DEM Parti, Ön Seçim ve Ahmet Türk
Ön seçim kararı, DEM Parti için doğru bir hamle oldu. Parti yönetiminin eli rahatladı; zira seçimlerde alınacak neticeye taban da ortak oldu. 31 Mart, DEM Parti açısından, artık tek başına merkezin tercihlerinin bir eseri olarak değerlendirilmeyecek; karar alma sürecine dâhil edildiği için taban da sorumluluğun bir parçası olacak.
DEM Parti, 90’a yakın merkezde adaylarını belirlemek için ön seçim yaptı. Ön seçimlere, beklenenin ötesinde bir ilgi gösterildi. Parti tabanının hemen her yerde ön seçimlere katılımı yoğun oldu. Diyarbakır’da yaklaşık 21 bin delege oy kullandı. Delegenin teveccühüne mazhar olmak için adaylar arasına sıkı bir rekabet yaşandı. İlk turda seçilmek için yüzde 50+1’e ulaşmanın şart olduğu ön seçimlerde, birçok merkezde adayın belirlenmesi ikinci tura kaldı.
Doğrusu, ön seçim DEM Parti için bir mecburiyet halini almıştı. 2023 seçimlerindeki hezimetin ardından bir hasar tespitine girişen DEM Parti, kronikleşen oy kaybının ve seçim mağlubiyetlerinin sebeplerini ortaya çıkarmaya çalıştı. Öne çıkan sebeplerden biri de, partinin taban ile bağlarının zayıflamasıydı. Merkez, yerelin hassasiyetlerini ve dengelerini gözetmeden adayları belirliyor ve tabanından da sessizce ve bir sorgulama yapmaksızın bu kararına uymasını bekliyordu.
Elbette bu dayatmacı tavır, seçmende bir rahatsızlık nedeniydi. 2023 Mayıs’ındaki kötü tablo ise, bu rahatsızlığı çok üst bir seviyeye çıkardı. Tabanın tanımadığı ve bilmediği, tabanla bir ünsiyet kuramayan adayların gösterilmesine tepki sert bir şekilde dile getirildi. Seçimlerin ertesinde yapılan değerlendirme toplantılarında, parti yönetimi en çok bu konuda yaylım ateşine tutuldu. Tabanın, kendisine ve şehrine yabancı isimlere tahammülü kalmamıştı.
Dolayısıyla DEM Parti’nin eski usulle seçime gitme şansı yoktu. Merkezin bildiğini okuması kan kaybını derinleştireceğinden DEM Parti, adaylarını ön seçim ile tayin edeceğini duyurdu. 31 Mart’ta hangi isimlerle yarışılacağına taban karar verecekti. Taban, kararın kendisine bırakılmasını sahiplendi. Üzerindeki ölü toprağını attı, uzun süredir görülmeyen bir motivasyonla hareket etti, oy vereceği salonları erkenden doldurdu ve ön seçimin gerçek bir seçim havasında geçmesini sağladı.
Bu itibarla ön seçim kararı, DEM Parti için doğru bir hamle oldu. Parti yönetiminin eli rahatladı; zira seçimlerde alınacak neticeye taban da ortak oldu. 31 Mart, DEM Parti açısından, artık tek başına merkezin tercihlerinin bir eseri olarak değerlendirilmeyecek; karar alma sürecine dâhil edildiği için taban da sorumluluğun bir parçası olacak. Tavan ve taban, geçen seçimlere nazaran daha yüksek bir oya ulaşılırsa başarıyı, daha düşük bir oy alınırsa da başarısızlığı paylaşmak durumunda kalacaklar.
Ön Seçimin Sınırları
Ön seçimler, siyasetin toplumsallaşması ve siyaset sahnesine yeni aktörlerin çıkması bağlamında çok önemli işlevler görür. Ancak ön seçimler fazla da romantize edilmemelidir. Ön seçimler, iyi ve doğru bir aday çıkarmanın teminatı değildir. DEM Parti özelinde de, ön seçimlerin birtakım sınırlılıkları vardı. Nitekim bazı yerlerde gerek teknik eksikliklerden ve gerek seçim sürecine şaibe karıştırıldığından bahisle, ön seçimler iptal edilmek durumunda kaldı.
Daha yapısal sorunları da var ön seçimin. Evvela, ön seçimler tanınan isimlere avantaj sağlar, tanınmayan isimler ise yarışa daima birkaç metre geriden başlamak zorunda kalır. Tanınan isimler aday olunan makam için gerekli niteliklere sahip olmayabilir, buna mukabil uygun isimler ise kendilerini delegelere tanıtmak için yeterli süre ve fırsatı elde edemeyebilir. Delege nezdinde herhangi bir özelliğinden dolayı çok tutulan bir isim, o görev ve o şehir için doğru isim olmayabilir vs.
Hülasa doğru bir adayı bulmak için salt ön seçimler ile yetinilmemesi lazım gelir. Doğru aday, daha genel bir programa ve daha bütüncül bir değerlendirme sürecine ihtiyaç duyar. Sağlıklı bir ön seçim süreci için; ön seçime girecek adayların belli ölçütlere göre belirlenmesi, adaylara kendilerini kamuoyuna ve delegelere anlatmak için yeterli ve eşit süre ve fırsat verilmesi, oy kullanacak delegelerin adaylar hakkında yeterli veriye sahip olması gerekir. Bütün bunlar da kısa bir sürede, bir-iki ay içinde olamaz.
DEM Parti, eğer ön seçimi sürekli bir hale getirecekse, bu hususları göz önüne alıp bundan sonraki seçimlerde ön seçim sürecini daha vakitlice organize etmelidir. Yüksek katılım, tabanın sesine kulak verilmesine duyarlı ve ön seçime hazır olduğunu işaret ediyor. Parti yönetimine düşen, tabandaki bu iradeyi daha profesyonelce ve daha hukuki bir çerçeve içinde düzenlemektir.
Eğrisi Doğrusuna Denk Gelmek
Ön seçim diğer bütün merkezlerde büyük bir heyecan yaratırken Mardin’de bir krize neden oldu. Daha önce iki kez Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı olan ve yerine kayyum atanan Ahmet Türk, başkanlık için bir kere daha başvuru yaptı. Türk, ön seçimlerden önce kendisini bağlayan bir söz verdi ve ilk turda yüzde 50+1’i alamadığı takdirde seçimlerden çekileceğini söyledi.
Ön seçimler yapıldı. Türk, seçimde en yakın rakibine ciddi bir fark attı. Ama ilk turda seçilmesine yetecek orana ulaşamadı. Bunun üzerine verdiği sözün gereğini yerine getirdi, adaylıktan çekildiğini ve aktif siyaseti bıraktığını açıkladı. Türk, bana göre, doğru olanı yaptı. Aslında “eğrisi doğrusuna denk geldi” demek daha isabetli olur. Çünkü Türk’ün adaylığı baştan itibaren yanlıştı. Başlıca iki nedenden ötürü:
Birincisi, Türk’ün uzun bir siyasi geçmişi var. İlk kez 1973’te milletvekili oldu. Yarım asrı aşkın bir süre bilfiil siyasetle iştigal etti. Türk, bu süre zarfında bir siyasetçiye nasip olabilecek hemen her sıfata kavuştu: Parti kurucusu oldu, genel başkanlık yaptı, defalarca milletvekili rozeti taktı, belediye başkanı seçildi.
Yaşı da dikkate alındığında Türk aktif siyasetteki misyonunu tamamlamıştı, onun hiç adaylığa tevessül etmemesi lazımdı. Buna rağmen başkanlıkta ısrar etmesi, ona ve partisine zarar vermekten başka bir sonuç üretmedi. İnsanın siyasetten çekileceği zamanı bilmesi lazım; haddinden fazla süren bir siyasi yolculuk, ne o yolcuya ne de partisine fayda sağlar.
İkincisi, siyasete hizmet, sadece aktif siyasetin içinde kalarak olmaz. Siyasi partiler, Kürtçe ifadesiyle “rûspî” (aksakallı) büyüklere de büyük bir gereksinim duyarlar. Sıcak siyasetin hayhuyu içinde yer almayan, başkanlık veya vekillik gibi makamların peşinden koşmayan, delege hesaplarıyla işi olmayan, meselelere belli bir mesafeden soğukkanlılıkla ve bilgelikle bakan rûspîlerin varlığı, bir partiye ciddi bir katkı sağlar. Toplumun lafına itibar ettiği kişiliklerin uyarıları ve önerileri, bir partinin yolunu bulmasına yardım eder.
Bilhassa DEM Parti geleneğinin, böyle bir işlev görebilecek aktörlere fazlasıyla ihtiyaç hissettiği aşikâr. Ahmet Türk de bunun için biçilmiş bir kaftan, artık siyaset defterini kapatmalı. Gündelik siyasetin kısır tartışmalarının uzağında durması, fikri sorulan, tecrübelerini paylaşan, danışılan, yol gösteren biri olması, ona daha çok uyar. Çekilmesi, bu manada, doğru oldu. Umarım herhangi bir gerekçeyle bu kararından dönmez.