Korku Değil, Umut Kazandı

İktidarın aktörleri ekonomik krizin oluşturduğu kent yoksullarının, emekleriyle, sosyal yardıma muhtaç edilmeden yaşamak istediğini göremeyecek kadar sahadan koptukları için yenildiler. Haysiyet değil, minneti dayattıkları için yenildiler… Nihayetinde toplumun taleplerini merkezine alan siyasetin kazanması mucize değilmiş, seçmenin dip dalgası bunu gösterdi.

Yerel olsa da genel seçim havasında geçen seçimlere damgasını vuran parti CHP oldu. Uzun yıllardır iktidar olan AK Parti ise tarihi bir yenilgi aldı. 2019’da ‘Halk Süt’e yenilen iktidar bu yerel seçimde ‘Kent Lokantası’na yenildi. İktidarın aktörleri, 2019’da mega projelerin karşısına sütün konulmasını küçümsüyordu, bu yıl kendisi de mega projelerden çorba dağıtımına döndü. Hatta geçen seçimin büyük vaadi olan Kanal İstanbul’u konuşmayı bıraktılar. Bırakmadıkları tutum ise küçümsemek oldu. Ve sosyal medyada sıkça yazıldığı gibi küçümsedikleri kent lokantalarına yenildiler. Kent lokantasının karşısına aşevi koymakla yenildiler aslında. Ekonomik krizin oluşturduğu kent yoksullarının, emekleriyle, sosyal yardıma muhtaç edilmeden yaşamak istediğini göremeyecek kadar sahadan koptukları için yenildiler. Haysiyet değil, minneti dayattıkları için yenildiler…

 

Seçimin odağı olan İstanbul’da son haftaya girildiğinde hem AK Parti hem de CHP kampanyalarında bebek temalı iki film yayınlandı. Bebek teması ortaktı ama filmin konusu ve mesajları taban tabana zıttı. Ekrem İmamoğlu’nun filmindeki bebek geleceği ve umudu temsil ederken; Murat Kurum’un filmindeki bebek ise geçmişi hatırlatıyordu. Korku ve umut, ikisi de seçmeni harekete geçiren duygular. İktidar seçmeni yıllardır korkunun etrafında örüyordu kampanyasını. Ancak özellikle büyükşehirlerdeki kutuplaşma yorgunu seçmeni de dikkate alarak daha umut vadeden ve kutuplaşma üstü bir tonla başladılar kampanyaya. Ancak bir-iki haftanın ardından yine tahkir ve korkutma dili devreye girdi. Beka siyaseti, küçümseme, iktidar ve devlet gücünü arkasına alarak bildik sonucun yaşanacağı hesap edildi. Bir yandan da bebek filminde olduğu gibi kendi seçmeninin vefa ve hüzün duygularına seslenildi.

 

İki hafta önceki ‘Seçim Kazanma Konforu’ başlıklı yazımda, “Ekonomi, adalet, afet gibi her türlü krizle ilgili tutum, hakikat eksiltmelerin etrafında şekilleniyor. Geçmişte yapılan iyileşmeler bugün yaşanan mağduriyetlerin gölgelenmesi, göz ardı edilmesi için kalkan ediliyor. Refahı, konforu, gücü artanların resmi; güçsüzleşen, haklara, imkânlara erişemeyen, mağduriyet yaşayanları örtmek için kullanılıyor” demiştim. İşte AK Parti’nin taraftarlarınca çok beğenilen filmi bu tutumun ete kemiğe bürünmüş haliydi. 

 

Ama seçmen uzun zamandır geçmişle avunulmasını değil bugününün iyileştirilmesini ve çocukları için bir gelecek umudu oluşmasını önemsiyor. İmamoğlu kampanyasının bebek filminde vurgulandığı gibi ‘özgürce seçebilmeyi, adil yaşamayı’ istiyor. Korkuya değil umuda yaslanmak istiyor. Daha da önemlisi; yalanlarla, manipülasyon ve operasyonlarla iradesine ipotek konulmasına tepki gösteriyor. İktidara oy verdiği zaman makbul, tersi durumda teröristlikten hainliğe, abdestinin bozulmasına kadar ithamlarla karşılaşmaya gereken cevabı da oylarıyla gösterdi. Kutuplaştırma siyasetinden hoşnutsuzluğunu, değişim isteğinin ne denli güçlü olduğunu ortaya koydu. Mayıs’ta genel seçimlerin yapıldığı günkü yazımda“Ötekini düşman-muarız gibi gören, varlığını ötekinin korkusu-nefreti üzerine anlamlandıranlar biraz daha azaldı. Farklı yaşam tarzlarına, inançlara, ideolojik duruşlara sahip olunsa da birlikte eşit bir şekilde yaşanabileceğini düşünenlerin sayısı arttı. Sözün özü, iki kez tekrarlanan İstanbul seçimlerine damgasını vuran şu sözleri hatırlarsak: ‘Hiçbir şey olmamış ise de bir şeyler oldu’; gerçekten bir şeyler değişti. Sürecin en büyük kazanımı budur ve seçim sonucu ne olursa olsun değişmeyecek olan da budur. Bu maya er ya da geç tutacaktır” demiştim. Ve bu sonuçlar o mayanın toplum için tuttuğunu gösteriyor.

 

Siyasetin de bu mayanın tuttuğunu görmesi önemli. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in seçim sonuçlarıyla ilgili yaptığı konuşmada, sonuçları ‘sorumluluk’ olarak değerlendirmesi, seçmen taşımaya, kayyum siyasetine tepki göstermesi bu konudaki farkındalığı gösteriyor. Özel’in “Tüm seçmen gruplarından gelen Türkiye siyasetinin akışını esastan değiştiren bu desteğin partimize büyük bir sorumluluk yüklediğinin farkındayız. CHP artık tüm demokratların partisidir. CHP sosyal demokratların partisidir ama aynı zamanda milliyetçi demokratların, muhafazakâr demokratların, Kürt demokratların aynı anda birlikte oy verebildikleri partidir. Bunu bu seçmenleri CHP’li yaptık olarak okumuyoruz. Bu seçmenlerin bize verdikleri bir kredi, bize verdikleri bir görev olarak addediyoruz, bu emaneti alıyor ve başımızın üstüne koyuyoruz” sözleri CHP’nin yeni dönemine işaret ediyor. Sözün özü, aday mimarisinden siyaset yapma biçimine kadar toplumun taleplerini merkezine alan siyasetin kazanması mucize değilmiş, seçmenin dip dalgası bunu gösterdi.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.