Körfez Turu Notları

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ziyareti sırasında imzalanan anlaşmalar sürdürülebilir ve derinleşen ekonomik iş birliklerine evirilirse, kaynaklar noktasında oldukça zengin olan Körfez ekonomileri için Türkiye’nin güvenli bir yatırım limanı olması mümkün olur.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üç günlük hızlı ve yoğun bir Körfez turuna çıktı. Sırasıyla Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) son yılların en kalabalık heyetiyle ziyaret eden Erdoğan, üç farklı ülkede de yerel üreticileri ve iş insanlarını, Körfezli yatırımcılar ve devlet çalışanlarıyla buluşturdu. Gezinin Türkiye dış politikası ve Türkiye-Körfez ilişkileri kapsamında önemli çıktıları olabilir. 

 

Öncelikle şunu belirtmek de fayda var ki bu gezi, Erdoğan’ın önümüzdeki beş yıl boyunca bölgesel politikalarda planladığı iş birliklerinin ve atılımların temellerini oluşturabilir, çünkü seçimden sonra Ortadoğu’ya yapılan ilk gezi. 

 

İkinci olarak, Erdoğan’ın beş yıllık güç projeksiyonuna benzer şekilde, ziyaret ettiği ülkelerin üçüncü nesil ve genç liderleri de Türkiye ile uzun vadeli planlar yapmak için seçim sonrası siyasi atmosferin imkânlarından faydalanabilir. Diğer bir deyişle, Körfez liderlerinin 2017’den 2021’e kadar süren siyasi gerilimlerinin ve Türkiye ile yeni yeni toparlanan ilişkilerinin daha kullanışlı ve pratik faydaları olan bir iş birliğine evirilmesi için bu beş yıllık süreç bir manevra alanı açabilir. 

 

Gezinin teknik detaylarına geldiğimiz zaman, ilk durak Suudi Arabistan’da enerji, askeri iş birliği, yatırım ve medya temalı beş anlaşma imzalandı. Ekonomik iş birliği noktasında en önemli vurgu, Suudi siyasetçilerin Türkiyeli yatırımcıları Suudi Arabistan 2030 vizyonu bünyesinde vaat edilen 3,3 trilyon dolar değerindeki ekonomik hamleden pay almaya davet etmeleri oldu. Suudi Arabistan ziyaretinin diğer önemli noktası, Baykar Teknoloji’nin Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı ile Türkiye savunma sanayii tarihindeki en yüksek meblağda anlaşmayı imzalaması. Anlaşmaya dair detaylı ekonomik bilgiler paylaşılmasa da, Baykar Teknoloji’nin CEO’su Haluk Bayraktar’ın ifadesi ile daha önce Türkiye’de hiçbir savunma sanayii üreticisi böyle büyük bir anlaşmaya ortak olmadı. Basına bildirildiğine göre anlaşmanın hedefi, Baykar Teknoloji’ye ait Akıncı dronlarının Suudi Arabistan’da ya da Suudi Arabistan’la ortak olarak üretilmesi. Bu nedenle, ortaklık Muhammed bin Selman’ın (MbS) milli savunma sanayii ve yerel üretim hedefleriyle örtüşen bir hamle. 

 

MbS’nin ‘Made in Saudi’ programıyla sağlamaya çalıştığı yerel üretim imajı, Suudi Arabistan imzalı bir dron ile desteklenebilir. MbS’nin aile, siyasi ve iş dünyası elitleri arasında büyük bir rekabetle inşa etmeye çalıştığı liderliğinin en büyük iddialarından birisi güçlü yerli üretimler ve projeler. O nedenle, Baykar Teknoloji bu iddiaya bağlanan bir projeye dahil olursa, ki görünen o, veliaht prensin yakın bir teknoloji müttefiki olabilir. 

 

İkinci durak Katar’da, iki ülkenin 1973’te başlayan diplomatik ilişkilerinin 50’nci yılına özel bir ortak bildiri yayınlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaret ettiği üç lidere de birer Togg hediye etti. MbS kendisine hediye edilen araçla Erdoğan’ı kaldığı otele bıraktı. Son durak BAE’de de benzer şekilde bir hediyeleşme yaşandı. Muhammed bin Zayed (MbZ), Erdoğan’a Emirliğin en önemli sivil nişanını hediye etti. BAE ziyareti enerji, yatırım, gıda güvenliği, tarım, turizm, emlak, inşaat, savunma sanayii, yapay zekâ, lojistik, altyapı, sağlık, tarım ve finans alanlarında 50,7 milyar dolar değerinde 13 anlaşma ile sonlandı. 

 

Ziyaretin Olası Etkileri

 

Ziyaretin iki temel noktada Türkiye siyasetine ve Türkiye’nin bölgedeki rolüne etkisi tartışılabilir. Birincisi, imzalanan bu anlaşmalar sürdürülebilir ve derinleşen ekonomik iş birliklerine evirilirse, kaynaklar noktasında oldukça zengin olan Körfez ekonomileri için Türkiye’nin güvenli bir yatırım limanı olması mümkün olur. Siyasi ilişkilerden göreceli olarak etkilense de uzun vadeli hedefler için dengede tutulan, tutarlı ekonomi politikaları Türkiye-Körfez ilişkilerinin önemli bir ihtiyacı. Eğer hedeflenen anlaşmalar takip edilirse, bu ziyaret önümüzdeki beş yıl için iki tarafın da faydalandığı bir ekonomik dönemim önünü açabilir. Burada kilit nokta, iş birliği çağrılarının ve yatırımların uzun vadeli ve sürdürülebilir şekilde gerçekleşmesi. Özellikle net bir hedefe odaklanmayan mutabakat anlaşmaları kâğıt üzerinde iş birliği çağrısı olarak kalabiliyor.

 

Diğer bir önemli nokta, ekonomik önceliklerle başlayan bu uzlaşı ve yakınlaşma adımlarının siyasi olarak da desteklenmesi. Türkiye’nin Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’le yaşadığı politik ayrımlar aslında belli yönleriyle devam ediyor, fakat 2017’de Katar’a ambargo uygulanan süreçteki kadar kesin yol ayrımlarıyla değil. Suriye’deki rejimin bölge ülkeleriyle normalleştiği, Mısır’la Türkiye’nin buzları erittiği ve İsrail’in de adım adım siyasal sistemde yasal bir aktör olarak yer aldığı düşünüldüğünde, bölgesel politikaların geçirdiği bu dönüşüm Körfez’le yaşanan siyasi sorunlara da yansıyabilir. Libya, Suriye, Mısır ve Akdeniz havzası içinde yaşanan rekabet ve anlaşmazlıklar, liderlerin yakın tavırlarının bir somut örneği olarak adım adım ele alınır mı? Örneğin Sudan’daki çatışmalarda Türkiye’nin çağrıda bulunması, Körfez nezdinde de olumlu karşılandı ve liderlerin yaptığı konuşmalarda Ankara’nın bölgesel barışa yönelik yapıcı rolü için teşekkür edildi. Bu ekonomik adımların siyasi izdüşümleri bölgenin haklarını ve barışı destekleyecek şekilde inşa edilirse, Türkiye-Körfez ilişkilerine oldukça somut ve sistemik etkileri olur. Fakat şu notu düşmekte fayda var ki hem KİK liderleri hem de Türkiye, İran-İsrail-Çin-Rusya-Ukrayna Savaşı-ABD ve AB arasında hassas ve önemli dengeler yürütüyor. Üstelik bu esnada hem iç politikada ekonomik ve siyasi durumlarla hem de bölgede devam eden çatışmalarla meşguller. Ancak kararlı ve yaptırımları olan dış politika hamleleri ile ikili ilişkilerin ortak bölgesel vizyona evirilmesi mümkün olur. 

 

Not: Körfez turuna dair birkaç not düşmek için bu hafta Muhammed bin Selman (MbS) yazı dizisine kısa bir ara verdik. Önümüzdeki haftaki yazımızda, MbS’nin veliaht prens liderliği etrafında inşa ettiği yeni bürokratik gücünü ve yolsuzluk karşıtı kampanyasını ele alacağız. 

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.