İran’da Yeni Cumhurbaşkanı’nın Nükleer Anlaşmaya İhtiyacı Var

İbrahim Reisi geçmişte nükleer anlaşmayı eleştirmiş olabilir, fakat cumhurbaşkanlığı görevine geldiğinde anlaşmaya bağlı kalmak durumunda kalacak.

İran’da Yeni Cumhurbaşkanı’nın Nükleer Anlaşmaya İhtiyacı Var

Kısa bir süre önce İran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimine katılımın düşük olması, dış güçlere özellikle de İran’ın siyasal sözcük dağarcığında genellikle Büyük Şeytan olarak adlandırılan Amerika Birleşik Devletleri’ne bir meydan okuma gösterisi olarak, seçmenleri defalarca oy kullanmaya çağıran İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney için tehlike çanlarının çaldığına işaret ediyor.

 

İran İslam Cumhuriyeti tarihindeki en düşük katılımla, yüzde 50’nin altında bir katılım oranıyla, halkın takdirinin kazanıldığı iddiasında bulunmak mümkün değil. Hatta, Cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Reisi, 1979’dan bu yana İran’da yapılan seçimlerde en düşük oyu alarak cumhurbaşkanı seçilmiş olmanın ağırlığını taşıyacak. Reisi’nin başarısı İran rejimine siyasi meşruiyet sağlamayan boş bir başarı.

 

Seçmenlerin yüzde 50’sinden fazlası için İslami rejim bir fiyasko ve yerleşmiş yoksulluğun kaynağıydı. Yüksek enflasyon, ekonomide durgunluk, işsizlik, nepotizm, kültürel ve siyasal olarak kendilerini ifade edebilecekleri yolların bulunmayışı, halkın artık tahammülün sınırına gelmesine yol açtı. COVID-19 salgınının 2020’de İran’ın bölgede salgının kaynağı olmasına neden olacak derecede kötü yönetilmiş olması da bardağı taşıran son damla oldu.

 

İran yönetimi halkın rejimden yabancılaşmasının boyutunun ve tabandaki siyasal huzursuzluk potansiyelinin pekâlâ farkında. İran, son yıllarda ekonomik sıkıntılar neticesinde kendiliğinden gelişen protestolar silsilesiyle sarsıldı. 2017’nin sonlarında yumurtanın fiyatında ani bir yükseliş dahi halk arasında huzursuzluğa yol açtı.

 

Bu nedenledir ki Reisi’den önceki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani arka plandaki ekonomik sıkıntıların üzerine gitmekte kararlıydı. O dönemin gündeminde hararetli bir şekilde yer alan İran’ın nükleer programı konusunda Batı’yla bir orta yol bulması hususunda Hameney’in desteğini almıştı. Ruhani’nin göreve geldiği 2013’e kadar nükleer program bir milli gurur meselesi ve Batılı devletlerle, özellikle de ABD ile yaşanan gerilimin kaynağıydı.

 

2015’te Ruhani’nin tabanda bir etkisi vardı. Ayrıca Dini Lider’den, “güçlü esneklik” göstermesi ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (KOEP) imzalayarak karşılığında İran ekonomisini felce uğratmakta olan yaptırımların kaldırılmasını sağlaması konusunda onay almıştı. Ancak Ruhani’ye ve İran ekonomisine yazık oldu, yaptırımlar hiçbir zaman tam olarak kaldırılmadı ve 2018’de dönemin ABD Başkanı Donald Trump nükleer anlaşmadan resmi olarak çekildi.

 

Trump’ın anlaşmadan çekilmesi, Ruhani ile Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve yaptırımların hafifletilmesi konusunda siyasi geleceklerini riske eden diğer pragmatistler için küçük düşürücü bir tecrübe oldu. İbrahim Reisi’nin de aralarında yer aldığı sertlik yanlılarının kendilerini haklı bulmalarına, Ruhani ekibinin böyle safça davranmasını alay konusu yapmalarına yol açtı.

 

 

Ama bu konuda pek bir ilerleme kaydedilmedi. Başkan Joe Biden Washington’da görevi devraldığından bu yana anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesi olasılığından, görüşmelerin yenileneceğinden bahsediliyor. Ağustos ayında göreve başlayacak Reisi yarım kalmış bir işi devralacak.

 

Uluslararası görüşmelerde zayıf kaldığı yönünde Ruhani hakkındaki saldırgan tavrına ve uluslararası sahneye güçlü bir konumdan giriş yapacağına ilişkin açıklamalarına rağmen Reisi, liderliğin İran ekonomisinin canlandırılmasının zorunluluğuna dair zımni anlaşmasını onaylıyor. Geçmiş yıllardaki eleştirel tutumuna rağmen seçimden önce KOEP’e bağlılığını da ifade etti.

 

Hal böyle olunca, cumhurbaşkanlığı görevini devraldığında anlaşmayı harfi harfine yerine getirmesi muhtemel. Daha da önemlisi, kararlarıyla gündemi belirleyen Dini Lider de anlaşmayı onayladı ve ekonominin canlandığını görmeye ve halkın İran ekonomisindeki gerilemeye ilişkin bastırılmış öfkesini dindirmeye çok istekli.

 

Yeni cumhurbaşkanının KOEP müzakerelerini nasıl yöneteceği belirsiz olsa da, genel olarak yeniden yürürlüğe girmesine açık kapı bırakması, Biden yönetimine İran liderliğine kaybetmeyi göze alamayacağı bir teklifte bulunma açıklığı sağlıyor. ABD, Viyana’daki görüşmeleri zorlayarak, yaptırımlar hususunda, İran’ın ciddi biçimde ihtiyaç duyduğu küresel finansa erişim de dahil, önemli hafifletmeler getirmeyi teklif edebilir. Buna mukabil, KOEP İran’ın bir nükleer silah programı peşinde olmamasını garantilemek için sıkı bir denetim rejimi ve uranyum zenginleştirme konusunda sınırlar yürürlüğe koyacaktır.

 

Nükleer anlaşma 2015 yılında İran’ın nükleer programını takip etmek üzere ve silahlanmaya karşı bir erken uyarı sistemi olarak en uygun mekanizma olarak görüşülmüştü. Görüşmeler yeniden başlarsa Reisi de muhtemelen anlaşmaya bağlı kalacaktır.

 

İranlı pragmatistlerin siyasi talihindeki düşüş Washington’un dikkatini başka yere vermesine neden olmamalı. Yeniden yürürlüğe giren bir KOEP çerçevesinde gerçek ekonomik faydalar sunmak, özellikle de buna tek taraflı bir ABD iyi niyet jesti eşlik ediyorsa, İran’ın rıza göstermesini sağlamanın en iyi yolu. Reisi ekonomide iyileşmeyi sağlayacak gerçekçi ihtimalleri geri çevirecek bir konumda değil, zira bu İran liderliğinin varlığını sürdürebilmesi için oldukça önemli.

 

Bu yazı Al Jazeera sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.