“Kim Olsaydı”, “Ben Olmazsam”
CHP yönetiminin “kim olsa kazanamazdık”, “biz gidersek CHP rayından çıkar” fikri genel kabule döner de 2023 seçimlerinin esaslı bir muhasebesi hemen, hızlıca yapılmazsa vebali büyük olabilir. CHP hızlıca ‘başka bir şey’ yapmazsa, 2019 yerel seçimlerinde başardığını 2024 yerel seçimlerinde tekrar edemeyebilir; bu da milli ve yerli rejimimizin Erdoğan’la kaim olmaktan çıkıp, kalıcılaşmasının önünü açabilir.
Seçim sonrası CHP karargâhına hâkim iki duygu, başlıktaki iki tümceyle anlatılabilir görünüyor. Verilen işaretler, yapılan ve yapılmayan açıklamalar, Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaybedilmesinin Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla ilgisi olmadığına, muhalefetin adayı kim olsaydı seçimin kaybedileceğine inandıklarını gösteriyor. Bir de ancak kendileri başında kalırsa CHP’nin rayında kalabileceğine, olur da CHP yönetimi el değiştirirse CHP’nin CHP olmaktan çıkacağına. Yine verilen işaretler, serdedilen kanaatler, CHP’ye yakın bir kısım kalem erbabının da bu inancı paylaştığına işaret ediyor.
Uzatmadan söyleyeyim: Her iki inanç da temelsiz, kökten yanlış görünüyor. Geride kalan cumhurbaşkanlığı seçimleri, başka bir aday şöyle dursun, Kılıçdaroğlu’yla da kazanılabilirdi. Tabii ki Kılıçdaroğlu herkesle görüşüp sonunda ‘kendi yolunda’ gitmeseydi ve seçmenin karşısına onlarca, belki yüzlerce tutarsız mesaj ve vaade dayanan bir değişim fikri yerine, sade birkaç mesaja dayanan yeni bir Türkiye hayaliyle çıkabilseydi. Keza, Kılıçdaroğlu ve ekibi CHP yönetiminde kalmazsa CHP’nin rayından çıkacağı yok, çünkü CHP’yi rayından çıkaracaklar ve Kılıçdaroğlu ve ekibinden başkaları CHP’yi yönetmeye başlarsa “CHP rayından çıktı” diyecekler CHP saflarını çoktan boşaltmış durumda. Kaldı ki, Kılıçdaroğlu ve ekibi gitsin biz yönetelim işine aday görünenler de Kılıçdaroğlu’nun köklü muhalifleri değil, Kılıçdaroğlu’nun CHP’de yapmaya çalıştıklarını devam ettirip, derinleştirmek niyetinde olanlar.
Her iki kanaatimi de temellendirmeye çalışayım ama öncesinde şunu söylemem lazım: CHP yönetiminin “kim olsa kazanamazdık”, “biz gidersek CHP rayından çıkar” fikri genel kabule döner de 2023 seçimlerinin esaslı bir muhasebesi hemen, hızlıca yapılmazsa vebali büyük olabilir. CHP hızlıca ‘başka bir şey’ yapmazsa, 2019 yerel seçimlerinde başardığını 2024 yerel seçimlerinde tekrar edemeyebilir; bu da milli ve yerli rejimimizin Erdoğan’la kaim olmaktan çıkıp, kalıcılaşmasının önünü açabilir.
Kim Olsaydı Kaybeder miydi?
Bu kadar açık işarete rağmen “adayın önemi yoktu, başkası da olsa kazanamazdı” demenin bir izahı var görünmüyor ama söyleyenlerin bir bildikleri olsa gerek. Şunlara hep beraber ve adım adım tanıklık ettik diye hatırlıyorum: 1. Seçim öncesinde yapılan kamuoyu yoklamalarının büyük kısmı “Erdoğan gitsin” diyenlerin oranının yüzde 50’leri epey geçtiğini gösteriyordu. 2. “Muhalefetin adayı kim olsun”, “muhalefetin adayı kim olursa oy verirsin” sorularına verilen cevaplar muhtemel adaylar arasında en az oy alacak olanın Kılıçdaroğlu olduğuna işaret ediyordu. 3. Bütün bir iktidar cephesi Kılıçdaroğlu’nu muhalefetin adayı olmaya teşvik etti. 4. Kazanması kuvvetle muhtemel görünen İmamoğlu havadan bir gerekçeyle siyasi yasaklı kılınmak istendi. 5. İYİ Parti kurmayları Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etti, seçmeninin de bir kısmı Kılıçdaroğlu’na oy vermedi. 6. Muhalefetin adayının Kılıçdaroğlu olmasıyla beraber önce İnce ardından Oğan rüzgârı esti. 7. Erdoğan’la Kılıçdaroğlu’nun baş başa kaldığı ikinci turda katılım oranı ilk turun gerisine düştü.
Biraz daha çalışıp bu listeyi uzatmak mümkün tabii ama sanırım bu kadarı bile “aday önemli değildi, kim olsa kaybederdi” iddiasının zayıflığını göstermeye yetiyordur. Öte yandan, başta söylediğim üzere, kendi adıma, cumhurbaşkanlığı seçimleri Kılıçdaroğlu’yla da kazanılabilirdi fikrindeyim. Seçimler Erdoğan’la Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’yla CHP+HDP arasında geçiyor izleniminin oluşmasına engel olunabilseydi, ikna edici bir iktidar mimarisi ve güçlü bir yönetim kadrosuyla beraber seçimlerin Erdoğan’la Kılıçdaroğlu arasında değil de Erdoğan’a karşı muhalefet arasında olduğu izlenimi verilebilseydi ve hepsinden önemlisi binlerce dağınık vaatte bulunmak yerine, HDP’nin muhalefetin adayına verdiği desteği ‘izah edip’, normalleştiren bir Türkiye hayali oluşturulabilseydi, Kılıçdaroğlu da seçimleri kazanabilirdi. Alınan yüzde 48 oy da bunu gösteriyor olsa gerek. Hülasa, kim olsa kaybederdi iddiası temelsiz. Seçimlerde zor olan başarıldı. Zor olan Erdoğan karşısında kaybetmekti. Bu başarıldı.
CHP Rayından mı Çıkar?
“Genel başkan ve kurmayları değişirse CHP rayından çıkar” iddiası da ilki kadar temelsiz görünüyor. Seçim başarısızlığından sorumlu olanların yerinde kalmasını sağlayabilmek için gerekçe yapılmak isteniyorsa makul ama etrafında CHP’yi raydan çıkaracak bir dinamik yok. Yok, çünkü CHP’de genel başkan ve yönetim değişsin fikrini zorlayan dinamikler şimdiye kadar sadece Özel ve İmamoğlu’nun önünü açmış durumda ve görebildiğim kadarıyla ne Özel ne İmamoğlu mevcut yönetimi ulusalcı ya da sağcı bir yönetimle ikame etmenin derdinde ne de kamuoyundaki CHP’nin değişmesine dönük beklentinin ardında bu türden bir arzu var. Aksine, Özel’in ve İmamoğlu’nun şimdiye kadarki açıklamalarından da kamuoyunda beliren akislerden de anlaşılan daha çok şu: CHP’de yönetim değişsin talebinin ardında Kılıçdaroğlu’nun başlattığı değişim siyaseti daha inandırıcı ve daha kuvvetli biçimde devam ettirilsin talebi de var. Demem o ki, “CHP’de seçim başarısızlığının sorumlusu olanlar gitsin” talebinin ardında partiyi ulusalcı ya da sağcı kılmaya dönük bir dalga, bir dinamik yok. Dolayısıyla, ortada ne kökten CHP’lilerin “CHP sağcılaşır” diye kaygılanmalarına ne de CHP’nin Kılıçdaroğlu’yla takip etmeye koyulduğu yeni çizgiden memnun muhaliflerin “Kılıçdaroğlu giderse CHP ulusalcı kodlarına geri döner” diye endişe etmesine mahal var. CHP, hakkını teslim etmek lazım, Kılıçdaroğlu sayesinde bu tekinsiz ihtimalleri geride bırakmış görünüyor. Özetle, bugün CHP’nin başında olanlar giderse CHP’ye bir şey olacağı yok. Vaziyet bu.
Bu arada Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi ‘başkalarına açma’ siyasetini ve helalleşme çağrısını çok önemli bulduğumu söylememe bile ihtiyaç olmasa gerek. Sadece bunları yapabildiği için bile Kılıçdaroğlu’nun CHP tarihinde benzersiz bir rol ifa ettiği kanaatindeyim. Ancak şunu da belirtmeden geçmeyeyim: Başka türlü yapılsaydı CHP’deki ulusalcı ve sağcı eğilimleri etkisizleştirmekte bu kadar başarılı olur muydu bilmiyorum ama Kılıçdaroğlu’nun kapsama ve helalleşme siyasetleri esas olarak “şunu da vitrine koyalım” ya da” bunu da söylemiş olalım” türünden jestlerle sınırlı kaldı. Bu da bir vaka.
Muhasebe Yapılmazsa
“Kim olsaydı kazanamazdı” ve “Kılıçdaroğlu ve yönetim değişirse CHP ulusalcılaşır ya da sağcılaşır” tezlerinin her ikisi de temelsiz. Keşke olsaydı ama meselemiz tezlerle ilgili entelektüel bir mesele değil. Meselemiz şu: CHP ve aslında HDP de dahil bütün bir muhalefet bir an önce kuvvetli bir seçim muhasebesi yapmaz da seçmenin önüne Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nınkini aşan bir Türkiye hayali koyamazsa, 2024 seçimlerinde İstanbul ve Ankara belediyelerinin yeniden kazanılması aşağı yukarı imkânsız hale gelecek. Bu olursa yerli ve milli rejimimiz, önünde dört senelik uzun bir süre, darmadağın bir muhalefet ve değişim ümidini yitirmiş bir toplum bulacak. Erdoğan’la kaim olmaktan çıkıp ebedileşebilmek için iyi bir fırsat bulacak, diğer bir deyişle rejim. Meselemiz bu.