“Göklerden Gelen Bir Ses Sana Ne Diyor, Dinle”

Milliyetçilik form değiştiriyor. Bizim bildiğimiz milliyetçiliğin dışında, sosyal medyadan beslenen, Akçura’dan bile habersiz, milliyetçiliğin “şehirli” alanına temas etmemiş, motivasyonunu mülteci-yabancı karşıtlığından alan, 2000’lerdeki ABD yayılmacılığına karşı güçlenen ulusalcılıktan bile farklı olarak Avrupa’daki aşırı sağcı, popülist ulusalcılığa benzeyen bir milliyetçilik türü kitlelerce satın alınmaya başladı.

teğmen kılıçlar yemin kemalizm

Sosyal medya, Ağustos ayını “darbe” ve “karşı darbe” teyakkuzuyla kapattı. Kara Harp Okulu’nun mezuniyet töreninde bir grup teğmenin kılıçlarını çekerek 28 Şubat döneminde okunmaya başlanan yemini okuması, ardından “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atması yeni tartışmanın eksenini oluşturdu. (Fetullah Gülen’e biatlı çete yıllar içinde sinsi bir şekilde Genelkurmay’ın neredeyse tamamını ele geçirirken ruhları bile duymamış -hatta bundan içten içe mutlu da olmuş- kimselerin gerçek bir darbe yaklaşıyor olsa dahi bunu önceden görebilme yetenekleri olmadığını gerçeğini cepte tutarak.) Müfredatın değiştirilmesine, insan kaynağının bütün bir şekilde elden geçirilmesine, hatta Harbiye’nin kapatılması gerektiğine yönelik büyük analizler birbirini izledi. Herkesin kendi sloganını kaparak geldiği bu meydanda gerçek de gürültüde kaybolup gitti. 

 

“Mustafa Kemal’in askeri” bir grup genç Harbiye mezununun kılıçlarını çekerek okuduğu yemin şu şekilde: 

 

“And içeriz ki; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istiklalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacak ve şerefimizle öleceğiz. Ne mutlu Türküm diyene!”

 

Seçilmiş 54’üncü hükümeti deviren bir dönemin ultra kudretli ve bol yıldızlı generallerinin devr-i iktidarında bir gelenek haline getirilmeye çalışılan bu yemin, aslında yakın bir zamana kadar mezuniyet törenlerinde okunmaya devam etti. 2020’de Kara Harp Okulu dekanı olarak atanan ve geçen yıla kadar bu görevi sürdüren Prof. Dr. Gültekin Yıldız’ın cesur girişimi, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun onayıyla da “geleneğe” son verildi.  

 

Peki bu son yemindeki hava, eski yemindeki “hava”nın aynısı mı?

 

Alanda çalışan herkesin tespit ettiği bir husus var. Anaakım milliyetçilik form değiştiriyor. Bizim bildiğimiz milliyetçiliğin dışında, sosyal medyadan beslenen, Akçura’dan bile habersiz, milliyetçiliğin “şehirli” alanına temas etmemiş, motivasyonunu mülteci-yabancı karşıtlığından alan, 2000’lerdeki ABD yayılmacılığına karşı güçlenen ulusalcılıktan bile farklı olarak Avrupa’daki aşırı sağcı, popülist ulusalcılığa benzeyen bir milliyetçilik türü kitlelerce satın alınmaya başladı. 

 

Harbiye’nin Aurası

 

Yani, “yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadı” olan Harbiyeli o gençler de dışarıdan esen bu rüzgârdan etkilendi. Etkilenmemesi zaten mümkün değil. Türkiye’nin dört bir yanından sıradan ailelerin, Z kuşağı mensubu, sosyal medya çağının çocukları onlar. Osmanlı’nın son döneminden başlayarak Cumhuriyet’in neredeyse tamamı boyunca Harp Okullarından mezun olanlar “memleketin gerçek sahibi”, “modernleşmenin lokomotifi”, “ülkenin kurucusu” hatta “kurtarıcısı” sanrısıyla yetişmiş, darbeyi yapmayı “haktan” ziyade bir “görev” olarak gören kadrolar vardı. Ancak artık statüko değişti. Artık askerlik mesleği eski “kutsiyetinde” değil. Yeni kuşak, bütün bir halde o üniformayı giymek için birbiriyle yarışmıyor. Dolayısıyla Soğuk Savaş ezberleriyle konuşmanın artık hiç manası kalmıyor. 

 

Kılıçlı yemin metnini büyük bir iştahla okuyan Harbiye gençlerinin tutunduğu şey de zaten doktriner bir Kemalizm’den ziyade, belki kendilerinin bile farkında olmadıkları şekilde yeni ulusalcılık akımının “dehdehçiliği” oluyor. O yeminden gerçek bir Atatürkçülük de çıkmıyor gerçek bir darbe tehdidi de duyulmuyor. Ahi Evran Üniversitesi’nde okunmuş olması muhtemel benzer bir yeminden hiçbir farkı kalmıyor. Bu da önümüzdeki dönemde azalmayacak. Bu bir tehditse eğer, bunun özüne inmekte fayda var. 

 

Eğer uzaydan yeni bir toplum getirmeyeceksek şunu anlamalıyız: Kariyerini asker olarak inşa etmek isteyenler belli bir habitattan geliyor. Mustafa Kemal Atatürk onlar için hâlâ önemli bir rol model ve tarihe mal olmuş Müslüman komutanlar çok alıcı bulmuyor. Harbiye’nin aurası hâlâ büyük oranda böyle. MGV’li, TÜGVA’lı gençler Harbiye’nin önünden geçmek istemiyor. Buna, muhafazakârlığın her tonuna aynı alerjiyle yaklaşan “eski kadroların” kapalı kapılar ardındaki “gayretleri” de etkilenince, istenen o “dönüşüm” bir türlü “başarılamıyor”. 

 

Nedir o gayret?

 

Fetullahçılık çok uzun süre boyunca büyük bir özenle muhafazakârlığın anaakımı haline getirilmeye çalışıldı. Okullarında okumuş olmak, gazetelerinde çalışıyor olmak, derneklerine üye olmak bir “statü”ydü. Alıcısı boldu. Asker, polis, savcı, bürokrat olmanın yolu onların kapısını aşındırmaktan geçiyordu. “Bizim çok suçumuz yok, 40 senedir kadrolaşıyorlar” denilmesi boşuna. Gibi dizisinde Yılmaz’ın mükemmel şekilde dediği gibi, “İnsan ne yaşadığını bilir”. Her şey herkesin gözü önünde oldu. Hâl böyleyken bu ülkede kendisine “muhafazakârım”, “mütedeyyinim” diyen hemen herkesin, kendisi değilse de yakın-uzak ailesinden bir ya da birkaç kişi bu örgütün mensubu oldu. Sonuç ise güvenlik soruşturmalarında kendisini gösterdi. Eğer arkalarında dağ gibi duracak bir “devletlû” yoksa gizli sicillerinde kaldı. Güvenlik bürokrasisinde silinmeyecek bir leke yani. Bu Harbiye’ye yansımadı mı? Yani şimdi “tarikatlar, cemaatler orduyu ele geçiriyor” denilmesi boşuna. Varsa bile azınlıktalar. 

 

Yani, “Harbiye’yi kapatalım” gibi olmadık önerilerde bulunanlar, okul kapatılsa bile yerine uzaydan insan getirilmeyeceğinin farkında değiller. 

 

Ezcümle, ucuz sosyal medya kahramanı olmayı “gerçek kahramanlık” zanneden, bunu yaparken de elindeki tek rol model olan Mustafa Kemal’i kullanan “yeni ulusalcılığa” karşı verilen cevaplar da en az o yemin metnindeki gibi kekremsi bir tat bırakıyor.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.