Facebook’un Libra Projesinin Olası Riskleri

Facebook’un öncülüğünde başlatılan son derece iddialı bir kripto para birimi projesi olan “Libra”nın uluslararası hukuk açısından ortaya çıkarma potansiyeline sahip olduğu sorunların kesin bir listesini önermek fazla iddialı olacaktır. Ancak şu an için temel olarak üç alanda sorunların doğması oldukça olası gözükmektedir.

Facebook’un Libra Projesinin Olası Riskleri

COVID-19 salgınının hayatımızı kuşattığı ve siyasetten ekonomiye, spordan sanata kadar hemen her alana ilişkin gündemi şekillendirdiği günlerden geçiyoruz. Sürekli bir şekilde bu salgının, tarihteki emsalleri gibi, dünya düzenini ne denli derinden değiştireceğine dair yeni analizler önümüze düşüyor. Bu analizlerin birçoğunda odaklanılan husus, küresel çapta yaşanan evde kalma deneyimiyle birlikte hayatımızın birçok alanında yaşanan dijitalleşmenin büyük bir ivme kazanacağı yönünde.

 

Kimi zaman ucu büyük komplo teorilerine kadar uzanan bu tespitin büyük bir gerçeklik payı taşıdığı yadsınamaz. Son yıllarda zaten hızla büyüyen internetten alışveriş fenomeni artık yol üstünde dükkânlara uğrayarak almayı alışkanlık hâline getirdiğimiz en basit ve temel ürünlere kadar genişliyor, birçok sektörde daha önce emsali görülmemiş ölçekte bir uzaktan çalışma deneyimi test ediliyor, henüz dijital ortama aktarılamamış olan idarî hizmetler hızlı bir şekilde internet ortamına uyarlanıyor. Daha nice örneği sıralamak mümkün.

 

Fiziksel dünyanın dijital dünyaya hızlı bir şekilde göç etmesiyle birlikte sıkça gündeme gelmeye başlayan konu başlıkları arasında “kripto para birimleri” de yer alıyor. Zira kripto para birimlerinin, mevcut salgından sonra kendimizi içerisinde bulacağımızın tahayyül edildiği yeni düzende ortaya çıkacak birçok kritik sorunun çözümü veya tam tersine katalizörü olma ihtimali söz konusu. İşte bu olgu, Facebook’un öncülüğünde başlatılan son derece iddialı bir kripto para birimi projesi olan “Libra” hakkında, COVID-19 salgını baş göstermeden önce uzun bir süredir kaleme almayı plânladığım bu yazıyı yazmak konusunda teşvik edici oldu. Zira Libra’nın henüz ilk duyurulduğu dönemde yapılan tartışmalar çerçevesinde bu projeyi, uluslararası düzende devletdışı aktörlerin büyüyen etkisinin yeni bir vehçesi olarak ve geleneksel devlet egemenliği anlayışıyla çatışan yönleri bakımından değerlendirmiştik. Ancak Libra Projesi’nin uluslararası hukuk açısından üzerinde düşünülmesi gereken bazı somut yönlerine de temas etmek gerekiyor.

 

Tapınak Şövalyeleri’nden Libra’ya

 

Genelde kripto para birimlerinin, özelde Libra’nın potansiyel önemini açıklamak için The Blockchain and the New Architecture of Trust kitabının yazarı Kevin Werbach’ın kullandığı örneği hatırlatmakta fayda var: Haçlı Seferleri’ne çıkan Haçlı birlikleri için paralarını uzak coğrafyalarda kullanmanın kolay bir yolu yoktu. Zira yerel madeni paraları bulundukları coğrafyanın dışında hiçbir değer taşımayabiliyordu. Başka coğrafyalarda geçer akçe konumundaki altını ise yüklü miktarlarda taşımak hem ağırlığı hem de emniyet kaygıları sebebiyle imkânsızdı. Pek tabiî, ellerinde “EFT veya havale” gibi bir olanak da bulunmuyordu. Ancak o dönem Kudüs’te yerleşik olan Tapınak Şövalyeleri isimli bir tarikat bu soruna yönelik bir çözüm geliştirdi. Fransa ve İngiltere’de oluşturulan ve belli şekli şartlara uygun emre yazılı senetlerin Levant bölgesinde bozdurulup paraya çevrilebileceği bir uluslararası ödeme altyapısı kurdu. O dönemde ortaya çıkan sınır aşan ölçekte bir ihtiyaç, sınır aşan ölçekte bir çözüm doğurmuş oldu.

 

Günümüzde de uluslararası para aktarımı çerçevesinde başka türlü sınır aşan ihtiyaçlar belirgin hâle gelmiş durumda. Finans ekonomisinin ve kurumlarının küresel ekonomik sistemi kontrol ettiği bir düzen tesis edilmiş olmasına rağmen, dünyanın farklı köşelerindeki yüz milyonlarca insanın hâlâ bankacılık sistemine erişiminin olmaması ciddi bir boşluğa sebep olmakta. Bankacılık sistemine dahil olanlar ise uluslararası para aktarımının ya ciddi maliyetlerinden ya da kimi zaman aşması çok güç hâle gelen prosedürlerinden ötürü büyük sıkıntılar çekiyor.

 

Bu noktada Facebook’u Tapınak Şövalyeleri’nin, Libra’yı ise yukarıda belirtilen emre yazılı senet sisteminin varisleri gibi düşünmek mümkün. Libra Projesi ilk etapta Libra Association isimli, birçok paydaşın bünyesinde yer aldığı bir özel hukuk tüzel kişisinin kurulmasıyla fiiliyata geçiyor. Bu birliğin amacı, aynı Bitcoin ve daha birçok altcoin gibi, blok zinciri (blockchain) teknolojisini esas alan bir kripto para birimini oluşturmak ve kriptografi ile korunan bu dijital parayı uluslararası alanda tedavüle sokmak.

 

Libra’yı son derece iddialı ve yüksek potansiyelli kılan bazı yönleri aynı zamanda onu en büyük muadili olan Bitcoin’den ayırıyor. Öncelikle, Bitcoin’in geleneksel para sisteminde olduğu gibi bir rezervi mevcut değil. Tamamen kamuoyunun bu para birimini işlevsel görüp yaygın olarak kullanmasına dayalı bir güven inşası ihtimaline dayanıyor, bu sebeple de oldukça kırılgan ve dalgalı bir kura sahip. Ancak Libra’nın bir rezervinin oluşturulması öngörülüyor. Buna göre, Libya Association’in paydaşları (çoğunlukla kuvvetli çok uluslu şirketler) Amerikan doları, Euro ve Japon Yeni gibi çevrilebilir para birimlerinde oluşan bir rezerv oluşturacaklar. Yani, kullanıcıları Libra’ya toplu olarak güvenlerini yitirdikleri zaman Libra değersizleşmeyecek ve rezervdeki kaynaklar karşılığında bozdurulabilecek.

 

Dolayısıyla, geleneksel para sistemindeki temel güvenceye sahip olacak. İkinci bir husus ise Libra’nın, sahip olduğu sosyal medya ve haberleşme uygulamaları sayesinde hâlihazırda 3 milyar insana ulaşma imkânı olan Facebook’un altyapısını kullanacak olması. Teknik olarak, kullanıcıların Facebook ve şirkete bağlı diğer dijital platformlarda birbirine mesaj yollarcasına bir kolaylıkta para aktarması mümkün olabilecek. Bitcoin’in elinde böyle bir imkân olmadığı gibi, kripto para cüzdanlarına erişim her ülkede çok farklı kısıtlamalara tâbî durumda.

 

Elbette Libra’nın yaratmayı plânladığı farkların bir bedeli var. Bitcoin merkeziyetçilikten tamamen uzak, yani herhangi bir hükümete veya özel otoriteye bağlı olmayan sistemiyle tam bir bağımsızlık sunuyor. Bu da herhangi bir denetimden ve para aktarımına ilişkin ek masraflardan azade olmayı güvence altına alan zemin sağlıyor. Hatta ünlü uluslararası hukukçu Eric Posner’a göre, Bitcoin vb. kripto para birimleri, devletlerin tekelini ortadan kaldıran bir hamle olarak görülmeli. Libra ise geleneksel para sistemine göre çok daha esnek bir model öngörüp merkeziyetçiliği azaltacak şekilde bir teknolojik altyapı tasarlamayı vaad etse de, en nihayetinde kendi statükosuna sahip olacak bir proje. Sadece statüko kamusal otoriteden özel bir otoriteye geçmiş olacak. Fakat böyle bir durumun, geleneksel para sistemindeki tıkanıklıklara kayda değer çözümler getiren, ancak Bitcoin benzeri para birimlerinin kırılgan yönlerini de bertaraf eden iyi bir orta yol teşkil etmesi de mümkün.

 

Libra ve Uluslararası Hukuk

 

Libra’nın uluslararası hukuk açısından ortaya çıkarma potansiyeline sahip olduğu sorunların kesin bir listesini önermek fazla iddialı olacaktır. Ancak şu an için temel olarak üç alanda sorunların doğması oldukça olası gözükmektedir. Bunlar; kullanıcıların verilerinin güvenliği, uluslararası ekonomi hukukunun yerleşik kurumları ve uluslararası yaptırımlardır.

 

Libra Projesi uygulama aşamasına gelmeden önce kullanıcı verilerinin güvenliği noktasında ne tür somut sorunların ortaya çıkacağını kestirmek zor. Şurası kesin ki, nasıl hâlihazırda internet ödemelerinde kredi kartı vb. hassas bilgiler gerekiyor ve insanlar bu tip bilgileri korumak için tasarlanan ve arada yaşanan tüm ciddi sorunlara rağmen genel olarak güvenilir görülen sistemlere dayanarak bu bilgilerini paylaşıyorlarsa, Libra’da da benzer bir bilgi paylaşımının yapılması kaçınılmaz olacaktır. Sorun ise Facebook’un özellikle “Cambridge Analytica” skandalıyla birlikte ayyuka çıkan, kullanıcılarının verilerini güvence altında tutma noktasında son derece olumsuz karneye sahip olması. Böylesi kötü bir nama sahip olan Facebook’un bu tip kullanıcı bilgilerinin yüksek seviyede korunması noktasında ne denli güven verebileceği bir soru işareti. Ayrıca, Libra Associaton’ın en nihayetinde kâr amacı güden özel şirketlerin kontrolünde olması gerçeği karşısında, bu paydaşların milyonlarca kullanıcının verilerine erişim yetkisinin sağlıklı mekanizmalarla sınırlanıp sınırlanamayacağı sorusu da akla gelmekte. Nitekim ünlü ekonomist Joseph Stiglitz, “Sadece ahmaklar Facebook’un Libra’sına güvenir” diyerek söz konusu güvensizliği açık bir şekilde ifade ediyor.

 

Yazının başında atıfta bulunduğumuz bir diğer mesele, Libra’nın hükümetlerin merkez bankalarına rakip olup olamayacağıdır. Libra’nın merkez bankalarına meydan okuduğu bir durumda, az veya çok aynı ilkeler çerçevesinde şekillenmiş ulusal merkez bankalarından oluşan bir ağ temelinde inşa edilmiş uluslararası para sisteminin tüm dinamikleri değişecektir. Özellikle de Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) İkinci Dünya Savaşı sonrası gitgide büyüyen ve mevcut sistemde merkezi hâle gelmiş rolü uzun vadede sarsıntıya uğrayabilecektir. Bu da uluslararası para sistemine ilişkin birçok alanda domino etkisi yaratacaktır.

 

Nitekim IMFcoin Projesi’ni de bu bakımdan bir sahnede kalma ve yaşanan gelişmelere ayak uydurma projesi olarak okuyabiliriz. Elbette bu tip radikal senaryoların ortaya çıkıp çıkmaması birçok değişkene bağlı olacak. Bu değişkenler arasında en önemlilerden biri, Libra ile merkez bankaları arasında kurulacak ilişkinin biçimidir. Arkasına en güçlü çok uluslu şirketlerden bazılarını alan Libra’nın fiili gücü küçümsenemeyecek ölçüdeyse de, en nihayetinde devletlerin bu tip bir özel otoriteye karşı ortak bir politika geliştirmesi durumunda Libra kamu otoritelerinin düzenlemelerine karşı tavizler vermekten kaçamayacaktır. Özellikle de günümüzde etkili olan, ulus devlet mekanizmalarını yeniden güçlendirmeyi hedefleyen ve kimi zaman içe kapanmacı eğilimlerin kamu otoritelerinin elini daha fazla güçlendireceği varsayılırsa, böyle bir politikanın geliştirilmesi ciddi bir olasılık.

 

Ancak madalyonun öbür yüzünde ABD-Çin rekabeti başta olmak üzere küresel ekonomik güç konumundaki devletler arasında kızışan rekabet yer alıyor. Çin’in makrostratejik bir öncelik olarak ABD’nin hegemon olduğu mevcut uluslararası ekonomik kurumların altını oyabilecek girişimleri desteklemeye karar verdiği bir senaryoda, Libra tarzı bir sistem Çin’in uzun vadeli çıkarlarına uygun olabilir ve bu da devletlerin Libra vb. girişimler karşısında ortak politika izleyecek bir blok oluşturmasını engelleyebilir. Her ne kadar Libra’nın kompozisyonunu oluşturan şirketler sebebiyle böyle bir denklem çok olası durmasa da, Çin’in ve ona katılabilecek kimi devletlerin Libra modelini ortaya koyan alternatif projeleri desteklemesi de söz konusu olabilir.

 

Libra’nın uluslararası hukuk açısından en yakın tehlike yarattığı alan ise uluslararası yaptırımlar gibi gözükmektedir. Uluslararası para ve yatırım sisteminin mevcut kurumsal altyapısı para aklama, terörizmin finansmanı ve vergi kaçırma gibi birçok suçun önünü kesecek hukuki denetim mekanizmalarına tâbî. Özellikle finans kuruluşları son derece gelişmiş prosedürler uygulamak mecburiyetinde olup uluslararası bir yaptırım kararı alındığı zaman bunun uygulamasını büyük ölçüde başarıyla yapabilecek teknik kapasiteye sahip durumdalar. Ancak Libra’nın bu denetimleri nasıl uygulayacağı büyük bir soru işareti. Hatta Libra gibi bir projenin özünde yatan amaçlardan biri zaten mevcut zahmetli proedürleri, yani denetim mekanizmalarını aşmak olduğu için projenin şimdiki kadar etkili denetim mekanizmaları kurması kendisiyle çelişmesi anlamına gelebilir. Ancak böyle bir denetimin sağlanamaması durumunda da devletlerin kendi ulusal güvenliklerini sağlamak gerekçesiyle Libra’yı hedef tahtasına koyması kaçınılmaz olacaktır.

 

Uluslararası yaptırımları tek taraflı kullanmak konusunda en cömert ve sırf dolar transferi sistemi üzerindeki hâkimiyeti sayesinde karşı olduğu rejimlerden silahlı örgütlere ve uyuşturucu baronlarına kadar çok geniş yelpazedeki devlet ve devletdışı aktörlerine karşı yaptırımların etkili bir şekilde uygulanmasını sağlayan devletin ABD olduğu düşünülünce, yaptırımların etkili bir şekilde uygulanması meselesinin Libra’nın önündeki önemli açmazlardan birini teşkil ettiği görülebilmektedir. Libra ya merkeziyetçi olmayan ve uluslararası para aktarımını kayda değer ölçüde kolaylaştırıp sınır aşan hukuki denetim mekanizmalarının etkisini düşürmeye göze alacak ya da biraz daha geliştirilmiş bir Western Union olmanın ötesine geçemeyecektir.

 

Facebook’un kurucuları arasında yer alan Mark Zuckerberg’in yıllar önce bir mülakatta ortaya koyduğu, “Facebook birçok açıdan geleneksel bir şirketten ziyade bir hükümet gibi” iddiası, Libra Projesi ile birlikte gerçek olmaya bir adım daha yaklaşıyor. Ancak bu adımların böyle bir sona erişebilmesi için çok ciddi engeller var. Aşılması gereken hukuki açmazlar da bunların başında geliyor. Daha önce New York Times’ta yer alan bir yazıda belirtildiği gibi, belki de “kendi para birimini kurmak isteyen bir şirket, olması gerekenden fazla büyümüş bir şirkettir.

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.