Güney Kafkasya’nın Yeni Jeopolitiği ve İran

İkinci Karabağ Savaşı, Azerbaycan devleti, toplumu ve seçkinleri arasında geniş, derin ve çok boyutları olan İran karşıtlığını doğurdu. Bu karşıtlık, ideolojik nefrete eklemlenerek Azerbaycan devletinin varoluş sebebine dönüşmek üzere. İran, Azerbaycan’ın Karabağ zaferinden hoşnut değil. İran’a göre Azerbaycan’ın zaferi Türkiye ile İsrail’in Tahran karşıtı jeopolitik bir kuşatma hamlesi. Ermenistan bir yol ayrımında. Ülkenin bağımsızlık döneminde uyguladığı güvenlik konseptinin çöktüğü açık.

azerbaycan ermenistan karabağ

Iğdır-Nahçıvan Doğal Gaz Boru Hattı temel atma töreninde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Dağlık Karabağ’da kontrolü tam anlamıyla ele geçirdiklerini söyleyerek Güney Kafkasya’da yeni bir dönemin başlangıcını da bildirmiş oldu. Azerbaycan’ın zafer ilanı, Güney Kafkasya’da Sovyetlerin dağılış sürecinde olduğu gibi keskin bölgesel ve küresel rekabetin yeniden alevleneceğinin de habercisi. Bölgede başlayan yeni jeopolitik rekabetin neyle sonuçlanacağını kestirmek mümkün olmasa da ülkelerin siyasi kaderini etkileyeceği açık. Bu rekabet, ülkelerin iç ve dış politikalarında yeni sıcak çatışma potansiyeli de barındırıyor. 

 

Yeni Öteki

 

İkinci Karabağ Savaşı ve sonrasındaki süreci aslında bir yönüyle İran’ın Azerbaycan’ı kaybetme süreci olarak da tanımlamak gerekir. Bu süreç, Azerbaycan devleti, toplumu ve seçkinleri arasında geniş, derin ve çok boyutları olan İran karşıtlığını doğurdu. Azerbaycan’da “Büyük Azerbaycan” (Bütöv Azerbaycan) ideali nedeniyle milliyetçi/ideolojik bir İran karşıtlığı ve nefreti vardı zaten. Yeni karşıtlık, milliyetçi/ideolojik nefrete eklemlenerek Azerbaycan devletinin varoluş sebebine dönüşmek üzere. İran’ın Azerbaycan karşıtlığı devam ettiği takdirde Azerbaycan devletinin güvenlik konseptinin İran karşıtlığı/ötekiliği esasında yeniden yapılandırılacağını söylemek yanlış olmaz. 

 

İran, Azerbaycan’ın Karabağ zaferinden hoşnut değil. İran’a göre Azerbaycan’ın zaferi Türkiye ile İsrail’in Tahran karşıtı jeopolitik bir kuşatma hamlesi. Bu bağlamda Tahran, Karabağ’da kazanılan zaferin yeni jeopolitik ve stratejik imkân ve fırsatlara dönüştürülmesini istemiyor. Azerbaycan’ın bölgesel girişimlerini kendine varoluşsal tehdit olarak göstererek engellemeye çalışıyor. Zengezur Koridoru’na yönelik İran’ın kategorik karşıtlığı, bölgede Azerbaycan merkezli her tür jeopolitik ve stratejik tasarıma dönük karşıtlığının tezahürü. İran, Azerbaycan’ın Karabağ zaferinin sadece Karabağ’da hâkimiyet değişimiyle sınırlı kalmasını istiyor. İran’ın bu politikası, bölgedeki değişim nedeniyle gerçekçi görünmemekle birlikte Tahran-Bakü ve dolaysıyla Ankara ile ilişkilerinde gerginlik potansiyelinin habercisi. 

 

Karabağ zaferinin Azerbaycan’ı Güney Kafkasya’nın en güçlü ülkesi yaptığı konusunda ortak bir görüş var. Bu açıdan bakıldığında, İkinci Karabağ Savaşı, Bakü-Tahran ilişkilerindeki denklemi değiştirdi. Azerbaycan, İran’ın kolay manipüle edeceği bir ülke olmaktan çıkarak Güney Kafkasya’da İran’ın rakibi pozisyonuna yükseldi. Güney Kafkasya’nın önümüzdeki en önemli meselesini Azerbaycan ile İran’ın bölgedeki rekabeti olarak görmek gerekir. Bu rekabet, Zengezur Koridoru tartışmasıyla zaten başlamıştı. İran, Ermenistan’ı Azerbaycan’a karşı kışkırtıyor, Moskova’yı “Azerbaycan’ın jeopolitik ihtirasını engellemediğini” iddia ederek eleştiriyor ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini sabote etmeye çalışıyor.

 

Jeopolitik Kuşatma

 

Ermenistan bir yol ayrımında. Ülkenin bağımsızlık döneminde uyguladığı güvenlik konseptinin çöktüğü açık. Dört komşusunun (İran, Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan) üçüyle (Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan) sorunlar yaşaması nedeniyle Ermenistan bir jeopolitik kuşatmaya mahkûm olmuş durumda. Bu durum da Ermenistan’ı Rusya’ya bağımlı hale getirerek Batı’yla olan ilişkilerinin iyileşmesini engelliyor. Ayrıca bütün bölgesel ortak projelerden (örneğin, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC), Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı (BTE) ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı (BTK) gibi bölgesel çalışmalar) dışlanmasına, komşuları ile ekonomik ve ticari ilişkilerinin gelişememesine ve dolayısıyla kitlesel yoksullaşma ve insan göçü gibi patolojik tezahürleri olan bir ekonomik kalkınma sorunuyla karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Ermenistan’ın Karabağ’daki yenilgisini sadece askeri olarak yorumlamamak gerekir.

 

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, “Müttefiklerimiz bizi koruyamadı” diyerek Rusya ve İran’dan uzaklaşarak Batı’yla yakınlaşmak istiyor. Erivan yönetimi, İran-Ermenistan ilişkilerinin Ermenistan’ın Batı, özellikle ABD nezdinde değerini düşürdüğünün farkında. İran’ın bölgesel etkinliğini kırmak isteyen ABD’nin İran’ın müttefiki olan Ermenistan’ı aktif şekilde desteklemesi görünürde açık bir çelişki olarak yorumlanabilir. Paşinyan’ın dış politikadaki hedeflerinden biri de Ermenistan’ın İran’la olan ilişkilerini Erivan’ın Batı’yla olan ilişkilerine zarar vermeyecek şekilde yeniden tasarlamak. Ayrıca İran’ın Ermenistan’ı koruma imkânı da düşük. Üstelik Rusya’nın İran’ın Ermenistan’da çok etkin olmasını istemediğini de biliyor. 

 

Ermenistan’ın Batı’yla yakınlaşma isteği, İran’ın Kafkasya siyasetini çelişkili bir zemine itiyor. ABD’nin Ermenistan eliyle bölgeye girebilme ihtimalinin doğuşu Tahran’ı yeni bir açmaza sürükleyerek girişimlerinin başarısız olmasını sağlıyor. Ermenistan’ın Batı’yla yakınlaşması, Rusya’yı da Azerbaycan’a yakınlaşmaya itiyor. Erivan hükümetinin Karabağ’daki yenilgisi -Rusya’nın da kışkırtmasıyla- Paşinyan karşıtı halk ayaklanması ihtimalini doğruyor. Ermenistan’da darbe, halk ayaklanması gibi her tür siyasal istikrarsızlığın Tahran’ın Kafkasya siyasetini zora sokacağı açık. Bu da Paşinyan’ı istemeyen Tahran’ın yeni ikilemi.

 

Ters Tepen Siyaset

 

Güney Kafkasya’nın, İran-Rusya ilişkilerini dönüştürebilecek bir noktaya doğru evrildiğini söylemek yanlış olmaz. Karabağ, İran-Rusya ilişkilerinde potansiyel bir ihtilafa dönüşüyor. Rusya, Birinci Karabağ Savaşı’ndan farklı olarak bu kez göreli olarak doğrudan savaşa taraf olmaktan kaçındı. Rusya’nın Karabağ politikasının farklılaşması, İran’ı zor durumda bıraktı. Rusya politikasının değişikliği, yalnızlaşan Tahran’ı politika üretmekte zor durumda bırakıyor.

 

İran’ın, İkinci Karabağ Savaşı sonrası Kafkasya siyasetini gözden geçirirken Rusya’yı önceleyen geleneksel siyasetinden vazgeçmek istediği açık. Rusya’ya dayanarak Kafkasya’daki çıkarlarını temin edemeyeceğini düşünen Tahran, politika değişikliğinin Kafkasya’da İran-Rusya ihtilaflarını artırma riskini de taşıdığını görüyor. Bu riskin farkında olan İran, Ermenistan-ABD muhtemel yakınlaşmasından, Moskova ile ilişkilerini düzeltme doğrultusunda yararlanmak ve böylece Rusya’nın Moskova-Tahran merkezli bölgesel bir çözüm modeline dönmesini istiyor. İran’a göre Rusya, ABD-Ermenistan ilişkilerinin başka bir noktaya taşınmasını istemiyorsa Kafkasya’da İran’la olan ilişkilerini genişletmeli. Moskova’nın Batı’ya karşı İran’a yakınlaşmak yerine Paşinyan’ı cezalandırma doğrultusunda Azerbaycan’a yakınlaşma sinyalleri Tahran’ı boşa düşürmüş durumda. Nitekim Moskova, Azerbaycan’ın son operasyonunda etkin bir şekilde engel olmaktan kaçındı. Son gelişmeler ışığında Rusya, Suriye’de etkin sonuçları olan İran-Rusya askeri işbirliğinin Kafkasya’ya taşınmasını istemiyor. Bu da İran-Rusya ilişkileri açısından yeni bir dönemin başlangıcı demek.

 

Yeni Eksen

 

İran-Türkiye bölgesel rekabeti, İkinci Karabağ Savaşı sonrasında yeniden canlanmış gözüküyor. Bu rekabetin yeniden canlanmasının nedenlerini bölgedeki gelişmeler ve Azerbaycan-Türkiye ilişkilerindeki dönüşümde aramak gerekir.

 

İkinci Karabağ Savaşı, soy bağı üzerinde inşa edilen Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini stratejik ve jeopolitik kader ortaklığına yükselterek ilişkilerin mahiyeti, seyri, yörüngesi ve bağlamını değiştirdi. Karşılıklı beklentilerin şeffaflaşması, koordinasyon, uyum, güven, söylem birliği ve bölgesel çıkar ve arayışların ortaklaşması, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini ilk kez öngörülebilir bir rotaya oturttu. Azerbaycan ve Türkiye’nin Kafkasya’daki ekonomik, askeri, siyasi, enerji ve ulaşım gibi alanlardaki işbirliğinin çeşitlenmesi de bunun açık göstergesi.

 

Azerbaycan, Türkiye’nin Kafkasya’da İran ve Rusya’ya karşı yürüttüğü tarihi rekabetin merkez ülkesi. Nitekim Türkiye’nin Kafkasya’daki enerji ve ulaşım gibi alanlardaki başarılı projelerinde Azerbaycan merkezi bir konumda. Türkiye’nin, transit ve enerji merkezi olma hedefinde Azerbaycan kilit öneme sahip; ayrıca Türkiye, Kafkasya üzerinden Orta Asya ilişkilerini de geliştirme imkânı bulmuş durumda. Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin seyrine bağlı olarak Türkiye’nin Kafkasya’da politik ve ekonomik nüfuzunun daha fazla artma ihtimali doğdu. Bu süreçte Türkiye’nin Azerbaycan’la geliştirdiği iyi ilişkiler, Ankara’nın Kafkasya’da Moskova’dan sonra en etkin aktör konumuna yükselme potansiyelini beraberinde getiriyor. 

 

Türkiye, Azerbaycan’la geliştirdiği iyi ilişkiler sayesinde İran’la sürdürdüğü geleneksel rekabetinin çeşitli veçhelerinde etkinlik kazanıyor. Bu durumun sadece bir bölgeyle de sınırlı kalmayacağı görülüyor. Bu nedenle bazı İranlılar, Ankara-Bakü arasındaki ilişkileri, “Türkiye-Azerbaycan Ekseni” olarak adlandırıyor. Bu eksenin Kafkasya’dan Orta Asya, Ortadoğu ve Asya’ya kadar uzanan geniş bir yelpazede genişleme potansiyeli olduğu düşünülüyor. 

 

İran, Türkiye ile yaşadığı bu ihtilafları açık bir husumete dönüştürmekten kaçınsa da zaman zaman bazı tehditlerde bulunuyor. İranlılar, Türkiye’nin Zengezur siyasetine karşın 1932’de Atatürk döneminde imzalanan İran-Türkiye sınır anlaşmasını tartışmaya açmak, özellikle Karasu bölgesinin hukuksal statüsünü yeniden gündeme getirmek istiyorlar. İran, Karasu tartışmasıyla, sadece Türkiye-İran sınır anlaşmasını değil, Türkiye-Nahçıvan (Azerbaycan) sınırını tartışmaya açabileceklerini düşünüyor. Bu tartışma, İran basını, düşünce kuruluşları ve diplomatik kulislerinde ciddiyetle sürüyor. Türkiye-Azerbaycan arasında Iğdır-Nahçıvan Doğal Gaz Boru Hattı’nın temel atma işlemi ve Erdoğan’ın Nahçıvan ziyareti bu çerçeveden bakıldığında anlamlı görülüyor. 

 

Son tahlilde; Azerbaycan’ın Karabağ zaferi Sovyetlerin dağılmasından sonra oluşan Güney Kafkasya jeopolitiğini değiştirdi. Yeni jeopolitik denklem, kendine özgü bölgesel ve küresel rekabeti de tetikledi. Bu rekabetin nasıl sonuçlanacağını kestirmek zor olsa da ağır ve sancılı geçeceğini söylemek mümkün. 

 

Yeni dönem özellikle Ermenistan ve Azerbaycan açısından kolay olmayacak. Ermenistan ağır sonuçları olan bir siyasal istikrarsızlığa gebe. Ermenistan’ın yeni bir Ukrayna olması düşük ihtimal olsa da Batı ile Rusya’nın keskin rekabet alanına dönüşmesi muhtemel. Ermenistan’ın Batı’ya yakınlaşma isteği ve girişimleri, Rusya’yı Paşinyan hükümetini devirme hamlelerine zorlayabilir. Ermenistan’daki gerginliğin seyri, Batılıların Paşinyan’ı ne kadar destekleyeceklerine de bağlı. 

 

Ermenilerin Karabağ’ı terk etmesini, Batı ile Azerbaycan arasında yeni bir gerginlik alanı olarak okumak mümkün. Azerbaycan’ın Batı ve İran tarafından çok yönlü propaganda savaşıyla karşı karşıya bırakılma ihtimali yüksek. Azerbaycan’ın, Karabağ zaferini yeni boyuta taşımak için Zengezur Koridoru’nun açılmasına ihtiyacı var. Azerbaycan ve Türkiye’nin yoğun isteğine karşın İran’ın kategorik karşıtlığını düşündüğümüzde, Zengezur Koridoru’nun önümüzdeki sürecin en önemli meselesi haline geleceğini söylemek yanlış olmaz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.