Kadın Rektörler Baharı
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) 18’inci rektörü Sally Kornbluth 1 Mayıs’ta görevine başladı. Peki Türkiye’de rakamlar, akademide toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ne söylüyor? Rektörlüğe aday olsalar da seçilemeyen kadınlarla ilgili hangi önyargılar söz konusu?
1 Mayıs’ın yıllardır kutlanan anlamıyla Emek ve Dayanışma Günü olmasının yanı sıra bu sene özel bir anlamı daha oldu: Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) 18’inci rektörü Sally Kornbluth’un fiili olarak göreve başlaması.
Kornbluth, daha önce Duke Üniversitesi’nin provostluğunu (yani akademik işlerden sorumlu rektör yardımcılığı) yapmış bir kadın. Provostluk önemli bir görev, zira bütün akademik birimleri ve fakülteleri aynı akademik değerlere ve hedeflere yönelten, üniversitede tutarlılık, bütünlük sağlayan, üniversitenin ilk yılında da “genel eğitim”den sorumlu tutulan kişi.
Williams College’da siyaset bilimi okuduktan sonra, sıra dışı bir yöne savrularak Cambridge Üniversitesi’nden burs alıyor ve 1984 yılında bu üniversitede genetik bölümünden mezun oluyor. Ardından da “hücre biyoloğu” olmaya karar veriyor; moleküler onkoloji alanında derinleşerek, farmakoloji ve kanser biyolojisi alanında ilerliyor. Birçok prestijli tıp ve araştırma ödülünün sahibi olup, birçok değerli bilimsel akademinin de üyesi oluyor.
Kimileri Kornbluth’un rektör olarak seçilmesini “Ne olacak ki?” diye küçümsese de, aslında bu, MIT gibi “devler liginde” yarışan bir kurum için de, çağdaş dünyadaki gelişmeleri imrenerek izlemeye devam eden biz aydınlar için de dev bir adım.
Hayaller MIT, gerçekler YÖK istatistikleri
Ne büyük tesadüftür ki, tüm bu rektör seçimi ve göreve gelme sürecini takip ederken, ekranıma Yükseköğretim Kurulu’nun 2022-2023 öğretim dönemine ait yükseköğretim istatistikleri düşüverdi. Buna göre, Türkiye’de üniversitelerde sadece 10 profesörden üçü kadın iken ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği akademiyi en yakıcı haliyle yerle bir etmiş durumda.
Bir yandan da Türkiye’de rektörlerin siyasi atamasına karşı başlayan protestolarda Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin ve öğrencilerinin itirazı yıllardır aynı güç ve direnişle devam ediyor.
Kadın rektör mü erkek rektör mü tartışmasının farklı bir boyutunu yaşayan Boğaziçi Üniversitesi’ndeki protestolarda, “kayyum rektörler gidecek, biz kalacağız”, “kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” deniyor; yağmur, çamur, kar, tipi dinlemeden…
MIT’nin yeni rektörü Kornbluth ise, tüm bu olan biten karşısında, geçen sene yaptığı bir konuşmada sanki bizlere farklı bir çağdan “aklın yolunu” bildiriyor: “Akademik liderliğin temel rolü, önde gelen akademisyenleri ve öğrencileri cezbedebilmek ve onların önemli çalışmalarını desteklemektir.” Bu, bir anlamda, üniversiteye, “yandaşları” veya “torpillileri” değil, liyakat usulü en iyi öğrencileri ve öğretmenleri çekme idealini simgeliyor.
Mutabakat Sonucu Göreve Geldi
Kornbluth, öncülü Rafael Reif’in geçtiğimiz yıl Şubat ayında 10 senelik rektörlük sürecinin ardından görevden ayrılmak istediğini söylemesi sonucunda, Araştırma Komitesi’nin önerisini Kasım ayında MIT mütevelli heyetine sunmasının ardından kabul edilen ve geniş çaplı bir mutabakat sonucu atanan bir kadın rektör…
Atanmasıyla göreve gelmesi arasında belirli bir süre verilmesi ise, MIT rektörlüğünü öğrenmesi, kurumu, hedefleri ve kaynakları tanıması için bir “iç eğitim” süreci tanınmasıyla alakalı. Bu, seçilen her rektör için uygulanagelen bir prosedür…
Boğaziçi’ndeki atamalarda akademik özerklik hiçe sayılırken, yıllarını Boğaziçi’ne vermiş akademisyenlerin okula girmesi yasaklanırken veya atamaları yenilenmeyerek görevlerinden uzaklaştırılırken, farklı bir evrende konumlanmışçasına MIT’de güçlü bir demokrasi ve kurum kültürünün halen devam ettiğine dikkatinizi çekerim.
1 Mayıs Çifte Bayram
Dolayısıyla, 1 Mayıs günü göreve gelişi, üniversitede ve çağdaş dünyada bir bayram havasında kutlandı. Üniversitede akademik konuşmalar yapıldı; akademisyenler araştırmalarında katettikleri ilerlemeleri panellerde anlattılar; gençlere yönelik konserler ve eğlenceler düzenlendi; sokak panayırları kuruldu; Ukrayna ve Asya halk dansları yapıldı; “dondurma tırları” etrafta dolaştı; sosisli sandviç stantları kuruldu. Tam bir bayram havası… Çünkü dünyanın en iyi üniversite sıralamalarında birinciliği kimselere kaptırmayan üniversitenin başına yeni bir “kadın rektör” geliyordu.
Göreve gelme konuşmasını ise şu sözlerle bitirdi çiçeği burnunda rektör: “Biliyorum ki dünya, bizim bundan sonra ne yapacağımızı izliyor olacak. Haydi onlara üzerinde konuşacakları bir şey verelim. MIT’ye yaraşır bir şey.”
Rektor Kornbluth, ayrıca 17 Şubat’ta, üniversite tarafından onaylanan, MIT İfade Özgürlüğü ve Akademik Özgürlük Bildirgesi’nin güncellenmiş içeriğini, herkesin erişimine açık hale getirdi. Zira yeni rektör, ifade özgürlüğünün bilim ve eğitim temelinde yükselen kurumlar için ne denli önemli olduğunun hepimiz gibi bilincindeydi. Güncellenmiş versiyonu paylaştığı halka açık mektubunda, “Umarım başkalarının düşüncelerini ifade etme hakkına zarar vermeksizin kendi görüşlerimizi ifade etmenin yollarını hepimiz buluruz” dedi.
Bundan kısa süre önce de Harvard ve Columbia gibi Batı’nın önde gelen üniversiteleri de “kadın rektör” seçmişlerdi. Şu anda MIT’de “tepe yönetim” kadın ağırlıklı olup, rektörden başlayarak dekanlık ve provostluk görevlerine kadınlar bileklerinin, akıllarının, eğitimlerinin ve mücadele güçlerinin hakkıyla gelmiş durumdalar; her şeyden önemlisi akademik kurulların “objektif” ve uzlaşıya dayalı onayıyla…
Hatta “bir adım” daha öteye geçilmiş, beyaz üstünlüğün ve eril tahakkümün taraftarlarıyla mücadelede galip gelen Claudine Gay, Aralık ayında Ivy League’in (Sarmaşık Ligi/ABD’de sekiz vakıf üniversitesinin oluşturduğu dayanışma ligi) ilk siyahi rektörü olarak seçilmişti. Kendisi de resmi olarak görevine 1 Temmuz günü başlayacak. Benzer şekilde, aynı gün, Columbia Üniversitesi’nde de Minouche Shafik kadın rektör olarak göreve gelecek ve Mısır doğumlu bu saygın ekonomist, Columbia Üniversitesi’nin 20’nci rektörü olacak.
Dolayısıyla, “kadın rektörler cumhuriyeti” ABD’de kadın rektör baharı bu sene son sürat devam ediyor. Princeton ve Yale, halen erkek rektörler tarafından yönetilirken, Dartmouth, Columbia, Brown, Pennsylvania, Cornell ve Harvard üniversiteleri artık kadın rektörlerin idaresi altında şaha kalkmaya hazırlanıyor.
ABD Bağlamında Tarihi Gelişme
Bu konu özelinde olmasa da ABD’de kadın ve eşitlik konusunda yıllardır bilimsel çalışmalar yürütmüş olan ve akademik ortamı da gözlemleyen Dr. Meral Ekincioğlu, kısa bir süre önce kendisiyle bu konuda yaptığım kısa görüşmede, ABD’de önde gelen üniversitelerin muhafazakâr sayılabilecek iç yapılarında kadınların rektörlük düzeyine gelmesinin oldukça zor ve tarihi bir anlam taşıdığına dikkat çekti.
Dolayısıyla, ABD’de kadın rektörlerin seçilmesi de “altın tepsi” içerisinde kazanılan bir hak değil; kıran kırana bir mücadele ve “kalıpları itinayla yıkma sanatı”nı içinde barındırıyor.
Aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ilk kadın rektörü Gülsün Sağlamer’in öğrencisi olan ve kesişimsel feminizm konusunda çalışmalar yürüten Ekincioğlu’nun verdiği ilginç bir örnek var: Harvard-Mimarlık’ın “ilk” kadın dekanı Sarah Whiting, göreve gelmeden önce kolektif ve ciddi bir mücadele verildi.¹Bu kapsamda “Convergence” başlıklı panel serileri düzenlendi ve Ekincioğlu da bu panellerden birinde panelist olup verilen mücadeleyi bizzat deneyimledi.
Türkiye’de Eril Egemenlik ve Akademi
Türkiye’de ise her alanda olduğu gibi akademide de yoğun bir erkek egemenliği söz konusu. Son rakamlara göre vakıf ve devlet üniversiteleri toplamına bakıldığında 204 üniversitenin sadece 17’sinin rektörü kadın.
Bu konuda cam tavanın bir türlü kırılamadığı Galatasaray Üniversitesi’nde şu ana kadar hiç kadın rektör olmadı. Benzer şekilde Gazi Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde ve daha nicesinde de… Kadınlar rektörlüğe aday olsalar da seçilemiyorlar.
Bunda kadının üzerindeki bakım yüküne dair algı, muhalif görüşteki kadın rektörlerin atanmaması ve son kertede kadınların yoğun çalışma temposuna vakit ayıramayacağına dair önyargılar da etkili oluyor. Kadın profesör oranı olarak Türkiye’deki ortalama birçok AB ülkesini geride bırakıp ABD ile eşitlenirken, bu rakamlar “kadın rektörler” söz konusu olduğunda anında düşüveriyor.
En son rektör atamalarında ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi rektörlüğüne Prof. Dr. Handan İnci Elçi görevine yeni dönemde devam ederken, Üsküdar Üniversitesi rektörlüğüne Prof. Dr. Nazife Güngör’ün getirilmesi sevindirici, ama yeterli değil.
Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) yöntemiyle insanın aklından geçen düşünceleri okumaya başlamışken, yapay zekânın hangi meslekleri insanın elinden alabileceği tartışılırken, gezegenler arası seyahat çağının ve uzay turizminin başlaması için türlü denemeler yapılırken bizim halen “kadın rektör olsun mu olmasın mı” tartışmasında saplanıp kalmamız aslında ne kadar acı…
Gerçek bahara özlem duyduğumuz bu günlerde “darısı akademimizin başına” diyoruz o zaman…
***
Not: Sally Kornbluth’un MIT rektörü olarak göreve başlamasına dair seremoninin kaydı ve konuşması hakkında detaylı bilgi için, “Inauguration Ceremony of Sally Kornbluth, 18th President of MIT”, https://www.youtube.com/watch?v=NK7obpl3k3o&t=1732s
__
¹Ekincioğlu, M., 2019, “Harvard Üniversitesi, Graduate School of Design’dan Haklı bir İsyan: Convergence”, Mimar-ist, Mimarlar Odası İstanbul Şubesi yayını, No: 66, İstanbul, ss. 5-7; http://www.mimarist.org/mimar-ist-sayi-66-sonbahar-2019/, son erişim 2 Mayıs 2023.