Kılıçdaroğlu ve Uzlaşmacı Söylem

Kılıçdaroğlu’nun yürüttüğü uzlaşmacı siyasi söylem, bir taraftan kutuplaşmaya karşı çıkarak helalleşmeyi ve barış ortamını kurgularken diğer taraftan da bugüne kadar yapılan haksızlıklardan nereye gittiği ve nereden, nasıl geldiği belli olmayan kaynaklardan da hesap soracak bir dinamizm barındırmaktadır.

kılıçdaroğlu

Seçim sathına girilen Türkiye’de her seçim döneminde olduğu gibi mevcut çeşitli etnik, dini ve kültürel yapılar, siyasette kullanılan yanlı tavır ve ayrımcı dil nedeniyle politik kutuplaşmanın malzemesi haline getirilmiştir. Ancak yaşananlar göstermiştir ki bu politik kutuplaşma ortamından en fazla zararı, yine siyasi çıkarlara alet edilen bu çeşitlilik unsurları görmüştür. Her ne kadar politik kutuplaşma siyasetinden faydalanarak mevcut konumlarını korumaya çalışan oportünist statükocu anlayışlar var olsa da, konuyla ilgili yürütülen ampirik araştırmalar, politik kutuplaşma siyasetinin, devletlerin ve toplumların kendi içlerinde ve birbirleri arasında çatışma ortamları doğurduğunu ortaya koymuştur.

 

Siyaset kurumunun en önemli görevlerinden birisi; sosyo-kültürel, finansal ve tarihsel pek çok olgusal kaynağı bulunan politik kutuplaşmanın nedenlerini saptayarak kutuplar arasındaki uçurumun daha da açılmasının önüne geçmektir. Ancak çıkar siyasetinin doğurmuş olduğu gelir eşitliğindeki adaletsizlik, kamu harcamalarındaki yanlış kararlar, sosyal çeşitliliğin beraberinde getirdiği sorunlara çözüm üretememek ve özellikle kendi statükolarını kaybetmek istemeyen siyasi iktidarlar sebebiyle kutuplaşma siyaseti, azalmak yerine gün geçtikçe güç kazanmaya devam etmektedir.

 

İttifakların cumhurbaşkanı adayları ve siyasi partilerin milletvekili aday listeleri belirlendikten sonra tarafların takındığı tutumla birlikte seçim kampanyası boyunca kullanacağı siyasi söylem ve propagandaların da nasıl bir şekil alacağı belirginleşmeye başlamıştır. Millet İttifakı’nın 13’üncü cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, gelinen süreç içerisinde harcadığı emek ve farklı tandansları bir araya getirmede gösterdiği performansla karakterinde taşıdığı demokratik liderlik özelliğiyle birlikte uzlaşmacı bir siyasi söylem geliştirmiştir.

 

Bir siyasi aktörün kullandığı söylem, seçmenler gözünde algıda seçicilik nazarını artırdığı gibi siyasal aktörün zihinlerdeki kalıcılığını belirlemektedir. Bu açıdan siyasi aktörün, daha geniş kitlelere hitap edebilmek adına bazı ölçütlere sahip olması gerekmektedir. Sağduyulu bir yaklaşım, argümanları sağlam bir mantık, güvenilirliği yüksek bir delille birlikte sunulan söylem, siyasi mesajın seçmene iletilmesi ve seçmen tarafından içselleştirilmesini sağlayan en önemli unsurların başında gelmektedir. Bu ve benzeri faktörlerle güvenilirlik kazanmak isteyen bir siyasi aktörün, politik anlayışındaki taşıdığı çizgi, yaklaşım ve anlatım farklılığının yansıması, onun siyasal söylemini şekillendirmektedir.

 

Olumlu Mesaj Stratejisi

 

Uzlaşmacı söylem birleştirici, kuşatıcı ve seçmenlerin geneline hitap etmesi nedeniyle seçmen davranışları açısından olumlu bir etki yaratmaktadır. Sağduyu ile hoşgörüyü temel alarak birleştirici ve müzakere anlayışıyla hareket eden uzlaşmacı söylem, siyasi kampanya süreci boyunca mevcut kavga ve kaos ortamından sıkılmış, değişim isteyerek partizanca yaklaşmayan ılımlı seçmenin tercih edebileceği siyasi bir söylem türüdür. Rakip aday ya da parti tarafından yöneltilen eleştirilere ya da ithamlara karşı aynı dille karşılık vermeme eğilimi taşıyan uzlaşmacı söylem, daha ziyade kendisine yapılan haksız yakıştırmalar ve gerçeği yansıtmayan ifadelere karşı bir cevap verme stratejisi izlemektedir. Dolayısıyla uzlaşmacı söylem, olumlu bir mesaj stratejisi yürütmektedir. Olumlu mesaj stratejisi; siyasi aktörün güvenirliğini artırarak pozitif liderlik karakterleriyle adayın seçmen belleğinde çağırışım yapmasını sağlarken, adayın uyumlu bir özellik taşıdığı hissiyatını uyandırmaktadır. 

 

Bugüne kadar yürütülen kavga siyasetine karşı çıkan Kılıçdaroğlu, sağ/sol kalıplarına sokulan ideolojik tabulardan sıyrılmış ve kutuplaşma siyasetinden beslenen tek kişilik hegemonyaya karşı halkın sesi olmayı hedeflerken, ülkedeki herkesi kucaklayan bir cumhurbaşkanı profili sergilemektedir.

 

Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa’yı inşa etme sürecinde gösterdiği birleştirici ve müzakereci tutumu, Millet İttifakı’nın genişlemesine zemin oluştururken cumhurbaşkanı adaylığı için de mutabık kılınan bir isim olmasını sağlamıştır. Ancak Kılıçdaroğlu’nun bu zemini atarken üzerinde ısrarla durduğu tutum, kullandığı uzlaşmacı siyasi söylem olmuştur. Muhafazakâr cenaha karşı “helalleşme” çıkışı, iktidarı dahi beklenmedik bir panik havasına sevk ederken “halktan kopuk CHP elitizmi” algısına karşı da tabuları yıkan bir görüntü çizmiştir. Bu büyük dönüşümle yakalanan ivmenin mimarı Kılıçdaroğlu’nun, uzun zamandır yürüttüğü halkçı siyasi çizgisi, söylemden öte çok konuşulan “mutfak” görüntüsüyle de somutlaşarak toplum nazarında olumlu bir etki yaratmıştır. Siyasal iletişim açısından doğru bir hamleyi temsil eden Kılıçdaroğlu’nun “mutfak seslenişi”, toplum nazarında uzun zamandan beri hasret kalınan “halktan biri” imajını resmetmiştir. 

 

Kılıçdaroğlu’nun son dönemde gerçekleştirdiği Kürtler çıkışı ise Türkiye’nin uzun zamandan beri beklediği barış dilini özetlemiştir. Dil, din ve ırk üzerinden kutuplaştırılan ve bu yolla oy devşirilen kimlik siyasetine karşı durarak özellikle Kürtler özelinde yapılan haksızlığa ses olan Kılıçdaroğlu, Kürtlere terörist muamelesi yapılarak toplumun devlete yabancılaştırıldığını belirterek yıllardır kanayan yaraya parmak basmıştır. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satır aralarında “Türk ile Kürt’ü kardeş yapan kader var. Kader bizi bir araya getirdi. Kader bize kardeş olun dedi. Kader bizi Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da koyun koyuna yatırdı. Kardeş sevgisi gibi derin bir sevgi yoktur. Yüzyıllardır beraber kaldık. Beraber yaşadık. Hiçbirimiz yolumuza yalnız gitmedik, gidemedik. Üç, beş oy için, kardeşliğe kimsenin zarar vermesine asla ve asla izin vermeyeceğim. Az kaldı.” cümleleriyle “kader” vurgusu yaptığı da dikkat çekmiştir. Kılıçdaroğlu’nun, iş kazaları ve afetler nedeniyle yaşanan felaketler adına değil de Türk ile Kürt’ün kardeşliği üzerinden yaptığı “kader” vurgusu da yine son dönemde yapılan doğru siyasi söylemlerden biri olarak kayda geçmiştir.

 

Helalleşme ve Hesap Sorma

 

Kılıçdaroğlu’nun yürüttüğü uzlaşmacı siyasi söylem, bir taraftan kutuplaşmaya karşı çıkarak helalleşmeyi ve barış ortamını kurgularken diğer taraftan da bugüne kadar yapılan haksızlıklardan nereye gittiği ve nereden, nasıl geldiği belli olmayan kaynaklardan da hesap soracak bir dinamizm barındırmaktadır. Dolayısıyla barış ve uzlaşı ortamı üzerine inşa ettiği siyasetini, belirli kesimlere dokunmaktan kaçınıp oy kaygısı güderek pasif bir pozisyonda geliştirmemektedir. Zira toplum nazarında uzun zamandan beri beklenen bir diğer durum da tartışmalara neden yaratan yolsuzluk iddialarının aydınlatılmasıdır. Kılıçdaroğlu, helalleşme çağrısında bulunurken diğer taraftan da kaybolan 128 ve 418 milyar dolar iddialarını taze tutmaktadır.

 

Uzun bir dönem süren ve CHP içerisindeki tabuları yıkarak büyük bir dönüşüm gerçekleştiren Kılıçdaroğlu’nun benimsediği uzlaşmacı söylem, CHP örneğinden hareketle Türkiye’nin uzun yıllardır beklediği toplumsal barış ortamı ve kalkınma hedeflerinin filizlenmesini sağlayabilecek bir potansiyel taşımaktadır.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.