Filistin-İsrail Çatışmasına Kafkas Reaksiyonu
Birbirine çeşitli nedenlerden (örneğin Selefi-Sufi, muhalif-iktidar yanlısı) dolayı düşman olan Kafkasyalılar, Filistin olayıyla tekrardan birleştiler. Şimdi onlar öfkeli ve bu öfkeyi sahada en iyi kullanacak isim Vladimir Putin.
Sana geleceğimiz gün çok uzakta değil.
Mabede siyah bayrak çekeceğiz!
Bugün Allah’a dua edin,
Mescid-i Aksa cennete giden yolumuz olsun!
Yukarıdaki satırlar, Çeçen sanatçı Timur Mutsurayev’in 1998 yılında Rusça olarak söylediği “Jerusalem” (Kudüs) isimli şarkıda geçiyor. Çeçenya henüz tam bağımsızlığına kavuşmadan, ulusal ve uluslararası problemlerle boğuşurken söylenen Jerusalem, Kafkasyalı Müslümanların psikolojisini iyi bir biçimde yansıtmakta. Hatta daha ileri bir yorum yapmak gerekirse, Sovyet sonrası Rusya Müslümanlarının çoğunun Filistin’le ilgili ilk duygularını ve fikirlerini oluşturan bilgi kırıntısının bu şarkı-marş olduğu ifade edilebilir.
7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e dönük Aksa Tufanı operasyonu sonucu Müslüman toplumlarda yeni reaksiyonlar oluştu, bunu keşfetmenin önemli olduğunu düşünüyorum. İsrail ve Batı ülkelerinin tutumu kadar, Müslümanların tepkiselliği de tartışılmaya açılmalı. Sivil halklar daha çok İsrail’in Gazze’ye başlattığı operasyonun ardından uyandı. Kafkasya’daki Müslümanlar da enteresan eylemler yaptılar, küçük cumhuriyetlerinde Filistin’i ilk defa desteklemek için, amatör ve bir o kadar provokasyona açık işlere imza attılar.
Rusya Federasyonu gibi totaliter bir ülkede, ağır cezalar alacaklarını ve fişleneceklerini bilmelerine rağmen insanların bir şeyler yapmak istemeleri, ekstra anlaşılma çabası gerektirir. Elbette sivil protestoların yıllardır baskılandığı bir ülkede mantıklı eylemler beklenemezdi. Son olayların en dikkat çekeni, Dağıstan’daki Mahaçkale Havalimanı baskınıydı. İnsanlar Tel Aviv’den inen bir uçağı aradılar, korkutucuydu ama Batı medyası bunu sevdi; çünkü gelişmeler, 2021 yılında Taliban’ın Afganistan’ın başkenti Kabil’i ele geçirirken havalimanında yaşanan distopik kaosu andırıyordu.
İstihbaratın Göz Ardı Edilmesi
7 Ekim günü Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları ve ona eşlik eden diğer silahlı örgütlerden 1.500 militanla Gazze dışına çıkarak başlatılan operasyon, ilk etapta büyük bir başarı gibi göründü. Açıkçası daha temkinli olunması gereken bir senaryoyla karşı karşıyaydık. İsrail’in mağlup edildiği, başarısız olduğu gibi aceleci yorumlar oldukça duygusal patlamaları ifade ediyordu. Mossad gelişmeleri önceden haber almasına rağmen tepkisiz kalıp buradan başka planları devreye sokmuş olamaz mıydı?
Yaşananların bir benzeri olması açısından, 1999 yılında Kafkasya’da yaşanan bir operasyonu hatırlamakta fayda var. Rusya Federasyonu, 1997’de Çeçenya’nın bağımsızlığını tanımasına rağmen bunu hiçbir zaman tam olarak hazmedememişti. Ağustos 1999’da Şamil Basayev ve Emir Hattab’ın kontrolündeki yaklaşık 2.000 kişilik grup Çeçenya’dan yola çıkıp Dağıstan’ı özgürleştirmek için operasyon başlattı. Muhafazakâr Türk medyasının o dönem arşivleri taranırsa, olayların ilk günlerinden zafer gibi bahsettikleri görülebilir, ancak yıllar sonra anlaşıldı ki o günler kötü gelişmelere, ağır bir mağlubiyete gebeydi.
Rusya yönetimi, Dağıstan’a düzenlenen operasyonu, İkinci Çeçenya-Rusya Savaşı’nı başlatmak ve Çeçenya’nın tamamını işgal etmek için kullandı. Artık günümüzde Çeçen muhalif devlet adamı ve siyasetçilerin ifadelerine göre, Çeçenya’dan binlerce savaşçının Dağıstan’a girmesi Rus istihbaratı FSB’nin kontrolünde gerçekleşmişti. İsrail hatasız değil, ancak her zaman buna benzer bir senaryo akıldı tutulmalı. İsrail yetkilileri, Hamas savaşçılarının Gazze dışına çıkmasından fayda elde edecekleri senaryolara sahip mi? Birilerinin de bu ve benzer soruları sorup makul cevaplar araması lazım.
Belki haklı biçimde Batı ülkeleri eleştiri bombardımanına tutulurken, enteresandır Filistin-İsrail çatışmasının Rusya’ya etkilerini konuşan çok az kimse görülüyor. Halbuki kısaca 7 Ekim sonrasına değinmek gerekirse; Ukrayna tarafında Rusya’ya karşı savaşan Müslüman savaşçıların motivasyonu düştü. 24 Şubat 2022’den sonra dünya kamuoyu ilk defa gözlerini Rusya’dan çekti. Rus yönetimi ezilen halklar adına, lider rolü üstlenerek Batı ülkelerini karalama fırsatı yakaladı. Rusya’da nüfusları artan Müslümanlara, farklı alternatif arayışlarına, özellikle Batı’ya yönelmemeleri gerektiği dersi verilmiş oldu. Kısa ve uzun vadede Rusya’yı rahatlatan, ferahlatan gelişmelerle karşı karşıyayız.
Çekirdek Çitleyen Kremlin Yönetimi
Rusya’nın şu an esas yoğunlaştığı alan, cephede bilfiil cebelleştiği Ukrayna. Ukrayna lideri Volodimir Zelenski, herkesin bildiği gibi Yahudi bir kimliğe sahip. Geçmişte ailesinin dindar olmadığını, Yahudiliğin onun için kişisel bir alan olduğunu belirtmişti. Zelenski, 2022 yılında Rusya’nın işgal girişimine karşı destek toplamak için İbranice çağrılar yapmıştı. Bunlar üzerine, 7 Ekim sonrası Ukraynalı resmî yetkililerden İsrail tarafını destekleyen açıklamalar gelince, Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşan Kafkas gruplarda ciddi öz sorgulamalar başladı.
Kafkasya, Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Rus ordusu için asker deposu işlevi gördüğü için vazgeçilmez bir pozisyonda. Bölgedeki genç ve işsiz nüfus, bazen gönüllü, çoğu zaman zorla askere alındı, teknik imkânsızlıklarla donatılarak ölüme gönderildi. Müslüman Kafkas gençlerinin on binlercesinin cenazesi yurtlarına geri geldi. Zaten öfkeli olan Kafkasyalılar, şimdi İsrail, Batı ülkeleri, Siyonistler ya da Yahudilere olan düşmanlıklarıyla, Ukrayna’ya karşı daha motive bir şekilde savaştırılabilirler. Bu bakımdan, Kafkasya’da düzenlenen Filistin yanlısı, İsrail karşıtı eylemlerin sınırları ve mevcut konjonktür, Moskova yönetimi tarafından çizilen farklı bir tür İslamcılığı temsil ediyor.
Kremlin aklı, Batı ülkelerinin İsrail’e verdiği desteği, tam bu noktada Müslüman gruplarda filizlenen öfkeyi iyi gördü. Moskova yönetimi, Ukrayna’da kendisi karşısında birleşen Batı ittifakına karşı kullanabileceği öfke ve motivasyon dolu bir koz keşfediyordu. Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı operasyon uluslararası kamuoyunda yalnızlaştırılan Rusya için bir hediye gibiydi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in doğum gününün 7 Ekim olması Rusya’yı bilenler için tesadüfle açıklanamayacak kadar dikkat çekici. Operasyonun başlangıç tarihiyle ilgili iddia edilen komplo teorilerinin bir tanesi de bu.
Türklerin alışkanlıklarında çekirdek çitleyerek bir şeyler izlemek oldukça önemli bir yere sahip. Sıcak ve konforlu bir evde klasik bir film, iyi bir spor müsabakası, belki güzel bir dizi, en keyifli, çekirdek çitleyerek izlenir. Bazen dışarıda nefret edilen iki taraf arasında bir kavga da çıkabilir, evlerin balkonundan ya da mahalledeki kahvehaneden gelişmeler çekirdek çitleyerek, zevkle izlenebilir. Rusya’nın şu an pozisyonu tam olarak bu, Filistin-İsrail çatışmalarını ve dünyanın çıldırmış halini, çekirdek çitleyerek, zevkle izliyor.
Reaksiyoner Kafkas Bakış Açısı
Filistin bu zamana kadar Kafkasyalı Müslümanların gündemine fazla girmeyen bir konuydu. Sovyetler Birliği döneminde yönetim kademesi zaten sol bakış açısına sahipti, bundan dolayı Filistinli direnişçiler destekleniyordu. Ruslar için Ortadoğu’da yeni mevziler kazanmak, Arapların desteğini kazanmak önemliydi. Arap, Kürt ve elbette Filistin milliyetçilikleri, Sovyet tarzından fazlasıyla etkilendi. Rusya Federasyonu döneminde benzer bir durumun korunmaya çalışıldığı açık.
Kafkasyalı insanlar, Filistin’le ilgili en temel bilgileri yeni yeni öğreniyor, ümmetçiliğin yeni bir türünü keşfediyorlar. Kafkasya’da, özellikle İslam’ın günlük hayatta daha baskın olduğu Doğu Kafkasya’da sosyal medya fenomenleri ve dövüş sporcuları bir tür kanaat önderine dönüşmüş durumda. İslami kimlikli bu isimler, bir yandan Rusya ve yerel otoritelerle iyi geçinirlerken, bir yandan da yeni Müslüman gençliğin idolü rolünü oynuyor. Onların etkileşim getireceği kesin Filistin konusuna sessiz kalmaları da asla beklenemezdi.
7 Ekim’in ardından, Dağıstanlı karma dövüş sporcusu Habib Nurmagomedov, 35 milyon takipçisi olan resmî Instagram hesabı üzerinden Filistin’i destekleyen, İsrail’i eleştiren paylaşımlar yaptı. İnguş judo sporcusu Hasan Halmurzayev, Instagram hesabından yaptığı Filistin’i destekleyen paylaşım nedeniyle Rusya Judo Federasyonu tarafından uluslararası spor müsabakalarından menedildi. Dünyaca meşhur sosyal medya kullanıcısı Hasbulla Magomedov’un İsrail karşıtı paylaşımları nedeniyle hukuki problemlerle karşılaşacağı belirtiliyor.
Kendince bir çeşit fenomen olan Rus yanlısı Çeçen hükümeti lideri Ramzan Kadirov da bu süreçte boş durmadı ve gündeme dair özgün açıklamalarına devam etti. Müslümanların liderliğine soyunan Kadirov, çatışma bölgesine barış gücü gönderebileceğini söyledi. Müslüman ülke liderlerini eleştiren Kadirov, özetle, hâlihazırda Batı’ya karşı savaşan Rusya’nın Müslümanların kurtuluşunu sağlayacağını iddia ediyor. Bu teze göre Batı sistematik olarak şeytanlık yapıyor, onunla savaşan Rusya ise masum bir melek.
10 Ekim’de İnguşetya’da hükümet binasının karşısındaki geleneksel Magas Kulesi’ne Filistin bayrağı asıldı, ancak yetkililer olaya müdahale etmekte gecikmediler. 17 Ekim’de Dağıstan’ın başkenti Mahaçkale’de Filistin’e destek eylemi düzenlenmeye çalışıldı, fakat güvenlik güçleri toplanan insanları dağıttı. Filistin-İsrail arasında şiddet dalgası arttıkça, Kafkasya’daki yerel yönetimler ve resmî din adamları öfkelenen halka daha fazla şeyler sunma ihtiyacı hisseti. Çeçenya’da ve Kafkasya’daki bazı cumhuriyetlerde Filistinliler için toplu dua organizasyonları yapıldı. 20-27 Ekim tarihlerinde cuma namazlarının ardından Dağıstan, Karaçay-Çerkes gibi yerlerde Filistinliler için dualar organize edildi.
İzinsiz, aniden ve kışkırtmayla başlayan eylemlerin, Siyonizm karşıtlığı merkezli gelişip Yahudi karşıtlığına evrilmesi zor olmadı. 28 Ekim’de İsrail’den yeni gelen insanlara karşı Karaçay-Çerkes’te düzenlenen protestoya yaklaşık 200 kadar kişinin katıldığı biliniyor. 28 Ekim’de Dağıstan’ın Hasavyurt şehrinde bir otelde İsrail’den gelen Yahudilerin olduğu duyulunca, yüzlerce eylemcinin otel çevresinde toplandığı medyada yer buldu. Kuzey Kafkasya Müslümanları Koordinasyon Merkezi, 28 Ekim’de yaptığı açıklamada Yahudi karşıtı eylemlerin kabul edilemez olduğunu vurguladı, ancak Rus yanlısı görünümü, muhalif insanları ikna etmek için yetersizdi. 29 Ekim’de Kabardey-Balkar’da yine İsrail karşıtı benzer bir protestoda, inşaat halindeki Yahudi kültür merkezinin kundaklandığı, yangın çıkarılarak duvarlara Yahudi karşıtı yazılar yazıldığı haberlere yansıdı. Sonuç olarak birbirine çeşitli nedenlerden (örneğin Selefi-Sufi, muhalif-iktidar yanlısı) dolayı düşman olan Kafkasyalılar, Filistin olayıyla tekrardan birleştiler. Şimdi onlar öfkeli ve bu öfkeyi sahada en iyi kullanacak isim Vladimir Putin.
Afganistan’dan Dağıstan’a Müslüman Halleri
Kuzey Osetya, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes gibi yerlerde, yani özetle Kafkasya’nın çoğu bölgesinde Yahudilerin yaşadığı biliniyor, kaynaklarda onların ismi Dağ Yahudileri olarak tanımlanmakta. Büyük şehirlerde bulunan sinagogların olayların ardından açık olduğu bilgisi geliyor. Medyaya yansıdığı kadarıyla güvenlik önlemleri artırılmış durumda. Yahudi temsilciler bütün olaylara rağmen, Müslüman topluluklarla iyi ilişkiler kurduklarını, Rusça konuştuklarını ve soyadlarının Oset, Ermeni, Gürcü isimli olduğunu, tehlikede olmadıklarını belirtiyor.
Dağıstan’da ise daha fazla Yahudi var, onların anaokulu eğitimi veren gelişmiş bir sinagogları bulunuyor, ismi Kele-Numaz Sinagogu. Sovyetler Birliği’nden önce Derbent’te 11 sinagog olduğu belirtiliyor, şimdi ise geriye sadece bir tane kalmış durumda. Derbent Hahambaşı Ovadya İsakov’a göre, günümüzde Dağıstan’da 300-400 kadar Yahudi aile yaşıyor. 2012 yılında Kele-Numaz Sinagogu yakınında bir patlama olurken, 2013 yılında Hahambaşı İsakov’a suikast girişiminde bulunulmuş, silahla yaralanmıştı.
29-30 Ekim günü Dağıstan’ın başkentindeki Mahaçkale Havalimanı’nda yaşananlar ise farklı bir boyuttu. Rusya’da popüler bir sosyal medya platformu olan Telegram’dan kışkırtılan 1.000 kişilik genç grup, havalimanını basıp Tel Aviv’den geldiklerini düşündükleri bir uçağı aradı. Uçağı bulamayınca kimlik kontrolü yapıp Yahudi arayan, uçağın motoruna kafasını sokup Siyonist bulmaya çalışanlar, kendilerini küçük düşürdüler. Yerel yöneticiler, yaptıkları açıklamada, saatlerce süren baskına karşı güvenlik güçlerinin yetersiz kaldığını belirtti, bu komik tez, olaylar üzerindeki Rus istihbarat kokusunu hissettirmeye fazlasıyla yetti. Putin ise tam tersini söyledi, karışıklıktan Ukrayna ve Batı istihbaratını sorumlu tuttu.
Batı medyasında büyük yankı uyandıran bu görüntüler akıllara otomatik olarak Afganistan’ı getirdi. Ağustos 2021’de ABD ordusu son üyeleriyle Kabil’den çekilirken, Taliban’ın iktidarında yaşamak istemeyen insanlar, kargo uçaklarının çeşitli yerlerine gizlenip, binlerce kilometre yolu aşabileceklerini düşünüp, uçak havalanınca yere düşüp parçalanmışlardı. Geri kalmışlığın, çaresizliğin ve öfkenin boyutunu göstermesi açısından Müslümanların halleri gerçekten pesimist bir tablo sunuyor.
Krize Dönük Alternatif Arayışlar
Kafkasyalı gruplar Filistin için gerçekleştirdikleriyle, imaj açısından oldukça kötü bir duruma doğru gittiler, bu bakımdan genel Müslümanlardan farklı değiller. Kötü imaj, onların kendilerini yönetemeyen ve başkaları tarafından yönetilmeye muhtaç durumda oldukları tezini güçlendirdi. Müslümanlar öfkeliler, öfkelendikçe daha fazla yanlış yapıyor, öldürüyor ve ölüyorlar. Daha çok ölüm, Müslümanları haklı göstermiyor. Problemlerin kaynağını sürekli dışarıda aramak insanın mutlak doğru yolda olduğu anlamına da gelmiyor. Mevcut kontrolsüz öfke, Müslümanların kendi yetersizliklerine duyduğu öfke olabilir ve bu öfkeler anlamsız patlamalara, masumların canına mal oluyor.
13 Ekim’de Fransa’nın Arras şehrinde yaşanan trajik gelişme şu an için en sıcak örnek. İnguşetya kökenli olduğu belirtilen 20 yaşındaki Muhammed Moguşkov, 57 yaşındaki Fransız dili ve edebiyatı öğretmeni Dominique Bernard’ı öldürmek ve üç kişiyi yaralamak suçundan gözaltına alındı. Fransız medyasına göre Maguşkov, yayımlanmayan bir videoda DAEŞ’e bağlılık yemini ediyor ve Filistin-İsrail çatışmasından bahsediyor. Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin’in açıklamasında, Arras’ta düzenlenen saldırılar ile Ortadoğu’daki yeni gelişmeler arasında bağlantı kuruluyor. Kafkasyalı bir insan, sığındığı bir ülkede, Filistin için Fransız birini öldürüyor, bu nasıl bir mantık? Belki bu olayda direkt hüküm vermek için henüz erken, ama geçmişte yaşanan benzer olaylar da var.
Toparlamak gerekirse, Hamas’ın başlattığı operasyon, ilk günlerde Kafkasyalılar dahil dünya üzerinde ezilen Müslüman halklarda bir umut kıvılcımı oluşturdu, ancak ne yazık ki çevreye zarar veren birçok yangın küçük bir kıvılcımdan ortaya çıkabilir. Müslümanlar kendi kapasitelerinin, ne yapıp ne yapamayacaklarının farkında değil gibi. Ciddi bir geri kalmışlık krizi var, son iki yüzyıldır belirgin biçimde konuşulan, tartışılan bir durum. Bununla bağlantılı olarak tatlı ve acı birçok reçete yazıldı, bazısı uygulandı ve belki bazı tedaviler ters etkide bulundu, hastalığın daha da büyümesine yol açtı. Ancak şu açık, Müslüman zihinler problemleri genelde dışarıda arıyor ve kendilerini yeterince eleştirmiyorlar, bu durum krizleri aşmanın önündeki en büyük engel olabilir.
Özetle, Filistin’de yaşanan problem, Müslümanların yaşadığı genel problemden bağımsız değil. Müslümanların silahlı çözümler yerine başka alternatif arayışlarının da olması gerekiyor. Savaşın olduğu yerde gelecekte bir gün barışın olması kaçınılmaz. Dünya siyasi tarihinde iki tarafın birbirini tamamen yok edene kadar savaştığı az durum olmuştur. Belirli bir noktadan sonra masaya oturulması ve çözüm arayışının gündeme getirilmesi lazım. Ancak silahla beslenen, mesleği bir çeşit savaşçılık olmuş Müslüman gruplarla bunun gerçekleşmesi zor, Kafkasyalıların azımsanamayacak bir kısmı da tam bu işin ortasında bulunuyor, günümüze kadar yaptıkları ve gelecekte yapabilecekleri onların asla küçümsenmemesi gerektiğini ortaya koyar nitelikte.