Gerçek Kahramanlar
3,5 yıldır süren “ekonomik kurtuluş savaşı”nda gelinen noktaya bakılınca, durumumuzun pek de iyi olmadığını hatta mevzi kaybettiğimizi düşünebilirsiniz. Böylesi durumlarda, her savaşta olduğu gibi topluma moral verecek, mücadele azmini geri kazandıracak kahramanlık hikâyelerine ihtiyaç duyulur. İşte bu hikâyenin gerçek kahramanları Türk lirasını hâlâ değer saklama aracı olarak görmeye devam eden “gerçek kişiler”.
Günlük hayatta pek de kullanılmayan “gerçek kişiler” terimini televizyon ekranlarında yorum yapan finans, hukuk veya vergi uzmanlarından sıkça duyabilirsiniz.
Hukukta gerçek kişi şöyle tanımlanmış; “Tam doğmak ve sağ olmak şartıyla, kişinin doğumundan ölümüne kadar hukuk açısından bireyi tanımlayan terime gerçek kişi denir. Bu terim kişinin bütün hak ve hürriyetlerini kapsayan bir yapıdır. Birey kendi hayatı içerisinde borçlu ve alacaklı hale gelme durumuna sahiptir.”
Bu yazıda gerçek kişiler içinde “kahraman” olduklarını düşündüğüm bir grubu sizlerle tanıştırmak istiyorum. Kahraman “Savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren kimse” olarak tanımlandığına göre, bu isimsiz kahramanları hepimizin tanıması şart.
Ekonomik Kurtuluş Savaşı
Doların Türk lirasına karşı iki ayda %30 değer kazanıp 11 seviyelerine geldiği 22 Kasım 2021’de kabine toplantısı yapılmıştı. Bu toplantının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada “Bu politikayla biz ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, nasıl yaptığımızı, hangi risklerle yaptığımızı, sonunda ne sonuçlar elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz” demişti. Sonrasında “Ekonomik kurtuluş savaşından zaferle çıkılacağını” da eklemişti.
Bir ekonomik kurtuluş savaşında olduğumuzu birçoğunuz ilk o gün duymuş olabilirsiniz.
18 Aralık 2021’de dolar bu kez 17’ye çıktığında Cumhurbaşkanı Erdoğan Afrikalı gençlerle buluşmasında, “Gerçekten ekonomik kurtuluş savaşı mücadelemizi başarılı bir şekilde sürdürüyoruz. Faiz zengini daha zengin yapar, fakiri daha fakir yapar. Göreve geldiğimde bu enflasyonu nasıl düşürdüysek, yine indireceğiz” diyerek içinde bulunduğumuz savaşın aşamaları hakkında biz sade vatandaşlarını bilgilendirmişti.
Ancak kısa bir arşiv araştırması yaptığınızda Cumhurbaşkanının bu tarihten üç yıl önce, 16 Ekim 2018’de Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusunda görüş bildirirken, “Biz ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimiz bir dönemde böyle bir yükü ülkemizin sırtına bindirmeye hakkımız var mı?” diye sorduğunu görebiliyorsunuz.
Böylece aslında 2018’den bu yana ekonomik kurtuluş savaşında olduğumuzu ilk ağızdan öğreniyoruz. Bu deyimin ilk kullanıldığı 2018 Ekim’den bu yana geçen 40 ayda birikimli gıda enflasyonu TÜİK verilerine göre %121 olmuş. Elektrik, doğalgaz ve diğer yakıtlardaki artış ise %141. O tarihlerde 5,78 olan doların Türk lirasına karşı değeri de %140 artmış.
Bu sonuçlara bakınca neredeyse 3,5 yıldır içinde bulunduğumuz ekonomik kurtuluş savaşında durumumuzun pek de iyi olmadığını düşünebilirsiniz. Savaşı 3,5 yıldır sonlandıramadığımız gibi, bir de mevzi kaybetmişiz şüphesine bile kapılabilirsiniz.
Savaş esnasında komutanlarımızın ordusuna verdiği mesajlar da bu şüphelerinizi desteklemiş olabilir. 4 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı enflasyonun pik yaptığını ve artık düşeceğini söylerken %19’da olan enflasyon şimdi %48’e çıktı. Bakan Nebati %48 olan enflasyonumuzdan bir sıfır atarsak %4,8’e inip gelişmiş ülkelerle aynı durumda olacağımızı ve ABD Merkez Bankası’na beş ailenin sahip olduğunu söyledi. AK Parti Grup Başkanvekili Fransa’da 100 Euro’dan 103 Euro’ya çıkmış olan mal sepetinin 700 Euro’ya çıktığını söyledi. Ocak enflasyonunun negatif çıkacağına inanan bir Finans Ofisi başkanımız bile oldu. Bunları gördükten sonra savaşı yöneten liderimiz ve kurmaylarının ekonomi konusunda yetkinlikleri hakkında kafanızda soru işaretleri ortaya çıkabilir.
Böylesi şüpheleriniz olduğu durumda, her savaşta olduğu gibi topluma moral verecek, mücadele azmini geri kazandıracak kahramanlık hikâyelerine ihtiyaç duyulur.
Gerçek Kişiler
İşte bu hikâyenin gerçek kahramanları Türk lirasını hâlâ değer saklama aracı olarak görmeye devam eden gerçek kişiler.
“Gerçek kişiler” tanımı finansal istatistiklerde de borçlu veya alacaklı sınıflamasında da kullanılır. Böylece borçlu veya alacaklının ne kadarının gerçek, ne kadarının tüzel kişilerden oluştuğunun ayrımı kolayca yapılabilir.
Bu gerçek kişilerden bankalardan alacaklı olanlar çoğunlukla mevduat sahipleridir. Bu mevduatlar yabancı para veya Türk lirası cinsinden olabildiği gibi, vadeli veya vadesiz olarak da sınıflanırlar.
Yabancı para mevduat tercihi vatandaşlar tarafından genelde enflasyondan korunmak amacıyla ve alım gücünü kaybetmemek için yapılıyor. Aralık ayından bu yana hayatımıza giren Kur Korumalı Mevduat (KKM) ise hibrid bir mevduat türü. Paramız vaat edilen vadeli mevduat faizinin üzerinde bir değer kaybına uğrarsa üstündeki farkı hazine ödeyecek. Dolayısıyla aslen anapara düşüş riski olmayan dövize endeksli bir mevduat.
Paranın en önemli işlevleri, değişim aracı ve değer saklama aracı olması. Paranın değişim aracı özelliği nedeniyle kişiler kısa sürede ihtiyaçları olacak varlıklarını vadesiz mevduatlarda tutuyorlar.
Türk lirası cinsinden vadeli mevduat sahipleri ise net bir yatırım tercihi ve değer saklama arzusu ortaya koyuyorlar. Vadeli mevduatlar ve yatırım ürünleri zaten paranın değer saklama fonksiyonunu sağlamak için ortaya çıkmış ürünler.
Savaşta Kazanan ve Kaybedenler
Türk lirası vadeli mevduat sahiplerinin geçtiğimiz sekiz yılda elde ettikleri (veya edemedikleri) enflasyondan arındırılmış reel getirilerini aşağıda görebilirsiniz.
Kendi paramızı değer saklama aracı olarak gören Türk lirası vadeli mevduat sahiplerinin 2014 Ocak ayından bu yana geçen sekiz yılda reel kayıpları %26 olmuş. Zamanında 100 birimlik mal ve hizmet alabilecek paraları, aldıkları onca faize rağmen 74 birim alabilecek hale düşmüş. Grafikten de görülebileceği gibi bu kahramanların başlarına ne geldiyse 2018 sonrası gelmiş.
Buna karşın yatırım tercihi olarak ABD dolarını tercih edip herhangi bir faiz almayıp vadesiz mevduatta tutanların getirisi ise aşağıdaki gibi olmuş.
Vadesiz dolar mevduatını tercih edenler, 2014 Ocak ayında 100 birimlik mal ve hizmet alabilecekken şimdi 186 birimlik mal ve hizmet alabilecek duruma gelmişler.
2014 yılına aynı alım gücü ile başlasalar da, dolar tercihini yapanların varlıkları TL vadeli mevduat sahiplerinin 2,5 katına çıkmış.
Dolayısıyla Türk lirası mevduat tercihini ortaya koyan gerçek kişiler varlarını yoklarını bu ekonomik kurtuluş savaşında feda etmişler ve hâlâ sabırla zafer gününü bekliyorlar. Bu fedakâr yatırımcılar hükümetçe ilan edilen savaşın gerçek kahramanları. Paramıza ve onun değer saklama fonksiyonuna olan inançlarını ve iyimserliklerini hiç kaybetmemişler.
Orduda Asker Sorunu
Ancak ortada bir sorun var. Sekiz yıldır bu savaşta mücadele veren kahraman Türk lirası mevduat sahipleri ordusu geçen zamanda sadece servetlerini ve motivasyonlarını değil, sayılarını da kaybetmiş görünüyorlar.
Aşağıdaki grafikte gerçek kişilerin Türk lirası vadeli mevduatlarının toplam mevduat içerisindeki payının gelişimini 2014 başından bu yana görebilirsiniz.
* Grafikte gerçek kişilerin dövize endekslenmiş KKM mevduatları artık sadece bir Türk lirası tasarruf olmadığı varsayımıyla hesaba katılmadı.
KKM’de gerçek kişi ve tüzel kişi ayrımı yayınlanmadığı için şu anda KKM’nin %50’sinin gerçek kişiler sahipliğinde olduğu varsayıldı.
Türk lirasına güvenin aşınması, dövizin reel getirisinin çok daha fazla olması ve kurlardaki artış nedeniyle gerçek kişilerin vadeli mevduatlarının toplam mevduat pastasındaki payı 2014’teki %34’ten %14’e düşmüş durumda.
Pirus Zaferi
Bir para biriminin en önemli fonksiyonlarından biri olan değer saklama fonksiyonunu nasıl kaybettiğimiz grafikte açıkça görülüyor.
Kahramanlarımızın savaş alanını terk etmesi boşuna değil. Ekonomik kurtuluş savaşı cephesinin en yetkili komutanı Hazine ve Maliye Bakanı Nebati daha iki hafta önce övünerek “Bütün enstrümanlarda enflasyonun altında seviye söz konusu. Tüm enstrümanlarda negatif faiz var” dedi. Enflasyonun altında faiz oranı ile kredi kullanımının Cumhuriyet tarihinde bir ilk olup olmadığını araştırttığını söyledi. Sonuç bu yönde çıkarsa belli ki büyük başarı olduğunu düşünecek.
Böylece tasarruflarını Türk lirasında değerlendiren kahramanlarımıza aslında cephede kaldıkları sürece kazanımlarını kredi kullananlara zaman içinde hibe edeceklerini de müjdelemiş oldu. Zaten savaşlarda da bazıları hayatını feda ederken, bazıları savaş zengini oluvermez mi?
Morali çöken gerçek kahramanlarımız savaş alanını terk ettikçe Türk lirasının tasarruf pastasındaki payı azalıyor. Böylece Merkez Bankası’nın ve hükümetin uyguladıkları politikalarla ekonomiye etki etme şansları azalıyor.
Belki de amaçlanan budur. Tamamen dolarize olmuş, milli paramızın değer saklama fonksiyonunun kalmadığı durumda, iyice küçülmüş Türk lirası tasarruflar nedeniyle yıllardır hayalini kurdukları piyasaları kontrol etme şansına kavuşabilirler.
Nihai getirisi, kazanma yolunda ödenen bedeli karşılamayan zaferlere siyasi ve tarihi literatürde Pirus Zaferi deniyor.
Efsaneye göre Pirus, savaşı kazanırken ordusunun büyük bölümünü kaybettiği için onu tarihe geçirecek şu sözü söyler: “Bir zafer daha kazanırsam tamamen biteceğim.”