Düşmanı Tanımak
Macron’un Avrupa liderliği heves ve arzusu Avrupa’nın hatta NATO’nun bir savaşa sürüklenmesi ile sonuçlanabilir mi, bunu zaman içinde önce Fransız kamuoyunun tepkisi sonra AB ve NATO ittifak ortaklarının Macron’a vereceği cevap gösterecektir. Bilinmesi gereken tek gerçek, düşmanın kararlı olduğudur.
Çinli filozof Sun–Tzu’nun günümüzden 2.500 yıl önce yazdığı Savaş Sanatı adlı eser 13 bölümde toplanmış 384 savaş teorisinden oluşmaktadır. Bu eserinde ünlü filozofun bir savaşı kazanmanın şartları arasında saydığı ve olmazsa olmaz olarak işaret ettiği koşul “düşmanı tanımak”, bütün askeri teorisyenler tarafından mutlaka dikkate alınmış; hava, arazi ve kendi kuvvetlerimizin önemi kadar düşmanı değerlendirmek de harekât planlamalarına her zaman esas teşkil etmiştir. Planlamalarda, düşmanın imkân ve kabiliyetleri değerlendirilirken, düşmanın askeri gücü hakkında istihbarat çalışmaları ile elde edilen somut ve güncel bilgiler dışında, tarihi, lider kişilikleri, sosyal ve kültürel yapı, ekonomik ve ticari ilişkiler gibi düşmanın sahip olduğu diğer güç faktörlerinin de göz önünde bulundurulmasına önem ve öncelik verilir. Bu, tam olarak Sun-Tzu’nun belirttiği düşmanı tanımanın bana göre sadece bir bölümüdür. Asıl önemli olan bir diğer değerlendirme kriteri de düşmanın kırmızı çizgileri, yani uğruna feda edebileceklerinin ölçüsü beklenenden fazla olabilecek muhtemel kayıplarına karşı tepkisi ile bu tepkisini göstereceği vasıtalara sahip olup olmadığıdır. Bu aslında askeri stratejide düşmanı köşeye sıkıştırarak onu çaresizlikten kaynaklanacak bir direnme gücüne sahip kılmak yerine, bir çıkış alanı vererek kuşatmadan kurtulmasına izin vermek ama aslında çözülmesini hızlandırmak ile aynı anlama gelmektedir.
Fransa Devlet Başkanı Macron’un çok uzun süredir ABD’nin dünya siyasetindeki baskın tavrından ve özellikle de Avrupa kıtasını bu bağlamda Amerikan çıkarları doğrultusunda bir uygulama alanı olarak görmesinden rahatsız olduğu bilinen bir gerçek. Macron’un Avrupa güvenliğinin Avrupalılar tarafından sağlanabileceği iddiası da yıllardır tartışılıyor. Üstelik ABD’nin Avrupa’daki ayak izlerini silmek için Almanya gibi bir Avrupalı gücün Avrupa Birliği (AB) içerisinde desteğinin varlığı, Macron’un bazı dönemler yaptığı sert çıkışlarını cesaretlendiriyor muhtemelen. Bu konu ile Avrupa güvenlik politikaları ve NATO antlaşmasından doğan yükümlülüklerin ne kadar örtüştüğü ve Avrupa’nın kendisini korumak için yeterli askeri, ekonomik ve daha da önemlisi siyasi güce sahip olup olmadığının tartışılması ayrı bir başlık altında incelenebilir. Burada önemli olan Macron’un böyle bir güç gösterisi için karşısına hedef olarak aldığı düşman, yani Rusya. Avrupa’ya yönelen Rus tehdidini Avrupalılar bertaraf eder anlamına gelen daha önceki beyanlarını ve son konuşmasını bu kapsamda dikkate almak gerekiyor.
İşte tam bu noktada Sun-Tzu’nun savaşı kazanmak için düşmanı tanımak vazgeçilmez bir koşuldur konusundaki prensibine dönebiliriz. Düşman Rusya ve lideri de Putin ise, Macron’un iç politikada etkili olmak ve ittifak liderliğini ele geçirmek amacıyla bazı siyasi açıklamalar yapması belki gülümsenerek ve karşı siyasi açıklamalarla geçiştirilip çok fazla ciddiye alınmayabilir ama yapılacağı söylenenler sahada uygulamaya konulursa, ne ile karşılaşılacağını iyi kestirmek gerekir. Rusya’nın, önemli uluslararası toplantılarda ve basın karşısında Başkan Putin’in ağzından Ukrayna konusundaki hassasiyetleri ve Batı’ya olan güvensizliği gerekçeleri ile birlikte defalarca açıklanmışken, üstelik herhangi bir NATO ülkesinin Ukrayna’ya asker göndermesi halinde bu yeni durum Rusya’nın Ukrayna’daki kazanımlarından kaybetmesine sebep olursa muharebe sahasında taktik nükleer silah kullanabiliriz açık ikazı varken, böyle bir tırmanma göze alınmalı mıdır? Bence alınmamalıdır. Savaşmak için Ukrayna’ya açıkça asker göndermekle, silah araç-gereç desteği ve ekonomik yardım yapmak farklı konular. Bu, Rusya için net bir kırmızı çizgi.
Macron’un Avrupa liderliği heves ve arzusu Avrupa’nın hatta NATO’nun bir savaşa sürüklenmesi ile sonuçlanabilir mi, bunu zaman içinde önce Fransız kamuoyunun tepkisi sonra AB ve NATO ittifak ortaklarının Macron’a vereceği cevap gösterecektir. Bilinmesi gereken tek gerçek, düşmanın kararlı olduğudur.