Irak’ta İktidarı Kürtler Seçecek
Ne olursa olsun, bir “çoğunluk hükumeti” Kürdistan Bölge Yönetimi liderliğinin önemli kazanımlar elde etmeyi garantilemesi için önemli bir fırsat olabilir. Ancak Kürt toplumunun çıkarına en iyi şekilde hizmet etme çabasında birlik olmadıkları takdirde, başarısızlıkları ileride bir sorun olarak karşılarına çıkabilir.
Irak Seçim Komisyonu, 10 Ekim’de yapılan milletvekili seçimlerinin sonuçlarını nihayet 30 Kasım’da açıkladı. Şii din adamı Mukteda es-Sadr liderliğindeki siyasi bloğun Meclis’teki 329 koltuktan 73’ünü garantilediği ve bu nedenle de seçimin kazananı olduğu onaylanmış oldu. Bu arada da Sadr’ın İran destekli Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) milisleriyle bağlantılı olan rakibi Şii Fetih İttifakı seçimi kaybetti ve seçim sonuçlarına itiraz etmeye karar verdi.
Şii siyasi seçkinleri arasındaki bu gerilim, Irak’ın önde gelen Kürt partilerinin önemli bir role sahip olabileceği yeni bir siyasi oluşumun kapılarını araladı. Sadr, Fetih ve eski başbakan Nuri Maliki’nin Hukuk Devleti partisi içindeki bazı gruplarla muhatap olmayacağının, bunun yerine önde gelen Sünni ve Kürt siyasi güçlerle anlaşmaya vararak “bir çoğunluk hükumeti” arayacağının sinyallerini önceden vermişti.
Sadr’ın çabalarının istikrarlı bir hükumet kurmayı sağlaması Irak siyasetinde Kürtler’in elini güçlendirebilir. Bağdat’la Irak’ın yarı özerk Kürdistan Bölgesi arasında uzun süredir devam eden anlaşmazlıkların çözülmesine de yardımcı olabilir. Böylesi olumlu bir gelişme ise, görüşmelerde ileri gelen Kürt partilerin oluşturduğu birleşik cepheyi koruyabilmelerine, yani kendi içlerindeki ayrılıkların ve rekabetin üstesinden gelebilmelerine bağlıdır.
Kürtler Arasındaki Gerilimler
Irak Kürt Bölgesi 1990’ların başından bu yana, her ikisi de kendilerine bağlı Peşmerge güçlerini komuta eden, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında bir iktidar paylaşım anlaşması uyarınca yönetildi. Ancak son yıllarda Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin tabanı Kürdistan Demokrat Partisi’ne ve yeni ortaya çıkan partilere kaydı. Bu da söz konusu anlaşmanın zarar görmesine neden oldu. Esasında, Ekim ayında yapılan seçimler de güç dengesinin KDP lehine bozulmasına, KDP’nin ağırlığının daha da artmasına yol açtı.
Yeni parlamentoda Kürt partilerin aldığı 63 vekillikten 31’i KDP’nin. KYB’nin ise sadece 18 koltuğu var. KDP’nin, KYB’nin kalbi olan Kerkük ve Süleymaniye’den birer vekil olmak üzere iki vekillik alabilmiş olması da bu anlamda önemli bir gelişme.
Bu gelişmelerin iki parti arasındaki ilişkiler açısından, özellikle de Irak cumhurbaşkanlığına ve Kerkük valiliğine aday gösterme konusundaki mutabakatı etkileyecek, önemli sonuçları olacaktır.
ABD işgalinin ardından Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasından bu yana, Irak’ın cumhurbaşkanlığı görevi Sünni ve Şiiler arasında bir güç dağılımıyla Kürt gruplardan bir temsilciye ayrılmaktadır. KDP ve KYB arasında, aynı zaman aralığına tarihlenen bir diğer anlaşma ise Irak Kürdistan Bölgesi başkanlığının KDP’li bir isme verilmesi karşılığında, KYB’ye aday gösterilecek kişiyi belirleme hakkı veriyordu.
Benzeri bir partiler arası mutabakat da 2017’ye kadar Kürtler’e verilen Kerkük Valiliği’ne ilişkindi. Önemli bir Kürt nüfusu olmasına rağmen Kürdistan Bölgesi’ne dahil olmayan “tartışmalı bölgeler”in bir parçası olan Kerkük’ün, liderlerinin çoğunun bu eyaletten olduğu dikkate alınarak, genellikle KYB’nin etki alanında olduğu düşünülmüştür.
Ancak KDP artık geçmişte yapılmış olan anlaşmaları dikkate almanın gereği olmadığı görüşünde, özellikle de 2017 Kürt bağımsızlık referandumunun ardından, Bağdat tarafından Kürt liderliği “cezalandırmak” üzere gönderilen Şii militanlar ilerlerken, KYB’nin güçlü liderlerinin peşmergelerini Kerkük’ten çekerek kendilerine ihanet ettiğini düşündükleri için. Irak hükumeti o zamanlar bir Arap’ı vali olarak atamıştı.
KDP artık hem cumhurbaşkanının hem de Kerkük valisinin atanmasında söz sahibi olmak istiyor. Bu arada KYB’nin çekirdek kadroları da hâlâ, çıkarlarına yönelik herhangi bir saldırıya karşı koyacak askeri gücü olduğuna inanıyor.
2019 Şubat’ında, KDP ve KYB yeni bir Kürt vali aday gösterme konusunda bir anlaşmaya vardılar. Ancak bu anlaşma iki nedenle henüz uygulanmadı. Birincisi KYB lideri Lahur Talabani ile Mesud Barzani grupları arasındaki bir anlaşmazlık iki tarafın üzerinde uzlaştığı bir aday belirlemelerine engel oldu. İkinci olarak, İran yanlısı Şii militanların eyalette varlık göstermeyi sürdürmeleri ve Bağdat’ın yeni bir vali atamayı kabul etmeye isteksiz olması diğer önemli sorunlardı.
Bunlara rağmen, KYB içinde yakın zamanda görülen değişimler, bu iki partinin birbirine yakınlaşma şansını artırabilir. Hem KDP’nin hem de KYB’nin mevcut liderliği de bu yılın Temmuz ayında KYB eş başkanlığı görevinden el çektirilmiş olan Lahur Talabani’ye karşı çıkma konusunda birleşiyorlar.
Kasım ayı başlarında KYB’nin Siyasi Bürosu, Lahur Talabani’nin partiden ihraç edildiğini onayladı. Bu da KYB’nin diğer eş başkanı Bafel Talabani’nin eş başkanlık sistemini resmi olarak kaldırmasına ve partinin kontrolünü ele geçirmesine zemin hazırladı. Bu durum Kerkük’te KDP ile, Irak cumhurbaşkanlığı ve öne çıkan diğer meselelerde daha kapsamlı bir anlaşmanın kapılarını aralayabilirdi.
Kürtler İçin Bir Fırsat
10 Ekim seçimlerinde Kürt partiler Irak parlamentosundaki koltuk sayısını 58’den 63’e çıkardı. Sünni grupların toplamda yaklaşık 70 koltuğu var. Fakat Kürtler’in partilerinden farklı olarak, Sünni partilerin tabanı pek güçlü değil ve doğrudan Sünni bölgelere yayılmış bir tabanları da yok. Bu nedenle Kürtler’in iktidarı belirleme potansiyelleri daha yüksek.
Kürt partiler, Sadr’ın tahayyülüne göre şekillenen bir “çoğunluk hükumeti”nde makam sayısını artırma ve aynı zamanda da Irak kabinesinde bir katılımcıdan gerçek bir karar mercisine dönüşme olanağına sahip olacaktır.
Hükumetteki görevlerle ilgili müzakerelerde etkisinin artmış olmasının yanı sıra Kürt partilerinin seçim performansının iyileşmesi de bir takım çetrefilli konular hakkında Bağdat’la yapacakları görüşmelerde kendilerine yardımcı olabilir.
İlk olarak bütçe tahsisi ve petrolden elde edilen kazançların dağılımı sorunları var. 2014’te zamanın Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Cumhurbaşkanı Mesut Barzani ve Irak eski Başbakanı Nuri Maliki arasında gerilim sürerken, Bağdat Erbil’i kararlaştırılan petrol tutarını Irak Devlet Petrol Pazarlama Şirketi’ne (SOMO) teslim etmemekle suçlayarak milli bütçede Kürtlere pay ayırmamaya karar verdi.
Bu tarihten sonra birçok anlaşma imzalandıysa da bu anlaşmazlık çözülemedi. Bu yılın Haziran ayında Bağdat ve Erbil yeni bir anlaşmaya vardılar. Bu anlaşma, Bağdat’ın Kürdistan Bölge Yönetimi’ne ayda 200 milyar dinar (137 milyon dolar) göndermesiyle sonuçlandı. Ancak bu anlaşma sadece bu yılın bütçesi için geçerli. Bu nedenle Kürt partilerin hükumet kurma görüşmelerinde bu konuyu yeniden müzakere etme fırsatları olacak.
İkinci olarak Kerkük ve Ninova, Diyala ve Selahaddin vilayetlerinde bulunan bir düzineden fazla bölgeyi de içine alan “tartışmalı bölgeler” sorunu var. 2005’te Irak Anayasası’nın yürürlüğe girmesinin ardından Kürdistan Bölge Yönetimi ve Bağdat’ın bu alanların statüsüne karar vermesi gerekiyordu, ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. IŞİD’e karşı savaşta Kürdistan Bölge Yönetimi’nin Peşmerge güçleri bu alanlarının bazılarının kontrolünü alabildiler. Fakat referandumdan sonra buralardan çekilmek zorunda bırakıldılar.
Bundan sonra da Bağdat ve Erbil arasında, güvenlik konusunda İran yanlısı silahlı grupların baskın geldiği bu alanlarda oldukça sınırlı idari, güvenlik ve siyasal işbirliği söz konusu oldu.
Ekim ayında yapılan seçimde Kürt partilerin bu alanlardaki performansları oldukça iyiydi. Tartışmalı bölgelerden, Ninova, Selahaddin ve Diyala vilayetlerindeki beş yeni koltuğun tamamını aldılar.
Kerkük’teki 12 koltuktan altısı ve Ninova’daki 31 koltuktan 11’i şimdi Kürt partilerde. Bu bölgelerde Kürtlerin siyasi temsillerinin artmış olmasının buraların statülerine ilişkin müzakerelerde yardımı olabilir. Kürdistan Bölge Yönetimi’nin gerçekçi bir biçimde güvence altına almayı umabileceği şey, Bağdat’ın Kerkük’e Kürt bir vali atamaya ve tartışmalı bölgelerde ortak güvenlik yönetimine onay vermesi olur.
Bu alanlarda IŞİD’in faaliyetlerinin artması böyle bir güvenlik koordinasyonunu her şeyden daha gerekli kılmaktadır, ancak bu durum halihazırda bu alanlara konuşlanan İran yanlısı milislerle bir anlaşmaya varılmasını gerektirecektir. Sadr, Fetih ve diğer Şii grupları tecrit etme konusundaki fikrini değiştirmedikçe bunu başarmak zor olabilir.
Ne olursa olsun, bir “çoğunluk hükumeti” Kürdistan Bölge Yönetimi liderliğinin önemli kazanımlar elde etmeyi garantilemesi için önemli bir fırsat olabilir. Ancak Kürt toplumunun çıkarına en iyi şekilde hizmet etme çabasında birlik olmadıkları takdirde, başarısızlıkları ileride bir sorun olarak karşılarına çıkabilir.
Diğer geleneksel siyasi güçlerin çoğunda olduğu gibi, önde gelen Kürt partiler de kendilerine verilen desteğin azaldığını görmektedir. KDP meclisteki varlığını altı koltuk daha artırmış olsa da, 2018 seçimi ile kıyaslandığında Kürdistan Bölge Yönetimi’ndeki vilayetlerden aldığı oy 100,000 azalmıştır. Yeni bir parti olan Yeni Nesil, kırgın Kürtlerin önemli bir çoğunluğunun oyunu alarak dokuz koltuk kazanmıştır. Bu da, Kürdistan Bölge Yönetimi’nde dört yıldır süren protestolarla birlikte düşünüldüğünde, Irak’taki Kürt nüfusun liderlerinden hoşnut olmama halinin yaygınlaştığını gösteriyor.
Kürtlerin geleneksel liderliği tam da şu an içinde bulunduğu avantajlı konumdan halkına önemli kazanımlar sağlayamazsa, yakında halkın öfkesiyle karşılaşması olasıdır.
Bu yazı Al Jazeera sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.