Irak Kürdistanı’nın Bozulan Çehresi: “Kürt Dubai” Hayal Oldu
IŞİD’in 2014’teki saldırısından önce Ortadoğu’nun ikinci “Dubai”si olacağı ifade edilen Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), vekalet savaşları ve uluslararası güçlerin şov alanı haline getirildi. Saldırıların eksik olmadığı bölgede halk, 10 yıl önceki güvenlik ve ekonomik istikrarı mumla arıyor.
Takvim 15 Ocak 2024’ü gösterdiğinde, Erbil balistik füzelerle vuruldu. İran’ın gece yarısı füzelerle gerçekleştirdiği saldırı hedefinin “Mossad karargâhı” olduğu ileri sürüldü. Yerle bir edilen evde biri 1 yaşındaki çocuk, ikisi iş adamı ve ikisi de çalışan olmak üzere beş kişi yaşamını yitirdi.
İş adamı Peşrew Dizayi ve küçük kızı Jina ile beraber Iraklı bir iş insanı ve iki görevliye mezar olan evde bir hizmetçinin cesedi bulunamadı. Bu saldırının yankıları sürerken Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) başka saldırıların hedefi oldu. İkinci saldırı da Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) denetimindeki bölgede gerçekleşti. Süleymaniye’nin Çemçemal ilçesine bağlı Kormor Doğalgaz Sahası, insansız hava araçlarıyla (İHA) vuruldu. Kormor Doğalgaz Sahası, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dana Gas firması tarafından işletiliyor.
Faili Belli Saldırılar…
Doğalgaz sahasında üretim geçici olarak durduruldu. Irak Başbakanı Muhammed Sudani, 24 saat içinde sonuç almak ve kamuoyuna bilgi vermek için bir soruşturma komitesi kurulduğunu açıkladı. Ancak komitenin faili belli saldırı için bir şey yapacağına kimse ihtimal dahi vermiyor. Erbil saldırısı için hiçbir şey yapılmadı ki bunun için bir şeyler yapılsın. Zira genelde Irak, özelde ise IKBY, uluslararası güçlerin vekalet savaşları yürüttüğü bir gösteri alanına dönüştürülmüş durumda.
“Kürt Dubai”sinin Birçok İşareti Vardı
Oysa IKBY’ye 2014 yılına kadar Ortadoğu’nun ikinci “Dubai”si gözüyle bakılıyordu. Bunun da birçok emaresi vardı. ABD’nin, “İkiz Kuleler” olarak adlandırılan Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıyı gerekçe göstererek Irak’a saldırmasından birkaç yıl sonra IKBY’nin yıldızı parlamaya başladı. Kürt bölgesi, kapılarını ardına kadar yabancı şirketlere açtı. Hatta yatırım amaçlı gelenlere bazı kolaylıklar sağladı. Bölgeye en büyük akın ise Türkiye’den oldu. Bölgedeki hızlı değişimin tanıklarından biri sayılırım. Biraz bundan bahsetmekte fayda görüyorum.
Bölgeye ilk gittiğim yıl 2008 idi. Tarihi Erbil Kalesi’nin karşısında meşhur Kayseri Çarşısı (Kapalıçarşı) var. O tarihte de şimdi de çok canlı ve hareketli olan çarşı, Erbil’in merkezi sayılır. Burayı ilk dolaştığımda bir cuma günüydü. Tıpkı Türkiye’deki “Tahtakale” veya “ayaklı borsa” olarak bilinen İstanbul’daki Kapalıçarşı’daki gibi burada çok sayıda dövizci vardı. Hâlâ varlar. Bu kişiler, açtıkları tezgâhlarda yabancı para birimlerini Irak dinarına dönüştürüyorlardı.
Namaz için ezan okunduğunda esnaf tezgâhlarının üstünü bir bez parçasıyla örtüp, 10 binlerce doları orada bırakıp gitti. Sokak tam boşalmasa da tezgâhların başında duran insan sayısı çok azalmıştı. İnsanların yokluğunda kimse o para dolu tezgâhlara dokunmadı. Bırakın kıyafet satılan mekânların, sarraf dükkânlarının bile kapıları kapanmıyordu. Camiden dağılanlar, dükkân ve tezgâhlarının başına geçerek işlerine kaldıkları yerden devam etti. Park edilen lüks arabaları ise kimse kilitlemez, bölgedeki sıcak sebebiyle araçların hava almaları için camları indirilirdi.
Sonrasında durum çok değişti. Nedenlerini izah etmeye çalışacağım. Ama 2008-2012 yılları arasında kadar sık sık seyahat ettiğim bölgede, 2013-2015 yılları arasında yaşadım. 2 yıl 2 ay neredeyse tüm illerini gezdiğim bölge ve ülkede büyük bir değişime tanıklık ettim.
Irak Kürdistan Bölgesi, adeta Türkiye’nin bir ili duruma gelmişti. Zaho, Duhok ve Erbil’de çok fazla Türk menşeli firma faaliyet gösteriyordu. Türk yapımı ürünler bölgenin tüm yerleşim birimlerinde ilk sırada yer alıyordu. Bölgede 1.200’den fazla Türk şirketi faaliyet gösteriyordu. Yatırım yapan Türk firmalarının sayısı 500 civarındaydı. Bu rakam, firma sayısı bazında ikinci sıradaki İran şirketlerinin beş katıydı. Bölgenin en büyük dış ticaret ortağı Türkiye olmuştu. Her 500 iş anlaşmasının 380’i Türk şirketleriyle yapılıyordu. Hem Erbil hem de Süleymaniye’nin havalimanlarını da Türk firmaları inşa etmişti. Bölgede 20 binden fazla Türk vatandaşı, başta inşaat sektörü olmak üzere pek çok sahada istihdam edilmişti. Not ettiğim bu rakamlar resmîydi ve IKBY üst düzey yöneticileri tarafından ifade edilmişti.
Her taraftan inşaatlar yükseliyordu. Kentler yeniden ve hızla inşa ediliyordu. Alışveriş merkezleri birbiri ardına açılıyor, yazın 50 dereceyi bulan sıcak ortamda halk için yeni nefes alanları oluyordu. Family, Real, Majdi ve Mega Mall, Erbil’de faaliyete geçirilen AVM’lerden bazılarıydı. Birbiri ardına oteller faaliyete girerken işletmecilerse ağırlıklı olarak Türkiyelilerdi. Koç Holding’in açtığı Divan ve Dedemanların kendi soyadını taşıyan oteli bölgenin en çok tercih edilen mekânlarının başında geliyordu. Elbette ki sadece bunlar değil. Vakko’dan tutun Türkiye’nin tüm isim yapmış giyim-kuşam firmaları AVM’lerdeki yerlerini almış ve oldukça iyi cirolara ulaşıyorlardı. Otelcilik, yeme-içme sektöründeki hizmet tartışmasız iyi durumdaydı. Kalite ve hizmette Türkiye örnek konumdaydı.
“Doğalgazımız AB üyesi ülkelerin 50 yıllık ihtiyacını karşılar”
Petrol ve gaz arama faaliyetleri de hızla devam ediyordu. Sürekli yeni keşiflerin haberi medyada yer alıyordu. Öyle ki mevcut Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’nın ihtiyaca cevap vermeyeceği ifade edilerek ikinci bir hat inşa edildi. Kürt petrolü bu hattan Türkiye üzerinden dünya pazarına sevk edilecekti. Bu sevkiyattan hem Irak Kürdistan Bölgesi hem de Türkiye kazanacaktı. Bu süre içinde bir gazeteci olarak şu anda IKB Başkanı olan İKBY eski Başbakanı Neçirvan Barzani ile üç defa röportaj yaptım. Barzani özellikle petrol ve doğalgaza çok vurgu yapıyordu. “Sürekli bahsettiğiniz petrol ve gaz rezervleriniz ne kadardır” sorumu, “Tespit edilen doğalgaz rezervimiz 3 trilyon metreküpün üstünde. Bu miktar, Avrupa Birliği’ndeki tüm ülkelerin 50 yıllık gaz ihtiyacını karşılar” diye cevaplamıştı.
Kentler Şantiyeye Dönmüş, Bölge Hızla Gelişiyordu
Haksız da sayılmazdı. Zira bölgede onlarca uluslararası enerji devi faaliyet gösteriyordu. Bu ve daha fazlasını görenler, Erbil için “geleceğin Dubai”si demeye başladı. Kürtler “gelecek” ifadesinin yerine “Kürt” demeyi tercih etti. Yani Türkiye’nin yanı başında bir “Kürt Dubai”si hızla yükseliyordu. Olmaması için de bir neden yoktu. Zira Iraklı Kürtler hem kendi bölgelerinde bulunan petrolü satıyor hem gümrük kapılarındaki gelirleri kullanıyor hem de merkezi Irak hükümetinden bütçedeki paylarını alıyorlardı. Irak’tan yıllık 17 milyar dolar, o dönem 4,5 milyon nüfusa sahip IKBY’nin bütün ihtiyacını karşılıyordu. Diğer gelirlerse yatırıma dönüştürülüyordu. Kentler birer şantiyeye dönmüş, sürekli büyüyor ve gelişiyordu.
Bu arada IKBY hızla devletleşiyordu. Merkez Bankası, parasını bile basma hazırlıkları yapar hale gelmişti. Sınırları belirlenmiş, ordusu kurulmuş, bayrağı ve milli marşı olan bir özerk bölgenin her an bağımsızlığını ilan edebileceği ifade ediliyordu.
Petrol Sevkiyatı Israrı Hesapları Bozdu, Maliki İşaret Fişeğini Yaktı
Her türlü hazırlığın yapıldığı, komşuları kızdırmamak için doğru zamanın beklendiği belirtiliyordu. Ama hesapları petrol sevkiyatındaki ısrar bozdu. İlk işaret fişeğini ise yolsuzlukla suçlanan ve Saddam Hüseyin döneminde Erbil’de ikamet eden Nuri el-Maliki yaktı. Maliki’nin başbakanlığı döneminde IKBY’nin merkezi bütçedeki payı gönderilmedi. Yerel ve merkezi hükümet arasında “bütçe tartışması” başladı.
2013’te başlayan bu durum, IKBY’yi aslında çok etkilemedi, çünkü yeteri kadar geliri vardı. Kendi petrolünü satıyor, doğalgazını işlemeye çalışıyor, dünyanın her tarafından gelen firmalar bölgeye ciddi ekonomik katkı sağlıyordu. Fakat asıl sarsıcı darbe Irak Şam İslam Devleti’nden (IŞİD) geldi. Musul’u alan, Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’ndaki tüm çalışanlarını 100 gün boyunca alıkoyan IŞİD, Erbil’i düşürmek için zorladı. Hazır, Beşika ve Rabia ile Mahmur’dan (batı ve güneybatı) Erbil’e saldıran IŞİD, güven ve istikrara örnek gösterilen bölgeyi sarstı.
Mahmur’u kısa süreliğine olsa da ele geçirdi. Ama bölgenin imdadına ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon yetişti. Türkiye’nin de destek verdiği IKBY, IŞİD’i geri püskürtmeyi başardı ama ekonomisi ciddi bir darbe aldı. Zira 2003’ten itibaren ısrarla sağlanan güvenlik ve istikrar zarar gördü. Derken Bağdat’ın sıkıştırmasıyla IKBY nefes alamaz hale geldi. Bunun üzerine eski Başkan Mesud Barzani, referandum kartını öne sürdü. Başta bölge ülkeleri olmak üzere ABD ve Batılı devletler, 25 Eylül referandumuna karşı çıktı. Ancak dört devlet adeta ağız ve güç birliği yaptı. 25 Eylül referandumu gerçekleşti ama Türkiye, İran, Irak ve Suriye sert tavır ortaya koydu.
Mesud Barzani Referandumun Faturasını Ödüyor
Türkiye ve İran, gümrük kapıları ve hava sahalarını kapattı. Durum böyle olunca referandumda “evet” oyu çıksa da amaç hasıl olmadı. Yani IKBY bağımsız bir yapıya kavuşmadı.
Zaten ilk fatura da Mesud Barzani’ye kesildi. Barzani, bölge başkanlığına bir daha aday olmadı. Onun yerine damadı ve kardeşi İdris’in oğlu Neçirvan Barzani bölge başkanı oldu. Oğlu Mesrur Barzani ise başbakanlık koltuğuna oturdu. Uzun tartışmaların ardından bölgede üretilen petrolden elden edilen gelirin Bağdat’a verilmesi konusunda uzlaşıldı. Fakat tartışmalar ve karşılıklı suçlamalar bitmiş değil. Güvenlik ve ekonomik istikrarı zarar gören IKBY’ye, Bağdat bütçeyi zamanında göndermiyor, çalışanlar maaşlarını alamıyor. Bu nedenle Süleymaniye’deki “mesai boykotu”ndan dolayı ilk, orta, lise ve üniversitelerde eğitim başlamadı.
Elbette bölge yıkılmış, viraneye dönmüş değil. Zaho, Duhok ve Erbil tüm olumsuzluklara rağmen büyüdü ve gelişti. Ancak Süleymaniye sanki yerinde saymış. 2015 Temmuz’unda terk ettiğim Süleymaniye’ye, 2023’ün son aylarında gittim. Karşılaştığım manzara için şu cümleyi kurdum: Bu kenti kim dondurdu?
Aslında 25 Eylül referandumunda her ülke kendince bölgeye bir ceza kesti. Türkiye de bazı tedbirler aldı. Fakat kendi ihtiyacı olduğu için dış ticareti sürdürdü. Irak’a yapılan ihracat 2014’ten 2020’ye kadar düşse de 2021 ve sonrasında arttı. Irak, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler arasında dördüncü sırada.
İşletmeciler El Değiştirdi, Hizmet Kalitesi Düştü
Bölgede hâlâ çok sayıda Türkiye menşeli şirket faaliyet gösteriyor. Türkiye-Irak Sanayici ve İş Adamları Derneği’ne göre, 1.500’den fazla Türk şirketi IKBY’deki çalışmalarına devam ediyor. Hatırı sayılır Türkiye vatandaşı da bölgede çalışıyor. Hizmet sektöründe kalite düşmüş. Eski otellerin güzelliğinden eser yok. Daha önce keyifle kalınan otellerde temizlik sıfır. Türklerin işlettiği pek çok yer el değiştirmiş. Artık Arap işletmeciler yoğunlukta.
İran, KDP kontrolündeki bölge hariç, Irak siyasetini hakimiyeti altına almış. Tahran’a rağmen politika yürütmek güç. Bunu gören Mukteda es-Sard bile suskunluğa büründü. Diğerlerine oranla Türkiye ile daha iyi ilişkiler kuran Kürdistan Demokrat Partisi’nin de boyun eğmesi için İran baskı yapıyor.
İran, KDP’ye Boyun Eğdirmeye Çalışıyor
Türkiye, PKK’yı gerekçe göstererek silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) nokta operasyonlar yapıyor. İran da bölgede yaşayan ancak yıllardır tek bir kurşun dahi sıkmayan İran Kürdistan Demokrat Partisi’nin (İ-KDP) varlığını ileri sürerek bölgeyi vuruyor.
İ-KDP silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan ettiği halde Tarhan yönetimi, SİHA, İHA ve füzelerle IKBY ekonomisine ve sermaye sahiplerine yönelik saldırılar gerçekleştirmekten geri durmuyor. Artık durum çok net. Bir yandan İran diğer yandan ABD, Irak’ta karşı karşıya. İran yanlısı silahlı gruplar, Erbil’i sürekli hedef alıyor. Her seferinde de “IŞİD karşıtı koalisyon güçlerinin hedef alındığı” ileri sürülüyor.
“Kınamalar saldırıları sonlandırmıyor”
Yapılan açıklamalarda, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin, işin farkında olduğu net bir şekilde anlaşılıyor. Başbakan Mesrur Barzani, Kormor Doğalgaz Sahası’na yönelik saldırıdan sonra yaptığı açıklamada, “Kürdistan Bölgesi’ne yönelik çeşitli saldırılar, düşmanın, muhaliflerin ve hainlerin bölgenin statüsünü bozmaya yönelik girişimleridir. Kınamalar bu haksız komplolar ile saldırıları sonlandırmıyor. Irak hükümetinin bu kanun kaçaklarının oluşturduğu tehdidi sona erdirmek için pratik adımlar atması ve Kürdistan Bölgesi dahil tüm Irak’ın güvenliğini koruması önemlidir” dedi.
Barzani’nin “dost ülkelerden Kürdistan Bölgesi’ndeki halkımızın can ve mal güvenliği ile siyasi ve ekonomik istikrarın korunması için ciddi önlemler alma ve sahada yardımı sağlama” çağrısına kim cevap verecek merak ediliyor.
Ama çok net bir şey var. IKBY’nin bu güçlere misillemede bulunma güç ve imkânları yok. Ekonomisi eskisi gibi güçlü değil, ülke içindeki güvenliği de çok caydırıcı değil.
En önemlisi de sosyolojisi değişti. Artık Kürtler eskisi gibi milliyetçi değil. Gazze’den başlayan ateşin İran’ı da içine alarak bölgeyi yakmasından da korkan Kürtler, artık “Kürt Dubai”si hayali kurmuyor. Hatta bölge halkı, 10 yıl önceki güvenlik ve ekonomik istikrarı mumla arıyor.
Son not Erbilli bir gazeteciden: “Yanlış politika kaynaklı yaşanan ekonomik istikrarsızlık ‘Kürt Dubai’ hayalini yok etti. Bölgesel savaş rüzgârı esiyor.”