Filistin Protestolarının Batı’daki Karşılığı ve Türkiye’deki Yansımaları

Türkiye’deki akademik özgürlükler her zaman tartışılabilir olmakla birlikte, bunun bir ölüm kalım mücadelesi olmadığı aşikâr. Fakat Batı’daki üniversitelerde bir avuç genç ve akademisyen kendi üniversiteleri aracılığıyla İsrail üzerinde ciddi bir baskı kurma şansı yakalamış durumda.

Amerika'da Gazze protestoları

ABD Kampüslerinde Neler Oluyor? 

 

ABD’de Columbia, Pennsylvania, Brown ve ismini sayamadığımız birçok elit üniversitede Filistin yanlısı protestolar gerçekleşiyor. Bu protestolar aslında 7 Ekim saldırılarından sonra İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonlarında aşırıya kaçmaya başladığında kendini göstermeye başlamıştı. 2024 Şubat ayında Uluslararası Adalet Divanı’nın Gazze’de İsrail tarafından soykırım işleniyor olabileceğine dair kararına rağmen İsrail’in herhangi bir yavaşlama eğilimi göstermemesi ile ABD üniversitelerindeki protestoların artma eğilimine girdiği söylenebilir. En büyük ve sistemli protestolar sadece ABD üniversitelerinde yaşanmıyor; İngiltere’de, Fransa’da da üniversitelerde önemli protestolar görmek mümkün. 

 

Protestoların Columbia Üniversitesi’nde yoğunlaşmasının birçok nedeni var. Columbia Üniversitesi rektör yardımcısı ‘Filistinliler insan mı?’ sorusuna cevap vermeyi reddetti. Hillary Clinton aynı üniversitede ders veriyor ve Hamas’ın Filistinlilerin ne düşündüğünden bağımsız olarak gitmesi gerektiğini yazabiliyor. Clinton aynı şekilde ‘ateşkes’ istemenin ne kadar büyük bir hata olduğunu savunuyor. Aynı üniversitede Clinton’ın da katıldığı Hamas’ın cinsel şiddeti 7 Ekim olaylarında bir silah olarak kullandığına dair iddiaların her ne kadar delilleri geri çekilmiş olsa bile yeniden dolaşıma sokulduğu bir konferans organize edildi. Halbuki bu konferansta Filistinli kaç kadının 7 Ekim sonrası saldırılarda öldürüldüğü ve İsrail askerleri tarafından kaç kadının gayri ahlaki muamelelere maruz kalmış olabileceği ile ilgili hiçbir bahis yoktu. Bu konferansa öğrenciler çok ciddi reaksiyon gösterdiler. 

 

Protestolara katılanları tek bir gruba ait diye sınıflandırmak çok güç. Genel itibarıyla sol eğilimli öğrenci grupları, Müslüman ve Yahudi öğrenciler ve çok çeşitli arka plandan gelen öğrencilerin bu protestolara katıldığı söylenebilir. Birçok protestoda dikkat çekici Filistin yanlısı bir grup da, Barış İçin Yahudiler (Jewish Voices for Peace). 

 

Öğrencilerin bu protestolarla üniversite yönetimlerinden talepleri değişebilir, fakat en çok dile getirilen talebin üniversitelerin İsrail ile bağlantılı olan şirketler ile ve 7 Ekim sonrasında İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılardan kâr elde eden şirketler ile ilişkisini kesmesi olduğu söylenebilir. Diğer önemli talepler, Amerika’nın İsrail’e silah vermesinin veya satmasının engellenmesi ve ateşkes imzalanmasıdır. 

 

1 Mayıs 2024 tarihinde Brown Üniversitesi yönetimi ile protestocu öğrenciler arasında anlaşmaya varılmış, beş öğrencinin üniversite yönetimi ile İsrail’e destek veren şirketler ile neden ilişkinin kesilmesi gerektiğine dair bir toplantı organize edeceği ve öğrencilerin de burada taleplerini dile getirmelerine olanak sağlanacağı açıklanmış. Columbia Üniversitesi ve diğer üniversitelerde ise henüz herhangi bir üniversite yönetimi bu taleplere olumlu yanıt vermemiştir. 

 

Protestoların artmasına neden olan hamlelerden biri de Columbia Üniversitesi rektörünün öğrenci protestolarını durdurabilmek için polisleri kampüse çağırması oldu. Birçok üniversitede öğrenciler Filistin’e destek protestolarına katıldıkları için okuldan uzaklaştırma cezası aldılar. Bazı akademisyenler ters kelepçe ile tutuklandılar, bazıları yere yatırılıp polis şiddetine maruz kalarak kampüsten çıkarıldı. Bu sert tepkiler Amerikan halkına uygun gelmedi ki daha çok insan protestolara ilgi göstermeye başladı.

 

Protestoların yayılması ile Amerikan toplumundaki söylemin değiştiğini fark eden Biden yönetimi ve ABD üniversite ve kolej yöneticileri, üniversite kampüslerindeki barışçıl Filistin yanlısı protestocuları antisemitizmle suçlamaya başladı ve kampüslerde Yahudi öğrencilerin kendilerini tehdit altında hissettiği söylemini dolaşıma soktu. Bu söylem anaakım medyada da ciddi olarak haber olmaya başladı. Protestoların çok ciddi bir dönüşüme gebe olduğu İsrail yönetiminin de dikkatini çekmiş olacak ki Netanyahu dahi protestoları değersizleştirmeye yönelik açıklama yapma ihtiyacı hissetti. Elbette bir-iki münferit vaka da yaşanmış olabilir ama bu protestoların genel olarak her çeşit öğrenci grubunun katılımıyla barışçıl olarak gerçekleştiği gözlemi birçok akademisyen tarafından sosyal medya üzerinden paylaşılmaktaydı. Bu akademisyenlerden bazıları Holokost ve soykırım çalışmaları profesörü Omer Bartov ile birlikte İsrailli tarihçi Raz Segal idi.

 

Aslında Kasım ayından bu yana yapılan her saha araştırması, Amerikan halkının ateşkes yanlısı olduğunu gösteriyordu. Diğer bir ifade ile, ateşkes isteme açısından üniversite öğrencilerinin Amerikan halkıyla büyük ölçüde örtüştüğü söylenebilir.

 

ABD’de 5.000 civarı üniversite olduğu biliniyor, elbette bu üniversitelerin hepsinde Filistin yanlısı protestolar olmuyor. Fakat yine de kampüslerde gerçekleştirilen protestolardaki dayanışmayı ilgiyle takip etmemek mümkün değil.

 

Türkiye’de Gazze Protestoları: Üniversite Kampüslerindeki Durum

 

Yaklaşık 7 aydır Gazze’de yaşanan katliama karşı Türkiye’de de önemli tepkiler oluştu. İstanbul’da olayların hemen ardından 15 Ekim ve 28 Ekim’de binlerce insanın katıldığı Gazze mitingleri düzenlendi. Ankara’da da 24 Aralık’ta büyük Gazze yürüyüşüne yine binlerce insan katıldı. Bu eylemlere birçok gencin de katıldığı görülüyor. Fakat buna rağmen protestolarıyla temayüz etmiş ODTÜ ve Boğaziçi gibi üniversitelerimizde ciddi bir protesto olduğuna dair pek bir emare görünmüyor. Bu da acaba Türkiye’deki kampüslerde gerçekten sessizlik var mı, varsa neden gibi soruları akla getiriyor.

 

Aslında birçok üniversitede protestolar organize edildi ama bunlar anaakım basında yeterince dile getirilmedi. Örneğin Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi öğrencileri kampüste yürüyüş yaptı.¹ Benzer şekilde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencileri de Filistin yürüyüşü gerçekleştirdi.² Ankara Tıp öğrencileri de bir basın açıklaması yaptı ve hekimler olarak Gazze’de bombalanan hastaneler ve öldürülen sağlık çalışanları ile kaygılarını dile getirdi.³ Dokuz Eylül Üniversitesi’nde de öğrenciler barışçıl bir toplantı ile İsrail zulmünü kınayan görüşlerini bildirdiler.⁴

 

ODTÜ öğrencilerinin de Gazze’deki ilk olaylar sırasında, 18 Ekim tarihinde eylem yaptığını kayıtlardan görmek mümkün.⁵ Benzer şekilde Boğaziçi Üniversitesi’nde de Filistin’e destek eylemlerinin 18 ve 19 Ekim tarihlerinde yapıldığı görünüyor.⁶

 

Batı’da Filistin’e destek protestoları Nisan ayı içinde artarken Türkiye’deki üniversitelerden aynı derecede ses çıkmıyorsa, bunun çok çeşitli sebepleri olabilir. ABD hükümeti İsrail’e açıktan silah verirken, ABD halkının büyük oranda ateşkes istemesine rağmen Birleşmiş Milletler’de Filistin lehine yapılan her oylamayı ABD veto ettiği için orada öğrencilerde bir öfke birikmesi ve protesto ihtiyacı olmuş olabilir. Ama Türkiye’de devlet yıllardır Filistin konusunda büyük hassasiyet ve fedakârlık gösterdiğinden Filistin konusunda hassasiyeti olan öğrenciler protesto edecek bir muhatap bulamama hali içinde olabilir. Nitekim Türkiye Gazze’ye en çok yardım eden ikinci ülke konumunda.⁷ Aynı şekilde Türkiye’deki üniversite yönetimleri de Filistin’den yana açık bir tavır aldığı için⁸ öğrenciler kimi protesto etsin diye bir soru beraberinde geliyor.

 

İkincisi, Türkiye’de özellikle elit sayılabilecek üniversitelerdeki gençler arasında Filistin konusunda büyük bir hassasiyet olmayabilir. Bu durum, Filistin konusunda daha çok dindar insanların hassasiyet gösteriyor olmasından kaynaklı olabilir. Aslında 1970’lere kadar Filistin Türkiye’de de sol kesimin sahiplendiği bir dava iken, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün silah bırakmasıyla ve 2000’li yıllardan itibaren daha çok Müslümanların sahip çıktığı bir dava haline dönüştü. Yurt dışında yapılan birçok araştırma gençlerin genellikle dinden daha uzak olduğuna dair bulgular sunduğu için⁹ Türkiye’de Filistin konusu bazı gençlerin ajandalarında bir yer tutmuyor olabilir.

 

Üçüncüsü, Filistin sonuçta başka bir ülkenin meselesi. Bu meseleye duyarlı olmak, sosyal konulara duyarlı olmak ile yakından alakalı. Halbuki Türkiye’de uzun bir süredir bireyselleşme güç kazanıyor¹⁰, bu aslında Türkiye’ye has bir durum değil, birçok ülkede sosyalleşme azalırken¹¹ yalnızlaşma artıyor.¹²

 

Olaya bütüncül bakabilmek için geçmişte Filistin konusunda önemli sayılabilecek olayları hatırlamakta fayda var. Benim öğrencilik yıllarımda (2000-2005) ODTÜ’deki solcu öğrenciler uzun yıllar yaptıkları protestolar sonucu kampüsteki McDonald’s’ı kapattırmayı başarmışlardı. McDonald’s’ı Filistin için değil, küresel sermayeyi temsil ettiği için protesto ediyorlardı ama sonuç aynı kapıya çıkıyor büyük oranda, küresel sermaye ve onların siyaset ile ilişkisi zaten Filistin meselesinin bu hale gelmesinde en büyük sebep.

 

Buraya kadar ele almaya çalıştığımız sebepler gençleri anlamaya yönelik, akla hitap eden bir çaba. Bundan sonrası kalbi olan hem gençlere hem ileri yaştakilere bir iğne ve çuvaldız batırma denemesi. 

 

Batı üniversitelerindeki Filistin yanlısı protestolarda tutuklamalar olurken, ODTÜ’de bazı öğrenciler LGBT hakları ile ilgili protesto yapmayı hakları görebilirler ve bahar şenliğinin Devrim Stadyumu’nda olmasını isteme hakları elbette vardır ama bu taleplerin halk nezdinde sevimsiz bir manzara oluşturduğunu anlamak zor değil. Sonuçta gençlik insanın en çok adalet ve eşitlik talebinin olduğu dönem. Bütün dünyanın gözleri önünde cereyan eden büyük bir katliamı görmeyip veya göz ardı edip, onun yanında çok küçük kalan bir mevzu ile ilgili hak arayışına girmek, sadece kendilerini düşündükleri ve sadece kendi menfaatleri için yaşadıkları izlenimini kuvvetlendirmekten öteye gitmez. 

 

Fakat hatırda tutulması gereken bir şey de şu ki ODTÜ çok büyük bir üniversite. LGBT hakları veya Devrim Stadyumu’nda bahar şenliği talebinde bulunanlar ise öğrencilerin yüzde 1’i bile değildir diye tahmin ediyorum. Bu nedenle bütün öğrencileri aynı kategoriye koymak da haksızlık olur. 

 

Akademik camiadan bazıları ne kadar sığ olduğunu, Batı’daki protestolara destek veren ODTÜ ve Boğaziçi üniversite yönetimini, Türkiye’de akademik özgürlükler olmadığından dem vurarak onları susturmaya çalışmasıyla gösteriyor. ODTÜ ve Boğaziçi üniversite yönetiminin her hareketini doğru mu buluyorum, elbette hayır. Fakat olaylara karşı tutumlarını bağımsız olarak değerlendirebiliyorum ve herkes de değerlendirebilmeli. Türkiye’deki akademik özgürlükler her zaman tartışılabilir olmakla birlikte, bunun bir ölüm kalım mücadelesi olmadığı aşikâr. Fakat Batı’daki üniversitelerde bir avuç genç ve akademisyen kendi üniversiteleri aracılığıyla İsrail üzerinde ciddi bir baskı kurma şansı yakalamış durumda. Refah sınırında 1,5 milyon insana ha bugün ha yarın operasyon yapılacağı beklenirken, bu baskı gerçekleşebilirse belki Gazze’deki insanlar biraz da olsa rahat bir nefes alacak, belki bazıları ölümden kurtulacak. Bu hareketlerde büyük bir ivmenin oluştuğu bir ortamda yapılabilecek en iyi şey onlara destek olmak iken, bu desteği bile önemsizleştirmeye çalışıp her olayı kendi veya içinde bulunduğu grubun çıkarları açısından değerlendirmek ne kadar hastalıklı bir ruh hali. 

 

Velhasıl, Gazze’deki katliamdan rahatsız olan, rahatı kaçan, yemek yerken orada açlıktan ölen bebekleri düşünen, burada çocuklar parkta oynarken, orada çocukların parçalanmış bedenleri gözünün önüne gelen, burada kardeşiyle sarılan bir çocuk gördüğünde, orada kardeşinin cesedini sular arasından taşıyan çocukları düşünen, burada kampüste gezerken, orada bütün üniversitelerin yıkıldığını hatırlayan, oradaki gençlerin de hayalleri olduğunu, onların da yaşamayı sevdiklerini ve yaşamaya hakları olduğunu idrak etmeye çalışan, bazen ağlayıp bazen de elindekine şükreden genç yaşlı Türk, Amerikalı, Arap, İranlı herkese selam olsun.

 

__

¹https://www.karakosehaber.com/aicu-filistin-icin-yuruyecek-167181h.htm

²https://www.aa.com.tr/tr/gundem/vanda-akademisyen-ve-ogrenciler-filistin-icin-yurudu/3081602

³https://ilkha.com/filistin/tip-fakultesi-ogrencilerinden-filistine-destek-aciklamasi-372077

⁴https://haber.deu.edu.tr/deu-ogrencilerinden-israil-zulmune-kinama/

⁵https://www.evrensel.net/haber/501508/odtu-ogrencilerinden-filistine-destek-yuruyusu

⁶https://www.diken.com.tr/bogazici-universitesinde-iki-ayri-filistin-eylemi-birini-okul-destekledi-digerine-cevik-geldi/

⁷https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turkiye-israilin-saldirilari-altindaki-gazze-seridine-en-cok-yardim-ulastiran-ikinci-ulke/3171609

⁸https://www.agri.edu.tr/detail.aspx?id=48921&bid=278&tid=13

Argue, Amy, David R Johnson, and Lynn K White. 1999. “Age and religiosity: Evidence from a three-wave panel analysis”. Journal for the Scientific Study of Religion: 423-435. Bengtson, Vern L., Merril Silverstein, Norella M. Putney, and Susan C Harris. 2015. “Does religiousness increase with age? Age changes and generational differences over 35 years”. Journal for the scientific study of religion, 54 (2): 363-379.

¹⁰Marcus, J., Ceylan, S., & Ergin, C. (2017). Not so “traditional” anymore? Generational shifts on Schwartz values     in Turkey. Journal of Cross-Cultural Psychology48(1), 58-74.

¹¹Putnam, R. D. (2000). Bowling alone: The collapse and revival of American community. Simon and Schuster.

¹²Cacioppo, J. T., & Cacioppo, S. (2018). The growing problem of loneliness. The Lancet391(10119), 426.tcol

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.