
Kasım Süleymani’nin İran için anlamı neydi?
Kasım Süleymani, İran’ın bölgesel ve dış politika duruşunun ana teması olan “direnişi” somutlaştıran bir kişilik olarak hiç şüphesiz önemliydi. Bunu Şii ideolojisi, antiemperyalist siyasi düşünce ve milliyetçi duyguları birleştirerek yaptı. Karizması ve İran içinde insanları birleştirme yeteneği eşsiz ve yeri doldurulamaz olsa da, son 30 yılda geliştirdiği politika ve stratejiler şüphesiz devam edecektir. Onun düşünce çizgisi, İran’ın askeri ve güvenlik aygıtında suikastından sonra ortadan kalkamayacak kadar kurumsallaşmış durumda. Süleymani’nin evde takdir edildiğinin başlıca nedeni DAEŞ ve El Kaide gibi teröristleri İran sınırlarının dışında tutması ve IŞİD’i bölgesel olarak yenmede kilit rol oynamasıydı. Ayrıca Süleymani’nin savaşı İran topraklarından uzak tuttuğuna da inanılıyor. Bununla birlikte, Süleymani’nin İran’da ve İran’ın müttefikleri arasında nasıl takdir edildiği ile İran dışındaki herkes tarafından nasıl küçümsendiği arasında korkunç bir tutarsızlık olduğu konusunda anlayış eksikliği vardı. Bu nedenle Süleymani, A partisinin kahramanını B partisinin düşmanı yapan bölgemizin yaygın sıfır toplamlı düşüncesini somutlaştırıyor.
Süleymani’nin öldürülmesi, İran’ın bölgesel politikası ve ABD-İran rekabetinin yeni aşaması için ne ifade ediyor?
İran’ın bölgesel politikası ile ilgili olarak süreklilik bekleyebiliriz. Yukarıda da belirtildiği gibi, Süleymani’nin geliştirilmesine yardım ettiği stratejiler ve hedefler İran’ın güvenlik çevrelerine derinden yerleşmiş durumdadır ve bu nedenle “direniş” kavramı devam edecektir.
Süleymani suikastı, onun meslektaşlarını İran’ın içinde ve dışında hareketlendirdi. İran’ın ilk misillemesin ABD askerlerini öldürmeyi hedeflemekten kaçınarak ölçülü olduğu görülüyor. Afganistan’da bir Amerikan istihbarat jetinin düşürülmesi gibi Süleymani suikastı ile bağlantılı olabilecek olayların bölge genelinde devam edebileceği üzerine kendimizi hazırlamalıyız. Çünkü yakın zamanda İran ve ABD’nin doğrudan görüşmeleri için bir iklim olacağını hayal etmek oldukça güç. Şuanda herhangi bir İranlı siyasetçinin doğrudan görüşmelere olan hevesini veya isteğini ifade etmesi siyasi bir intihar olur. Bölgesel olarak İran, ne Abu Dabi ne de Riyad’ın, resmi kanallar aracılığıyla Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden duyduğu memnuniyeti ifade etmediğini fark etmiş olmalıdır. Zira onlar da İran’ın misillemelerini maruz kalmaktan kaçınıyorlar.
İran’ın bölgesel politika ve ittifak ağı açısından değerlendirildiğinde Süleymani’nin yeri ne kadar kolay doldurulabilir?
Süleymani’nin halefi General Kaani, son 20-25 yıldır Süleymani’yle çok yakın bağı olan bir komutan. İran ve ABD askeri güçleri 2001 yılında Afganistan’ın geleceğini belirleyen Bonn Konferansında bir araya geldiğinde Kaani de oradaydı. İsmail Kaani’nin sahada farklı bir liderlik tarzı olabilir, hatta Süleymani’nin yaptığı gibi sahadaki güçleri harekete geçiremeyebilir. Ancak birçok uzman, Kaani’in bölgedeki çeşitli gruplarla uzun süreli ilişkiler geliştirdiği görüşüne sahip çünkü Kaani tüm ilginin her zaman Süleymani’de olması gerçeğinden daha fazla yararlandı ve bu nedenle perde arkasında ve herkesin dikkat radarına takılmadan çalışmayı başardı.
İran Süleymani’nin öldürülmesine nasıl misillemede bulundu? İran’ın tepkisinin doğasını hangi dinamikler şekillendiriyor?
İran’ın ilk misillemesi ölçülü olarak görüldü. İran, Amerikan kuvvetlerinin ve askeri teçhizatın konuşlu olduğunu bildiği Irak askeri üssüne saldırdı. Ancak İran, Bağdat’ı ve ABD’yi saldırı konusunda önceden uyardı. Şimdiye kadar, 36 yaralı ABD askerlerinin raporları var ama İran onlarcasını öldürdüğünü iddia ediyor. Saldırının asıl anlamı İran’ın kullandığı füzelerin hassaslığıydı. Bu, İran’ın Amerikan askerlerini öldürmeye karar vermesi halinde bir tehdit olabileceği şeklinde okunmalı. Ancak İran’ın uzun vadeli stratejik hedefine daha fazla önem vereceğine inanıyorum ki bu da ABD’yi bölgeden çıkarmak anlamına geliyor. Irak’taki son dinamikler, İran’ın askeri yollardan ziyade siyasi yollarla izleyeceği bu hedefle yolunda ilerlediğini gösteriyor olabilir.
İran misillemesinde nereleri hedef alacak? Karşı karşıya olduğu riskler nelerdir?
İran her zaman ABD’den çok sert bir tepki doğuracak olan aşırıya kaçma riskini taşıyacak. Tahran’ın ana hedefi ABD’yi caydırmak ve İran’ın komşu bölgesinden tamamen çekilmesini teşvik etmek. Her zaman provokasyon, gözdağı ve doğru caydırıcı dozu takip edip etmeyeceği görülmeye devam etmektedir. Şimdilik, hem Washington hem de Tahran’ın son kızışma turundan sonra diğer tarafın hesaplamasının ne olacağını değerlendirmeye çalıştığı bir “bekle ve gör ” evresi görüyoruz.
Çeviri:Esra Subaşı
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

ADNAN TABATABAI
