Esad Düştü, Şimdi “Suriye’ye Geri Dönüş” Zamanı… Ama Nasıl?

Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Av. Abdullah Resul Demir, Beşşar Esad devrilir devrilmez hızlıca gündeme getirilen “sığınmacıların geri dönüşü” meselesini Perspektif için değerlendirdi.

berat özipek abdullah resul demir

“I am not a Syrian refugee anymore. I am Syrian. Just Syrian” 

 

“Ben artık Suriyeli bir mülteci değilim. Suriyeliyim. Sadece Suriyeliyim.”

 

Sarah Hunaidi, ABD’de yaşayan Suriyeli yazar. 8 Aralık 2024.

 

Suriye’de iç savaş 2011’de başladı. Binlerce yıllık şehirleri yıkan, on binlerce insanı sakat bırakan, yüzbinlerce cana mal olan bu savaş, milyonlarca Suriyelinin de ülkeden kaçmasına neden oldu. Yollara düştüler ve Türkiye’ye, Lübnan’a, Irak’a ya da Avrupa ülkelerine dağıldılar. Savaş uzadıkça gittikleri ülkelerdeki sorunların kaynağı olarak hep bu insanlar işaret edildi. İsimleri “istilacıya” çıktı. Elbette fotoğrafın tamamı bu değil. 13 yıldır Türklerle aynı sokağı da paylaştılar, dostluklar da inşa edildi. 

 

Suriye’de 61 yıllık Baas diktası devrildikten hemen sonra gündeme sokulan ilk konulardan biri “Suriyelilerin geri dönüşü” meselesi oldu. Birleşmiş Milletler’e (BM) göre dünyaya dağılmış 6 milyona yakın Suriyeli mülteci var. Bu toplamın yarısına yakını Türkiye’de yaşıyor. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi’nin verilerine göre 12 Aralık 2024 itibarıyla 2.983.000 Suriyeli “Geçici Sığınmacı” statüsüyle ülkede. Herkesin üzerinde mutabık kaldığı husus ise Suriyeli sığınmacıların geri dönebilmesi için bazı şartların olgunlaşması gerektiği.

 

Peki o şartlar neler?

 

Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Av. Abdullah Resul Demir, Beşşar Esad devrilir devrilmez hızlıca gündeme getirilen “sığınmacıların geri dönüşü” meselesini Perspektif için değerlendirdi. 

 

“Suriyeliler” denildiğinde, 13 yıldır burada yaşayan yaklaşık 3 milyon insandan söz edildiğini hatırlatan Özipek, bu bütünün içinde birbirinden farklı hayatları ve ilişkileri olan, evini, işini, düzenini burada kuran, çocuklarını burada büyüten ve başka bir yere dair gelecek tahayyülü olmayan insanların da, şartlar iyileşir iyileşmez geri dönmek isteyenlerin de olduğunu vurguladı. 

“Suriyeliler” Diye Homojen Bir Kitle Yok

bekir berat özipek röportaj

Prof. Dr. Bekir Berat Özipek

Burada doğan, gözünü burada açan, burada sosyalleşen ve Türkçeyi diğer çocuklar gibi konuşan çocukların ve burada büyüyen gençlerin, Şam’a ve Halep’e dair hatıraları olanlarla aynı tercihi yapmayacağını belirten Özipek, geri dönüş için nasıl bir planlama yapılması gerektiğini şöyle anlattı:

 

“Bu çerçevede ‘Suriyeliler’ diye homojen bir kitleden söz etmediğimizi bilerek planlama yapmak gerek. Birbirinden farklı hususiyetleri, farklı hayatları ve tercihleri olan insanlara tek bir kural dayatma anlamına gelen bir planlama, baştan başarısız olmaya mahkûmdur. Bu bakımdan en uygun planlama, söz konusu kitlenin çeşitliliğini dikkate alan, hayatın akışına uygun ve esnek bir nitelik taşımalı. Geri dönmek isteyenlerin güvenle ve sıkboğaz edilmeden, buradaki çalışmalarından kaynaklanan haklarıyla birlikte, oradaki düzenini kurduktan sonra dönebilecekleri biçimde uzun soluklu ve alternatifli olmalı. Mevzuat farklı durumlara ve hayatın çeşitliliğine uyarlanmalı.”

 

Irkçı Propagandaya İtibar Edilmemeli

 

Bazı siyasetçilerin Suriyelilerin önemli bir kısmının geri dönmeyeceğini söylemeye başlaması ve sığınmacılara yönelik popülist söylemleri daha fazla vurgulaması hakkında, “Gündemi onların ayrımcı paylaşımları belirlememeli” diyen Özipek, şartları konuşmadan bir an önce onların gitmesini isteyen ve siyaset kurumuna bu süreçte yanlış adım attırmaya çalışan ayrımcı ve ırkçı çevrelerin propagandalarına itibar edilmemesinin öneminin altını çizdi. Suriyelilerin buradan kırgın ve küskün biçimde ayrılmalarının, 13 yıllık bütün emeklerin heba edilmesi ve kalıcı bir olumsuzluğun iki ülke ilişkilerinde varlığını ileriki yıllarda da sürekli hissettirmesi anlamına geleceğine işaret eden Özipek şöyle devam etti:

 

“İlginç olan, bunun böyle olmasını görmemeleri imkânsız olmasına rağmen bunu isteyen kesimler, siyasi partiler ve medya organlarının mevcut olduğu bir ülke burası. Sınırdan çıkanlarla ilgili dahi kötü sözler sarf eden, giderken bile onların canını acıtmaya çalışan siyasetçiler ne yazık ki marjinal ayrımcı partilerden ibaret olmayıp ülkenin yönetimine talip olan ana muhalefet partisine ve onun sorumluluk makamındaki üyelerine ve belediye başkanlarına kadar uzanıyor. Batı’da ancak aşırı, ırkçı ve İslamofobik marjinal partilerin kullandığı veya ‘tek yönlü bilet’ türünden onların bile kullanmaya cesaret edemediği Nazi dönemi propaganda mesajları -CHP’li belediyelerin ‘Suriyelileri bedava gönderme’ açıklamaları ile 1930’larda Yahudilere yönelik ‘Kudüs’e bedava gönderme’ açıklamalarını kastediyorum- ilk kez kendilerinin yaptığını zannederek uyguluyorlar. Tarihin bu önemli dönemecinde, Suriye yeniden inşa edilirken Suriyeli göçmenlerin burada kilit bir rol oynayacakları göz önüne alınmalı ve planlama sürecinde onların dar görüşlülüğüne itibar edilmemeli. Türkiye bu süreçte doğru adım atacak olursa, göçün son üç-dört yılında yapılan yanlışların ve devletin göç yönetiminde sergilediği hataların bir ölçüde telafisi de sağlanabilir ve işin sonu iyiye bağlanarak sürecin olumlu biçimde tamamlanması mümkün olabilir.”

 

“Kimse Dönmeye Zorlanmamalı”

 

Kimsenin dönmeye zorlanmamasının doğru bir başlangıç olacağını belirten Özipek, “Sadece Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Suriye’de geri dönüş için ilan ettiği üç temel ilke olan ‘gönüllülük, güvenlik ve sürdürülebilirlik’ ilkelerinin tesisinin zaman alacak olmasından dolayı değil; hem ahlaki bakımdan hem de Türkiye’de ekonominin gerekleri bakımından da böyle olması gerekiyor” dedi ve ekledi:

 

“Göçmenlerin ülke ekonomisindeki yeri klavye başındaki tuzu kuruların veya sorumsuz siyasilerin gündeminde olmayabilir; ancak tarım, hayvancılık ve sanayide onların ifa ettiği rolün, onlar olmadığında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bireylerin doldurmak istedikleri pozisyonları ifade etmediğini konuya dair bilgi sahibi olanlar çok iyi görüyor. Dolayısıyla burada yerleşen, çalışan ve üreten insanların gitmesini istemek, ancak bu gerçeklerden haberdar olmamakla açıklanabilir. Bu sebeple, özellikle burada doğan ve büyüyen çocuklar ve gençler bakımından ama ailesini, düzenini burada kuran, ülkenin uyumlu bir parçası olarak yaşayan, çalışan, üreten, sosyal ve ekonomik hayata katkı sağlayan ve kalmak isteyen diğer göçmenler açısından da vatandaşlığın erişilebilir duruma getirilmesi doğru olacaktır. Hâlihazırda Almanya’da 1 milyonu aşkın Suriyeli var ve bazıları oraya gitmek, bazıları Suriye’ye dönmek ve bazıları da Türkiye’de kalmak isteyecektir. Gitmek isteyenin huzur içinde gidebilmesi, kalmak isteyenler açısından da mevzuatın ve statülerin gelişmelere uygun biçimde yeniden ele alınması uygun olur.”

 

Göç süreçlerinin beraberinde getirdiği “amaçlanmamış olumlu sonuçlar” olduğuna değinen Özipek, tıpkı ağır bir baskı, katliam ve asimilasyon karşısında Türkiye’ye göç etmek durumunda kalan Balkan göçmenlerinin bugün Bulgaristan örneğinde bazı ülkelerle çifte vatandaşlık statüsünde o ülkelerle barış ve ekonomik-stratejik işbirliğini doğal biçimde sağlayan pozitif aktörler olmaları gibi, Suriyeli göçmenlerin de benzer bir rol oynayabileceğini vurgulayarak şunları söyledi:

 

“Ancak Suriye’nin geleceğinde onların paha biçilmez bir rol oynaması, iki ülke arasında her ikisine de katkı yapacak biçimde muazzam bir işbirliği potansiyeli arz etmesi, esas olarak bu süreçte onların hayatını kolaylaştıracak bir yaklaşım ve mevzuatın varlığına ihtiyaç gösteriyor. Türkiye bunu başarabilir.”

Suriye Halkı Umutlu, Umudun Daha da Yeşermesi İçin Bazı Şartlar Var

Av. Abdullah Resul Demir röportaj

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Av. Abdullah Resul Demir

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD), Esad rejiminin devrilmesinin hemen ardından 14 kişilik bir ekiple Suriye’ye gitti ve geri dönüşle ilgili kapsamlı bir çalışma yaptı. Suriye’nin tüm şehirlerinde gözlem yapan dernek, tespitlerini kapsamlı bir rapor halinde kamuoyuyla paylaşacak. UMHD Genel Başkanı Av. Abdullah Resul Demir özetle “sabırlı olunmalı” dedi. 

 

“Suriye halkı çok mutlu ve umutlu ama bu umudun daha da yeşermesi, siyasi düzenin hangi perspektifle şekilleneceğiyle doğru orantılı” diyen Demir, tek şartın da siyasi istikrar olmadığını belirtti. 

 

Savaş bitmiş olsa bile Suriye’nin dev bir enkaz olduğunu belirten Demir, şunları söyledi: 

 

“Bu enkazı kaldırmak ve Suriye’nin yıkılan şehirlerini yaşanabilir hale getirmek için sosyologların, psikologların, şehir plancılarının, mimarların dahil olacağı kapsamlı ve uzun vadeli bir plan gerekiyor. Birçok ev geçtiğimiz 13 yıl boyunca yapılan bombardımanlar nedeniyle kullanılmayacak durumda. Sadece Halep’te on binlerce konut kullanılamayacak durumda. Ayakta kalan binaların da kapıları-pencereleri dahi zaman içinde sökülüp götürülmüş. Savaş öncesi 300 bin insanın yaşadığı bölgelerde hiçbir hayat belirtisi yok. Altyapı neredeyse yok. Çocuklar nitelikli bir eğitimden uzak. İnsanların yaşamlarını sürdürebileceği iş olanakları çok kısıtlı. Ülkede güvenlikle alakalı önemli bir problem yok. Devrilen rejimin subaylarının kaçtığı küçük kırsal bölgeleri saymazsak büyük şehirlerde insanlar güvenlik endişesi yaşamıyorlar. Yeni yönetimin nasıl şekilleneceği bekleniyor. Ama gerçek bir geri dönüşten bahsedeceksek insanların yaşayabileceği fiziki ortamın kurulması gerekiyor. Bu da yıkımın boyutunu göz önünde tutunca hemen olacak bir şey değil. Ancak şartlar sağlanırsa, tahmin ettiğimizden de çok bir nüfus geri dönecek.”

 

Şu anda sınır kapılarından günde ortalama 1.000 kişinin Suriye’ye gittiğini, bu sayının Haziran sonunda okulların kapanmasıyla bir miktar artabileceğini ifade eden Demir, geri dönüşün en önemli etkenlerinden birinin Suriye’de eğitim sisteminin rayına oturmasında saklı olduğunu vurguladı:

 

“Türkiye’deki okullarda okuyan 750 bin kadarı Suriyeli öğrenci var. Aileleriyle birlikte bu sayı 1,5 milyonu aşıyor. Bu insanların geri dönebilmeleri için önce eğitim görecekleri fiziki ortamları kurmak, sonra eğitimcileri geri getirtmek gerekiyor. Dolayısıyla kapsamlı bir proje gerekiyor. Suriye’de 13 yıldır eğitim ve öğretimden uzak bir nesil yetişti. Eğitim sistemine işlerlik kazandırılması geri dönüşün yolunu daha da açacaktır.”

 

Milyarlarca Dolara İhtiyaç Var

 

Suriye’nin yıkılan şehirlerinin imarı için milyarlarca doları bulan bir kaynağa ihtiyaç olduğunu belirten Demir, uluslararası kurumların şehirleri tekrar ayağa kaldıracak kaynağı sağlaması ve bir işgücünün konumlanması gerektiğini ifade etti: “Şehirleri tekrar ayağa kaldırabilmek de bir süreç işi. ‘Sabırlı olunması gerektiğini’ söylerken bunu kastediyorum. Şu anda milyonlarca insanın geri dönebileceği bir evi yok. Dönseler bile çoğu evini baştan yapabilecek maddi güce sahip değil.”

 

Suriye’de YPG’nin kontrolünde olan bölgelerin durumunun da nüfusun bir bölümünün geri dönüp dönmeyeceğiyle ilişkili olduğunu söyleyen Demir, Rakka, Deyrizor, Kamışlı, Haseke gibi kentlerden kaçarak Türkiye’ye gelen bir nüfusun da olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı: “YPG idaresi altında yaşamak istemeyen kitleyi başka şehirlere yönlendirmeye çalışmanın anlamlı olup olmayacağı değerlendirilmeli. O bölgeden kaçan Suriyelilerin geri dönüş planını, bu şehirlerin siyasi durumu şekillendirecek.”

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.