Filistin’de Barışın Engeli Çapsız Siyasetçiler
Filistin halkının tarihi uzun bir öfke ve acı çığlığının tarihi. Yara bandı işe yaramaz. Kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalar ve göstermelik uzlaşılar işe yaramaz. İnandırıcı, uluslararası destekli bir barış planı ve bağımsız Filistin devletinin kurulması için kesin bir takvim olmadan bu çığlık dinmeyecek.
Gazze halkı ateşkes diye yakarıyor. Gelen her yeni gün beraberinde daha fazla kan, daha çok yıkım, açlık, hastalık ve gözyaşı getiriyor. Daha açık söyleyelim: Yaklaşık 28 bin Filistinli öldü. Toplamda yaklaşık 100 bin kişi öldü, yaralandı ya da kayboldu. Hayatta kalanlardan çok sayıda çocuk uzuvlarını kaybetti, yetim kaldı, ömür boyu travma yaşayacak.
Dünyanın dört bir yanında milyonlarca gösterici ateşkes istiyor. Politikacılara katliamı derhal durdurmak için daha fazlasını, ellerinden geleni yapmaları çağrısında bulunuyor. Camilerde, kiliselerde, sinagoglarda her inançtan insan bu kıyımın sona ermesi için dua ediyor. İsrail’in Ekim ayındaki 1.200 kaybına her gün yenisi ekleniyor; bu ölümlerin intikamını almak için gönderilen askerler ve Hamas’ın tuttuğu rehineler hayatlarını kaybediyor.
Arap ve Avrupa hükümetleri, ABD, Rusya, Çin ve İran ateşkes ya da “insani ara” istiyor ya da en azından istediklerini söylüyor. Yemen’deki Husiler ile Iraklı ve Suriyeli milisler ateşkes olursa istikrarı bozan saldırılarını kesme sözü veriyorlar. Ateşkes, bir felaket ve bölgesel savaşın tırmanması riskini azaltabilir.
Bu anlamda küresel kanı net. Gazze’deki dehşeti anlatabilecek sıfatları tükenen ve umutsuzca yalvaran BM aracılığıyla defaatle ifade edilen uluslararası bir konsensüs var. Bu savaş insanlık dışı, ahlaksız ve adaletsiz. Ekonomik ve siyasi açıdan son derece zarar verici. Hepimizi utandırıyor ve derhal durdurulmalı. Peki savaşın durmasını engelleyen ne? Nasıl oluyor da hala ateşkes ilan edilmiyor?
Her gün bir iniş çıkış yaşanıyor. Arap arabuluculuğundaki dolaylı görüşmelere katılan yetkililer temkinli bir olumluluk ifade ediyor; umutlar kayboluyor, sonra yeniden canlanıyor. Gazze’de mahsur kalan Filistinliler ve rehinelerin aileleri için eziyet verici bir durum bu. Şu aralar, Hamas’tan gelen karşı önerilerle iyimserlik bir kez daha yükseldi.
Sorun: Uzlaşmaz Görünen Gündemler
Sınırlı bir anlaşmanın karmaşık şartlarının nihayet kabul edildiğini varsaysak bile, daha geniş çaplı bir barış getirmek şöyle dursun, bunun sürdürülebilir olma ihtimali ne kadar gerçekçi olabilir? Asıl sorun ateşkes mekaniği değil, ilgili tarafların kısa ve uzun vadede uzlaşmaz görünen farklı gündemleri. Hiçbir anlaşmanın temeldeki güven eksikliğini ortadan kaldırması mümkün değil.
Joe Biden, Gazze anlaşmasını, Ortadoğu’da daha geniş çaplı bir çözüm bulma yönündeki aşırı hırslı girişimine bağlayarak akılsızca davranıyor. Beyaz Saray ilk etapta “çatışmalara sürekli bir ara verilmesini” istiyor. Ancak, en azından şimdilik, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’yu tekrarlayarak, Hamas’ı yenilmez kılma ve iktidarda tutma riski taşıdığını öne sürerek ucu açık bir “genel ateşkes”e karşı çıkmaya devam ediyor.
Biden’ın uzun vadeli “büyük pazarlığı”, nihayetinde, İsrail’in bağımsız bir devlet isteyen Filistinliler için belirsiz bir “siyasi ufku” kabul etmesini kapsıyor. Ancak Washington için Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkı değil, İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleşmesi daha büyük, daha acil ve daha cazip bir ödül.
Biden Netanyahu’ya karşı çıkmayı reddettiği sürece ABD’nin elindeki kozlar sınırlı. Donald Trump’ın Kasım ayından zaferle çıkması halinde, Trump’ın can dostu Netanyahu’nun da çok iyi bildiği gibi, Amerika’nın İsrail’e desteği muhtemelen koşulsuz hale gelecek. Biden’ın planı seçimlerde büyük bir dış politika zaferine duyduğu ihtiyacı yansıtıyor. Tüm adalet duygusu içinde gerçekte neyin gerekli olduğuna yeterince dikkat etmiyor: Hemen şimdi tam bir ateşkese başlamak.
İsrail’de popüler olmayan Netanyahu iktidara pamuk ipliğiyle bağlı. Hamas’ın kalıcı ateşkes çağrısını kesin bir dille reddediyor, çünkü bu, düşmanını ortadan kaldırmaya ve “tam zafere” ulaşmaya yönelik sık sık tekrarladığı aptalca yeminini bozacak. İsrail’in Gazze’deki güvenlik kontrolünü süresiz olarak sürdürme hedefi de uygulanabilir olmaktan çıkacak. Bir Filistin devleti fikrine bile iyi bakmıyor.
Askeri baskı, Netenyahu’nun söylediği gibi rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamadı. Hamas dört ay geçmesine rağmen yenilgiye uğratılamadı ve çok sayıda İsrail askeri öldü. Tüm bunlar 7 Ekim’deki güvenlik başarısızlıklarının üzerine eklenince Netanyahu’yu alaşağı etmeye yeterli olmalı. Birkaç haftadan uzun sürecek bir ateşkes ve bunun kalıcı olmasını sağlamaya yönelik baskılar, her halükârda aşırı sağcı bakanların iktidardaki koalisyonu çökertmesine yol açar.
Dolayısıyla Netanyahu, öncelikle kendi çıkarına uygun siyasi gerekçelerle, yapabilmesi halinde en mütevazı rehine-tutsak takası anlaşması dışında her şeye karşı çıkacak ve muhtemelen çatışmalara kesinlikle süreli bir ara verilmesinde ısrar edecektir.
Netenyahu, bu gibi müstehzi hesaplar konusunda yalnız değil. Hamas liderliği de, tükenmiş bir halde hemen ateşkes isteyen Gazze’dekiler ile binlerce “mahkûmun” salıverilmesini, yeniden yapılanma için fon sağlanmasını ve İsrail ordusunun tamamen geri çekilmesini içeren daha iyi bir anlaşma için baskı yapan Doha’dakiler arasında bölünmüş durumda.
Başta İsmail Haniye olmak üzere, Hamas’ın sürgündeki siyasi liderleri 7 Ekim saldırısının ardından yaşanan büyük acılara aldırış etmedi. Saldırı emrini İsmail Haniye’nin mi yoksa Hamas’ın Gazze’deki komutanı Yahya Sinvar’ın mı verdiği tartışmalı. O zamandan bu yana Haniye bir yandan kendi güvenliğini sağlarken diğer yandan da azami siyasi avantaj elde etmeye çalışıyor. Genel amacı değişmedi: “Siyonist varlığın” yok edilmesi.
Bazılarının yeni “şer ekseni” olarak adlandırdığı Çin, Rusya ve İran, desteklediklerini iddia ettikleri ateşkesi sağlamak için çok daha fazlasını yapabilir. Örneğin Hamas onlardan garanti vermelerini istiyor. Ancak Avrupalı liderlerle birlikte onlar da şu ana kadar yetersiz kaldı. İran’ın mollaları İsrail’in sıkıntı çekiyor olmasından büyük keyif alıyor. Gazze’deki Filistinlilerin sefaletine üzülüyor görünüyorlarsa da özelde bunu ulusal jeopolitik gündemlerini ilerletmenin bir aracı olarak görüyorlar.
Peki neden ateşkes yok? Bunun cevabı basit, çıkarcı, korkak ve etkisiz siyasi liderler buna engel olduğu için ateşkes yok. Bir gün ve umarım yakında, Gazze’de silahlar susacak, zira tüm savaşlar eninde sonunda sona erer. Bu sessizliğin ne kadar süreceğiyse bambaşka bir konu.
Filistin halkının tarihi uzun bir öfke ve acı çığlığının tarihi. Yara bandı işe yaramaz. Kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalar ve göstermelik uzlaşılar işe yaramaz. İnandırıcı, uluslararası destekli bir barış planı ve bağımsız Filistin devletinin kurulması için kesin bir takvim olmadan bu çığlık dinmeyecek.
Bu yazı The Guardian sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.