İYİ Parti’nin Potansiyeli ve Seçmen Profili

İYİ Parti’ye oy vermiş seçmen grubunun İYİ Parti ile bağları güçlü değil. Tüm seçmen grupları arasında sadakati en düşük grubu İYİ Parti seçmeni oluşturuyor. İYİ Parti seçmenlerinin desteklerini tarif etmek için güçlü argümanları yok.

İYİ Parti'nin Potansiyeli ve Seçmen Profili

İYİ Parti, girdiği ilk seçimlerde Cumhur İttifakı’ndan ne kadar oy eksilteceği sorusu ile siyasette önemli bir yer işgal etti. Bugün ise 2018’de aldığı desteği ne kadar muhafaza edeceği, ne kadar kalıcı bir parti olduğu ve dolayısıyla, muhalefette ve ittifaklar içerisinde güçlü bir unsur olmaya devam edip edemeyeceği merak ediliyor.

 

Oylarını koruyor mudur sorusunun yanına, İYİ Parti, yakın zamanda ya da gelecekte Cumhur İttifakı’ndan uzaklaşma eğiliminde olan seçmenler için bir adres olmaya devam edebilir mi sorusu da eklenebilir. Fakat yeni kurulan partilerle birlikte, bu sorudan daha çok yeni partilere yönelecek İYİ Parti seçmeni olup olmayacağı sorusu daha fazla ilgi çekiyor. Bunların dışında, zaman zaman AK Parti’nin, düşüşüne çare arayışında İYİ Parti ile yakınlaşması ihtimali üzerine spekülasyonlar da gözleri İYİ Parti seçmenlerine çevirebiliyor. Ancak bu, bugün için güçlü bir seçenek ve gündem konusu gibi durmuyor.

 

İyi Parti, 2018 seçimlerinde oylarının çoğunluğunu daha önce Cumhur İttifakı partilerine oy vermiş seçmenlerden almıştı. Bu partilerde 2018’den bu yana devam eden kayıplar aslında İYİ Parti için oy potansiyeli anlamına geliyor. Bu potansiyelden ne düzeyde yararlandığı veya yararlanabileceği ve İYİ Parti ile ilgili merak edilen diğer soruların yanıtları için iki analize ihtiyaç var: Birincisi, Cumhur İttifakı’ndan uzaklaşan ya da uzaklaşma eğiliminde olan seçmenler kimler ve neden uzaklaşıyorlar; ikincisi de, İYİ Parti’yi desteklemiş olan seçmenler kimler ve neden desteklemeye devam etsinler.

 

AK Parti Seçmeni Alternatif Arıyor

 

Artık AK Parti’nin eski gücünde olmadığı, bu pazar seçim olsa Cumhur İttifakı’nın, oyların yarısından çoğunu alamayacağı birçok saha çalışmasının net bir sonucu. Kamuoyundaki algı da saha araştırmalarının bulgularına paralel. AK Parti çoğunluk enerjisini kaybediyor, momentum yön değiştiriyor. Herkes bir yandan değişimin hızını, diğer yandan da istikametini gözlemeye çalışıyor. Toplumda AK Partili olmayan çoğu kimsenin çevresinde AK Parti’den kopmuş, daha önce AK Parti’ye oy verdiği hâlde şimdi muhalif bir seçmene dönüşmüş kişilerin sayısı artmış durumda. AK Parti kökenli siyasetçilerin kurduğu ve iddia sahibi yeni partiler var. Sahada AK Parti sözcüsü olma eğilimi ve savunuları azaldı. Troller ve çıkar sahibi kanaat ünlüleri dışında güçlü bir AK Parti savunuculuğuna rastlamak zorlaştı.

 

Tüm bu etkenler, saha araştırmalarında tespit edilen değişimin, güçlü bir şekilde, hatta olduğundan yüksek dozda hissedilmesine neden oluyor. AK Partili olmayanların, algılarındaki AK Parti’nin düşüşü ile saha sonuçları arasındaki mesafe, beklentilerine oranla bir hayal kırıklığı yaşamalarına neden olabiliyor.

 

Evet AK Parti’de düşüş var ama hâlâ Cumhur İttifakı’nın oyu %45-48 bandında (hatta kimi şirketler daha da yüksek buluyor). Bir başka deyişle, AK Parti çoğunluk enerjisini kaybetti ama hâlâ açık ara birinci parti. Çoğunluk enerjisi düşüş grafiğini takip etmeyi sevmiyor, ama takip edeceği bir yükseliş grafiği bulmakta da zorlanıyor. Örneğin; İstanbul seçimlerinde İmamoğlu’nun yükselişinin belirginleşmesiyle birlikte, AK Parti cephesinin sahadaki sönüklüğünde ve yenilenen seçimlerin sonuçlarında, çoğunluğun enerjisinin nasıl yön değiştirdiğini gözlemledik.

 

AK Parti’de düşüşün nedenleri ile hissedilen düşüşün saha bulgularından daha yüksek olmasının sebepleri arasında güçlü bir ilişki var. AK Parti seçmenlerinin, AK Parti’den rahatsız olmalarına ve/veya uzaklaşmalarına neden olan etkenlerle ilgili beklentileri oluşuyor. Buna karşın bu beklentileri karşılayacağını hissettikleri adres bulmakta zorlanmaları, kırgın bir şekilde evde kalmaya devam etmeleri ile sonuçlanabiliyor.

 

AK Parti’deki Çözülmenin Dinamikleri

 

Her hâlükârda ortak kanı ve hissiyat AK Parti’nin gerileme dönemine girmiş olması. Bunun nedeni olarak elbette birçok faktör sıralanabilir, fakat belirleyici nitelikte olan ve güncel üç etken, hiyerarşik sırayla şunlar:

 

1. Ekonomideki kötü gidişat ve bunun gündelik yaşamı etkileyecek düzeyde hissedilir hâle gelmesi.

 

2. Başkanlık sisteminin savunusunda, istikrar için gerekli olduğu propaganda edilmiş olan sistemin otoriter doğasının kabul görmemesi, benimsenmemesi ve ülke sorunlarının yönetilememesinin büyük ölçüde sistem değişikliğine bağlanması.

 

3. Adaletsizliğin ve paralel olarak yanlılığın ve kayırmacılığın arttığı kanaatinin geniş kesimlerce sahiplenilmesi, gözlemlenmesi ve hatta deneyimlenmesi.

 

Büyükşehirlerin kentleşme performansından duyulan rahatsızlık, çevre sorunları, kadın sorunları, göçmen sorunu gibi rahatsızlık duyulan birçok başka sorun da var. Sel ve deprem felâketleri ile gündeme gelen kriz yönetiminde yetersizlik, pandemi sürecinde daha güçlü bir şekilde gündemde. Ancak tüm bu sorunlar belli düzeylerde bir etki oluşturmakla birlikte karar davranışının temel belirleyeni değiller. Dolayısıyla, yukarıdaki üç temel etkenden başka birçok minör etken de rahatsızlığı besliyor. Fakat AK Parti’den uzaklaşan kesimler, ağırlıkla bu üç temel nedenle uzaklaşıyor ve uzaklaşanlar da her türlü hamleye rağmen bu etkenler geçerli olmaya devam ettiği için de geri gelmiyor. Bunun yanında da gemiyi terk etmeyenler arasında da bu rahatsızlıkların önemli bir oranda paylaşıldığını belirtelim. %35-38 aralığına gerilemiş AK Parti’nin yaklaşık 10 puanlık bir kesiminin de, partiden uzaklaşanların kaygılarını paylaştığı söylenebilir.

 

Peki, gidenler nereye gidiyor ve rahatsız olanların çokluğuna rağmen kopuş neden hissedilen kadar yüksek değil. Seçmende son yıllarda AK Parti’nin başta ekonomi olmak üzere sorun çözme yeteneği açısından ülkeyi yönetemediği düşüncesi güçleniyor. Ancak bu düşüncedeki AK Partili seçmenlerde AK Parti’nin değil de kimin yönetim yeteneğine güvenebileceği konusunda bir kanaat oluşmuyor. Bir başka deyişle, daha fazla güvendiği bir adres yok. Bu da, hâlâ AK Parti’nin genel seçimlerde iddiasını sürdürmesini sağlıyor. Böyle olunca da kopuşların nedenleri arasında belirleyici olmamasına karşın, kopanların istikametinde ya da kalanların kalma sebepleri arasında, kimlik tercihleri belirleyici olabiliyor.

 

Ekonomi mi, Kimlik mi?

 

Son dönemde AK Parti’den kopma eğilimi güçlü olanlar arasında (kesişimleri ile birlikte) Kürtler, sekülerler, gençler, liberaller, geçmişte kendileri ya da aileleri merkez partilere oy vermiş olanlar, başta esnaflar olmak üzere ekonomik sorunlardan en fazla etkilenen kesimler daha ağırlıkta. Buna karşın sayılan her kategorinin kendi içinde özellikleri incelendiğinde, AK Parti’den uzaklaşanlar, AK Parti’ye oy vermemiş seçmenlere göre daha dindar ve/veya daha milliyetçiler.

 

Kopuş dinamiğinde diğer bir ilginç durum ise AK Parti ve MHP’nin oy kaybı toplamının Cumhur İttifakı oy kaybından daha fazla olması ve MHP’nin oy oranında önemli bir değişim olmaması. Bunun sebebinin AK Parti’den kopan kesimlerin bir kısmının ya da rahatsız olup da kopuş eşiğinde olanların, bahsettiğimiz adressizlik sendromu nedeniyle, zaten içerden gördüğü MHP’ye yönelmesi. AK Parti’den yola çıkıp MHP’de mola veren (kalıcı olmadığı söylenebilecek) bu oylar sayesinde, MHP, kendisi de önemli bir oy kaybetme eğilimine girmiş olmasına karşın, henüz oy oranlarını muhafaza ediyor.

 

1990’lı yıllar, daha da fazlasıyla 2000’li yıllar kimlik eksenli tercihlerin belirleyici olduğu dönemler oldu. Özellikle laik-dindar, Kürt-Türk kutuplaşmaları seçmen davranışında temel motifi oluşturdu. Türkiye’nin sorunları, sorunlara üretilen çözümler ya da sorun alanlarında yönetme kabiliyeti, önemli karar değişkenleri olmadılar. Günümüzde ise artan oranlarda Türkiye’nin sorunları da seçmen davranışında bir etken olmaya başladı. Bunun kabaca üç nedeni var. İlki, sorunların birikmesi ve çözüleceğine dair inancın zayıflaması. İkincisi, din eksenindeki kimlikle ilgili sorunlar azaldıkça diğer sorunların kimlik tercihlerinden daha baskın hâle gelmesi. Üçüncüsü de muhalefetteki çeşitlilikte kimlik çeşitliliğin artması ya da başka bir açıdan da iktidarın dindar kimliğin tek sahibi olmaktan çıkması (hem Saadet Partisi’nin hem de İYİ Parti’nin CHP ile ittifak içinde yer almasının bu sonuçta önemli etkileri var).

 

Bugün AK Parti’den kopuş motivasyonunda ekonomi en önemli etken olsa da, uzaklaşanların yönelimleri ya da rahatsızların hâlâ gemide kalması, kimlik değişkenlerinin gücünü koruduğunun işareti. Bir başka deyişle seçmen, kimlik değişkenini kenara koyup (talileştirip) yetenekleri değerlendirdiğinde ve alternatif bulamadığında ikircikli olsa da olduğu yerde kalıyor, kimliğe geri dönüyor. Şayet rahatsızlık eşiğini geçmiş ise de ya protestocu/oy vermeyen seçmene dönüyor ya da kendi kimliğine hitap eden adreslere yöneliyor.

 

İYİ Parti’nin Potansiyeli

 

Bu bağlamda AK Parti ve MHP’den uzaklaşan oylara aday olan ve 2018 seçimlerinde bunu belli bir ölçüde başarmış olan İYİ Parti’den beklentisi yüksek olanlar var; zira Cumhur İttifakı önemli bir oy kaybı yaşıyor ve merkeze hitap etme iddiasındaki İYİ Parti için bu önemli bir fırsat. Ancak saha sonuçları İYİ Parti’nin oy oranlarında bir yükselmeye işaret etmiyor, hatta düşme eğilimi olduğu söylenebilir. Cumhur İttifakı’ndan uzaklaşan seçmenlerin pek azı (1-2 puan arasında değişen bir oranı) İYİ Parti’ye geliyor. Buna karşın artış olmamasının sebebi, paralelinde 2018’de İYİ Parti’ye oy vermiş CHP’li seçmenlerin bir bölümünün tekrar CHP’ye yönelmesi. Neticede ise İYİ Parti, AK Parti ve MHP’den uzaklaşanlar için beklenildiği gibi bir çekim oluşturamıyor.

 

Bugün seçmenlerin beklentilerinde, yukarıda sıralanan nedenlerle, Türkiye’nin temel sorunlarının nasıl çözüleceği önemli bir yer tutuyor. Şu açık ki, tüm muhalefet partileri gibi İYİ Parti de yukarıda bahsettiğimiz ülkeyi yönetme kabiliyeti açısından seçmen nazarında bir cazibe merkezi oluşturamıyor. Aksine İYİ Parti’ye oy veren seçmen dahi, temel konularda diğer partilere daha fazla güveniyor.

 

Dolayısıyla geriye İYİ Parti’yi var eden ve devam ettiren faktör olarak kimlik tercihleri kalıyor. Ancak AK Parti ve MHP’den uzaklaşmaların itici gücü kimlik olmadığı için bu yeterli olmuyor. İYİ Parti seçmende sorunları çözecek bir parti imajı oluşturamıyor. Buna karşın diğer alternatiflerin de benzer durumu itibarıyla kimlik potansiyeli de değer kaybetmiş değil, zira Cumhur İttifakı’ndan kopan seçmenlerin bir bölümü için kimlik hassasiyeti yönelimlerinde bir değişken olmaya devam ediyor. Özellikle kopuş kararlarında netleşmiş olanlar, sorunlara çözüm ekseninde bir alternatifte karar kılamayınca, kimlik değişkeni ile istikametlerini belirleyebiliyor.

 

Kimlik ekseninde bakınca ilk akla gelen kadrolarının kökeni itibarıyla MHP tabanından gelmesinin etkisi. Genel algı İYİ Parti’nin ağırlıkla MHP’deki, sonra AK Parti’deki milliyetçi seçmenleri etkilediği ve etkilemeye de devam etme potansiyeli taşıdığı yönünde.

 

Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi (TEAM) olarak yaptığımız saha çalışmalarına dayanan İYİ Parti seçmen analizi, bunun hem 2018 seçimleri için sorgulanması gereken bir yargı olduğunu hem de bahsedilen kopuş istikameti açısından kısmen geçerli olmakla birlikte sanıldığı kadar kuvvetli bir potansiyel olmadığını gösteriyor.

 

İYİ Parti’nin 2018’de oylarını aldığı seçmenlerin %40-50 civarında bir kısmı milliyetçi seçmen tabanından oluşuyor. Ek olarak bu milliyetçi seçmen kesimi, MHP’de ve AK Parti’de kalan milliyetçilerden farklılaşan özellikler taşıyor. Öncelikle Türkiye’de milliyetçilik dindarlık gibi geniş kesimlerce sahiplenilen bir üst kimlik. Ancak, öncelikli başat kimliği milliyetçilik olan ve oy tercihinde bu saikle hareket eden seçmen kesimi toplam seçmenin %20’sini geçmiyor. İYİ Parti kurulana kadar MHP’nin temsil ettiği bu kesimin, 5 puan civarında bir kesimini daha kemik (bir kısmının kendini ülkücü olarak nitelendirdiği) bir bölümü oluşturuyor. Geri kalan bölüm içindeki iki kesim dengeli dağılıyor: Birincisi seküler, merkez siyasete daha yakın kısım (ulusalcı olarak tabir edilen bağımsızlık söylemi ile milliyetçiliği eklemeyenler), ikincisi dindar ama milliyetçi olan kısım.

 

2000’li yıllarda daha dindar olan milliyetçilerle, merkez siyasi eğilimleri destekleme eğilimi kuvvetli milliyetçiler AK Parti’ye yöneldiler. MHP’yi destekleyenler arasında ise milliyetçi kimliği ön planda olan kesim ile seküler milliyetçi kesim ağırlıkta kaldı. Bu kesim o zaman da CHP’ye yakın özelliklerde, hatta CHP’nin (ulusalcı denilen) bir kesimine oldukça benzeyen bir kesimdi. Örneğin; 2014 yerel seçimlerinde birçok yerde bu özellikteki MHP’li seçmenler CHP’li adayları desteklemişlerdi. Cumhur İttifakı ile ve paralelinde İYİ Parti ile, MHP’nin AK Parti ile yakınlaşmasından rahatsızlık duyan seçmenlerin önemli bir kısmı MHP’den de uzaklaştı. Bunlar arasında ana gövdeyi seküler milliyetçi ve merkez siyaset çizgisindeki seçmenler oluşturdu.

 

Diğer yandan, 2018’de daha önce AK Parti’ye yönelmiş muhafazakâr milliyetçi seçmenlerden MHP’ye geri dönüşler olunca, MHP seçmen kaybederek ama oy oranını koruyarak seçimlerden çıktı. Son bir yıldır da benzer bir eğilim devam ediyor. Hâl böyleyken de MHP ile AK Parti arasındaki benzerlikler artıyor ve MHP’nin ayrıksı bir parti olma özelliği azalıyor. Bu da İYİ Parti’ye belli bir tür milliyetçi kesimin temsilcisi olma fırsatı sağlıyor.

 

İYİ Parti Seçmeni

 

Peki, İYİ Parti seçmenleri kimlerden oluşuyor?

 

2019 yılındaki bir araştırmamızdaki bulguya göre 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde İYİ Parti’ye oy verdiğini belirten seçmenlerin yaklaşık %40’ı 90’lı yıllarda (kendisi ya da ailesi) MHP ve BBP’yi, %32’si CHP, DSP veya SHP’yi, %20’si merkez sağ partilerini desteklemiş. Yaklaşık %10’u ise oylarını dindar-muhafazakâr partiler lehine kullanmış. Bunun dışında yine TEAM olarak yaptığımız saha araştırmalarına göre, İYİ Parti seçmenleri ile ilgili şu tespitler öne çıkıyor:

 

1. İYİ Parti’ye oy vermiş seçmen grubunun İYİ Parti ile bağları güçlü değil. Tüm seçmen grupları arasında sadakati en düşük grubu İYİ Parti seçmeni oluşturuyor. İYİ Parti seçmenlerinin desteklerini tarif etmek için güçlü argümanları yok.

 

2. İYİ Partili seçmenlerin en mesafeli oldukları partiler AK Parti ve MHP. Özellikle AK Parti’ye uzaklık, İYİ Parti desteğinin belirleyici bir unsuru.

 

3. İYİ Parti seçmeni zannedildiğinin aksine MHP’lilerden çok CHP’lilere benziyor. Bu benzerlik sosyo-ekonomik düzey, yaşam tarzları gibi göstergelerde belirginleşiyor. Gelir düzeyi ve eğitim düzeyi olarak da İYİ Parti seçmenleri CHP seçmenleriyle benzerlik gösteriyor. Alkol kullanımı, gündelik yaşam alışkanlıkları, kendilerini ne kadar Atatürkçü, dindar, milliyetçi tanımladıkları gibi sorularda da İYİ Partili seçmen profili, MHP ve CHP arasında olmakla birlikte CHP’ye daha yakın bir yerde konumlanıyor. İYİ Parti seçmeni AK Parti ve MHP’den farklı olarak daha kentli, daha eğitimli ve daha yüksek gelirli seçmenlerden oluşuyor.

 

4. İYİ Parti seçmeni, kendini CHP’ye daha yakın hissediyor. İYİ Partili seçmenlerin yaklaşık %60’ının ikinci partisi CHP. Sadece %16’sı MHP, ve %3’ü AK Parti’yi ikinci seçeneği olarak işaret ediyor.

 

AK Parti’den uzaklaşmakta olan dini ve milli kimliği ön planda olan ya da merkez siyasi çizgilere yakın olan seçmenler için İYİ Parti bir adres olabilecekken, yeni kurulan partiler denklemi değiştirdi. İYİ Parti seçmenlerinin ya da İYİ Parti’ye yönelebilecek seçmenlerin diğer adresleri olma potansiyelindeki yeni partiler ise henüz iddialarını somut bir biçimde seçmen nazarında resmedemediler. Diğer yandan da neden yeni olduklarını (bir başka deyişle AK Parti’den geldikleri halde farklarını) tarifte etkili olamadılar.

 

İYİ Parti ise milliyetçi ama yüzü batıya dönük, manevi değerleri önemseyen ama seküler, özgürlükçü ama Kürt sorununda devletçi, vb. özellikleri ile seçmen nazarında yeni bir parti seçeneği olarak az çok bir boşluğu dolduruyor. Örneğin; iktidar, “Bahar Kalkanı Harekâtı” sonrası yükselen milliyetçi iklimden istediği oranlarda geri dönüş alamamışken, düşüş eğilimine girmiş İYİ Parti’nin ise bir toparlanma yaşadığını gördük. Milliyetçi olup da (hatta kısmen de seküler özellikteki dindarlar için de geçerli) AK Parti’den uzaklaşma eğilimindeki seçmen için bir adres olabilmesi İYİ Parti’nin hâlen bir seçenek olma kabiliyeti taşıdığını gösterdi.

 

Dolayısıyla tüm kısıtların yanında, henüz yeni partilerin becerilerine dair bir ikna oluşturamamış olmaları, İYİ Parti’nin aslında daha “yeni” bir parti olmaya devam etmesi, siyasi denklemde öneminin devam etmesini sağlıyor. Ne var ki bunun sürekliliği kendisinden ziyade, diğer partilerin performanslarına da bağlı gibi görünüyor.

 

Sonuç olarak İYİ Parti seçmeni ile ilgili durumu üç cümle ile özetlemek gerekirse:

 

1. İYİ Parti seçmeni arasında ana grubu daha çok CHP seçmenine benzeyen kesim oluşturuyor. 2018’de İYİ Parti’yi desteklemiş olan CHP’lilerin, kısmi bir yükseliş eğilimindeki partilerine geri yönelmeleri de muhtemel.

 

2. İYİ Parti sorunları çözmeye aday bir parti olma hasebiyle ilgi oluşturabilmiş değil, kimliğine hitap edenler için mecburi (muhtemelen de geçici) bir alternatif oluşu ile destek buluyor. Bu durumda da Cumhur İttifakı’ndan uzaklaşanların çoğunluğu üzerinde etkisiz kalıyor, ancak kopuş kararları daha net olanların bir kısmını çekebiliyor.

 

3. AK Parti ve MHP kökenli İYİ Parti seçmenleri arasında da Cumhur İttifakı karşıtlığı güçlü bir motif, dolayısıyla Cumhur İttifakı’na İYİ Parti’den oy kaçışı potansiyeli zayıf, fakat yeni partiler için bu geçerli değil. Bu partilerin birikmiş ülke sorunlarına üretecekleri çözümlere ve bu konudaki ikna kabiliyetlerine bağlı olarak İYİ Parti seçmenlerini etkilemeleri mümkün.

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.