Kadın Diplomatların Süper Gücü Nedir?

Kadınların var oluş ve ismini duyurma mücadelesinde önemli arenalardan biri de diplomasi. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar yüzyıllardır diplomasinin içindeler, ancak çabaları çoğu zaman göz ardı ediliyor veya yeterince önemsenmiyor…

Tolstoy, meşhur romanı Anna Karenina’ya şu cümleyle başlar: “Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.” 

 

Çağımızda yaşasaydı ve bu cümleyi diplomasi tarihine uyarlaması istenseydi belki de şöyle derdi: “Bütün mutlu ülkeler birbirine benzer, her mutlu ülkede toplumsal cinsiyet eşitliği önemsenmektedir.” 

 

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 76’ncı oturumda alınan karara göre, geçen Pazartesi günü, yani 24 Haziran, Diplomaside Kadınlar Uluslararası Günü’ydü. 

 

Uluslararası günleri kamuoyunun spesifik bir konuya dikkatini çekmek, onu bu konuda eğitip siyasi iradeyi harekete geçirmek, tutumlarda değişiklikler yaratmak, gerekli kaynakları bu alana yönlendirmek, sağır kulaklarda ve duygusuz kalplerde küçük de olsa bir hareketlenme doğurmak açısından anlamlı buluyorum.  

 

Bugünün kişisel yaşantımdaki önemi ise, meslek hayatım öncesi ve sırasında birçok kıymetli kadın diplomattan hep çok güçlü bir destek, yönlendirme ve gücü bulmuş olmam… 

 

Mesleğimi her ne kadar çok sevsem ve bu yaşıma kadar ardımda bıraktığım izlerden gurur duysam da, üniversitenin siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümünden mezun olduktan sonra önüme açılan patikada bir yol da kariyer diplomatlığına çıkıyordu. Ancak, benim o genç yaşta bu hedefi yeterince içselleştirmememden dolayı o patikadan ilerlemeye cesaret edememiş olmam, hep içimde bir yara olarak kalmıştır. 

 

Kadınların var oluş ve ismini duyurma mücadelesinde önemli arenalardan biri de diplomasi… 

 

Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar yüzyıllardır diplomasinin içindeler, ancak çabaları çoğu zaman göz ardı ediliyor veya yeterince önemsenmiyor. 

 

Süper Güçlü Diplomatlar

 

“Senin süper gücün nedir?” diye sorulsa, “diplomat olmak” diyecek bir kitleden söz ediyoruz. Zira hem mesleki açıdan kendilerini gerçekleştirme gayreti içindeler hem de karşılarında dağ gibi yıkılmayan bir erkek egemen bakış açısından gedikler açarak ilerlemeye çalışıyorlar.

 

Sevindirici gelişme şu ki, 1968 yılında dünya çapında kadın büyükelçi oranı yüzde 0,9 idi. Bu rakam günümüzde yüzde 20’lerin üzerine çıkmaya başladı. Yani dünya çapında büyükelçilerin yaklaşık beşte biri kadınlardan oluşuyor. 2000’li yılların ortalarından itibaren dış politikada dünya çapında yaygınlaşmaya başlayan “yumuşak güç” yaklaşımı ve insani diplomasi kavramı, kadınlara diplomaside daha fazla tutunacak dal uzatmaya başladı. 

 

Ancak yine de dünyaya bakarken kısa süreliğine taktığımız pembe gözlüklerimizi usulca yeniden masanın üzerine bırakalım. Dünya liderlerinin bir araya geldiği en geniş çaplı platform olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun başkanlığına 77 yıldır sadece dört kadın seçildi. Dahası, uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesinde temel sorumluluğu olan 15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin üye sayısının sadece üçte biri kadınlardan oluşuyor. 

 

Oysa 1948 yılında Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin öncüsünün bir kadın -Eleanor Roosevelt- olması gelinen nokta açısından ne kadar hüzünlü, değil mi? 

 

Diplomasi Erkek İşi mi? 

 

Diplomasi, dünya çapında erkeklerin kalesi olmaya ve erkeklikle özdeşleştirilmeye devam ediyor. 

 

Mars’ta koloni kurmanın ayrıntılarını tartışan insanlık, iş toplumsal cinsiyet eşitliğine geldiğinde erkekliği diplomaside cesaretle, liderlikle, mücadeleci ruhla, bağımsızlıkla birlikte anmaya; kadınlığı ise barışçılık, anaçlık, duygusallıkla kısıtlamaya devam ediyor. 

 

Devlet başkanlığı pozisyonlarının verdiği diplomatik güç, halen ağırlıklı olarak erkeklerin elinde. G-7 ve G-20 toplantılarında verilen “aile fotoğrafları”nda “laciler” içindeki erkekler ön planda. 

 

Tamamen erkeklerin konuştuğu paneller artık sosyal medyada uluorta rezil edildiği için kadınlara da yer verilmeye başlansa da, devlet ve hükümet başkanı olan kadın oranı dünya çapında yüzde 10 düzeyine bile zar zor çıkabiliyor. 

 

Oysa kadınların liderlik tarzları, uzmanlıkları ve öncelikleri, diplomatik çıktıların da kalitesini birebir etkileyen nitelikler… Hatta Amerikalı yazar-diplomat Clare Boothe Luce’e göre “Diplomasi, feminen bir sanattır”. 

 

Kadınların siyasi süreçlere ve barış müzakerelerine daha fazla katılmasını teşvik eden tedbirlerin çatışma çözümleri açısından olumlu izdüşümleri, uzun süredir birçok araştırmayla kanıtlanmış durumda. Liberya ve Kuzey İrlanda barış süreçleri ve Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin kabulüne dair müzakerelerde kadınların oynadığı rol ve sağladıkları kalıcı etkiyi anımsamak bile yeterli. 

 

Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi’nin (UN Women) verilerine bakacak olursak, bir barış anlaşmasının en az iki yıl sürme olasılığı eğer kadınlar katılmış ise yüzde 20, 15 yıl sürme olasılığı ise kadınların müzakere sürecine katılmasıyla birlikte yüzde 35 oranında artıyor.

 

Bununla birlikte, 1992-2019 yılları arasında kadınlar uluslararası müzakerecilik pozisyonlarının yüzde 13’ünü, arabuluculuk rollerinin yüzde 6’sını, dünya çapında barış süreçlerinin imzacı taraflarının yüzde 6’sını doldurdu. Oysa Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na göre, ülkeler 2030 yılına kadar kadınların karar alma süreçlerinde eşit katılımını sağlamak üzere tedbirler almak için taahhütte bulunmuşlardı. 

 

Türkiye’deki Durum

 

Türkiye’de ise, 1932’de göreve başlayan, birkaç yıl sonra kadın olmaktan kaynaklı kısıtlamalardan pes ederek Dışişleri’ndeki görevinden ayrılıp akademiye dönen, ancak kadın diplomatlar için “Dış ülkelere tayin edilemezler” kaydının kaldırılmasının ardından Dışişleri’ne dönen, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda delege olan ilk kadın diplomat Adile Ayda’nın kıymetli mirasının izinden ilerliyoruz. 

 

İlk kadın büyükelçi Filiz Dinçmen’in atanması ise, ancak 1982 yılında gerçekleşiyor. 

 

Bununla birlikte, sevindirici gelişmeler de var: Günümüzde yüzde 27’lik kadın büyükelçi oranımızla küresel ortalamanın üzerine çıktığımız bir patikadan ilerliyoruz. 

 

Dışişleri Bakanlığı’ndaki kadın genel müdür oranı yüzde 43. 

 

Ayrıca kısa süre önce de Dışişleri Bakanlığı’nın 500 yıllık tarihinde ilk kadın Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak Büyükelçi Berris Ekinci atandı. 

 

Hâlihazırda 305 büyükelçi arasında 83 kadın büyükelçi yer alıyor. Bu yıl Bakanlık’a alınan kariyer diplomatlarının da yüzde 42’si (111 kişi) kadınlardan oluşuyordu. 

 

filiz dinçmen adile ayda

Solda Filiz Dinçmen, Sağda Adile Ayda

 

Geçtiğimiz günlerde Çankaya Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KADUM) tarafından 24 Haziran Diplomaside Kadınlar Uluslararası Günü kapsamında “Diplomaside Kadınlar Neden Vazgeçilmezdir Çalıştayı” düzenlendi. Diplomasi masalarında kadınlar vazgeçilmezdir, çünkü kadının diplomatik süreçlere katılımı, daha kapsayıcı kararlar alınmasını sağlar; farklı seslerin işitilmesini ve farklı öncelikleri dikkate alan çözümlerin bulunmasını mümkün kılar; hükümetler daha iyi işler; barış süreçleri kalıcı hale gelir; erkek bakış açısından kaçan detaylar vurgulanarak barış ve siyasi karar alma süreçleri toplumsallaşır. Nihayetinde, dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların katkısının olmadığı politika yapım süreçleri kapsayıcı ve bütünlükçü olamaz.

 

Bir yandan da, birkaç gün önce, Dünya Ekonomik Forum (WEF) Cinsiyet Eşitsizliği 2024 raporu yayımlandı. Türkiye, 40 Avrupa ülkesi içinde sonuncu, dünyada ise endekse alınan 146 ülke arasında 127nci sırada yer alıyor. Türkiyede kadınlar eğitime katılımda 90ıncı, ekonomiye katılımda 133üncü, siyasete katılımda ise 114üncü sırada. Bunun diplomasiye izdüşümleri ise kaçınılmaz.

 

Bazı Öneriler 

 

Türkiye’nin bu noktadan sonra kadın diplomatların güçlendirilmesi ve bu açıdan uluslararası bir referans ülke haline gelmemiz için atması gereken önemli adımlar var: 

 

Öncelikle, kadın diplomat oranını istikrarlı ve kalıcı şekilde yükseltmekle başlamak bir ilke olarak sürdürülmeli. Özellikle uluslararası kuruluşlardaki temsiliyetlerimizde de kadınların yeri güçlendirilmeli. Üniversitelerde diplomasiyle ilgilenen kadın öğrenciler, bu konuda bilgilendirilmeli ve teşvik edilmeli; olası endişelerini giderecek şekilde tanıtım toplantıları yapılmalı. Kadının diplomasideki yerine dair cinsiyet anaakımlaştırma eğitimleri tüm ilgili kurumlarda verilmeli, bu alanda halen yerleşik olan toplumsal cinsiyet kalıpları ve önyargıları deşifre edilerek bunlarla mücadele edilmeli. 

 

Avrupa Birliği üye ülkeleri ve EEAS (AB Dış İlişkiler Servisi) kadın diplomatlarının 2022 yılında kurduğu WomEn Diplomats Network (WEDIN EU) benzeri bir kadın diplomat ağı Türkiye’de de kurulmalı ve bu ağa Türkiye’deki yabancı misyonların kadın şefleri dahil edilerek iyi uygulamalar ve deneyim -ve gerektiğinde de karşılaşılan zorlukların- paylaşımı sağlanmalı; Türkiye’nin diplomasi alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya dönük iradesi bu şekilde ortaya konmalı. 

 

Ayrıca, kadınları yerel ve ulusal düzeyde çatışma çözümlerine ve demokratikleşme çabalarına dahil eden bir ulusal eylem planı hazırlamak da artık zorunlu hale geliyor. 

 

Hâlihazırda Norveç’in başkenti Oslo’da Nobel Barış Merkezi binasının önünde bank olarak da kullanılan, dünyanın en çevre dostu ve en az sera gazı yayan alüminyumundan üretilmiş “En İyi Silah” (The Best Weapon) isimli 6,5 metre uzunluğunda müthiş bir enstalasyon vardır. İsmini de, uzlaşı, diyalog, empati gibi insani değerleri diplomasiye dahil etmek konusunda çok değerli bir miras bırakmış olan Nelson Mandela’nın o tarihi sözünden -“En iyi silah, oturup konuşmaktır”- almıştır. 

 

the best weapon

 

Bank, çok dayanıklı bir materyalden üretilmiştir ve böylelikle diplomasi ve diyaloğun da çok uzun yıllar boyunca en etkili “silah” olarak kullanılması hedeflenmiştir. Bankın üzerinde siyasetçiler de, gençler de, çocuklar da, beyaz yakalılar da, yaşlılar da keyifle oturup sohbet ederler, hatta güneşlenirler. 

 

Dünyadaki en iyi silah diyalogdur ve bu diyalog sürecini toplumsal cinsiyet eşitliğini önceleyen ve kadını “uluslararası diyalog” mekanizmalarında da potansiyelini ve katkısını ortaya çıkaracak şekilde konumlandıran bir çerçevede yürütmek, tüm dünyanın olduğu kadar Türkiye’nin de önceliği olmalıdır. 

 

Kadın astronot da olur, ralli pilotu da, yazar da, öğretmen de, diplomat da… Yeter ki o cam tavanı kırmayı aklına yerleştirmiş olsun. Belki biraz zaman alır ama o çabayı artık kimse durduramaz.

 

Not: Kadın diplomatlardan söz etmişken, Keri Russell, Rufus Sewell ve David Gyasi’nin başrolde olduğu, bir kadın diplomatın Birleşik Krallık’a uluslararası bir krizin orta yerinde büyükelçi atanmasının ardından yaşananları konu alan ve oldukça gerçekçi izler barındıran 2023 yapımı The Diplomat’ı da mutlaka izlemelisiniz. 

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.