Gazze ve Umuda Sarılma Hakkı

Geçen yıl Gazze’de 625 bin çocuk okula gidemedi. Çocukların eğitim hakkı, büyükler tarafından haşince, acımasızca, fütursuzca ellerinden alınıyor. Nitekim savaş, umutları yerle bir eden en güçlü silah. Barış ise bombardımanlar altında çocuklukları ellerinden alınan bir nesle verilecek en güçlü umut. Çocuğumuzu, yeğenimizi, torunumuzu bu yıl okullarına bırakırken bu satırları düşünerek, Gazzeli çocuklar için umuda sarılalım.

Okul kapıları, “şanslı” çocuklar için kısa süre içerisinde açılıyor. 

 

Aynı şanslı çocuklar için okul zilleri çalıyor. Teneffüste okul bahçesinde arkadaşlarıyla oyun oynayacaklar.

 

Bu çocuklar, okul çantalarından -şayet doluysa- beslenme çantalarını çıkararak karınlarını doyuracaklar. 

 

Aynı şanslı çocuklar için tahtada alfabe veya dört işlem öğretilecek, müfredat işlenecek; aldıkları eğitimle geleceğin mesleklerine hazırlanacaklar. 

 

Ama kısa süre içerisinde yeni bir ateşkes yapılmazsa Gazze Şeridi’nde yaşayan yarım milyonu aşkın “şanssız” çocuk, okula gidemedikleri, arkadaşlarıyla okul bahçesinde top peşinde koşturamadıkları, okuma yazmayı öğrenemedikleri, gelecek hayalleri çalındığı, kendi iradeleri dışında eğitimsiz kaldıkları için düşlerini süsleyen mesleklerden fersah fersah uzağa savrulacakları bir yıl daha geçirecekler. 

 

Okul çantalarını kitap taşımak için değil, göç yollarında en temel ihtiyaç malzemelerini koymak için kullanacaklar. 

 

Tıpkı Kemal Varol’un o çarpıcı sözünde olduğu gibi: “Acı geçiyor. Acı elbette geçiyor. Acı çekmiş olmak geçmiyor.” 

 

Hasar Tespiti 

 

UNICEF verilerine göre geçen yıl Gazze’de 625 bin çocuk okula gidemedi. Çocukların eğitim hakkı, büyükler tarafından haşince, acımasızca, fütursuzca ellerinden alındı, alınmaya da devam ediyor. 

 

Çocuklar, silahlı çatışma dönemlerinde haklarından ciddi şekilde mahrum kalıyorlar.

 

UNICEF ve Save the Children’ın ortak girişimi olan Global Education Cluster tarafından uydu görüntüleri üzerinden yapılan “hasar tespitine” bakılırsa, Gazze’deki okulların yüzde 87,7’sinin yerle bir olduğunu tahmin ediyor. 

 

Birleşmiş Milletler’in (BM) yürütücülüğünü üstlendiği okulların da yüzde 70’e yakını zarar gördü ve bu okulların çok büyük kısmı, yerlerinden edilmiş aileler için sığınağa dönüştürüldü. 

 

Sadece Ağustos ayında Gazze’de sekiz okula saldırı düzenlendi. 10 Ağustos günü Al Tabin okuluna yönelik saldırı, içlerinden en kanlı olanıydı. 

 

Bu süreçte bazı aileler çocuklarına Refah’taki sığınaklarda, en kırılgan yaşam koşulları altında, travmatik olaylara sürekli maruz kalınan istikrarsız ve yaralı bir ortamda, bombardıman ve çığlık sesleri eşliğinde, yetişkinlerin bile dayanma gücünü sınayan bir coğrafyada ders vermek zorunda kaldılar. 

 

Tıpkı Rusya işgali altındaki Ukrayna’da bazı çocukların yeni okul yılına yeraltı sığınaklarında başlayacağı gibi… Savaşın gölgesi altında büyüyen çocukların yeni normali de bu yönde evriliyor. 

 

O sırada çoğunun arkadaşı, akranı, aile fertleri hayatını kaybediyor. Ölümün en çıplak, en acımasız, en sert, en soğuk yüzüyle karşılaşıyorlar.

 

Açlıkla, susuzlukla ve salgın hastalıklarla boğuşmaları da cabası… Gazze’de 8.000’in üzerinde çocuk, akut beslenme yetersizliğiyle mücadele ediyor. Şu ana kadar en az 28 çocuğun ciddi düzeyde kötü beslenme sonucu öldüğü, Haziran sonunda resmî rakamlara yansıdı. 

 

Ve tüm bunlar, son 17 yıldır İsrail’in ambargosu altında yaşayan, birçok temel hakkından mahrum kalan çocukların hayatının üzerinde kapkara bir bulut gibi dolaşıyor. 

 

İsrail’in Gazze’ye yönelik olarak geçen Ekim ayından beri süregelen saldırılarında çoğu ilkokul ve anaokulu öğrencilerinden oluşan 16.500 çocuk öldü, 12 binin üzerinde çocuk yaralandı, içlerinden en az 1.000 çocuk da ampüte oldu. Çoğu bina enkazları altında kalmış olabileceğinden şüphelenilen binlerce Gazzeli çocuğun daha kayıp olduğu belirtiliyor. Tüm bunlar da İsrailli yetkililerin, hiçbir şekilde sivil altyapıyı hedeflemedikleri konusunda ısrarcı oldukları bir ortamda gerçekleşiyor. 

 

Mayıs ayında Gazze’deki Aksa Şehitleri Hastanesi önünde toplanan onlarca çocuk, kalbimin tam orta yerine oturan bir protesto düzenlediler ve üzerlerinde “Eğitim bizim hakkımız, eğitim görmeyi talep ediyoruz”, “Barış ve güven içinde yaşamak istiyoruz” yazılı dövizlerle, yeniden okula gitmek ve barış içinde yaşam isteklerini haykırdılar. Bu çocukların büyük kısmı, travma sonrası stres bozukluğu yaşadıkları bir ortamda, hayata eğitim yoluyla sarılma arayışındaydılar.

 

İçlerinden 9 yaşındaki Filistinli bir kız çocuğu, konuşmasında, “Neden hayatımızı mahvettiler? Barış içinde yaşamayı hak etmiyor muyuz?” diye sordu. Sahi neden mahvettiler? Sahi, onlar da akranları gibi barış içinde ve insan onuruna yaraşır koşullar altında yaşamayı hak etmiyor mu? 

 

Uluslararası Hukuk, Çocuklar ve Savaşlar 

 

20 Kasım, Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin (ÇHS) kabul edilişinin 35’inci yıldönümü. Peki uluslararası hukuk, savaş döneminde çocukların eğitim hakkı konusunda ne diyor? 

 

Ukrayna-Rusya savaşında eğitim hakkından mahrum kalan çocuklar için ne söylüyorsa, aynısını söylüyor aslında: Okullara yönelik saldırılar, çocuk haklarına yönelik ciddi bir ihlaldir ve uluslararası hukuk tarafından yasaklanmaktadır. 

 

ÇHS’nin altıncı maddesi yaşam hakkını ele alırken; Madde 38 ve Madde 39’da çocukların haklarının çatışma durumunda insan haklarına uygun şekilde gözetilmesi, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması yönünden tüm önlemlerin alınmasının taraf devletlerin sorumluluğunda olduğu belirtiliyor. 

 

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin hazırladığı Uluslararası İnsancıl Hukuk Kuralları’nda 135’inci kurala göre, silahlı çatışmalardan etkilenen çocukların özel saygı ve korunma hakları vardır. Bu kural, çocukların savaş alanlarında şiddetin her türlüsünden korunması ve ebeveynleri ile güvenli alanlarda bir araya getirilmelerini şart koşar.

 

Hatta BM’nin eğitim hakkı konusunda özel raportörü Farida Shaheed’in öncülüğündeki BM uzmanları, Nisan ayında yaptıkları bir açıklamada, okullara ve Filistin’deki eğitim sistemine yönelik bu saldırıları “scholasticide”, yani Türkçeye “okul kırımı” olarak çevrilebilen nitelikte, kasıtlı, sistematik bir çabaya benzetmişlerdi. 

 

Bu yılın başında British Middle East Center for Studies and Research de, Gazze’de eğitim sisteminin topyekûn imha edildiği konusunda ciddi bir eleştiri getirmiş, Birleşik Krallık’taki üniversitelere, Filistin topraklarındaki eğitimciler ve kurumlara daha fazla destek vermeleri yönünde çağrıda bulunmuştu. Queen Mary Üniversitesi’nde insan hakları hukuku profesörü Neve Gordon, bunu “educide”, yani “eğitim kırımı”na benzetmişti. 

 

Filistin toplumunun neredeyse yarısı çocuklardan oluşuyor. Gazze Şeridi’nde bu oran yüzde 47. Filistin Eğitim Bakanlığı’nın geçen ay açıkladığı verilere göre, çatışmaların başından beri 3.000 öğretmen yaralanırken, en az 500 öğretmen öldürüldü. Ve tüm bunlar, geleneksel olarak oldukça yüksek okuryazarlık seviyelerine sahip bir ülkede gerçekleşti. 

 

Bir kıyaslama yapmak gerekirse, BM’nin resmî verilerine göre Gazze’de 737 okul eğitim veriyordu ve çatışmaların hemen öncesinde bu bölgede 625 binden fazla öğrenci ve 22.500’den fazla öğretmen bulunuyordu.

 

Yetkililere göre Filistin’de okullara yönelik bu saldırılarda eğitim altyapısı ve entelektüel gelişim organize ve kasıtlı şekilde imha ediliyor; zira çocukların yanı sıra öğretmenler de öldürülüyor. 

 

Çatışmalarda en hassas grup olan çocukların eğitim hakkından mahrum bırakılması, aslında Filistin toplumunun da temellerini yıkan bir sürecin de kilit halkası… Çocuk, okula uzun süre gidemediğinde sadece öğrenme süreci durmuyor, aynı zamanda ciddi bir bilişsel ve eğitsel gerileme de başlıyor, okula geri dönmeme riski de artıyor. Bu da akıl ve fiziksel sağlıklarından gelecekteki sosyo-ekonomik düzeylerine, şiddet ve istismara uğrama risklerine dek birçok çocuk hakkı ihlalini de beraberinde getiriyor. Sonuçta “kayıp bir nesil” doğuyor. Ne de olsa, acı çekmiş olmak geçmiyor…

 

Filistinli stajyer avukat Noor Nassar’ın okula gidemeyen çocuklar için kısa bir süre önce başlattığı gezici okul projesi, bu süreçte yüzümü güldüren ve Gazze toplumunun yılmazlığını bir kez daha kanıtlayan güzel projelerden… “Sınır Tanımayan Okul” projesi çerçevesinde Nassar, elinde bir beyaz tahta ve eğitim materyalleriyle Gazze’de gezip çocukların eğitim hakkını desteklemek üzere elinden geleni yapıyor. Kendisinin Instagram hesabındaki videolara baktığınızda çocukların derslere ne kadar ilgiyle katıldığını, gruplar halinde yaptıkları sanat projeleri ve eğitsel oyunlardaki mutluluklarını siz de görüp duygulanacaksınız. 

 

Geçici Eğitim İmkânları 

 

Savaş ve çatışma ortamlarında çocukların iyi olma halleri açısından eğitim ve beslenme başta olmak üzere temel yaşam ihtiyaçlarının karşılanması, onlar için güvenli alanlar oluşturulması, böylelikle psikososyal açıdan incinebilirliklerinin azaltılması gerekiyor. 

 

İsrail ve Filistin arasında devam eden çatışmalarda yaşamını yitiren, yaralanan ve ailesinden ayrı düşen çocuklarla ilgili haberler kamuoyunun gündeminde yer almalıdır. Çocuklar, savaşın etkilerinden korunmalı, çocuklara yönelik güvenli alanlar oluşturulmalıdır. Çocuk hakları zemininde çocukları savaşın hedefi konumundan uzak tutan bir anlayışla en yüksek iyilik halleri için güvenlik, gıda, barınma ve sağlık hizmetleri uluslararası toplum işbirliği ile sağlanmalıdır.

 

UNICEF ve Filistin’deki ortakları, Gazze’de çocuklara yönelik olarak 48 çadırda, geçici bir eğitim imkânı sunmaya çalışıyor. Ancak kalıcı ateşkes olmayan bir ortamda bu çocuklar çoğu zaman aileleriyle birlikte yer değiştirmek zorunda kalıyorlar. Zaten çökmüş olan bir altyapıya rağmen temiz suya ve sürdürülebilir gıdaya erişemedikleri, çocuk felci vakalarının görülmeye başlandığı sağlıksız bir ortamda, adeta tırnaklarıyla hayata tutunmaya çalışıyorlar. Tüm bunları da yüzlerine kocaman ve umut dolu bir tebessüm kondurarak yapıyorlar. 

 

BM Barış Elçisi Dr. Jane Goodall, Mayıs ayında İstanbul’da yaptığı bir konuşmada, umuda dair çok hoş bir tanım yapmıştı: “Umut, bütün zorluklara rağmen yola devam etmemizi sağlayan şeydir.” 

 

Savaş, bu umutları yerle bir eden en güçlü silah. Barış ise, ateşkes çağrısında bulunan bir uluslararası toplumun öncülüğünde, bombardımanlar altında çocuklukları ellerinden alınan bir nesle verilecek en güçlü umut. Çocuğumuzu, yeğenimizi, torunumuzu bu yıl okullarına bırakırken bu satırları düşünerek, Gazzeli çocuklar için umuda sarılalım.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.