Fesih ve Fırsat: PKK’sız Ortadoğu’da Yön Arayışı
PKK’nın, örgütün feshedildiğini ve silahlı mücadeleyi sona erdirdiğini açıklaması, Türkiye kadar bölge ülkelerinin de gündeminde. PKK’nın Türkiye, İran ve Suriye dışında varlık gösterdiği Irak ise örgütün temel konuşlanma alanı olması hasebiyle spotların doğal olarak yoğunlaştığı yer.

Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 5-7 Mayıs’ta kongresini toplayan PKK’nın, örgütün feshedildiğini ve silahlı mücadeleyi sona erdirdiğini açıklaması, Türkiye kadar bölge ülkelerinin de gündeminde. PKK’nın Türkiye, İran ve Suriye dışında varlık gösterdiği Irak ise örgütün temel konuşlanma alanı olması hasebiyle spotların doğal olarak yoğunlaştığı yer.
Türkiye-Irak ilişkilerinde en büyük sorunsallardan biri olan PKK dosyası için çözüm ufukta belirirken, örgütün 1990’lardan bu yana Irak’ın kuzeyinde kullandığı ana karargâhı Kandil’in ve PKK’lıların geleceği tartışmaların merkezinde yer alıyor. Ancak yıllardır Ankara-Erbil-Bağdat hattındaki sorunlu dosyalardan birinin kapanacak olması, ilişkilerde yeni sayfa aralayacak.
Ankara-Bağdat Arasında PKK Karşıtı Yakınlaşmadan Fesih Kararına
PKK’nın fesih kararının, Türkiye’deki demokratik süreçlerin yanı sıra Irak, Suriye ve İran’ın jeopolitiğini dönüştürücü etkileri de olabilir. Ekim 2023’te İsrail’in Gazze’ye saldırılarıyla başlayan jeopolitik kırılma, domino etkisiyle Suriye’de güç değişimi sağlarken, İran’ın bölgedeki vekil güçlerini etkisizleştirdi. Ankara, bu jeopolitik kırılmayı faydaya çevirerek neredeyse 40 yıldır mücadele ettiği PKK ile müzakere zemini yakaladı. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Öcalan PKK’yı feshedip gelip parlamentoda konuşsun” çıkışıyla hızlanan süreç, Irak ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimini (IKBY) artık daha yakından ilgilendiriyor.
Irak hükümeti geleneksel olarak Türkiye’ye saldırılar düzenleyen PKK’nın faaliyetlerini kendi meselesi olarak görmekten kaçınarak örgütün Erbil ile Ankara’nın sorunu olduğunu öne sürüyordu. Ankara, ciddi rahatsızlık duyduğu bu yaklaşım karşısında örgüte yönelik Irak toprakları içerisinde son yıllarda yoğunlaşan operasyonlar düzenleyerek Bağdat’ın ve özellikle İran’a yakın Iraklı milis grupların öfkesini çekiyordu.
Özellikle 2019’dan sonra benimsenen “terörü kaynağında yok etme” doktrini çerçevesinde Irak topraklarında onlarca üssün yanı sıra Süleymaniye ve Sincar’a uzanan hava operasyonları Irak’ta “egemenlik ihlali” olarak yorumlanıyordu. Öyle ki Şii lider Mukteda es-Sadr ve İran’a yakın bazı Haşdi Şaabi liderleri Türk askerî varlığını “işgal” olarak tanımlamıştı.
Neyse ki Türkiye’nin hem Bağdat hükümeti hem de İran yanlısı milis grupların egemen olduğu Haşdi Şaabi ile son dönemde geliştirdiği anlayış birliği Irak’ın PKK konusunda farkındalığını artırdı. Ankara’nın ikili ilişkilerin zarar görmesi pahasına yürüttüğü “inatçı diplomasi” Bağdat’ın geçen yıl örgütü “yasaklı” listesine almasıyla sonuçlandı. Örgütün fesih kararının, Ankara-Bağdat hattında giderek yakınlaşan PKK karşıtı tutumun ardından gelmesi de dikkat çekici.
PKK’nın Feshi, İran’ın Türkiye Karşıtı Elini Zayıflatabilir
Buna rağmen PKK’nın Haşdi Şaabi ile Sincar gibi bölgelerde bağının olması da Ankara ile ilişkilerde çıkmaza yol açıyor. Fesih kararı, bu nedenle Ankara’nın milis grubuyla ilişkilerindeki riskli alanlardan birinin ortadan kalkması söz konusu olabilir. He ne kadar 2020’de Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda imzalanan ancak uygulamaya geçirilemeyen PKK’nın bölgeden çıkarılmasını öngören Sincar mutabakatının hızlandırılmasının gündeme daha güçlü şekilde gelmesi beklense de örgütün burada Haşdi Şaabi şemsiyesi altında ve yerel yapılanmalarıyla varlığını sürdürmeye çalışması olası.
Öte yandan, PKK’nın İran ile taktik ilişkileri de özellikle Ankara-Tahran bölgesel rekabetinin en yoğun yaşandığı alanlardan biri olan Irak’ta yeni dönemde Tahran’ın araçsallaştıracağı angajmanlarını azaltabilir. Silahsızlanma süreci başarılı olursa, İran’ın Irak’taki etkisinden rahatsız olmanın yanı sıra belirli grup ve aktörleri kendisine karşı kullandığını düşünen Türkiye açısından gerilim alanlarından en azından biri azalacak.
İran yanlısı aktörlerin Ankara’ya karşı kullandığı kartın yokluğu, Ankara’nın Bağdat ve IKBY siyasetinin yanı sıra kamuoyunda da elini güçlendirebilir. Özellikle son dönemde Şii liderlerle de güçlü ilişki tesis eden Ankara açısından yürütülecek kamu diplomasisi Irak toplumunda daha kolay karşılık bulacak.
Meselenin güvenlik boyutunun yanı sıra PKK’nın silah bırakma ihtimali 20 milyar dolara erişen ikili ekonomik hacim açısından da iyi haber. PKK’nın geçmişte petrol boru hatlarına saldırıları, örgütün faaliyet alanlarında neden olduğu zararlar son bulacak. Özellikle de örgüt, İran’ın Irak’taki nüfuzuna tehdit olarak algıladığı Kalkınma Yolu projesinin güvenlik risklerinden biri olarak masadaydı. Silah bırakma bu riski ortadan kaldıracağı gibi iki ülkenin ekonomik ilişkilere daha konsantre yaklaşmasına kapı aralar. PKK sorununun olmadığı ikili ilişkilerde diğer sorunlu alanlara daha çok enerji harcanabilir.
Türkiye’nin Irak’taki Askerî Varlığı
Ankara’nın silahsızlanma sürecini garanti edene dek Irak’taki pozisyonundan ödün vermeyeceği düşünülüyor. PKK’nın bölgeden tamamen çekilmesi sonrası Türkiye’nin IKBY’deki askerî üsleri/güçlerinin IŞİD’le mücadele eden koalisyon benzeri bir ittifaka ve İran’a karşı bir denge eylemine dönüşmesi gündeme gelebilir. Ayrıca Ankara ve KDP’nin, PKK’nın bu bölgelerdeki faaliyetlerini farklı bir isim altında sürdürmesi olasılığına karşı bunları uzun bir süre elzem olarak görmesi muhtemel.
Öte yandan, Irak Dışişleri Bakanlığı’nın, PKK’nın fesih kararı ardından uzun zamandır Irak topraklarında “yabancı güçlerin varlığını meşrulaştırmak için kullanılan bahane ve gerekçelerin yeniden değerlendirilmesi” gerektiğine işaret etmesi, Türkiye’nin ülke topraklarındaki varlığından rahatsızlığın işareti. Buna rağmen Bağdat’ın geçmişte de benzer açıklamalar yaptığı, pratikte Ankara’nın eylemlerine güçlü bir karşılık vermediği ancak PKK’nın feshi sonrası bu konuyu ikili ilişkilerde özellikle milis gruplarının baskısıyla masaya yatıracağı değerlendirilebilir.
Bu bakımdan, Irak’ta Şii milis gücü bulunan İran yanlısı milis grubu Asaib Ehlil-Hak lideri Kays Hazali’nin, “Irak’ta şu anda Türk kuvvetlerinin bulunduğu üslerin, federal hükümet tarafından derhal ve ciddi bir şekilde teslim alınması, bu üslerden resmî ve uluslararası teamüllere uygun bir şekilde tamamen çekilmenin ilan edilmesi gereklidir” yönündeki açıklaması dikkate alındığında sürecin uzaması, İran yanlılarının Ankara’ya karşı gerilimi tırmandıracağı bir konu olmaya devam edecek. Milis gruplarının 7 Ekim sonrası ülkedeki ABD üslerine yönelik artan tepkilerini İsrail saldırılarının hedefi olmamak için eyleme dökemediği ancak yaklaşan seçimler öncesi hem bu üsleri hem de Türk üslerini siyasi malzeme olarak kullanacakları tahmin edilebilir.
Buna rağmen Türkiye’nin Irak’taki ılımlı siyaseti, Şii milis gruplarla artan teması ve İran’ı açıktan karşısına almayan tutumu, Irak’ta ABD askerî varlığına gösterilen öfkenin benzerinin Türk üslerine yönelmeyeceğine işaret. Özellikle İran’ın 7 Ekim sonrası azalan bölgesel nüfuzu dikkate alındığında, Tahran’ın Iraklı milis grupları Ankara’ya karşı daha ılımlı bir siyaset izlemeye teşvik etmesi, İsrail saldırıları tehdidi altındaki milis grupları ve İran’ı bölgede daha da yalnızlaştırmamak adına önemli.
Erbil-Süleymaniye-Kamışlı Hattında Değişim
PKK’nın fesih kararı, IKBY’deki bütün aktörler tarafından ciddi destek gördü. Zira örgüt bölgenin egemenlik alanlarında varlık gösteriyor ve bölgenin istikrarına ciddi zarar veren “bozucu” bir aktör. PKK, KDP’nin kontrol ettiği alanlarda yüzlerce köyü işgal ediyor. PKK işgalindeki bölgelerin kurtarılması, bölge halkının günlük yaşamının normale dönmesini sağlayacak ve bölge halkının Türkiye’ye yönelik olumsuz algısını hafifletecek. Yine örgütün KDP’nin etkisinin olduğu Sincar’daki varlığı da rahatsızlık nedeni. Örgütün son dönemde KDP’yi hedef alması, Erbil merkezli partinin Ankara ile birlikte hareket etmesi ve PKK ile Peşmerge arasındaki çatışmalar IKBY’ye maddi, psikolojik ve Kürt liderliği açısından zarar veriyor.
PKK’nın, IKBY’de KDP-KYB ikili statükosunu bozucu bir yanı da var. PKK’nın KYB ile yakınlaşması, KDP’yi rahatsız ettiği gibi Ankara’nın da Süleymaniye merkezli partiye öfkesini pekiştiriyor. Nitekim son yıllarda Ankara, Süleymaniye’de PKK’ya karşı çok sayıda operasyon düzenledi. Bu saldırılarda bazı KYB Peşmergeleri dahi hayatını kaybetti. Ankara, PKK ile ilişkileri nedeniyle iki yıldır Süleymaniye hava sahasını da kapalı tutuyor. PKK konusundaki ayrışmalarına rağmen hem KDP hem KYB’li liderler fesih kararı ve Türkiye’de çözüm sürecine güçlü destek veriyor. Öcalan’ın Şubat ayında örgüte yaptığı fesih çağrısı sonrası KDP lideri Mesut Barzani SDG lideri Mazlum Abdi ile görüşürken, İmralı Heyeti KDP ve KYB’nin ağır toplarıyla bir araya geldi. Ankara da hem PKK’nın silahları bırakması ve muhtemel bir çözüm sürecinde Iraklı Kürt liderlerin rolünü çok önemsiyor.
PKK’nın olmadığı bir resimde IKBY’nin Türkiye’de yaşanacak demokratikleşme sürecinin de etkisiyle “Kürdistani” politikalarında Ankara’nın gözünde daha az tepki çekeceği de değerlendirilebilir. Milliyetçi bir parti olan KDP’nin askerî operasyonlarda Türkiye ile birlikte hareket etmesi, toplumsal boyutta kısmen imajına zarar veren bir faktör. KDP, PKK’nın tasfiyesinde arabuluculuk rolü üstlenerek Ankara ve vatandaşları nezdinde önemini daha da artıracaktır. Ankara’nın 2017’deki KDP öncülüğündeki bağımsızlık referandumuna karşı çıkmasının temel nedenlerinden biri, referandumun Türkiye’deki Kürtler arasında ayrılıkçı duyguları tetiklemesi korkusuydu. Yeni durumda Öcalan’ın çağrısında ayrı devlet ve özerkliğin bile çözüm görülmemesi dikkate alındığında, IKBY’nin muhtemel bağımsızlık girişiminde Ankara’nın nezdinde ‘iç Kürtleri etkiler’ çekincesi dahi azalabilir.
PKK’nın feshine giden süreç, başta PKK’nın Suriye kolu YPG’nin çoğunluğunu oluşturduğu SDG ile KDP arasında olmak üzere Kürtler arasında da barış ve diyalog zeminin güçlenmesini sağladı. Iraklı Kürtler, PKK’nın silah bırakması halinde Suriye’deki Kürtlerle daha kolay temas kurulacağına inanıyor. Zira YPG uzun yıllar Suriye’de Barzani yanlısı Kürt partilere baskı yaparak siyaset yapmalarını dahi engelledi. Bu durum KDP için PKK yanlısı Suriyeli Kürtlerden Ankara ile ilişkilerini riske atmamak için uzak durduğu uzun vadeli politikasından da geri adım atmasına alan açtı. Ama örgütün Suriye kolunun fesih kararına uymaması ve Suriye’de Kürtler arası birlik müzakerelerinin gidişatı, Ankara’nın tepkisiyle orantılı bir şekilde KDP-SDG ilişkisini sınamalara maruz bırakabilir. KDP ve PKK’nın keskin ideolojik ayrımlarının, PKK’nın feshine müteakip uzun vadede PKK’nın IKBY’de siyasete atılması ya da Öcalan’ın serbest bırakılması ihtimalinde siyasi rekabete dönüşmesi de beklenebilir. Dahası, PKK mensuplarının veya PKK yanlısı grupların IKBY’de siyasete ne ölçüde dahil olacakları da özellikle KDP açısından yeni bir sınav olacak.
PKK’nın feshi ve silah bırakması hem KDP-KYB hem de Ankara-Süleymaniye arasındaki buzların çözülmesini kolaylaştıracak. Hatta bu senaryo Süleymaniye ile Ankara ilişkilerinin düzelmesine, Ankara ile ilişkilerin KDP tekelinden çıkmasına kapı aralayabilir. Buna rağmen KDP’nin Ankara, Süleymaniye’nin ise Tahran ile tarihsel yakınlığı her iki partinin nüfuz alanlarının açıldığı sınır kapıları ve uzun sınırlar nedeniyle bölge siyasetinde belirleyici olmaya devam edecek.
Silahlı çatışmanın sona erdirilmesi kararına rağmen silahların teslim süreci, IKBY’deki PKK tehdidinin kırılması açısından hayati önem taşıyor. Ancak ne olursa olsun, PKK’nın Ankara-Bağdat-Erbil hattında sorun olmaktan çıkması, tarafların enerjisinin bölünmesini önleyecek. Irak topraklarında üslenen, adı terörle özdeşleşen bir örgütün silah bırakması, psikolojik bir rahatlama ve imaj güçlendirici etken. PKK’nın tasfiyesi/silahsızlandırılması sürecinde Erbil ve Bağdat ile yakın işbirliği, Ankara’nın bölge politikasının odak noktası olacak. Bu nedenle, yumuşak bir geçiş için tarafların yapıcı ve duyarlı davranması şart.

MEHMET ALACA
