Eski Pakistan Siyasetine Sıkışan ‘Yeni Pakistan’ Hayali

İktidar veya muhalefet kanadından mevcut dengeleri değiştirecek çok radikal bir adım atılmazsa Pakistan’da hükümetin güven oylamasında düşmesinden sonra 90 gün içerisinde genel seçimlere gidilmesi en büyük olasılık. Seçim durumunda ise mevcut ittifakların hızla bozulup, yeni ittifakların kurulması neredeyse kesin gibi. Daha da kesin olan ise Pakistan’ın devasa ölçekteki yapısal sorunlarının daha uzun müddet devam edecek olması.

Eski Pakistan Siyasetine Sıkışan ‘Yeni Pakistan’ Hayali

Pakistan’da 2018 yılında ‘Yeni Pakistan’ sloganıyla iktidar olan Pakistan Adalet Hareketi (PTI) hükümeti ve Başbakan İmran Han iktidarı kaybetmek üzere. Pakistan Halk Partisi (PPP), Pakistan Müslüman Ligi-Navaz (PML-N) ve İslam Uleması Cemiyeti-Fazlurrahman’dan (JUI-F) oluşan ‘Pakistan Demokrasi Hareketi’ (PDM) ittifakının geçtiğimiz ay içerisinde başlattığı, hükümete karşı güven oylaması sürecinde muhalefetin Meclis’te gerekli oy miktarını sağladığı kritik noktaya ulaşıldı. Hükümetin 3 Nisan’da yapılması planlanan oylamada güvenoyu alamaması ve yeni bir genel seçim sürecinin başlaması hayli olası gözüküyor.

 

İmran Han’ın İktidar Karnesi

 

İmran Han, Pakistan’da Butto’lar, Chaudhry’ler ve Şerif’lerle bilinen hanedan siyasetini sona erdirmek, siyasal kültüre yerleşmiş yolsuzlukla mücadele etmek, Medine-vari bir İslami refah toplumu yaratmak ve daha bağımsız bir dış politika izlemek gündemiyle iktidara geldi. Hükümet bu alanlarda bazı adımlar atmaya çalıştıysa da, pandemi, bürokratik direnç ve atalet ve ülkenin diğer yapısal kusurları iktidara engel oldu. Örneğin, PML-N lideri ve eski Başbakan Navaz Şerif yolsuzluk suçlamasıyla hapse atıldıktan sonra sağlık sorunları yaşadığı iddiasıyla tedavi amaçlı olarak Londra’ya gitmesine izin verildi. Eski Cumhurbaşkanı ve PPP Eş Başkanı Asıf Ali Zerdari, yine benzer bir suçtan hapse atıldıktan bir süre sonra kefaletle serbest bırakıldı. İmran Han’ın henüz iktidara gelmeden önce, Pakistan’da terör ve suç şebekesi kurmakla suçladığı MQM (Birleşik Ulusal Hareket) lideri, uzun yıllardır Londra’da yaşayan Altaf Hüseyin, Londra’da gözaltına alındıktan sonra suçsuz bulundu ve serbest bırakıldı. Dolayısıyla, İmran Han’ın görevde kaldığı yaklaşık dört sene boyunca sivil ve askeri hayatta meydana gelen yolsuzluklarla yeterince mücadele edebildiğini veya yolsuzluklarla edinilmiş paraların ülkeye geri getirebildiğini söylemek zor.

 

İmran Han, Peygamber dönemi Medine’sine atıfla, Pakistan’ı ‘İslami refah devleti’ yapma sözü vermişti. Ancak pandemi, hükümeti ekonomik açıdan zora sokan başlıca faktör oldu. Pandemiyle birlikte Körfez ülkelerinde çalışan Pakistanlı işçilerden gelen döviz akışında sorunlar yaşandı; Körfez’e işçi akışının önemli bir süre durmasıyla birlikte ülkede ek işsizlik ortaya çıktı. Pandemide gevşeme döneminde ise küresel enflasyon Pakistan rupisinde kasıtlı değer kaybı ile birleşince Pakistan ekonomisi derinden sarsıldı. İktidara gelmeden önce ülkenin IMF’ye olan bağımlılığını sona erdireceğini söyleyen İmran Han, bu durumda IMF’ye başvurmak durumunda kaldı. Hükümet, Suudi Arabistan’dan daha önce alınan kredilerin geri ödemesinde sorun yaşayınca, Çin’den borç aldı. Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) çerçevesinde yapılan yatırımlarda yaşanan gecikmeler her iki tarafta da huzursuzluk yaratırken, hayata geçen yatırımların faydaları henüz halka yansımadı.

 

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ve Taliban iktidarı Pakistan’da bir öfori ve İmran Han hükümetine yönelik kredi yaratsa da, Taliban ile Pakistan ilişkisindeki sorunlar, yeni Afgan mülteciler, başta Belucistan olmak üzere artışa geçen terör saldırıları ve Taliban’ın dış devletler tarafından tanınmaması Afganistan’ın bir sorun alanı olarak kalmasına neden oldu. Bu dönemde başta Peştunlardan gelen, Pakistan güvenlik kuvvetlerinin geçmiş yıllarda terörle mücadele ederken Peştunlara yönelik eylemlerine dair suçlamalar, Peştunların bu endişe etrafında örgütlenmeleri ve Belucistan’da yaşayan Hazaraların maruz kaldıkları terör saldırıları karşısında devlet tarafından korunmadıkları yönünde suçlamaları ve bu uğurda sivil örgütlenmeleri, aşırılık yanlılarının İmran Han hükümetine karşı dönem dönem sokakları hareketlendirmeleri de hükümeti düzen ve hukuku sağlama noktasında ciddi sıkıntıya soktu. İmran Han, dış politikada bağımsız hareket etmek istediyse de birçok yerde elinde olmayan güce dayanarak yanlış adımlar attı. Suudi Arabistan’ın baskısıyla İran, Türkiye, Katar ve Malezya’nın Kuala Lumpur Zirvesi’ne katılmadı; ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrası Rusya ile ilişkileri geliştirmek isterken bu ülkeye yaptığı ziyaretin zamanlamasını Rusya’nın Ukrayna işgalinin ilk günlerine denk getirdi.

 

Hükümet ile ordu arasındaki ilişkiler de zaman içerisinde yara aldı. Aslında İmran Han, 2018 seçimlerini ordunun desteğiyle kazandığı iddia edildikten sonra, orduyu yönetim süreç (örneğin CPEC Mercii) ve karar alma mekanizmalarına dahil ettiği (başta Milli Güvenlik Konseyi ve yeni oluşturulan ‘Ulusal Kalkınma Konseyi’) bir hibrit rejim yarattı. 2019’da yasal görev süresi sona eren Genelkurmay Başkanı Bacva’nın görev süresini 2022 Kasım ayına kadar uzattı. Pakistan’ın Hindistan takıntılı bir jeopolitik yaklaşımdan jeo-ekonomik yaklaşıma geçiş yapmasına nezaret etti. Ancak Afganistan’da Taliban’ın iktidarı devralma sürecini iyi yönettiğini düşündüğü istihbarat teşkilatı (ISI) Başkanı Faiz Hamid’in, ordu tarafından görevinin sona erdirilip ordu içerisinde başka bir göreve atanmasına, İmran Han uzun süre direndi. Haftalar süren inatlaşmayı ordu kazandı.

 

Çıkar İttifakları

 

Pakistan’ın siyasi tarihinde muhalefetin, bir partinin fazla güçlendiğini hissettiği durumlarda, bir araya gelme, ittifak kurma ve iktidara meydan okuma geçmişi var. Bu bakımdan birbirlerinden çok farklı olan ve geçmişte birbirlerini düşman görmüş PPP, PML-N ve JUI-F’nin PTI hükümetinin dördüncü yılında iktidara karşı bir araya gelmeleri sürpriz değil.

 

Geçmişte Pakistan Halk Partisi’ne karşı 1977 darbesine giden süreçte Pakistan Ulusal İttifakı’nda (Pakistan National Alliance, PNA) ideoloji, otonomi, merkezi devlet, etnik aidiyetler, dış politika bakımından birbirlerinden çok farklı irili ufaklı siyasi parti bir araya gelmişti. 1977 darbesinde iktidardan indirilen PPP ve diğer irili ufaklı 10 parti ise 1981 yılında Demokrasinin Restorasyonu Hareketi’ni (Movement for the Restoration of Democracy) oluşturdular. 1990’lı yıllarda siyasal sistem çok daha parçalı bir yapıya sahipti; hiçbir parti tek başına güçlü bir pozisyon elde ederek diğer partileri tamamen görmezden gelip yok etmeye yönelik bir politika izlememişti. 2008-2009 yıllarında bu kez siyasi partiler, 1999 askeri darbesinden sonra siyasete hükmeden Pervez Müşerref ve küçük siyasi müttefiklerine karşı demokrasiye dönüş için bir araya geldiler.

 

Sistemin tek bir partinin güçlenmesine izin vermeyen bir başka niteliği de ülkenin çok parçalı etnik ve bölgesel aidiyet (Beluç, Peştun, Sindi, Muhajir vs.) yapısından ötürü çok sayıda küçük partinin olması ve bu partilerin koalisyon yapıp koalisyon yıkmaya izin veren kilit sayıda vekil çıkarabilmeleri. Siyasi partiler, program ve ideoloji bakımından birbirlerinden çok farklı olsalar da, parti sadakati oldukça sınırlı; parti mensupları, diğer partilerin seçim kazanma şansları ve seçim sonuçlarına göre çok rahat bir şekilde partilerini değiştirebiliyorlar. 1985 yılında Ziya-ül Hak döneminde ‘Siyasi Partiler Yasası’, Meclis üyelerinin parti değiştirmelerini yasaklamış olsa da, 1980’lerin sonundan bu yana hem Eyalet Meclis vekilleri hem de Federal Meclis vekilleri para ve gelecek hükümetlerde makam karşılığı oylarını satabiliyorlar. Bugün de Meclis’te kırılgan bir çoğunluğa sahip olan PTI iktidarı, küçük koalisyon ortaklarının insafına kalmış oldu. İktidar, muhalefet ittifakının da ikna etmeye çalıştığı küçük koalisyon ortaklarından MQM-P’ye muhalefete katılmasın diye bir bakanlık önerdi, sonra ne isterlerse vermeye hazır olduklarını da söyledi ama yine de ikna edemedi.

 

Güven Oylamasına Giden Süreç

 

İmran Han muhalefetin güven oylaması planını ilk başlarda çok önemsememiş göründü. Ardından Mart ayı ortalarında iktidar partisinden önemli sayıda milletvekilinin partiye muhalefet ettiği ve güvenoyu yoklaması yapılırsa, partiye karşı oy vermeye hazır oldukları ortaya çıkınca, Başbakan İmran Han durumun öneminin farkına vardı. Bunun Pakistan siyasi tarihinde daha önce görülen, vekillerin para karşılığı partilerini değiştirmesi anlamına geldiğini, dış güçlerin kendi hükümetine karşı bir oyunu olduğunu, partiden ayrılmak isteyen vekillerin pişman olacaklarını, halk içine çıkamayacaklarını söyledi. Hemen ardından Anayasa Mahkemesi’nin, Anayasa’da partilerin milletvekillerinin ‘güvenoyu yoklamaları’, ‘gelir kanunları’ ve ‘Anayasa değişikliği’ gibi gündem maddelerinde parti direktiflerinin dışına çıkamayacaklarını ve çıkmaları durumunda hangi yaptırımlara uğrayacaklarını belirten 63’üncü maddesini yeniden yorumlamasını talep etti. Muhalif milletvekillerinin parti direktiflerine aykırı oy kullanacakları söylentisinin bu vekillerin partiden atılması ve oy kullanmalarının engellenmesi için yeterli neden oluşturduğunu savundu. Ancak iktidar, Yüksek Mahkeme’den hızlı bir sonuç alamayınca, aksine, bazı Yüksek Mahkeme yargıçları, iktidarın arzu ettiği yoruma katılmadıkları yönünde ön görüş bildirince, bu defa güven oylaması talebinin Meclis tarafından değerlendirilme sürecini geciktirme politikası izledi.

 

İktidara mensup Meclis Başkanı, Anayasa’nın güven oylaması talebinin iletilmesi ve ilgili sürecin işletilmesine dair maddelerini de göz ardı ederek, önce Meclis binasında toplanacak İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları toplantısını, ardından Meclis’in toplanabileceği Senato binası gibi alternatif yerlerin de tadilatta olduğunu söyleyerek, Meclis’in toplanmasını geciktirdi. Hem İmran Han hem de muhalefet ittifakı 27 Mart’ta başkentte düzenledikleri mitinglerle güç gösterisinde bulundular. Başbakan İmran Han, süreç boyunca hem orduyu hem de Anayasa Mahkemesi’ni kendi yanında pozisyon almaya itmeye çalıştı. Ordunun nötr kalmayı tercih etmesini açıkça eleştirdi; ‘doğru ve haklı’ ile ‘yanlış ve haksız’ çarpıştığında hiçbir kurumun nötr kalma hakkının olmadığını söyledi. 27 Mart’ta düzenlediği mitingde ise bu kez, bazı Anayasa Mahkemesi üyelerinin PML-N yanlısı olduklarını ima etti. Daha sonra kelimelerinin yanlış anlaşıldığını, Mahkeme üyelerinden bazılarının geçmişteki bir olayda Navaz Şerif’in tarafını tuttuklarını kastettiğini belirtmek durumunda kaldı. Başbakan 27 Mart’taki mitinginde, büyük bir dış gücün İmran Han’dan rahatsızlığını ve o görevde olduğu sürece Pakistan-ABD ilişkilerinin düzelmesinin mümkün olmadığını belirten bir mektubun ellerine geçtiğini iddia etti. Başbakan son olarak, PTI içerisindeki, daha önce partinin liderliğini de yapmış olan milyarder iş insanı Cihangir Tarin grubunun temel taleplerinden birisi olan, kendisinin daha önce daha az tanınmış ama daha temiz olduğuna inandığı için Pakistan’ın en büyük eyaleti Pencab Başbakanı olarak atadığı Osman Buzdar’ın istifasını istedi. Buzdar’ın yerine ise yine iktidar ortaklarından PML-Q’ya mensup ve mevcut Pencab Eyalet Meclis Sözcüsü Pervez Chaudhry Elahi’yi başbakan adayı olarak gösterdi.

 

Ancak iktidar koalisyon ortaklarından, Meclis’te yedi sandalyesi olan MQM-P, 30 Mart’ta hükümetten desteğini çektiğini ve güven oylamasında hükümete karşı oy kullanacağını açıklayınca, hükümetin güvenoyu almak için gerekli oy oranını yitirdiği netleşti. Bunun üzerine Genelkurmay Başkanı Bajwa ile ISI Başkanı, Başbakan İmran Han ile iki kez görüştü. 31 Mart Perşembe günü itibarıyla da Meclis’te güvenoyu görüşmeleri başladı ve 3 Nisan günü oylamanın yapılması bekleniyor.

 

Ufuktaki Genel Seçim

 

Başbakan İmran Han, Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada istifa seçeneğini kesin bir dille reddetti. Her ne kadar medyada dillendirilen bir onurlu çıkış yoluna göre, muhalefetin güvenoyu yoklamasından vazgeçmesi karşılığında başbakanın cumhurbaşkanına Meclis’i feshetmesi tavsiyesinde bulunması mümkünse de, şimdilik bu yol tercih edilmeyecek gibi duruyor. İmran Han, oylamanın yapılmasını ve kimlerin oylarını sattığının halk tarafından görülmesini istiyor. Anayasa’nın 58’inci maddesine göre başbakan, muhalefet güvenoyu yoklamasından vazgeçmeden önce cumhurbaşkanına Meclis’i feshetme tavsiyesinde bulunamaz. 3 Nisan’da güven oylamasında hükümet düşer ve Meclis’in basit çoğunluğunun (172 sandalye) oyunu alabilecek bir Meclis üyesi de çıkmazsa, o zaman Cumhurbaşkanı kendi isteğiyle Meclis’i fesheder. Her iki durumda da (güvenoyu yoklamasında hükümetin düşmesi ve Meclis’in feshi; güvenoyu yoklaması talebinin geri çekilmesi ve başbakanın isteğiyle cumhurbaşkanının Meclis’i feshi), Anayasa’nın 224’üncü maddesine göre cumhurbaşkanı seçimlere kadar geçici hükümet atamak durumundadır; geçici hükümetin kabine üyeleri ilk seçimde herhangi bir partiden aday olamazlar.

 

Muhalefetin kendi arasından bir başbakan adayı çıkarması ve güvenoyu alarak yeni bir kabine kurması mümkünse de, mevcut koşullarda, yeni bir hükümetin 2023 yılındaki seçimlere dek bu şekilde devam etmesi oldukça zor. İktidar veya muhalefet kanadından mevcut dengeleri değiştirecek çok radikal bir adım atılmazsa Pakistan’da hükümetin güven oylamasında düşmesinden sonra 90 gün içerisinde genel seçimlere gidilmesi en büyük olasılık. Seçim durumunda ise mevcut ittifakların hızla bozulup, yeni ittifakların kurulması neredeyse kesin gibi. Daha da kesin olan ise Pakistan’ın devasa ölçekteki yapısal sorunlarının daha uzun müddet devam edecek olması.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.