Kime Zimmetlenecek?
Seçmenlerde “bu defa olacak” duygusunun gecikmesinin sebeplerinden biri, aslında başta geleni, 6’lı masanın ulaştığı mutabakatın, daha doğrusu iktidarı değiştirme işinin (seçilebilir) bir adaya zimmetlenmemiş oluşu. 6’lı masa bu duyguyu geciktiren sebepleri zayıflatabilirse eğer, iktidar değişikliğini sağlamakla kalmayacak, Türkiye’yi zehirleyecek siyasi eğilimleri de erkenden törpülemiş olacak.
6’lı masanın dördüncü toplantısı da tamam. Liderlerin öncekilerden de uzun süren bu son toplantısından bir mutabakat metni daha çıktı. 10 madde üzerinden özetlenen bu son mutabakat altı siyasi partinin demokrasi, adalet, ekonomi, liyakat, hesap verebilirlik, sosyal adalet ve dış politika gibi birçok alanda ve çok da dar sayılamayacak bir zeminde ortaklaşabildiklerini gösteriyor. Üstelik, söz konusu ortaklaşma dar bir zemine sıkışmadığı gibi nitelikli bir demokrasi de vaat ediyor. Hülasa, 6’lı masanın son toplantısı en az üç açıdan önemli ve ümit veriyor.
Evvela, benzemez siyasi aktörlerden oluşan bir grup uzun zamandır süregiden müzakerelere rağmen masada kalmaya devam ediyor. Türkiye’nin içine düşürüldüğü kutuplaşma iklimini ve farklılıklar arası uzlaşmanın siyasi kültürümüzdeki zayıflığını hesaba katınca hiç de önemsiz bir sonuç değil bu. İkinci olarak, 6’lı masanın ortaklaşma zemini hiç de dar değil. Henüz teknik ayrıntıları müzakere edilmemiş olmakla beraber altı farklı siyasi parti özgürlüklerden ekonomiye, sosyal adaletten dış politikaya birçok farklı alanda ortaklaşabilmiş görünüyor. Öyle ki, bu ortaklaşmadan ha dense bir hükümet programı ya da yeni bir anayasa teklifi çıkarmak olmayacak iş değil. Üçüncüsü, ortaklaşılan metin epey ferah bir siyasi iklim ve epey demokratik bir mevzuat öneriyor. Mevcut durumu hesaba katınca bu da az bir şey değil.
Bu üç vasfı, 6’lı masanın son toplantısını ve daha genel olarak bu altı siyasi partinin şimdiye kadarki mesailerini takdir etmeyi gerektiriyor. Benzemezlerden oluşan bir siyasi heyetin ağır aksak da olsa ortaklaşarak ilerlemeleri en azından bu kadarını hak ediyor.
Öte yandan, takdiri ve teşviki hak etmekle beraber, bütün bu mesai büyük kısmı 6’lı masayı oluşturan partileri desteklemeye hazırlanan muhalefet seçmenlerinde “tamam oldu, bitiyor bu harami düzeni” duygusu yaratamamış ve kararsız seçmenlere de “bunlar yapacak” dedirtememiş durumda, bu da ortada. Korkunç bir hayat pahalılığının artarak devam etmesine ve iktidarın bu duruma son verebileceği yolunda hiçbir işaret verememesine rağmen, 6’lı masanın aylardır süren mesaisi kalabalıklarda “oldu bu iş, Erdoğan gidiyor, bunlar geliyor” güvenini yaratamıyor. Bu hal, 6’lı masanın takdir ve teşvik edilmeyi hak eden mesaisinin sorgulanması gerektiğini de gösteriyor.
Bu Kez Tamam mı?
“6’lı masanın mesaisi nasıl oluyor da ‘tamam bu iş’ duygusunu oluşturamıyor, bu durumun sebepleri ne olsa gerek” sorusunun cevabı orada burada verildi, halen de verilmeye çalışılıyor. Ben de kendi cevabımı vermeye çalışayım. Aklıma gelen ilk sebep başka pek çok yorumcunun da dikkat çektiği üzere 6’lı masanın eriştiği mutabakatın ‘entelektüel’ mahiyetiyle ilgili. Söz konusu mutabakat memleketi kasıp kavuran belli başlı sorunların hepsine dair dört başı mamur bir hükümet programı çıkarabilecek nitelikte olmasına rağmen bu sorunların halline ilişkin sıradan insanların diline tercüme edilmiş motifler, imgeler, semboller üretebilmiş değil. Zamanı değil diye itiraz edilebilir ancak bunlar ortaya çıkmadıkça “olacak bu iş” duygusunun büyümesi de gecikecek belli ki.
Aynı minvalde ikinci bir sebep, 6’lı masanın vardığı mutabakatın seçimler sonrasında nasıl çalışacağıyla ilgili tereddüt. 6’lı masa münhasıran bu konuyla ilgili çalışmasını henüz tamamlamamış olmakla beraber, eksiği çekilen yeni bir nitelikli metin olmasa gerek. 6’lı masanın aktörlerini bağlaması açısından bu türden bir mutabakat metninin ortaya çıkması önemli olmakla beraber, burada sözünü ettiğim yine motifler, imgeler ve sembollerle ilgili. Hem altı siyasi partinin benzemezlikleri hem bunların eninde sonunda kendi hedefleri olan ayrı partiler olması ve hem de bu iki olgunun geride kalan ortak mesai boyunca da zaman zaman kendisini göstermesi, seçimlerden sonra hükümetin nasıl çalışacağına dair mutabakata gerçekten güven duyulabilmesi için bir metinden fazlasına ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Altı liderin ayda bir buluşarak yaptığını daha sık aralıklarla ve (ortak programlarda görünmek, gündeme çıkan tekil bazı meseleler karşısında süratli ortak açıklama yapmak vb.) başka formlarla da yapmak, bu duygunun oluşmasına az da olsa katkıda bulunabilir belki.
Üçüncü sebep 6’lı masanın cumhurbaşkanlığı seçimleri için HDP’nin ve Kürt seçmenlerin desteğini almayı garantilemiş olmaktan uzak oluşu. HDP’yle ve Kürt meselesiyle ilgili olarak şimdiye kadar yapılan bir şeyler var tabii ki, ancak henüz çok zayıf ve tutarlı değiller. Bu durum HDP’nin ve Kürt seçmenlerin cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tutumunu belirsiz kılmakla kalmıyor, kaybetme anksiyetesine de kapı aralıyor. 2023 sonrası Türkiye’sini inşa etme işini bir CHP-İYİ Parti inisiyatifi olarak görenlerce önemsenmiyor görünse de, 6’lı masanın HDP’yle, Kürt meselesiyle ne yapacağı sadece Kürt seçmenlerin desteğini alabilmek için değil, muhalefet seçmenini “yine olmayacak” duygusundan kurtarmak için de önemli.
Dördüncü ve en önemli sebep kabaca iktidarı değiştirme işinin birine, bir adaya zimmetlenememesinden kaynaklanıyor. Çok konuşulmakla beraber yeterince idrak edilmiş görünmeyen bu meseleye yeniden dönmek gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber seçimleri kazanmanın anahtarı, malum %50+1’i geçebilecek adayı bulabilmekte. Cumhurbaşkanı adayının kim olduğunu önemli kılan bu durum 6’lı masa açısından zor bir durum ortaya çıkarıyor: Yeni sistem güçlü bir adayı gerektirirken, muhalefet cephesinde güçlü olan partiler ve parti kimlikleri. 6’lı masayı oluşturan partiler bu zorluk karşısında birkaç yola başvurabilir görünüyor. Bütün partileri ikincilleştirebilecek bir güçlü adayda uzlaşmak; diğer beş partinin aleyhine olabilecek şekilde parti liderlerinden birini ortak aday yapmak; altı partinin ‘murakabesinde’ çalışmak üzere parti liderlerinden birini ya da daha muhtemelen başka bir ismi aday yapmak vb.
Partiler açısından bu seçenekler seçilemeyecek bir aday göstermek, partilerden birinin diğerlerine avantaj sağlamasına yol açmak, ehliyeti ve ne yapabileceği meçhul bir isme büyük yetkiler vermek türünden farklı riskler barındırırken, seçmenler açısından mesele daha pratik: Muhalefetin 50+1’i bulup, Erdoğan’ı geçebilecek bir adayda ortaklaşıp ortaklaşamayacağı. Diğer bir deyişle, seçmen yeni sistemin esasını ve altı parti her ne üzerine uzlaşırsa uzlaşsın bu esasın değişmeyeceğini kavramış görünüyor. Bu da şu demek: “Bu defa olacak” duygusunun gecikmesinin sebeplerinden biri, aslında başta geleni, 6’lı masanın ulaştığı mutabakatın, daha doğrusu iktidarı değiştirme işinin (seçilebilir) bir adaya zimmetlenmemiş oluşu. Bu zimmetlenme işi olana kadar da seçmenler “hah bu iş olacak” duygusundan uzak kalacak gibi. Keza, bu zimmetlenme işi olana, bir aday zimmeti üzerine alıp ortak programı kendi dilince seçmenlerce paylaşana kadar, yukarıda sözünü ettiğim motif, imge ve semboller de ortaya çıkmayacak belli ki.
Duygu İkmali
Yapılan onca işe, çıkan nitelikli mutabakatlara rağmen 6’lı masanın mesaisinin kalabalıklarda “tamam bu iş” duygusu yaratamamasının görebildiğim sebepleri bunlar. Bu sebeplerin her biri bir başına önemli tabii ki. Varılan mutabakatı seçmenlerin günlük semboller dünyasına tercüme edebilmek, seçmenlerde “bunlar gelirse kırmaz, dökmezler” duygusunu oluşturmak, HDP’yi ve Kürt seçmeni Türkiye’nin geniş bir katılımla yeniden inşa edileceğine ikna etmek, bunların hepsi tek tek önemli olmakla beraber, galiba en önemlisi, bütün bu üçünü halletmek işinde de işe yarayabilecek şey, 6’lı masanın mutabakatını, iktidarın değiştirilmesi işini ve programını bir isme zimmetlemek, bu işi zimmetleyebilecek bir adayı uygun bir zamanda bulabilmek. Bu zimmetleme işi olursa seçmen daha kolay söz konusu duygulara kapılacak, mutabakatla niyet edilenleri kafasında daha kolay somutlaştıracak görünüyor.
Kolay olmamakla beraber bu sebeplerin ortadan kaldırılması, hiç olmazsa zayıflatılması mümkün olsa gerek. Hele de Erdoğan iktidarı içine düşülen girdaptan memleketi çıkarabileceğine dair hiçbir işaret veremezken. Erdoğan ve Bahçeli’nin son birkaç haftada yaptıkları konuşmaları dinleyen pek çok kararsız ve umutsuz seçmen, iktidarın içine düşülen durumu değiştirmek bir yana seçmenlere “katlanacaksınız bu duruma, yoksa daha kötüsü geliyor” dediğini hissediyordur. Bu durum, olur da uygun bir şekilde tercüme edilebilirse, muhalefetin eriştiği mutabakatın şimdiye kadar kararsız kalan seçmenlere ve “yine olmayacak” duygusunda olanlara çekici gelmesinin önünü açabilir.
Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi’nin gördüğü ilgi de aynı duruma tersinden işaret ediyor olsa gerek. Özdağ’ın başlattığı mülteci karşıtı kampanyanın gördüğü ilgi ve anketlerde Zafer Partisi’nin görünmeye başlamış oluşu, Erdoğan’ın bir çıkış önerememesinin, muhalefetinse “kazanıyorlar” duygusunu verememesinin seçmenlerin bir kısmını hareketlendirdiğini ve yeni sözler ve adresler aramaya başladığını gösteriyor.
6’lı masa “tamam bu iş” duygusunu geciktiren sebepleri zayıflatabilirse eğer, iktidar değişikliğini sağlamakla kalmayacak, Türkiye’yi zehirleyecek siyasi eğilimleri de erkenden törpülemiş olacak.