Ekonomiyi Yeniden Açmak İçin Gereken Buluşlar
Umut vaat eder gibi görünen en az beş çaba var. Güvenli ve etkili bir aşı bulunmadan önce bile hükümetlerin bunları nasıl dağıtacağını çözmesi gerekir. Kim bu sorunu adil bir şekilde çözerse büyük bir çığır açmış olacak.
Ulusal gündemin “Ne zaman normale döneceğiz?” sorusuna dönüşmüş olması tamamen anlaşılabilir bir durum. Kapatmalar kaybedilen işlerde, izole insanlarda ve kötüleşen adaletsizlikte ölçülemez acılara neden oldu. İnsanlar yeniden başlamaya hazır.
Maalesef isteğimiz olsa da çözümümüz yok. Şimdilik… ABD ve diğer ülkelerin normal iş ve hayata dönebilmesi için Covid-19’u tespit ve tedavi edip önlemede bize yardımcı olacak yeni yaratıcı araçlara ihtiyaç duyacağız.
Önce test yapmakla başlıyor bu yol. Nerede olduğunu bilmediğimiz bir düşmanı yenemeyiz. Ekonomiyi yeniden açmak için sıcak noktaları hızla tespit edip erken müdahale edebilmemizi sağlayacak sayıda insanı test etmemiz gerekir. Hastanelerin dolmaya başlayıp daha çok insan ölene kadar beklemek istemeyiz.
İnovasyon sayıları artırmamıza yardımcı olabilir. Mevcut koronavirüsü testleri sağlık çalışanlarının burun sürüntüsü almasını gerektiriyor ki, bu da her testten önce koruyucu ekipmanlarını çıkarmaları gerektiği anlamına geliyor. Ama vakfımızın desteklediği araştırmalar hastaların kendi sürüntülerini aldırmak da aynı doğruluk derecesinde sonuçlar sağlıyor. Bu kendi sürüntüsünü alma yaklaşımı daha hızlı ve güvenli, çünkü yetkililer insanları fazladan temas riskine maruz bırakmak yerine evde veya başka yerlerde sürüntü almayı onaylayabilmeli.
Gelişim aşamasında olan bir diğer teşhis testi de daha çok evde yapılan hamilelik testi gibi olacak. Kendi burun sürüntünüzü alacaksınız ama bunu işlem merkezine göndermek yerine bir sıvıya koyacak, sonra da virüs varsa rengi değişecek olan bir kâğıt parçasına o sıvıyı dökeceksiniz. Bu test birkaç ayda hazır olabilir.
Test konusunda bir ilerlemeye daha ihtiyacımız var ama bu teknik değil sosyal: Kimin test edileceğini belirleyen tutarlı standartlar. Ülke doğru insanları (zaruri işlerde çalışanlar semptom gösterenler ve pozitif çıkmış birine temas etmiş olanları) test etmezse değerli kaynakları boşa harcıyor ve muhtemelen büyük virüs rezervlerini kaçırıyoruz demektir. Diğer herkes için yeterli sayıda test kiti olana kadar bu üç gruba dahil olmayan ve semptom göstermeyen insanlara test yapılmamalı.
İnovasyona ihtiyaç duyduğumuz ikinci alan temas izleme. Birinin testi pozitif çıktığında halk sağlığı yetkilileri o kişinin başka kime bulaştırmış olabileceğini bilmek zorunda.
ABD şimdilik Almanya örneğini izleyebilir: Testi pozitif çıkan herkesle görüşüp birinin tüm temaslarını izlediğini sağlamak için bir veri tabanı kullanmak. Bu yaklaşım hiç de mükemmel değil çünkü enfekte olmuş kişinin temaslarını doğru beyan etmesine dayanıyor ve herkesi bizzat izlemek için çok sayıda personel gerektiriyor. Ama bu şu an ABD genelinde uygulanan gelişigüzel temas izleme yolunun iyileştirilmesi demek.
Daha da iyi bir çözüm dijital araçların yaygın ve gönüllü benimsenmesi olacak. Örneğin; bulunduğunuz konumları hatırlamanıza yardımcı olacak uygulamalar var; pozitif çıkmanız hâlinde bu geçmişi gözden geçirebilir veya temaslarınız konusunda sizinle görüşmeye gelen görevliyle paylaşmayı tercih edebilirsiniz. Ayrıca bazı insanlar telefonların Bluetooth kullanarak veya insanların duyamayacağı sesler yayarak yakınlarındaki diğer telefonları tespit etmesine imkân verilmesini öneriyor. Birinin testi pozitif çıktığında telefonu diğer telefonlara mesaj göndererek sahiplerinin test olmasını sağlayabilir. Çoğu insan bu tür uygulamaları yüklemeyi seçerse muhtemelen bazılarına fayda sağlanmış olacak.
Testi pozitif çıkan insanlar doğal olarak derhal tedavi seçeneklerini bilmek isteyecek. Ancak şu anda Covid-19 tedavisi yok. İnsan bedeninin bir virüse tepki verme şeklini değiştirerek çalışan hidroksiklorokin çok ilgi gördü. Vakfımız Covid-19 için işe yarayıp yaramayacağını tespit edecek bir klinik deneyi fonluyor ve görünen o ki faydaları en iyi ihtimalle ortalama seviyede olacak.
Ancak ufukta daha çok umut vaat eden birkaç aday daha görünüyor. Bunlardan biri Covid-19’dan iyileşmiş bir hastadan kan alıp koronavirüsü ve diğer enfeksiyonları barındırmadığından emin olduktan sonra plazmasını (ve içerdiği antikorları) hastalara vermeyi içeriyor. Birkaç büyük şirket bunun başarılı olup olmayacağını görmek için birlikte çalışıyor.
Bir diğer aday ilaç türü ise yeni korona virüsüne karşı en etkili antikorları tespit edip daha sonra bir laboratuvarda bunları üretmeyi içeriyor. Bu işe yararsa kaç doz üretilebileceği henüz belli değil; bir dozda ne kadar antikor gerekeceğine bağlı. 2021’de imalatçılar 100.000 veya milyonlarca tedavi üretebilir.
Bundan bir yıl sonra insanlar stadyumlarda maç veya konserlere gidecekse bu araştırmacıların herkesin tekrar güvenle dışarı çıkmasını sağlayacak çok etkili bir tedavi keşfetmeleri sayesinde olacak. Maalesef gördüğüm kanıtlara göre muhtemelen iyi ama sizi iyileştirmeyi tam olarak garanti edemeyecek bir tedavi bulacaklar.
Bu yüzden dördüncü bir inovasyon alanına, aşı bulmaya yatırım yapmalıyız. Aşının üretilmediği her ek ay ekonominin bir ay daha tamamen normale dönemeyeceği anlamına geliyor.
Beni en çok heyecanlandıran RNA aşısı olarak isimlendirilen yeni yaklaşım. (İnsan deneylerine başlayacak ilk Covid-19 aşısı bir RNA aşısı.) Grip virüsünün parçalarını içerip bağışıklık sisteminizin ona saldırmayı öğrenmesini sağlayan grip aşısının aksine RNA aşısı vücudunuza virüs parçalarını kendisinin üretmesi için ihtiyaç duyacağı genetik kodu veriyor. Bağışıklık sistemi bu parçaları görünce onlara nasıl saldıracağını öğreniyor. RNA aşısı temelde vücudunuzu kendi aşısını üreten bir birime dönüştürüyor.
Umut vaat eder gibi görünen en az beş çaba daha var. Kimse hangisinin işe yarayacağını bilmediği için bunların birkaçına fon sağlanmalı ki aynı anda tüm hızlarıyla ilerleyebilsinler.
Güvenli ve etkili bir aşı bulunmadan önce bile hükümetlerin bunları nasıl dağıtacağını çözmesi gerekir. Fon sağlayan, deneylerin yapıldığı ve en ağır zararı gören ülkelerin hepsinin öncelikli olarak aşıyı alma konusunda geçerli bir iddiası olacak. İdeal şartlarda kimin aşıyı önce alacağına dair küresel bir anlaşma olmalı ama ne kadar çok çıkarın çatıştığı göz önüne alındığında bunun olması muhtemel değil. Kim bu sorunu adil bir şekilde çözerse büyük bir çığır açmış olacak.
II. Dünya Savaşı ebeveynlerimin neslinin belirleyici anı olmuştu. Benzer şekilde yüzyılımızda ilk olan koronavirüsü pandemisi de bu dönemi tanımlayacak. Ancak dünya savaşı ile pandemi arasında büyük bir fark var: Tüm insanlık hastalığı öğrenip onunla mücadele kapasitesi geliştirmek için birlikte çalışabilir. Elimizde doğru araçlar ve akıllı uygulama yöntemleri olursa günün sonunda bu pandeminin sonunu ilan ederek dikkatlerimizi bir sonrakini önleyip kontrol altına alma yollarına çevirebileceğiz.
Bu yazı 23 Nisan 2020 tarihinde Washington Post sitesinde yayınlanmış olup, Mustafa Kaymaz tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.