlarda çeşitlilik ve hoşgörü idaresi zor olabilir, ancak onlar en temel insani arzularımızı yansıtırlar – ve onlar aynı zamanda uygulanabilir amaçlardır. Tiananmen Meydanı Katliamı’ndan sonra ABD’de kalan birçok Çinli Amerikalı Silikon Vadisi’ndeki inovasyonun ön saflarında yer almıştır.
Çin Komünist Partisi’nin zayıf yönlerimiz olarak gördüğü güçlü yönlere odaklanmanın ötesinde, atmamız gereken açık koruyucu adımlar var. Bunlar şunları içerir:
– Hukukun üstünlüğüne ve bireysel haklara değer veren ülkelerdeki birçok üniversite, araştırma laboratuvarı ve şirket, Çin’in insanlarını bastırmak ve Çin Ordusu’nun kapasitesini geliştirmek için teknoloji kullanımında farkında olarak yada olmayarak suç ortağı olmuştur. Özel sektör çift kullanımlı teknolojiler için, serbest piyasa ekonomisi, temsili hükümet ve hukukun üstünlüğüne aykırı hareket edenlerle değil bu ilkelere bağlılığı olanlarla yeni ortaklar aramalıdır. Birçok şirket, Çin’in gözetim, yapay zeka ve biyogenetik gibi iç güvenlik için yürüttüğü teknolojiler geliştirmesine yardımcı olan müşterek girişimler veya ortaklıklar kurmuştur. Bunlara bir örnek, Massachusetts merkezli bir şirketin, Çin Hükümeti’nin Sincan’daki Uygurları izlemesine yardımcı olan DNA örnekleme ekipmanı satmasıdır. (Şirket daha sonra bu satışları sonlandırdı.) Çin ile kendi halkını baskılama veya tehdit edici askeri kapasite oluşturma çabaları hususunda bilerek işbirliği yapan şirketler cezalandırılmalıdır.
– Doğrudan veya dolaylı olarak ulusal ölçekte insan hakları ihlallerine ve uluslararası anlaşmaların ihlaline karışan birçok Çinli şirket Amerikan borsalarında işlem görmektedir. Bu şirketler ABD ve diğer Batılı yatırımcılardan faydalanmaktadır. ABD, Avrupa ve Japon sermaye piyasalarının daha sıkı taranması, Çin’in otoriter çalışmalarında yer alan kurumları ve yatırımcı suç ortaklarını kısıtlamaya yardımcı olacaktır. Bizimki gibi serbest piyasa ekonomileri, dünya sermayesinin çoğunu kontrol etmektedir ve istihdam ettiğimizden çok daha fazla kaldıraç oranına sahibiz.
– Çin’in iletişim ağlarını ve denizaşırı interneti kontrol etmek için büyük telekomünikasyon şirketlerini kullanması önlenmelidir. Artık çokuluslu teknoloji şirketi Huawei’ye ve Çin’in güvenlik aygıtındaki rolüne karşı savunma ihtiyacı hususunda herhangi bir ihtilaf olmamalıdır. 2019’da bir dizi araştırma, Huawei’nin geniş bir dizi telekomünikasyon ekipmanıyla ilişkili ciddi bir ulusal güvenlik tehlikesinin olduğuna dair tartışılmaz kanıtlar ortaya çıkardı. Birçok Huawei çalışanı aynı anda hem Çin Devlet Güvenlik Bakanlığı hem de Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun istihbarat kolu tarafından istihdam edilmektedir. Huawei teknisyenleri, Afrika’daki otokratik liderlerin siyasi rakipleri gözetlemesine, bulmasına ve susturmasına yardımcı olmak için hücre verilerini kullandılar. Özgür toplumlar arasında çok uluslu işbirliği için öncelikli bir alan, hassas ve tescilli verileri koruyan güvenilir ağlar oluşturmak için bir altyapının, özellikle 5G iletişimi, geliştirilmesi olmalıdır.
– Devlet Güvenlik Bakanlığı, Birleşik Cephe Çalışma Departmanı ve Çin Öğrenci ve Akademisyenler Derneği gibi yurtdışındaki etki operasyonlarını koordine eden Çin ajanslarına karşı savunma oluşturmalı ama aynı zamanda, Çin halkı ile olumlu etkileşimleri ve deneyimleri en üst düzeye çıkarmaya çalışmalıyız. ABD ve diğer özgür ve açık toplumlar, Çinliler için, münasip önlemlerle, daha fazla vize vermeyi ve daha fazla Çinliye vatandaşlık sağlamayı düşünmelidir. Özgür ülke vatandaşlarıyla ilişki kuran Çinliler, ister yurt dışında isterse eve döndüklerinde, hükümetlerinin politikalarını sorgulamaları en muhtemel olan kişilerdir.
– ABD ve diğer özgür uluslar, ülkelerindeki göçmen toplulukları bir güç olarak görmelidir. Yurtdışındaki Çinliler – hükümetlerinin müdahilliğinden ve casusluklarından korunmaları hâlinde – Pekin’in propagandası ve dezenformasyonuna önemli bir karşılık verebilir. Devlet Güvenlik Bakanlığı ve diğer ajansların soruşturma ve ihraçlar yalnızca hedeflenen ülkeyi korumaya yönelik değil, aynı zamanda burada bulunan Çinli gurbetçilerin korunmasına da yönelik olmalıdır.
Çin, ABD ve benzeri düşünen ülkelerden etkili bir tepki olmadığı sürece devletçi ekonomisini ve otoriter politik modelini teşvik etmede daha agresif olacaktır. Benim için Pekin’e yapılan resmî ziyaret – ve Çin’in güçlü güvensizlik ve hırs kombinasyonunun açığa çıkması – ABD ve diğer ulusların artık çoğunlukla Batı isteklerine uyumlu bir Çin görüntüsüne bağlı kalmaması gerektiğine olan inancımı pekiştirdi. Agresif bir şekilde rekabet edersek, güven için bir nedenimiz olur. Çin’in tutumu, vassal devletler olmak istemeyen ülkeler arasındaki muhalefeti harekete geçirmektedir. İçeride kontrolün sıkılaştırılması da muhalefete yol açmaktadır. Li Keqiang ve diğer yetkililerin meydan okuması, Çin’in “cennetin altındaki her şeyin” egemeni olduğu fikrini uyandırmayı amaçlayabilir, ancak cennetin altındaki pek çok kişi aynı fikirde değildir ve olmamalıdır.
Bu yazı, The Atlantic’in Mayıs 2020 sayısında yayımlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.