Guterres’in BMGK’ya Sunduğu “99. Madde” Mektubu Ne İfade Ediyor?
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres, 6 Aralık 2023’te Güvenlik Konseyine, Gazze Şeridi’ndeki vahim insani durumla ilgili acil bir mektup göndererek Konsey’in, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşından kaynaklanan uluslararası tehdit konusunda harekete geçmesi ve insani ateşkes çağrısında bulunması için nadir görülen bir hareketle BM Şartı’nın 99. maddesine başvurmuştur.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres, 6 Aralık 2023’te Güvenlik Konseyine, Gazze Şeridi’ndeki vahim insani durumla ilgili acil bir mektup göndererek Konsey’in, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşından kaynaklanan uluslararası tehdit konusunda harekete geçmesi ve insani ateşkes çağrısında bulunması için nadir görülen bir hareketle BM Şartı’nın 99. maddesine başvurmuştur.
Guterres, Güvenlik Konseyinin devam eden eylemsizliği ve Gazze’deki durumun ağırlaşmasının kendisini, 2017’de görevi üstlenmesinden bu yana ilk kez 99. maddeye başvurmak zorunda bıraktığını söylemiştir.
Mektubun Türkçe çevirisi şöyledir:
“Sayın Başkan,
Birleşmiş Milletler Şartı’nın 99. maddesi uyarınca size, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına yönelik mevcut tehditleri ağırlaştırabileceği kanaatinde olduğum bir hususu Güvenlik Konseyinin dikkatine sunmak üzere yazıyorum.
Gazze ve İsrail’de sekiz haftayı aşkın bir süredir devam eden çatışmalar, İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda dehşet verici insani acılara, fiziksel yıkıma ve toplu travmalara yol açmıştır.
Hamas ve diğer Filistinli silahlı gruplar tarafından 7 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştirilen ve defalarca kınadığım menfur terör eylemlerinde, aralarında 33 çocuğun da bulunduğu 1.200’den fazla kişi vahşice öldürülmüş ve binlerce kişi yaralanmıştır. Aralarında 34 çocuğun da bulunduğu yaklaşık 250 kişi kaçırılmış, 130’dan fazlası ise hala tutsak durumdadır. Onlar derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdırlar. Saldırılar sırasında yaşanan cinsel şiddet söylentileri dehşet vericidir.
Gazze’deki siviller büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. İsrail’in askeri operasyonunun başlamasından bu yana, yüzde 40’ından fazlası çocuk olmak üzere 15.000’den fazla kişinin öldürüldüğü bildirilmektedir. Binlerce kişi de yaralanmıştır. Evlerin yarısından fazlası tahrip edilmiştir. 2,2 milyonluk nüfusun yaklaşık yüzde 80’i giderek daha da küçülen alanlara zorla yerleştirilmiştir. 1,1 milyondan fazla insan Gazze’deki UNRWA [Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı] binalarına sığınmış; bu da aşırı kalabalık, insan haysiyetine aykırı ve hijyenik olmayan koşulları meydana getirmiştir. Diğerlerinin ise barınacak hiçbir yeri yoktur ve kendilerini sokakta bulmaktadırlar. Patlayıcı savaş kalıntıları bölgeleri yaşanmaz hale getirmektedir. Sivillere yönelik etkin bir koruma bulunmamaktadır.
Gazze’deki sağlık sistemi çökmektedir. Hastaneler savaş alanına dönmüş durumdadır. 36 tesisten sadece 14’ü kısmen işlevsel durumdadır. Gazze’nin güneyindeki iki büyük hastane yatak kapasitelerinin üç katı kapasiteyle çalışmakta ve temel malzeme ve yakıtları tükenmektedir. Bu hastaneler aynı zamanda yerinden edilmiş binlerce kişiyi de barındırmaktadır. Bu koşullar altında, önümüzdeki günlerde ve haftalarda daha fazla insan tedavi edilmeden ölecektir.
Gazze’de hiçbir yer güvenli değildir.
İsrail Savunma Güçleri’nin sürekli bombardımanı altında, barınak ve hayatta kalmak için gerekli temel malzemelerden yoksun bir şekilde, vahim koşullar nedeniyle kamu düzeninin yakında tamamen bozulmasını ve sınırlı insani yardımın bile imkânsız hâle gelmesini bekliyorum. Salgın hastalıklar ve komşu ülkelere kitlesel göç baskısının artması da dâhil olmak üzere daha da kötü durumlar da ortaya çıkabilir.
Güvenlik Konseyi 2712 (2023) sayılı kararında “başta çocuklar olmak üzere sivil halkın insani ihtiyaçlarının karşılanması için bu tür malzemelerin tedarikinin arttırılması çağrısında” bulunmaktadır.
Mevcut koşullar anlamlı insani yardım operasyonlarının yürütülmesini imkânsız kılmaktadır. Bununla birlikte, mevcut koşullarda bunun gerçekçi olmadığını kabul etmekle beraber, kararın uygulanmasını izlemek için araçlar geliştirme hazırlığındayız.
Refah üzerinden malzeme sevkiyatı devam etmekle birlikte, miktarlar yetersizdir ve duraklamanın sona ermesinden bu yana düşmüştür. Gazze içindeki ihtiyaç sahiplerine ulaşamamaktayız. Birleşmiş Milletler ve insani yardım ortaklarının kapasitesi, tedarik sıkıntısı, yakıt eksikliği, kesintiye uğrayan iletişim ve artan güvensizlik nedeniyle yok olmuştur. İlerleyen askeri operasyonlar öncesinde Gazzeli sivillerin büyük çoğunluğu Gazze’nin güneyine tahliye edilmiş, insani yardım personelleri de onlara katılmıştır. En az 130 UNRWA çalışanı, çoğu aileleriyle birlikte, öldürülmüştür.
İnsani yardım sisteminin çökmesi gibi ciddi bir riskle karşı karşıyayız. Durum hızla, bir bütün olarak Filistinliler ve bölgedeki barış ve güvenlik açısından geri döndürülemez sonuçlar doğurabilecek bir felakete dönüşmektedir. Böyle bir sonuçtan ne pahasına olursa olsun kaçınılmalıdır.
Uluslararası toplum, krizin daha da tırmanmasını önlemek ve bu krizi sona erdirmek için tüm nüfuzunu kullanma sorumluluğuna sahiptir. Güvenlik Konseyi üyelerini insani bir felaketin önlenmesi için baskı yapmaya çağırıyorum. İnsani ateşkes ilan edilmesi çağrımı yineliyorum. Bu acil bir durumdur. Sivil nüfusun daha fazla zarar görmesi engellenmelidir. İnsani ateşkesle birlikte hayatta kalma imkânları yeniden tesis edilebilir ve insani yardım Gazze Şeridi boyunca güvenli bir şekilde ve zamanında ulaştırılabilir.
Sayın Başkan, lütfen en yüksek saygılarımın teminatını kabul edin.
António Guterres”
99. Madde Ne Anlama Geliyor?
Nadiren kullanılan bir diplomatik araç olan BM Şartı 99’uncu madde, Genel Sekreter’e, ‘uluslararası barış ve güvenliği tehdit edebileceğini düşündüğü herhangi bir konuyu’ Güvenlik Konseyinin dikkatine sunabilme yetkisi vermektedir.
Madde 99 ilk bakışta Şart’ın diğer bölümlerine benzemekle birlikte önemli farklılıklar içermektedir. Söz gelimi madde 11/3, Genel Kurulun, uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye atması muhtemel durumlara Güvenlik Konseyinin dikkatini çekebileceğini; madde 35/1, BM’nin her üyesinin herhangi bir uyuşmazlığı Güvenlik Konseyinin veya Genel Kurulun dikkatine sunabileceğini belirtirken; madde 99, Genel Sekreter’in kendi kanaatine göre uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını tehdit edebilecek herhangi bir konuyu Güvenlik Konseyinin dikkatine sunabileceğini ifade etmektedir. Bu üç hüküm arasındaki en önemli fark 99’uncu maddenin üye devletlere ya da bir grup üye devlete değil, bizzat Genel Sekretere böylesine güçlü bir aracı uygulamaya koyma yetkisi vermesidir.
BM Şartı’nda belirtildiği üzere Örgüt’ün en yüksek memuru olan Genel Sekreter’e, bu hükümle birlikte uluslararası barış̧ ve güvenliğin sağlanmasında siyasi inisiyatif alabilme konusunda hak ve yetki tanınmıştır.
Geçmişte Ne Zaman Madde 99’a Başvuruldu?
Geçmişte Genel Sekreterler tarafından 99’uncu madde yetkilerinin Güvenlik Konseyine sorunların iletilmesi amacıyla açıkça veya zımni olarak kullanıldığı görülmüştür. Ne var ki BM tarihinde bu maddeye nadiren başvurulmuş olması dikkat çekicidir.
Bu nadir vakıalar arasında; 1950’deki Kore yarımadasındaki durum (Trygve Lie), 1960’taki Kongo krizi (Dag Hammarskjöld), 1971’deki Doğu Pakistan’ın komşu Hindistan devletleri karşısındaki durumu (U Thant), 1979’da İran’da Birleşik Devletler elçiliğindeki rehin alma olayı (Kurt Waldheim) ve 1989’da Lübnan’da yaşanan kriz (Javier Pérez de Cuéllar) yer almaktadır.
BM’nin Guterres’ten önceki son üç Genel Sekreteri Boutros Boutros-Ghali, Kofi Annan ve Ban Ki-moon hiçbir zaman resmi olarak 99. maddeye başvurmamış olmakla birlikte zaman zaman meseleleri söz konusu maddeye başvurmaksızın Güvenlik Konseyinin dikkatine sunmuşlardır.
Mevcut BM Genel Sekreteri Guterres ise 2017’de göreve başlamasından bu yana ilk kez 6 Aralık 2023’te 99. maddeyi açık bir şekilde uygulamaya koymuştur. Esasen Guterres 2017 yılında Myanmar’ın Rakhine bölgesindeki durumla ilgili endişeleri konusunda Güvenlik Konseyine söz konusu madde yetkileri kapsamına benzer bir mektup yazmış; ancak bu mektup, geçmişte 99. maddeye atıfta bulunulan diğer pek çok örneğin aksine ne maddeye açıkça atıfta bulunmuş ne de maddenin bazı ifadelerini aynen kullanmıştır.
Guterres’in 99. Maddeye Başvurmasının Önemi Nedir?
Genel Sekreterler hâlihazırda gündemlerinde olan ve kötüye giden durumlara Konsey’in dikkatini çeşitli yollarla çekebilmektedir. Söz gelimi bu uyarılar yazılı raporlar aracılığıyla, resmî toplantılarda ya da resmî olmayan istişarelerde verdiği brifingler sırasında, mektupla ve hatta aylık öğle yemekleri gibi gayriresmî ortamlarda yapılabilmektedir. Genel Sekreter’in bir konuyu Konsey’in dikkatine sunması için birçok yol mevcut olduğundan, Guterres’in Konsey Başkanı’na resmî ve kamuya açık bir mektup yazmış olması önemlidir. Ne var ki böylesi bir mektubun, siyasi ağırlık taşımakla beraber, Güvenlik Konseyini önerilen yönde karar alma konusunda herhangi bir hukuksal yükümlülük altına sokmadığını vurgulamak gereklidir. Bu noktada Guterres’in bazı riskleri aldığı söylenmelidir. Söz gelimi Konsey’in 99. madde çağrısını dikkate almaması hâlinde Genel Sekreter’in etkisiz görünme ihtimali söz konusudur. 99. madde uyarınca bir konuyu resmî olarak Konsey’in dikkatine sunmak, bir Genel Sekreterin kullanmayı çok sık göze alabileceği bir yöntem değildir. Temkinli bir diplomat olan Guterres’in de görev süresi boyunca karşılaştığı pek çok kriz karşısında 99. maddeye başvurmadığı düşünüldüğünde kendisinin bu risklerin farkında olduğu muhakkaktır; o nedenle bu girişiminin Gazze’de kötüleşen koşullar karşısında duyduğu samimi endişeden kaynaklandığı söylenebilir.
Guterres’in Mektubundan Sonra Ne Oldu?
Guterres’in diplomatik çağrısı Gazze’deki durumla ilgili yeni bir Güvenlik Konseyi toplantısını tetiklemiş; Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Genel Sekreter’in 99. madde mektubunu yeni bir karar tasarısına ilişkin müzakereleri başlatmak için bir fırsat olarak değerlendirerek konu hakkında yeni bir toplantı yapılmasını sağlamıştır.
Bu doğrultuda Gazze’de devam eden savaşta acil insani ateşkesi konu alan karar taslağı, Güvenlik Konseyinde, 8 Aralık 2023 tarihinde oylanmış; 13 Güvenlik Konseyi üyesi karar taslağı lehinde oy kullanırken, Birleşik Krallık çekimser kalmış, ABD ise kararı veto etmiştir.
Bu, veto edilen ilk Güvenlik Konseyi kararı değildir. Gerçekten de Konsey, savaş boyunca altı karar tasarısı oylamış ve beşini üye devletler arasında uzlaşma sağlanamaması nedeniyle kabul edememiştir.
Bahsi geçen karar tasarıları şunlardır:
– 16 Ekim’de Rusya liderliğindeki derhal ateşkes çağrısında bulunan ilk taslağa, 15 üyeden dördü (Fransa, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD) karşı oy kullanmıştır.
– 18 Ekim’de Brezilya öncülüğünde, Hamas’ı kınayan ve insani yardım için ara verilmesi çağrısında bulunan taslak, büyük bir çoğunlukla lehte oy alsa da ABD kararı veto etmiştir. Rusya ve Birleşik Krallık çekimser kalmıştır.
– 25 Ekim’de yine Rusya tarafından önerilen insani ateşkes ve Hamas’ın elindeki esirlerin serbest bırakılması çağrısında bulunan taslak lehine sadece dört üye olumlu oy kullanmıştır.
– 25 Ekim’de ABD, ateşkes yerine insani duraklama çağrısında bulunan bir karar tasarısına öncülük etmiş, 10 üye lehte oy kullanmış ancak daimî üyeler Rusya ve Çin kararı veto etmiştir.
– Nihayet 15 Kasım’da Malta’nın öncülüğünde Gazze’ye insani yardım ulaştırılması ve insani duraklama çağrısında bulunan bir karar tasarısı Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilmiş; ABD, İngiltere ve Rusya çekimser kalırken, 12 devlet lehte oy kullanmıştır.
– Son olarak ise yukarıda bahsedilen, Guterres’in madde 99 girişimi sonucunda 8 Aralık 2023 tarihinde BAE tarafından sunulan karar taslağı büyük bir çoğunlukla lehte oy almış ve yine ABD tarafından veto edilmiştir.
Bu son ABD vetosundan sonra -Ekim sonunda ABD, Rusya ve Çin’in Gazze ile ilgili Güvenlik Konseyi kararlarını art arda veto etmelerinin ardından olduğu gibi- konu BM Genel Kuruluna taşınmıştır.
Genel Kurul 12 Aralık 2023 günü onlarca yıldır devam eden İsrail-Filistin çatışması ve Gazze’de devam eden krizin azalma belirtisi göstermemesi üzerine Acil Özel Oturum’da bir araya gelmiş ve Gazze’de ‘acil insani ateşkes’ talep eden bir kararı kabul etmiştir.
Karar ezici bir çoğunlukla (153 lehte, 10 aleyhte ve 23 çekimser) alınmıştır. Bu, Ekim ayındaki Genel Kurul kararından 33 daha fazla evet oyu anlamına gelmektedir. Zira 27 Ekim 2023 tarihli Genel Kurul kararı 120 lehte, 14 aleyhte ve 45 çekimser oyla kabul edilmişti.
Genel Kurul kararlarının devletler üzerinde bağlayıcılığı olmamakla birlikte BM üyelerinin ciddi öneme sahip bir konuda ortak kararlılığını temsil eden ahlaki bir ağırlık taşıdığı not edilmelidir.
Sonuç
Guterres’in bu iyi niyetli girişimi ilk bakışta sonuç vermemiş gibi görünse de Güvenlik Konseyinden bu doğrultuda bir karar çıkmaması sürpriz olmamıştır. Zira ABD’nin İsrail’i kısıtlamaya çalışan her kararı veto edeceği tahmin edilebilir bir durumdur. ABD’nin İsrail’e silah sağladığı ve ABD Başkanı’nın Hamas’tan kurtulana kadar İsrail’e askeri destek vermeye devam edecekleri yönündeki açıklamaları düşünüldüğünde, ABD ateşkese karşı çıkmaya devam edecektir. Ancak yine de uluslararası camiada belirli bir ağırlığı olan Genel Sekreter’in, sivillerin etkili bir şekilde korunmadığı uyarısı ve uluslararası toplumun Gazze’deki durumla ilgili olarak krizin daha da tırmanmasını önlemek ve bu krizi sona erdirmek için ortak çaba sarf etme sorumluluğunu hatırlatması kayda değer bir gelişmedir. Gerçekten de bu gelişmeyi takiben Genel Kurul’da 193 BM üyesinin 153’ünün olumlu oyuyla kabul edilen ateşkes çağrısı kararının hemen ardından Joe Biden’ın, İsrail’in Gazze’de ayrım gözetmeksizin sürdürdüğü bombardıman nedeniyle “küresel desteği” kaybetmeye başladığını ifade etmesi tesadüf olmasa gerek.