Katar’da İlk Şura Seçimi
Katar’ın şûra meclisinin eski üyelerinden Dr Hind Al-Muftah’ın da belirttiği gibi, burada amaç bilinen ve tek doğru kabul edilen yöntemiyle bir batılı demokrasi inşa etmek değil, Katar koşullarında siyasi katılımı ve karar alma süreçlerine katılmayı arttırarak çoğulcu bir atmosfer yakalamaktır.
Katar’da, 2003 yılından bu yana ertelenen şûra/danışma meclisi seçimleri geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşti. Ülkede 1999’den bu yana belediye meclisi seçimleri yapılıyor fakat hafta sonu gerçekleşen bu seçim demokratikleşme ve siyasi reform sürecinde bir kırılma noktası olarak görüldüğü için yakından takip edildi. Peki, danışma meclisi seçimleri, Katar gibi nüfusu 3 milyondan az olan bir ülkede -ve bu nüfus içinde Katarlı olanların oranının yüzde onu geçmediği düşünüldüğünde- ne anlama geliyor?
Bu soruyu cevaplarken ülkenin içinde bulunduğu siyasi coğrafyayı ve kültürü göz önünde bulundurmak gerekiyor. Katar, kendisi gibi rantiyer ekonomik sisteme ve siyasi temsiliyete dayalı; yöneticinin siyasi ve iktisadi elitlerle istişare ve iş birlikleri üzerinden anlaştığı, halkınsa siyasi haklarından büyük oranda yoksun olduğu ülkelere komşuluk yapıyor. Bu düzlemde, Batılı manada demokratik normların, Körfez’in siyasi yapısı içindeki geleneklerle ve İslami düsturlarla şekillendiğini söylemek mümkündür.
Bu bölgesel yapı içinde, Almond ve Verba’nı kavramsallaştırması çerçevesinde, Katar’ın siyasi kültürü, tebaa (özne) siyasal kültürü (subject political culture) olarak tanımlanabilir. Katarlıların, Katar devletini yöneten Al-Sani ailesi ve onların etrafındaki siyasi elitler ve Emir’e duydukları itaat, tebaa siyasal kültürünün ilk özelliğidir. Buna ek olarak, halk, yöneticileri kendilerinin refahından mesul görür ve yöneticilerin bu hiyerarşik toplum yapısı içinde kendilerinden siyaseten üstün olduklarına dair yerleşmiş bir anlayış vardır. Bu iki öge, Katar’ı toplum olarak tebaa siyasal kültürü içinde tanımlamamıza müsaade etmektedir.
Bu noktada kimlerin anayasaya göre Katarlı olduğunu da tanımlamak gerekir. Vatandaşlık kanununa göre, 1930 yılından önce Katar sınırlarında mukim olanlar, ‘yerli’ Katarlılar (Local Qataris) oluyorlar. Bu nedenle, sonradan Katar vatandaşı olmak belli koşullarda mümkün olsa da, yasa önünde ‘yerli’ Katarlılarla aynı hakları taşımıyorlar hatta vatandaşlık numaralarından bile bu statü farkını anlamak mümkün olabiliyor. O nedenle, yönetici aile ile Katarlıların arasında oluşan karşılıklı beklentileri gözeten bir toplumsal sözleşmenin tebaa siyasal kültürünü pekiştirdiğini söylemek mümkündür. Cihat Battaloğlu’na göre, Katar, demokratikleşme sürecinde, otoriterlik ve demokrasi arasında ‘gri alana’ sıkışmış ama ileriye gitmeyi vaat eden bir noktada tasvir edilebilir. Her hâlükârda, ‘gri alan’ argümanı, Katar’ın anayasasında iddia ettiğinin aksine bir demokrasi değil, içinde temsili unsurlar barındıran mutlak monarşi olduğunu göz önünde bulundurur.
Katar’ın Şura Geleneği
Katar Şûra Meclisi, Körfezde tüccarların, şeyhlerin ve kabilelerin hem İslami geleneğin bir parçası hem de kendi kültürlerine yerleşmiş bir anlayış olarak, belli aralıklarla bir araya gelip istişare üzerine karar almalarının kurumsal bir yapıya dönüşmüş halidir. Şûra meclisleri, Körfezdeki bu danışma meclisi/toplantısı kültürünün ulus-devlet olma sürecinde kurumsal devlet mekanizmasına yerleşmesi ile, devlet-toplum ilişkilerinde hafif bir manevra alanı açmıştır. Umman, BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Kuveyt, farklı formatlarda ve güçlerde danışma meclislerine sahiplerdir. Katar’ın şûra meclisi, 1972’de kurulmuş ve o günden geçtiğimiz seçimlere kadar zamanla üye sayısı artsa da görev yetkisi kısıtlı ve Emir tarafından atanan üyelerden oluşmuştur. 2005 yılında bir önceki Emir, Şeyh Hamad’ın önderliğinde, anayasanın tamamlanmasıyla şûra meclisinin görev tanımı kesinleşmiş ve 45 üyesinden 30’unun bir seçimle belirlenip, 15’inin Emir tarafından atanmasına karar verilmiştir. Fakat gerek 2011 sonrası süreçte Arap Baharının oluşturduğu atmosfer, gerekse Katar’ın bölgede yaşadığı sıkıntılar, şûra meclisi seçimlerinin günümüze kadar ertelenmesine neden olmuştur. Öyle ki seçim için gereken kanun bile seçimden hemen önce yayınlanmış ve adaylara seçim propagandası için yalnızca 15 gün süre tanınmıştır.
Katar anayasasına göre şûra meclisi, devletin temel güvenliğini ve toprak bütünlüğünü doğrudan ilgilendirmeyen konularda kanun tasarlamak ve tasarlanan kanun hakkında fikir beyan etmek, bütçeyi onaylamak ya da reddetmek, bakanlar hakkında güvenoyu yoklaması yapabilmek gibi yasama yetkilerine sahiptir. Körfezdeki diğer Şura meclisleriyle kıyaslandığında, Kuveyt’te bakanları görevden alma yetkisi de meclise verildiği için, Katar meclisi Kuveyt dışındaki meclislerden güçlü bir konumdadır. Fakat bu durumda bile, her konuda son yetkinin Emir’de olduğunu unutmamak gerekir.
Seçim kanunu ise, vatandaşlık kanununun kısıtlamalarına dayanarak, yalnızca ‘yerli’ Katarlıların oy kullanacağı bir sistem tasarlayarak, El Merri ve Beni Yafei ailelerini seçim dışında bırakmıştır. Bu ailelerin belli dönemlerde isimleri geçse de bunlara ek olarak İran’dan Katar’a gelmiş, Şii kökenli Katarlılar, (Bani Huvala ya da Huvali, olarak geçer) benzer şekilde, büyükbabaları Katar’da doğmadıysa oy kullanma hakkından mahrumdurlar. Bu nedenle 1930 kısıtlaması, bir grup Katarlıyı bazı temel haklardan mahrum etmektedir. Seçim kanununda büyükbabası Katar’da doğmayanların dahil edilmemesi sosyal medyada az sayıda da olsa tepkiye yol açınca, Emir’in erkek kardeşi Şeyh Halife, bu ailelerden biri olan Beni Yafei’nin meclisine bir ziyarette bulundu. Ayrıca Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed Al Sani, şûra meclisi seçildikten sonra üyelerin isterse seçim kanununu değiştirebileceklerini ifade etti fakat bu öneri temel kısıtlamanın vatandaşlık kanunu olduğunu göz ardı ediyor olabilir.
Seçim kanuna göre, 30 ayrı seçim bölgesinde 30 aday meclis için yarışmaktadır. Buradaki hassas nokta, zaten küçük bir ülke olan Katar’da belediye meclisi seçimleri için ülkenin bölgelere ayrıldığı hâlinden farklı olarak bir sınıflandırma yaparak, oy eğilimlerinin belediye meclisi ve danışma meclisinde farklı olmasını sağlamaktır. Örnek vermek gerekirse, bir bölgede aynı ailenin birkaç kolunun yaşadığı düşünülürse o bölgeden belediye meclisinde ve şûra meclisinde aynı aileden insanların seçilmesini önlemek ve çoğulcu bir ortam yaratmak için, belediye ve şûra meclisleri için farklı seçim bölgeleri oluşturulduğu belirtilmiştir.
30 kişinin seçileceği seçimlerde toplam aday sayısı 200’ü aştı ve bunların yüzde 10’u kadınlardan oluşuyor. Katarlı kadınlar, erkeklerle aynı haklara sahip olsalar da siyasi katılımları erkeklere nazaran oldukça kısıtlı kalıyor. 1999’dan bu yana gerçekleşen belediye meclisi seçimlerinde kazanan kadınlar, hatta üst üste aynı bölgeleri alan adaylar mevcut fakat geçtiğimiz şûra meclisi seçimlerinde hiçbir kadın aday seçimleri kazanamadı. Emir 2017 yılında kariyerlerinde öne çıkan 4 Katarlı kadını şûra meclisine atayarak ülke adına güzel bir adım atmış ve toplumsal olarak da bu hareket destek görmüştü.
Adayların seçim için yalnızca 15 gün propaganda hakkı vardı ve seçim söylemlerinde kabileler, mezhep farklılıkları gibi hassas konularda konuşmaları ve bu konular üzerinden iş birlikleri yapmaları kanunla yasaklandı. Buna ek olarak yabancılardan maddi yardım almaları ve seçim harcamalarının kişi başına 2 Milyon Katar riyalinin üzerine çıkması da yasaklandı. Katar’da siyasi partiler ve gruplar yasak olduğu için, adaylara iş dünyası, sivil toplum örgütü gibi alanlarda ve aile meclislerinde propaganda yapmak ve sosyal medyada aktif olmak dışında çok bir seçenek kalmadı. Ülkenin dört bir yanı seçim pankartlarıyla doldu, ancak temel olarak gazetelerin reklam köşeleri ve twitter/instagram gibi sosyal medya mecraları adayların propagandasında ön plana çıktı. Kısa sürede bir başarı elde etmek isteyen adaylardan bazıları, zaten seçim konusunda da tecrübeli olmadıkları için, uluslararası seviyede çalışan siyasi danışmanlık firmalarından yardım aldılar.
Katar’a Özgü Seçimler
Katar’da İngilizce yayın yapan gazeteler ve haber platformları, seçimle ilgili oldukça bilgilendirici içerikler hazırladılar ve adayları tanıttılar. Aynı şekilde, erelde en çok takip edilen iki televizyon kanalı neredeyse 15 günlük yayınlarını seçime ayırdılar. Adayları yakından takip eden danışmanlık firmalarından birinde yönetici olan Dr. Mourad Aly ise, böylesine küçük bir toplumda adayların birbirlerini tanıyor olmaları ve hatta bazılarının aynı aileden geliyor olması nedeniyle, siyasi propagandanın oldukça sakin olduğunu ve saygı çerçevesinde gittiğini belirtti.
Genel manada rolleri ve güçleri sınırlı olsa da petrol monarşilerinin halkın katılımı için böyle manevra alanları açmasını desteklemek oldukça normaldir. Bölgedeki siyasi durumu ve insanların siyasetten beklentilerini düşününce, bu küçük adımların uzun vadede belli anlayışları yerleştirmesi mümkündür. Fakat Katar’ın şûra meclisinin eski üyelerinden Dr Hind Al-Muftah’ın da belirttiği gibi, burada amaç bilinen ve tek doğru kabul edilen yöntemiyle bir batılı demokrasi inşa etmek değil, Katar koşullarında siyasi katılımı ve karar alma süreçlerine katılmayı arttırarak çoğulcu bir atmosfer yakalamaktır. Bu fikre katılmamak neredeyse imkânsız, çünkü Körfez toplumlarının kendilerine münhasır kültürel ve siyasi kodları yalnızca yönetici elitler için değil, toplum için de önemlidir. Her ne kadar gençler arasında belli başlı birtakım siyasi akımlar zaman zaman ilgi görse ve özellikle online ortamlarda muhalif oluşumlar yer alsa da genel manada siyasi sistemden memnuniyet, Katar ve BAE gibi refahın yüksek olduğu devletlerde hâlâ öne çıkıyor. Umman ve Bahreyn’e gerçekleştirdiğim ziyaretlerde de danışma meclislerinde dikkatimi çeken husus, Körfez ülkelerinin henüz yolun başında olmalarına rağmen belli siyasi reformları başlatmaya hevesli gruplar barındırmalarıdır.
Seçimler, her ne kadar uluslararası gözlemciler olmasa da, şeffaf bir şekilde yürütüldü. Kadınların aday olmaları veya propaganda yapmaları noktasında, Suudi Arabistan’ın aksine, -kadın-erkek karışık ortamlarda ya da istedikleri biçimde propaganda yapabildiler- yasal bir sıkıntıları yoktu. Fakat, Katarlılar arasında henüz seçimlerde ‘kadınların oy kullanması önemli fakat seçilmeleri öncelik değil’ gibi bir bakış açısı var ve bu dönüşmesi oldukça zaman alacak bir sosyal paradigmaya işaret ediyor. O nedenle, seçimlerde 28 kadın adaydan hiçbiri seçilmedi. Bu noktada, henüz Emir Tamim kendi seçmesi gereken 15 kişinin ismini açıklamasa da kadınlara yer vermesi bekleniyor. Buna ek olarak, seçimleri kazananların orta yaş ve üstü, devlet kurumlarından ya da özel sektörden tecrübeli insanlar oldukları gözleniyor. Genç adayların da başarı sağlayamaması çıkan sonuçlar arasında. Seçimlerin topyekûn bir siyasi tecrübe olarak Katar’a katkısı elbette mühim olacaktır. Fakat, siyasi kültürün evirilmesi ve dönüşmesi yolunda bu adımlar kritik olsalar bile halkın sosyal medyada gösterdiği ilginin aksine seçime %63.5 katılım olması, gelecek seçimler için önemli bir not olabilir.