Kızgın Britanya’nın Değişim Kararı
Söz konusu olan Britanya’nın sola kayışının hikâyesi değil. Daha derinlerde bir şeylerin, tutulmayan sözlerin, kırılan güvenin, kamu hizmetlerinin zayıflamasının, ödenmesi mümkün olmayan kiraların ve faturaların; kolektif bir değişim isteğinin hikâyesi. Bu hikâye siyasete dair derin bir hüsrana ilişkin.
İngiltere’de İşçi Partisi geçtiğimiz cuma günü yapılan seçimlerde, neredeyse Tony Blair’in 1997’deki rekorunu yakalayarak çarpıcı bir zafere imza attı.
Tüm dünyanın gözü Britanya’da, herkes Britanya’da neler olduğunu merak ediyor. Keir Starmer’ın zaferi ve Brexit sonrası oluşan Muhafazakâr koalisyonun çöküşü, popülist çalkantılarla süren geleneksel merkezci siyasette az rastlanan önemli bir gelişme olarak Atlantik’ten dalga dalga yayılıyor.
İngiltere’deki durum ilk bakışta, Başkan Joe Biden’ın Donald Trump’a karşı adaylığını dengede tutmaya çalıştığı ABD ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un merkezci fraksiyonunun aşırı sol ve aşırı sağ rakipleri karşısında üçüncü sırada yer aldığı Fransa seçimleriyle tam bir tezat oluşturuyormuş gibi görünüyor.
Amerika’nın orta yolcu düşünce kuruluşlarından Third Way, seçim sonuçlarını “amansız yetkinliğin zaferi” olarak analiz eden notunda, Starmer’ın kampanyasının sağcı milliyetçilikle mücadele eden diğer merkez sol liderler için bir model olabileceğini söylüyor.
Burada söz konusu olan Britanya’nın sola kayışının hikâyesi değil. Daha derinlerde bir şeylerin, tutulmayan sözlerin, kırılan güvenin, kamu hizmetlerinin zayıflamasının, ödenmesi mümkün olmayan kiraların ve faturaların; kolektif bir değişim isteğinin hikâyesi. Bu hikâye siyasete dair derin bir hüsrana ilişkin.
Muhafazakâr Parti’yi silip süpüren dalga son günlerde Fransa’da Emmanuel Macron’u ve olasılıkla yakında Amerika’da Joe Biden’ı kuşatan müesses nizam karşıtı dalgadan pek farklı değil.
Britanya’da kamuoyunda sert bir hava hâkim ve bu hal Starmer’ın iyi günlerinin sayılı olduğu anlamına geliyor.
Umutsuzluk
İngiltere iyi bir durumda değil. Geçim giderleri son yıllarda hızla arttı, vergiler 1950’den bu yana görülen en yüksek seviyede. Ortalama bir ev 281.000 sterlin; bir evin fiyatı 10 yılda yaklaşık olarak 100.000 sterlin arttı. Gıda bankası kullanımıysa beş yılda neredeyse iki katına çıktı.
Sadece İngiltere’de Ulusal Sağlık Hizmeti (National Health Service, NHS) bünyesinde 7,6 milyon tedavi bekleyen vaka bulunuyor. Bu rakam 10 yıl öncesinin hemen hemen üç katı. Dişlerinde sorunları olanlar diş hekimine gidemediği için dişlerini penseyle kendileri çekiyor. Kronik hastalıklar COVID-19’dan bu yana üçte bir oranında arttı. İngiltere’de 3,4 milyon kişi temel engellilik yardımı talep ediyor, yardım talep edenlerin üçte birinden fazlasının psikiyatrik rahatsızlıkları olduğu kaydediliyor.
Yollar çukurlarla dolu. Cezaevleri dolu. Küçük suçların mahkemeye taşınması altı ay sürüyor. Uzunca bir zamandır vadedilen sosyal bakım reformu bir türlü gerçekleştirilmiyor. Her beş üniversitenin ikisi bütçe açığı vermeye başladı. Çok sayıda yerel konsey iflas bildiriminde bulundu. Şiddetli yağışlarda kanalizasyon nehirlere taşıyor.
Bunların hiçbiri 2023’te Birleşik Krallık’a göç eden 1,2 milyon kişiyi ya da Fransa’dan İngiltere’ye uzanan 21 millik Manş Denizi’ni derme çatma teknelerle yasa dışı yollardan geçmek için hayatlarını tehlikeye atan yaklaşık 30 bin kişiyi caydırmadı. 2018’de bu sayı sadece 300’dü. Tahmin edilebileceği gibi yasal ve yasa dışı göçe ilişkin endişeler yüksek.
4 Temmuz’da Muhafazakârları iktidardan düşüren ve devletin başarısızlığı duygusunu besleyen faktörler bunlardı. Konu solla ya da sağla ilgili değildi. İşçi Partisi’nin seçim sloganı tek bir kelimeydi: “Değişim.” Sağcı Reform UK partisi de benzer bir temaya değiniyordu: “Britanya çöktü.” İngiltere’nin en çok satan tabloid gazetesi The Sun’ın canlı yayınlanan ve okuyucuların katılımıyla gerçekleşen bir soru-cevap oturumunda, görevden ayrılan Başbakan Rishi Sunak’a açıkça “Sanki ülke parçalanıyormuş gibi” denmişti.
Starmer ve hatta Sunak, seçim kampanyaları sırasında bu sorunların çoğunu net bir şekilde teşhis etti. Aslında bunları gözden kaçırmaları pek mümkün değildi. Sorunlara önerilen çözümlerse en iyi tabirle muğlaktı. Uzmanlar, İşçi Partisi’nin vergi ve harcama konusundaki sınırlı vaatlerinin krizin boyutlarıyla kıyaslandığında yetersiz kalacağı uyarısında bulunuyor. Seçmenler de bunun farkında.
Starmer’ın ezici üstünlüğüne rağmen İşçi Partisi’nin toplam oy oranı 1997 ya da 2001’den çok daha düşük. Bu seçim, seçmen katılımı bakımından yüzyılın en düşük ikinci katılımına sahne oldu. Seçimin sonucu ülke çapında bir sevinç dalgası yaratmadı.
‘Daha Hafif Adımlarla Yürüyen Bir Siyaset’
Göç ve entegrasyon konusunda çalışan düşünce kuruluşu British Future’ın direktörü Sunder Katwala, Starmer’ın değişim anlamında pek umut verici olmayan “endişeli, parçalanmış, biraz hırpalanmış ve tükenmiş bir ülke” devraldığını söylüyor.
Tam da bu nedenle deneyimli, gözlüklü avukat ve yeni Başbakan, seçmenlere yetkinlik ve kaosa son mesajı verdi: Siyasetin o çok sevdiği futbol sahalarını ya da takıldığı pub’ları işgal etmesi gerekmeyen düzenli bir dünya. Starmer’ın dediği gibi “Hepimizin hayatına daha yumuşak basan bir siyaset”.
Katwala, bu durumun İngilizlerin “sorunlar hakkında konuşma ve sorunları çözme” iştahını kabarttığını söylüyor. Aynı eğilimin Starmer’ın ezici zaferini aldatıcı hale getirme riski taşıdığını da öne sürüyor (biraz 2019’da Boris Johnson’un “Brexit’i gerçekleştirme” vaadiyle kazanmasına, biraz da 1997’de Tony Blair’in zaferine benziyor). Britanya kendini ne İşçi Partisi’ne ne de başka bir siyasi partiye adamış durumda.
Seçmenlerin partilerine desteklerinin hızla zayıfladığını söylüyor Katwala. Bir nesil öncesiyle kıyaslandığında insanların oy verme davranışını inanç, etnik köken ve yaşadıkları yerlerin belirliyor olma ihtimali daha az. “Fransa’ya, Amerika’ya bakın, buradaki çok daha yüzeysel bir bölünme. Bu da yapısı gereği ayrımcı bir politikacı olmadığı için, bir merkeziyetçi olan Starmer’e uygun.”
Birleşik Krallık’ta seçmenlerin hayal kırıklığının tohumları onlarca yıl boyunca atıldı ve pratiğe de etki etti. Britanya’nın 2003’te Irak Savaşı’na katılmasının yarattığı umutsuzluk; 2008 ekonomik krizinin yarattığı sarsıntı; AB’den ayrılmak için 2016’da yapılan oylamanın yüzeye çıkardığı kutuplaşma, ardından gelen siyasi kaos ve Brexit’in (şimdiye kadarki) başarısızlığı bunun prova edildiği dönemler oldu. İngiltere’nin COVID ile ilgili harcamalar için borçlandığı 400 milyar sterlin ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının etkisiyle 2022’de Birleşik Krallık’da enflasyon son 40 yılın en yüksek seviyesini gördü.
Bu gibi jeopolitik etkiler, aynı derecede güçlü, ancak daha yerel unsurlarca aşırı derecede dolduruldu: Sonu gelmeyen Westminster skandalları silsilesi. Milletvekillerinin 2009’da vergi mükellefleri tarafından finanse edilen harcamalarında hile yaptıklarının ortaya çıkmasından 2010’ların sonundaki bir dizi cinsel suiistimal vakasına; COVID salgını sırasında dağıtılan savurgan (bazılarına göre suç teşkil eden) acil durum sözleşmelerinden Boris Johnson yönetimindeki Downing Street’teki kısıtlamaları delen o meşhur partilere kadar. Hatta tam da bu kampanya sırasında, üst düzey Muhafazakâr yardımcıları, Sunak’ın erken seçim tarihi üzerine oynanan yasa dışı bahisler nedeniyle kendilerini soruşturmada buldular. Medya buna Kumar Skandalı (Gamblegate) adını verdi.
Yakıp Yıkılmış
Akıl sağlığı destek çalışanı Debs “İngiliz olmaktan gurur duymuyorum artık” diyor katıldığı bir Zoom yayınında. Seçimden iki hafta önce, Aldershot, Hampshire’daki evinde çiçek desenli koltuğunda, kucağında köpeğiyle oturuyordu. İngiliz Ordusu’na ev sahipliği yapan garnizon kentinin ana caddesini Birleşik Krallık bayrakları süslüyordu. Burası Sunak’ın kalbinin attığı yerlerden biri olmalıydı. 1918’den bu yana her seçimde Muhafazakâr bir milletvekili çıkarmış bir şehirdi, tabii şimdiye kadar.
Muhafazakârlar için “Onlar için haçımı kutuya koymam karşılığında bana para veremezler” diyor Debs. “Umutsuzum. Bazen gıda bankalarını kullanıyorum. Tanrı aşkına, gıda bankalarını kullanan hemşirelerimiz var. NHS COVID sırasında insanları iki yıl boyunca hayatta tuttu ve gıda bankalarını kullanan hemşirelerimiz var. Bu berbat bir şey. Bıktım.”
Debs, daha beş yıl önce oyunu Muhafazakârlara vermişti, çevrimiçi odak gruptaki sekiz diğer Aldershot sakini gibi. Aldershot sakinlerinden bir diğeri, Daniel adındaki idareciyse “Altyapı yok edildi, yerel kurullar devre dışı bırakıldı, eğitim geri plana atıldı… Tam anlamıyla emsalsiz bir felaket” diyor.
Görüştüğümüz seçmenler İşçi Partisi’nin “yavan” hükümet planına da pek güvenmediklerini söylüyor. Grubu bir araya getiren More in Common adlı düşünce kuruluşundan Conleth Burns, görüşülen seçmenlerin karamsarlığının, grubunun Britanya genelinde gerçekleştirdiği 50 benzer oturumda belirtilenlerle örtüştüğünü söylüyor.
Midlands’in 160 mil kuzeyinde bir ticaret kasabası olan, genellikle Muhafazakâr eğilimli Newark’taki bir kilisenin duvarında oturan ve cezaevinde atölye eğitmeni olarak çalışan Victoria Brown da Muhafazakârlara oy vermeyeceğini, bunun gerekçesinin İngiltere’de cezaevlerinin aşırı kalabalığı ve “maaşına sekiz yıldır zam yapılmaması” olduğunu söylüyor. “Keir Starmer ve (İşçi Partisi Gölge Başbakanı) Rachel Reeves’e karşı biraz antipatim var. Bıraktıkları izlenimi sevmiyorum” diye de ekliyor.
Her yerde böyle bir şüphe var. Staffordshire’ın 60 mil batısındaki Biddulph’da küçük bir caddenin arkasında, NHS diş hekimi Julian Keen, “bir değişiklik olsun” diye oyunu Muhafazakârlardan İşçi Partisi’ne çevirdiğini söylüyor. Ancak 700 binden fazla NHS randevusu vaadi de dâhil, yeni hükümetin planlarının karşılaması mümkün olmayan bir nakit akışı olmadan işe yarayacağından şüphe duymaya devam ediyor. Muhafazakârların cezaevi ve hastane yerine (artık büyük ölçüde iptal edilen) Yüksek Hızlı 2 demiryolu hattına on milyarlarca sterlin harcamasından yakınıyor.
Keen, diş muayenesi için bir bekleme listesine sahip olma zahmetine bile girmiyor, ki bunun son derecede uzun bir liste olacağını söylüyor. Aslında Keen 25 yıl önce, daha iyi ödeme yapıldığı zamanlarda başlamış olduğu için NHS işini yapmayı sürdürüyor. Zaten bir evi ve bir arabası var. “Biz iyiyiz, bilirsiniz, ağır aksak ilerliyoruz” diyor ve ekliyor: “Ama yeni gelen nesil için iş yürümüyor.”
İşçi Partisi yardımcıları, NHS finansmanı ve ruh sağlığı hizmetlerinin (sosyal yardım talepleri üzerindeki zincirleme etkiyle birlikte) partinin tepsisinin en üstünde yer aldığını söylüyor -aynı zamanda hapishanelerin aşırı kalabalıklaşması, davaların birikmesi ve yeniden suç işleme; ve herhangi bir şeyi inşa etmek için gereken çok fazla zaman. İşçi Partisi’nin devraldığı araziyi tarif etmesi istenen üst düzey bir parti yetkilisi kasvetli bir şekilde mırıldanıyor: “Yakıp yıkılmış.”
‘Değişim nerede?
Şimdilerde Lordlar Kamarası üyesi olan Blair’in eski İçişleri Bakanı David Blunkett POLITICO’ya verdiği demeçte, “En büyük sorun, yalnızca siyasete ilişkin değil, hükümetin icraat kabiliyetine ilişkin de mutlak bir hayal kırıklığı olması” diyor. İlk olarak 2009 yılında önerilen Londra’nın doğusundaki bir karayolu tüneli olan Aşağı Thames Geçidi’ni de örnek gösteriyor. Sadece planlama başvurusu 350 bin sayfayı buldu ve 300 milyon sterline mal oldu. Ancak proje hakkında henüz bir karar verilmedi.
Blunkett, bu durumun önüne geçebilmek için Starmer’ın canla başla çalışması gerektiğini söylüyor. Yapay zekânın yükselişinin İngiliz endüstrisinin en son 1980’lerde görülen ölçekte sekteye uğratmasını önlemek için acilen harekete geçilmesini ve aşırı kalabalık hapishanelerin nasıl bu hale geldiğinin “yeniden gözden geçirilmesini” öneriyor.
1983’ten bu yana kamuoyunun eğilimlerini ölçen Britanya Sosyal Tutumlar Anketi’ne göre, hükümete duyulan güvensizlik rekor düzeyde. Anketi yürüten Ulusal Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin Başkan Yardımcısı Gillian Prior, insanların en büyük endişelerinin hayat pahalılığı ve NHS ile ilgili olduğunu, bu konudaki memnuniyetsizliğin 2019’da yüzde 25 iken şimdi yüzde 52’ye yükseldiğini söylüyor.
Ancak hükümetin icraatları etkisini yavaş gösterecek. Blunkett, önümüzdeki aylarda alınacak çok az sayıda kararın meyvelerini en erken 2026’da vereceği konusunda uyarıyor. Bu da Starmer’ın, projesinin iki kez beş yıllık görev süresi gerektirdiğini hemen anlatmaya başlaması gerektiği anlamına geliyor. “Bu açıklanmadıkça ve çok net bir anlatı olmadıkça, insanlar yakında hükümete sırt çevirecek ve ‘değişim nerede’ diyeceklerdir.”
Yeni Bir Şafak mı?
Tony Blair 1997’deki meşhur ezici seçim zaferinden sonra “Yeni bir şafak söktü, değil mi? Bu harika bir şey” demişti. Buna karşılık Starmer’ın cuma günü başbakan olarak yaptığı ilk konuşma daha karamsar bir yerden geldi: “Ülkemizin çok büyük bir yenilenmeye, kim olduğumuzu yeniden keşfetmeye ihtiyacı var.”
Rakibi Rishi Sunak altı haftalık kampanyasını göz alıcı yeni politikalar vadederek ve “planının işe yaradığı” konusunda ısrar ederek geçirirken (enflasyon yüzde 2’ye geri döndü ve büyüme küçük bir durgunluğun ardından yavaş yavaş yükseliyor); Starmer kampanyasını beklentileri yöneterek ve yeni harcama taahhüdünde bulunmayı reddederek geçirdi.
Kendisinden önce görev yapan 49 günlük Muhafazakâr Başbakan Liz Truss gibi, Starmer da tüm stratejisini İngiltere’nin önemli ölçüde daha yüksek ekonomik büyüme kaydetmesi üzerine kurdu. Yine de Blair’in 1997’de karşılaştığından çok daha durgun bir ekonomiyle karşı karşıya olduğunu biliyor; GSYİH neredeyse sabit ve ulusal borç çok yüksek.
Dış politika da bugünlerde daha çetrefil; militarist Rusya ve ekonomi devi Çin 1997’de nispeten küçük ülkelerdi. O günlerde Donald Trump da hâlâ emlak işleriyle meşguldü.
Sağda İsyan
10 yıl önce Ekim ayında İngiltere’de UKIP (Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi) ilk milletvekilini çıkardı. Parti o zamanlar Trump’ın dostu ve müttefiki Nigel Farage tarafından yönetilen Avrupa karşıtı sağcı bir partiydi. Tarih tekerrürden ibarettir. Trump tarafından “Bay Brexit” olarak adlandırılan ve şu anda Reform UK adlı parti ile benzer bir isyancı birliğe liderlik eden Farage, yeni partisi ile ülke çapında milyonlarca oy toplayarak yeniden aynı koltuğa seçildi.
UKIP’in eski milletvekili, Muhafazakâr Parti’den ayrılma Douglas Carswell, 2014’te Clacton, Essex’te kazandığı zaferin, akabinde Brexit’in ve İşçi Partisi’nin Midlands ve kuzeydeki “kırmızı kale” koltuklarının 2019’da Muhafazakârlara geçmesinin ve hatta bu hafta İşçi Partisi’nin bu koltukları geri almasını sağlayan seçmen hayal kırıklığının “ilk işaret fişeği” olduğuna inanıyor.
Carswell, “Bu durum, birçoğu geçmişte İşçi Partisi’ne oy vermiş olan geleneksel mavi yakalı seçmenlerin artık bıktıklarının ve farklı bir şeye oy vermek istediklerinin ifadesiydi. 10 yıl önce Clacton’da başlayan şey şimdi ulusal bir fenomen haline geldi” diyor.
“Oxbridge’den (Oxford ve Cambridge Üniversiteleri) PPE (siyaset, felsefe ve ekonomi) diploması almış insanların kibirlerine karşı haklı bir isyan bu.” Elitist politika yapımına örnek olarak COVID karantinalarını, yüksek göçü ve net-sıfır iklim emisyonuna ilerleyişi gösteriyor.
Siyasi sınıfa yönelik bu güvensizlik -özellikle muhafazakârlar arasında- muhtemelen Blair’in Yeni İşçi Partisi hükümeti döneminde başladı. Blair’in Irak Savaşı’na ve (eleştirmenlerin hatalı olduğunu söylediği) sözde “dadı devlet” ve eşitlik yasalarına verdiği destek, kendisini eleştirenler arasında soğuk bir ‘en iyisini biz biliriz’ anlayışını körükledi.
Starmer bir PPE klonu değil, ancak seçmenlerin güvenini yeniden tesis etmek için daha bağımsız “komisyonlar” ve gözlemciler oluşturmaya yönelik hukukçu hırsı, sağ kesimde devlet aygıtına daha fazla güç vereceği yönündeki söylentileri yeniden canlandırdı. Kültürel ayrımlar diğer tüm Batı ülkelerinde olduğu gibi Britanya’da da hararetli bir şekilde devam ediyor; Starmer’ın bir zamanlar Muhafazakârların taahhüdü olan trans bireylerin cinsiyetlerini değiştirme sürecini basitleştirme vaadi kendi tarafında da tartışmalara yol açtı.
Starmer ayrıca sadece beş yıl önce, ilk kararı tersine çevirme umuduyla, partisini Brexit konusunda ikinci bir referandumu desteklemeye ikna etti. Britanya sokaklarındaki evsizlere yardım etmek amacıyla Big Issue dergisini kuran kampanyacı ve Lordlar Kamarası üyesi John Bird için bu tür prosedür savaşları siyasetçilere olan güveni azaltıyor. POLITICO’ya konuşan 78 yaşındaki siyasetçi, “Kalma yönünde oy kullandım ve sonra Lordlar Kamarası ve Avam Kamarası’nın demokratik süreci geçersiz kılmaya çalışmasını izledim. Bu durum beni kesinlikle dehşete düşürdü” diyordu.
‘Bankacıların Parasını En Yoksul Kesim Ödedi’
Yine de pek çok kişi (Bird de bunların arasında) sorunun çok güçlü bir devlet değil, tam tersine köklerine kadar oyulmuş bir devlet olduğunu savunuyor. Muhafazakârlar 2008 mali çöküşünden sonra kamu sektöründe yıllarca süren kemer sıkma politikaları ile belediye ve hükümet bütçelerini azalttı ancak Birleşik Krallık’ın borcunu (şu anda 2,7 trilyon sterlin) azaltmada büyük ölçüde başarısız oldular. Bird, “Lanet bankacıların kötüye kullanımının bedelini toplumun en yoksul kesimi ödedi” diyor.
Blunkett, sorunun politikacıların seçmenlerden üzerlerine düşeni yapmalarını istemeden “merkezden söz vermeleri” olduğunu savunuyor. Blair hükümeti için “Yeterince toplulukçu değildik” diyor. “Bakın, hükümet olarak yapabileceğimiz şeyler var ve sizin yapmanızı sağlayabileceğimiz şeyler de var, ama bu ortak bir amaç. Siz de bir şeyleri değiştirmelisiniz.”
Bu kamuoyu desteğine, İşçi Partisi’nin koruma altındaki “yeşil kuşak” arazileri de dahil olmak üzere beş yıl içinde 1,5 milyon konut inşa etme vaadinde olduğu kadar ihtiyaç duyulmayacak. Böyle bir istek var: On binlerce aile geçici konutlarda sıkışıp kalmış durumda ve ev fiyatları hiç bu kadar yüksek olmamıştı. YouGov anketi, İngilizlerin yüzde 50’sinin kendi bölgelerinde yeni konutların artmasını destekleyeceğini gösteriyor. Ancak bu durum, ilk adımlar atıldığında yerel aktivistlerin düşmanca kampanyalarının çığ gibi büyümesini engellemeyecek.
Muhafazakâr İngiltere’nin Ölümü
Britanya Perşembe günü sandık başına giderken, Berkshire’da bir kartpostal kasabası olan Henley-on-Thames, şeker çizgili takım elbiseler ve kayıkçı şapkalarıyla dolup taşıyordu. Her yıl düzenlenen Henley Royal Regatta, Britanya’nın kırsal kesimdeki seçkinleri için bir oyun alanı olarak görülen dünyaca ünlü bir kürek festivaliydi. Kırmızı, beyaz ve mavi bayrakları ve koruma altındaki evleriyle (ortalama fiyat 750.000 sterlin) Muhafazakâr İngiltere’nin bu köşesi, 114 yıldır aralarında Boris Johnson’ın da bulunduğu Muhafazakâr milletvekilleri çıkarıyordu. Ancak artık bölgenin milletvekili Liberal Demokrat.
İngiltere’nin merkezci, Avrupa yanlısı üçüncü partisi, 2015’te Muhafazakârların liderliğindeki koalisyon hükümetindeki rolüne öfkelenen seçmenler tarafından hırpalanmıştı. 15 milletvekilinden 70’in üzerine çıkmak için yerel sorunları ve geçim sıkıntılarını sert bir şekilde ele aldı. Liberal Demokratlar ve İşçi Partisi ayrı koltukları hedefleyerek İngiltere’nin güneyindeki Muhafazakârların merkez bölgelerinde yıkıcı bir kıskaç hareketi gerçekleştirdi.
Ve hiçbir yerel sorun İngiltere’nin güneyinde, özellikle Henley’de kanalizasyonun neden olduğu kadar pis bir kokuya neden olmamıştı. Bu haftaki yarışlardan kısa bir süre önce nehirde yapılan testlerde, kabul edilebilir eşik değerlerin 27 kat üzerinde E.coli seviyelerine rastlandı. Leander Kürek Kulübü’nün bir üyesi olan Anna Cowell şöyle söylüyor: “Sudan dolayı kusanlar oldu, çünkü suyun tekneye girmesini ya da ellerinize bulaşmasını engellemenin yolu yok.”
İngiltere’nin Viktorya döneminden kalma kanalizasyon şebekesi hâlâ kanalizasyonu yağmur suyu ile birleştiriyor. Yani şiddetli yağmur sırasında iki seçenek var: Kanalizasyonun insanların evlerine dolmasına izin vermek ya da nehirlere ve denize boşaltmak. Özellikle orta sınıf seçmenler öfkeli.
Starmer, başarısız su şirketlerini özel önlemlere tabi tutacağı ve yöneticilerinin ikramiyelerini bloke edeceği vaadinde bulundu. Bunun, seçmenlerin onu tam anlamıyla kötü bir düzenin parçası olarak görmesini engelleyip engellemeyeceğini zaman gösterecek.
‘Toplum Yozlaştı’
İşçi Partisi/Liberal Demokrat kıskaç hareketi yetmezmiş gibi, Muhafazakârlar desteklerinin Nigel Farage tarafından sağdan da kesildiğini gördü. Reform UK, sol kanat İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn’den bu yana görülmemiş bir ölçekte, hoşnutsuz binlerce seçmeni Trump tarzı mitinglere çekti. Reform UK, Britanya’nın tek isimli ve tek turlu seçim sistemi uyarınca sadece dört sandalye kazanmış olsa da oyların yüzde 14,3’ünü alarak Muhafazakârların sağcı desteğini önemli ölçüde böldü.
Reform seçmenlerinden biri olan emekli vinç ve forklift operatörü Barry Carter, “Bence toplum yozlaştı, açgözlü oldu” diyor. Yaklaşık 57 yıldır yaşadığı Newark’ta bir pazar tezgâhının altına sığınan Carter, İngiltere’nin Ukrayna’ya gönderdiği paranın NHS için harcanması gerektiğini söylüyor. “Ukrayna’dan sonra iş bitmeyecek. Korunmak isteyen başka bir ülke daha olacak” diyor: “Finlandiya mı? Estonya mı? Letonya mı?”
Tudor ve Georgian binalarındaki çiçek sepetleriyle Newark, İşçi Partisi’nin “kırmızı kale” olarak adlandırdığı endüstriyel merkezinin geride kalan tuğlalarından biri sayılmaz. Sonuçta Perşembe gecesi mavi kaldı, ancak Muhafazakâr oy oranında 24 puanlık bir düşüş yaşandı. Bundan en çok yararlanan Reform UK oldu.
Reform UK’nin yükselişi önemli ölçüde rekor düzeydeki göçten kaynaklandı. Net göçün büyük çoğunluğunun Birleşik Krallık vize sistemi aracılığıyla onaylanmasına karşın, kamuoyundaki tartışmaların odağı çoğunlukla Manş Denizi’ni yasa dışı yollardan geçen küçük tekneler oluyor. Sunak, Starmer’in Fransa’dan insan kaçakçılığı yapan “çeteleri çökertme” yönündeki muğlak vaadine defalarca saldırdıysa da “tekneleri durdurma” yönündeki vaadinde başarısız oldu.
Bu mücadelenin ön cephesinde yer alan Kent Kontluğuna bağlı Dover, 2010’dan bu yana ilk İşçi Partili milletvekilini seçti. Ancak Dover’ın pek kalabalık olmayan ana caddesinde ve sahilin hemen yukarısındaki daha gözde Deal kasabasında yaşayanların çoğu POLITICO’ya Reform UK’yi desteklediklerini söyleyerek Muhafazakârları burada üçüncü sıraya itti ve sağ oyları bir kez daha böldü. Saat 16:00’da, dörtte biri dolu Wetherspoons barlarından birinde, ismini vermek istemeyen bir Reform Seçmeni, İşçi Partisi ve Muhafazakârların “aynı parti” olduğundan şikâyet ediyordu. Bu mesaj Birleşik Krallık’ta defalarca yankılandı.
İyileştirme
300 milden fazla kuzeyde, Hartlepool’un 1970’te açılan Middleton Grange Alışveriş Merkezi’nde bir perşembe öğle vakti: Büyük zincir mağazalar açık kalmaya devam ediyor ancak diğerleri kepenklerini indirmiş durumda. Kasaba hükümetten “iyileştirme” fonu aldı, etrafta iskeleler var, ancak yerel politikacıların Hartlepool’u iyi günlerin beklediği mesajlarını bir yere oturtmak güç.
Üç yıldan biraz daha uzun bir süre önce Boris Johnson burada gücünün zirvesindeydi. County Durham’daki liman kenti 1964’ten bu yana ilk kez bir parlamento ara seçimiyle maviye bürünmüştü. Dönemin Muhafazakâr Partili başbakanı, sevinçli destekçileri tarafından havaya kaldırılmış, kolları zaferle havaya kalkmış, şişirilebilir balon ikiziyle karşılaştı. Henüz bir yıldır İşçi Partisi’nin lideri olmuşken yenilgiye uğrayan Keir Starmer istifa etmeyi düşünüyordu. O zamandan bu yana çok şey değişti.
Reform’un binlerce eski Muhafazakâr seçmeni silip süpürmesiyle Hartlepool dün gece kolayca İşçi Partisi’ne geri döndü. Tıpkı daha önce toplumlarını “düzlüğe çıkarmak” ve 2019’da “Brexit’i gerçekleştirmek” için oylarını Johnson’a veren düzinelerce “kırmızı kale” kasabası gibi. Ancak burada da Starmer’ın hâlâ kanıtlaması gereken çok şey var.
Northern School of Art’ta öğrenci olan 24 yaşındaki Kaitlyn Maxfield, “Hartlepool gibi yerler unutulmuş durumda,” diyor. Bu onun oy kullanabildiği sadece ikinci seçim, ancak eski İşçi Partisi destekçisi şunları söylüyor: “Herkes tarafından tamamen temsil edilmediğimizi hissediyoruz… Oyumu bozup en iyisini mi umayım?”
Bir de Westminster ile Birleşik Krallık’ın yetkileri devredilmiş ulusları arasındaki sürtüşme var. Perşembe günü İskoçya’da iktidardaki İskoç Ulusal Partisi’nin yaşadığı seçim hezimeti (seçmenlerin sevilmeyen bir iktidarı eleştirdiği bir başka vaka) ikinci bir bağımsızlık referandumunun artık çok uzak göründüğü anlamına geliyor. İşçi Partisi, ilişkilerin düzeleceği umuduyla daha fazla yetki devri vadediyor. Ancak Westminster’a karşı memnuniyetsizlik hâlâ çok yüksek.
İrlanda Denizi’nin ötesinde, Cumhuriyetçi parti Sinn Féin şu anda tüm Kuzey İrlanda’da en fazla Westminster sandalyesine sahip parti konumunda. Parti, bölge halkının önümüzdeki yıllarda İrlanda Cumhuriyeti ile birleşme yönünde oy kullanacağını öngörüyor.
Blair’in Varisi mi?
Starmer için her yerde uyarı işaretleri var. 100’den fazla sandalyeyle Reform UK, İşçi Partisi’nin ardından gelen ikinci parti. Farage şimdi de “İşçi Partisi’nin peşinden geleceğini” vaat ediyor. Avrupa’daki durum sağcı popülist yükselişi bastırmanın zor olacağını gösteriyor.
Starmer’ın sol kanadındaki açık da belirginleşti. Perşembe günü İşçi Partisi eskiden garantili olan bir dizi sandalyesini Gazze konusundaki tutumunu protesto eden bağımsızlara ya da solcu Yeşil Parti adaylarına kaptırdı. İşçi Partisi lideri bölgede derhal ateşkes yapılması çağrısında bulunmakta yavaş davrandı. İsrail yanlısı bazı sözlerine duyulan öfkeye pek eğilmedi. Bir şekilde bu toplulukların güvenini yeniden inşa etmesi gerekiyor.
Starmer bunların hiçbirinin kolay olmayacağının farkında. Seçim beyannamesi cesur bir vizyon sunsa da çok az somut çözüm öneriyordu. Destekçileri Tony Blair’in 1997 manifestosundakinden daha fazlasını başardığını ve aynı şekilde Starmer’ın da az söz verip çok iş yapabileceğini öne sürüyor.
Thames Nehri kıyısındaki modern sanat galerisinde sabah saat 5’te yaptığı zafer konuşmasında, mücadeleyi geniş bir çerçevede ele alan Starmer sadece “başlangıçta soluk ama gün geçtikçe güçlenen umut güneşini” çağırdı.
Blair’in 1997 seçim kampanyasının marşı “Her şey daha iyi olabilir”di. Britanyalı seçmenler, uyumsuz ve kakofonik bir sesle Starmer’a istedikleri şeyin tam olarak aynısı olduğunu söylediler. O da şimdi bir şekilde kendinden isteneni yapmak zorunda.
Esther Webber Aldershot’tan, Stefan Boscia Henley’den, Bethany Dawson Bristol’dan, Sam Blewett Newark’tan, Noah Keate ise Bradford ve Hartlepool’dan bildirmiştir.
Bu yazı POLITICO sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.